turkiyenin-libyaya-asker-gonderme-konusu
Türkiye'nin Libya'ya Asker Gönderme Konusu

Türkiye’nin Libya’ya Asker Gönderme Konusu

11 Aralık 2019
Okuyucu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Davet olursa Libya’ya asker göndermeyi değerlendiririz,” dedi. Bugün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da benzer açıklamalarda bulundu. Bu olabilir mi? Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi gerekli mi? Eğer gerçekleşirse nasıl bir durumla karşılaşılacak?

Türkiye, Libya’nın meşru temsilcisi Milli Mutabakat Hükümeti (MMH) Başkanı Fayez el-Sarraj ile 27 Kasım 2019 tarihinde “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırmasına Dair Mutabakat Muhtırası” ve “Askeri ve Güvenlik Mutabakat Muhtırası” imzaladı. Halen Libya bir Vekaletname Savaşına sahne oluyor. Başkent Trablus’taki Sarraf yönetiminin desteklenmesi gerekiyor. Zira darbeci Halife Hafter gerçekten büyük bir tehdit olmaya devam ediyor. Eğer Tobruk Yönetimi diyebileceğimiz bu Hafter’e bağlı muhalif (kendine bulduğu isimle ifade edelim,) Libya Ulusal Ordusu’nun aldığı destek mevcut şekilde sürerse ve Libya’nın yönetimini ele geçirirse, Türkiye’nin meşru yönetimle yaptığı anlaşmaların uygulanması tehlikeye girebilir. Tam da bu aşamada Yunanistan ve onu destekleyen Avrupa Birliği ülkeleri ile birlikte hareket eden Mısır, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi çok sevinirler (!) kanısındayım. Çünkü Türkiye ve Libya onların haksızlığını ortaya çıkardı ve oyunlarını bozdu. Üstelik Hafter’i destekleyenler az değiller. Bu konuda geniş bilgiyi Libya ve Vekalet Savaşı isimli yazıda ele aldım.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı 2259 var, buna göre Libya’da bir süreç işliyor. Bu konuda BM Özel Temsilcisi yeterince aktif değil. Her ne kadar Ulusal Konferans yapılması ve çözüm için bir yol haritası çalışması varsa da bunlar Hafter’in elinden silahları almaya yetmiyor.

Halen Libya’ya BM ambargo ile silah gönderilmesini engellediğini düşünüyor. Ambargo MMH aleyhine işliyor. Öte yandan Hafter ülkedeki petrol ve doğalgaza çok büyük oranda el koymuş durumdadır. Dolayısıyla haksız yere gelir kaynakları Hafter’e yaramaktadır. Ülkedeki savaş uçakları ve savaş gemiler de Hafter’in elindedir ki bunlar Rus menşeili silahlardır. Rusya Hafter güçlerinin lojistiğini eksik etmemektedir. Masum Libyalılara Hafter güçleri tarafından atılan mühimmatı Rusya vermektedir. Bu da yetmemekte, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Suudi Arabistan da Hafter’e silah yardımı yapmaktadır. Yasadışı silah sevkiyatı büyük oranda Mısır üzerinde geçirilmektedir ve BM dahil uluslararası kurumlar bunu engelleyememektedir. Bütün bu ülkeler Libya’da istikrar için gerekli adımları atacağına tam tersini yapmakta ve BM’nin çabalarını boşa çıkarmaktadır.

NATO, “sivilleri öldürüyor,” dediği Kaddafi’ye yönelik Unified Protector Operasyonu’nu 2011’de Fransa’nın oldubittisi devamında gerçekleştirdi. Ancak sonuca bakın, bugün daha fazla sivil ölüyor ve üstelik Ekim 2011’den bu yana Libya daha da istikrarsız haldedir. NATO’nun korsanlara uyguladığı Akdeniz’de Sea Guardian Operasyonu var ama bunun da barış ve istikrarla hiç ilgisi yok, üstelik bu Libya özelinde bir harekat da değil. Bu durumda NATO’yu da bir yana koyalım.

İtalya Mıstara’da insani yardım için bir hastane işletmektedir ve bu hastaneyi az bir askeriyle korumaktadır. yabancı asker olsak bu birlikler var.

Türkiye’nin çok önceden buyana bir askeri ve teknik anlaşması var idi. Bu anlaşma yenilendi ve birkaç madde daha ilave edildi. Geçmişten bu yana askeri eğitim faaliyetleri bu anlaşma çerçevesinde sürdürülmekteydi. Yeni imzalanan Askeri ve Güvenlik Mutabakatı ile askeri ve teknik faaliyetler devam edecek. Bu konu işin bir yönüdür. İkinci yönü, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırmasına Dair Mutabakat ile ortaya çıkmaktadır. Örneğin her iki ülke, Libya’nın Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırları içinde bir sondaj faaliyeti yaparken bu sondajın olduğu deniz sahasındaki teknik sistemlerin (gemi, platform, vs.) güvenliği söz konusu ise ki olacaktır, Türkiye savaş gemileriyle bu korumayı tıpkı kendi MEB’i içindeki teknik sistemlerini korur gibi gerçekleştirebilecektir. Başta bir örnek, diyelim Libya sahasında bir şirket petrol çıkarma faaliyetini üstlendi, işte bu şirketi korumak da bahse konu kapsam içindedir. Yenilenen askeri anlaşma bunu gerektirmektedir.

Bu durumda Libya’ya asker göndermek ne demek oluyor? Çerçevesi nedir? Bu konu Libya’nın meşru yönetimi tarafından, bütün Libya halkını korumak ve ülkeye barış ve istikrarın gelmesini tesis etmek adına Türkiye’den talepte bulunabilir. Mevcut uluslararası hukuk, uygulamalar ve iki ülke arasındaki anlaşmalar buna cevaz verir niteliktedir. Bu durumda amaç nettir, Libya’da siyasi sürece katkı sağlamaktır. BM’nin gayretine de destek verilmiş olacaktır. Uygulamada bu husus tıpkı Suriye rejiminin Rusya’ya “gel beni koru,” dediği gibi gerçekleşecektir. Böyle bir durumda Türkiye yeteri kadar kuvvetle (kara, deniz, hava) Libya’da bulunabilir. Bu husus mümkündür.

Böyle bir uygulama için Türkiye’nin en önde çözmesi gereken konusu nedir? Rusya! Halen Rusya Wagner Grup (600-800 kadar paralı asker) vasıtasıyla Libya’da Hafter güçlerinin yanında gözükmektedir. Rusya daha önce bu ülkeye sattığı kendi ürettiği silahları çalışır kılmak, ABD ve OPEC’e karşı küresel petrol arzını kontrol etmek, Avrupa ülkelerini çevrelemek, gibi pek çok nedenle Libya’dadır. Kendine göre stratejik planları var. Ancak Rusya belirtilen amaçlarını Hafter’i destekleyerek değil, meşru yönetimi ve Libya halkını gözeterek de yapabilir. Tek yapacağı planını değiştirmek olacaktır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu gece Devlet Başkanı Putin ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesi önemliydi. Ayrıca iki lider 8 Ocak’taki İstanbul buluşması esnasında görüşeceklerdir. Eğer Erdoğan Putin’i ikna ederse Libya’da barışa hizmet adına birlikte veya tek taraflı bir süreç işletilebilir. Bu kapsamda Türkiye gerekirse ve davet söz konusu olursa Libya’ya asker gönderebilir. TBMM bu konuda bir karar alacak ve mevzuat tamamlanacaktır.

Türkiye, Libya ile yaptığı antlaşmanın uygulamasını görmek istiyorsa, bu ülkede meşru yönetim ve masum Libya halkının selametini temin ve tesis için çabasını sürdürmek, Akdeniz’de oyunları bozmak adına bir adım daha atmak istiyorsa ve hatta dolaylı olarak Yunanistan ve Kıbrıs meselelerinin çözümünü zorlamak adına önemli bir hamle daha yapmak istiyorsa, Libya’ya asker göndermeyi bir formül bularak gerçekleştirmek isteyecektir. Bu konu bir davet ile başlayacaktır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

abd-ve-rusya-taahhudune-uymali
ÖNCEKİ YAZI

ABD ve Rusya Taahhüdüne Uymalı

gecitkale-hava-ussu
DİĞER YAZI

Geçitkale Hava Üssü

Güvenlik 'ın son yazıları

51 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
85 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
141 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
189 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
214 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme