ABD’nin İttifak Stratejisi

9 Ağustos 2021
Okuyucu

ABD Başkanı Joe Biden’ın Çin’e karşı yeni büyük stratejisini belirgin biçimde açıklayacağız. Buna kısaca “ittifak strateji” diyeceğiz. Bu stratejinin içinde; bütünüyle küreselleşmek, işbirliği ve rekabeti birlikte sürdürmek, stratejik denge ve caydırma sağlamak, küresel büyük ittifak kurmak ve bu ittifak yoluyla Çin’in yükselişini ve rekabet gücünü yönetmek vardır.

ABD ile Çin rekabeti doksanların sonundan bu yana takip ettiğim bir konudur. Zira Soğuk Savaş bittiğinde ve George W. Bush’un 2001, 11 Eylül olayına bağlı olarak ilan ettiği “terörizmle küresel savaş” veya “sonu gelmeyen savaş” stratejisi gereği başlattığı süreçle beraber belirgin olarak RAND Corporation’ın, 2035’lerde Çin’in ABD’yi geçeceği değerlendirmeleri ABD-Çin rekabetini işaret etmekteydi. Başkan olarak baba ve oğul Bush dönemlerinde, Afganistan ve Irak’ta kıyasıya savaşlar başlatıldı. ABD Başkanı Demokrat Barack H. Obama döneminde Çin ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi bağlamında bir strateji söz konusuydu.2017’den bu yana ABD, bu kez Çin ile bir “güç rekabeti” içindeydi. Ancak Komünist Parti ile yönetilen Çin’in en fazla büyüme göstergeleri Obama dönemine rast gelir. Obama’dan sonraki ilk gerçekleşme Cumhuriyetçi Donald Trump’ın başlattığı “ticaret savaşı” oldu. Yine de büyük güç rekabetinin ne yöne gideceği tam belli değildi. Obama döneminin Başkan Yardımcısı Demokrat Joe Biden, Trump’tan sonra Beyaz Saray’a geçti. Yeni dönemde merak edilen en belirgin konu Çin büyük güç rekabetinin somut konuları idi.

Joe Biden’ın elinde; 2008 küresel ekonomik kriz, Dördüncü Sanayi Devrimi, Covid-19 pandemisi, küresel iklim değişikliği, gibi temel meseleler vardı. Bir de ABD’nin Soğuk Savaş döneminde asıl düşmanı olan, o dönemin Komünist ancak bugünün otoriter kapitalist Rusya’sının ekonomik ve açılardan gerilemesini durduramaması gerçeği duruyordu. Terörizmle mücadele halen sahanın aktif konusu oldu. Trump zamanında ABD’nin Avrupa ile ilişkileri pek iyi gitmemişti. Joe Biden Avrupa ile tekrar işbirliğine girebilirdi. Avrupa deyince İngiltere’nin Brexit olayını da belirgin bir değişim olması yönüyle hesaba katmak gerekir. Zira İngiltere Avrupa Birliği’nden ayrılınca tekrar küresel politikalarına başlama sinyali vermekteydi.

Haziran 2021 ortalarında bir turda Joe Biden İngiltere’de G7 ve müteakiben NATO 2030 zirvelerine katıldı, aslında diğerlerine önderlik etti. Biden’ın küresel okumalarının bütün detayları burada belli oldu. Peşinden Rusya Başkanı Vladimir Putin ile Cenevre’de tarihi bir zirve gerçekleştirdi. Buna “ikinci Yalta” denebilir. Putin içinde bulunulan durumun gayet farkında olarak masaya oturdu, stratejik nükleer gücü ve bazı jeo-stratejik hamleleri vardı ama aslında Çin büyüdükçe Asya’da Rusya da tehdit altındaydı. Biden ile Putin bazı konularda anlaştılar, coğrafyalardaki nüfuz alanlarını paylaştılar. 

İşte bu şartlarda ABD’nin Çin stratejisi hakkında bir yargıda bulunmak mümkün olabilecektir. Bu strateji “bütünüyle küreselleşme” kalıpları içinde, aynı anda “işbirliği ve rekabet” şeklinde açıklanabilecek türden ve kuralları yeni yazılmaya başlayan kompleks bir yöntemi içermekteydi.

Çin’in düşman gösterilen tarafı otoriter yönetim biçimidir. Bu çerçevede bakarak ifade edelim: Küresel terörle, küresel ısınmayla, küresel hastalıklarla mücadele ederken, Çin’in ABD ile işbirliğini kabul etmesi; Dördüncü Sanayi Devrimi gereği küresel gelişmelerin işbirliğiyle sistemleştirilmesi.

Fark edildiğini düşünüyorum, aslında ABD, Çin’i küresel meselelerle mücadele adına “işbirliğine içine girmek zorundayız,” türü şartları oluştururken, bahse konu küresel terörizmin, küresel iklimin (ekolojinin), küresel sağlığın ve küresel ekonominin bıçak sırtı gibi iki taraflı olduğu açıktır. Bu iki taraflı konularda işbirliği gerekçelerine razı olunmaz ise Dördüncü Sanayi Devrimi imkanlarının rekabetinde sorunlar çıkartılabilir. O bildiğimiz “stratejik denge ve caydırma” gibi ifadeleri işte bu merkezde düşünmek gerekir.

Çin bu işbirliği ve rekabet biçimine neden razı olmalı? Stratejik denge ve caydırmaya bir ilave konu daha var; bu da “bloklaşma”. ABD bu amaçla “küresel büyük ittifakı” kurdu. Şöyle ki: G7, NATO ve AB ülkeleri, buna ilave “derin ortaklar” dediği ülkeleri (bu tanım içindeki ülkeler: Kanada, İngiltere, Hollanda, İtalya, Norveç, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya, Güney Kore) buna kattı. Buna ilave olarak ABD, İsrail ile köklü işbirliği halindedir. Bunlar bir “küresel büyük ittifak” veya Çin’i “çevreleme” kalıbı içinde açıklanabilir türden işbirlikleridir. ABD, diğer düşmanı Rusya ile küresel çerçevede Cenevre’de bir anlaşmaya vardı. Her ne kadar belli alanlarda Rusya-Çin dayanışması var görünüyorsa da aslında ABD özellikle Kuzey Denizi, Asya, Karadeniz, Akdeniz ve Pasifik bölgelerinde çıkarına dayalı olarak Rusya şile işbirliği içinde olacağı hesaba katılmalıdır. 

ABD küresel çatışma için hazırlıklarını siber ve uzay alanlarında hızla geliştirmek istiyor. Buna ilave olarak yeniden nükleer silah kategorilerinde de çalışmak gerektiğinin farkında. ABD, Çin’i karşı jeostratejik önlem almak için Orta Doğu, Afrika ve Karadeniz bölgelerini karıştırarak kendi politikalarını vazgeçilmez gösterebilir haldedir. Rusya ve bazı Avrupa ülkelerinin durumlarını belirginleştirmeleri bu açılardan gözlenebilir.

Eğer Çin ideolojik açıdan değişirse, ABD kendini başarılı görecek mi? Piyasa ekonomisini uyguladığı halde Komünist Parti’nin yönetiminde olan ve “devlet kapitalizmi” diyebileceğimiz yöntemi uygulayan Çin’in bugün kolay pes etmeyeceği açıktır. ABD’nin ve müttefiklerinin Çin ile yoğun ticaret yapıyor olmaları, sosyo-ekonomik ve eğitim alanlarındaki işbirlikleri Çin’e zorla bir yaptırım uygulamasına manidir. Özellikle Dördüncü Sanayi Devrimi çerçevesindeki bütün küresel üterim ve altyapı imkanlarının geliştirilmesinde iç içe geçmiş şartlar geçerlidir. Çin’i kısıtlamak demek, ülkelerinin kendi gelişmelerini engellemeleri anlamına gelir. Bunun yanı sıra küresel meselelerden küresel sağlık ve ekoloji alanlarında karşılıklı bağımlılık hali işbirliğini zorunlu kılmaktadır.

ABD’nin oluşturduğu politik-askeri büyük ittifak, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik sınamalarını Tayvan, Hong Kong ve Güney Çin Denizi’nde göstermektedir. Bugün bu politik-askeri tırmanma biçimleri belirtilen sahalarda Çin’in “kararlılık” politikalarıyla gün yüzüne çıkmaya çalıştığı gözlenmektedir. Özellikle Güney Çin Denizi küresel ticaret için çok önemlidir. Yakın gelecekte Kuzey Buz Denizi de önemli olacaktır.

Çin dünyanın en büyük ikinci ekonomisidir. GSYİH’si 2035’te ABD’yi geçebilir. Diğer yandan Çin’in kişi başına düşen geliri ABD’nin dörtte birinden daha azdır. Çin bir dizi ekonomik, demografik (örneğin Uygur) ve politiksorunla karşı karşıya bırakılabilir. Zaman içinde görüldü ki, Çin’in ekonomik büyüme hızı yavaşlamaktadır. Belki de en önemlisi Çin çok az siyasi müttefike sahip ülke olmasıdır. Çin ile işbirliği içinde olmak sadece çıkarla açıklanabilir ve geçici konulardır. Çin ise büyük projelerle ülkelerin kendine bağımlı kalmalarının yolunu aramaktadır. Eğer ABD (Dolar), İngiltere (Pound), Japonya (Yen) ve Avrupa Birliği (Euro) gücüyle ekonomik-politik konular yeterince koordine edilebilir ve işbirliği içine girebilirlerse, küresel açılardan Çin’in davranışlarını şekillendirmek de mümkün olabilir. Joe Biden’ın “ittifak yoluyla Çin’in yükselişini ve rekabet gücünü yönetme”stratejisi böylelikle vücut bulabilecektir. 

Bir yandan büyük değişimlerin yaşandığı, diğer yandan ise küresel felaketlerin artış gösterdiği bir evredeyiz. Şartlar çok zorlaştı ve bunlara karşı küresel çözüm yolları arttı. Joe Biden yönetimiyle ABD’nin küresel ve özelde Çin’e ve Rusya’ya karşı hamlelerini merak konusu oldu. Bu makalede bir bütün halinde bütün sorulara cevap bulmuş olduk. Böylelikle Batı Kapitalizmi ve Batı Demokrasisi savunucusu ve lideri ABD’nin ve onunla birlikte hareket edenlerin yeni büyük stratejisi olan ittifak stratejisini tanımlamış olduk. Buradan çıkarımla her ülke pozisyonunu alacaktır.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

31 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
42 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
46 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
79 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
124 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme