ABD ve İsrail’in uzunca süre “Yüzyılın Anlaşması” olarak takdim ettiği, dün (28 Ocak 2020) “Refah İçin Barış, Filistin ve İsrail Halkının Yaşamını İyileştirme Vizyonu” dokümanı ile yayımlanan ve bizzat Başkan Donald Trump ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Beyaz Saray’da açıkladığı plan tam bir hayal kırıklığı yarattı.
Bu sözde barışçı çözümle Kudüs’ün, “İsrail’in bölünmez başkenti” olarak kabul edileceğini ifade eden Trump, planın “bağımsız” bir Filistin devleti ve Filistinliler için “son şans” olduğunu iddia etti. Son şans ne demek, bir düşünsenize! Trump Filistinlileri bu ifadesiyle tehdit etmiş oluyor aslında.
Bu sözde Ortadoğu barış planına göre Trump, Filistin’e bağımsız bir devlet olabilmesi ve gerekli koşulları yerine getirebilmesi için dört yıllık süre öngördüklerini belirtti. Bu ne demek? Ortaya bir plan atıldı, Filistin bunu dört yıl süre ile gözden geçirecek, bazı değişiklikler önerecek, pazarlıklar yapılacak ve neticede bir anlaşma olacaksa bu plan üzerinden yürüyecek süreçle belirlenecek. Buna ne buyrulur? Trump Filistinlilere “Çıkış yok!” diyor herhalde.
Dokümanda iki harita var, bakıldığında Filistin’e ayrılan yerler İsrail tarafından tamamen kontrol altında tutuluyor ama açıklanan, “bağımsız” bir devlet. Bu olur mu? Trump konuşmasında İsrail’e de diyor ki, “Filistin bir başka ülke, sen de git orada elçilik aç.” Sanki komik bir durum var ortada. Sanırım haritalara Trump yakından bakmadan açıklamaya çıkmış gibi!
Trump konuşmasında Hamas terörist olarak işaret etti. Bunun da anlamı, Hamas çekilsin ve biz pazarlık yapacaklar olarak aramızda konuşalım, şeklindedir. Bu yaklaşımla bir yerlere varılması pek mümkün değildir.
Hatta, “Ürdün Kralı İkinci Abdullah da güvenliği sağlasın,” yaklaşımı nereden çıktı bu da ayrı bir meseledir.
Sanırım damat Jared Kushner’in en samimi arkadaşları Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (MbS) ile Abu Dabi Şeyhi Muhammed bin Zayed (MbZ) şu an sessiz kalarak bir anlamda görüşlerini belirtmiş oluyorlardır!
Netanyahu ise planı, “İsrail için çok büyük ve tarihi bir kazanım,” şeklinde nitelendirdi.
Trump konuşmasında Netanyahu ve kendi çalışanlarının yanı sıra, Umman, Bahreyn, Ürdün ile davete katılan yabancı misyon şeflerine gayretlerinden dolayı teşekkür etti. Bu durumda Arap ülkelerinin bu plana rızaları olacak gibi. Bu Arapların Filistin meselesinde nereden nereye geldiklerinin de bir göstergesidir. Araplar ne diyecekler, zaman içinde görülecek.
Ama Trump şimdiden, “Araplar 1948’de İsrail’i tanımamakla hata yaptılar,” dedi ve bu sözü alkış aldı. Amacının yeni bir sayfa açmak olduğunu belirten Trump, “İsrail ile ortaklık hiç bu kadar iyi olmadı,” dedi ve bence bu Yahudi Lobisi için verilmiş bir sinyal niteliğindeki açıklamaydı.
Ramallah’da bulunan Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas gecikmeden tepkisini ortaya koydu, “Halkımız bu planı tarihin çöplüğe atacak,” dedi. Abbas şöyle dedi: “Hiçbir Filistinli Müslüman veya Hristiyan’ın (Trump’ın) bu planını kabul etmesi mümkün değil. ‘Yüzyılın Anlaşması’na bin kere hayır diyoruz.” Filistin’in ilkelerine ve uluslararası meşruiyet temelinde müzakerelere bağlı olduklarını belirten Abbas, “Bütün gücümüzle savaşacağız, bu savaştaki öncelikli silahımız ise barışçıl harekettir,” şeklinde mesajını verdi.
Filistinli direniş örgütü Hamas, Trump’ın tek taraflı Ortadoğu planına güçlü bir şekilde karşı çıkacaklarını açıkladı. Hamas’tan Halil el-Hayye, “Filistin halkının hakları, Trump ya da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun şahsi hedeflerinin gerçekleştirilmesi için müzayede konusu olmayacak,” dedi. Hayye, Filistin meselesinin karşılaştığı zorluklarla mücadele için gerçek anlamda “birlik ve beraberlik sağlanması, tek bir ulusal strateji konusunda mutabık kalınması” gerektiği söyledi ve Trump’ın sözde barış planına güçlü bir şekilde karşı çıkacaklarını da ekledi. Ayrıca, Arap ve İslam dünyasından, Trump’ın “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı plan karşısında seslerini yükseltmelerini ve Washington yönetiminin, Filistin halkı aleyhinde daha ileri gitmesinin engellenmesini istedi.
Fetih Hareketi Devrim Konseyinden Fayiz Ebu Ayta yaptığı açıklamada, abluka altındaki Gazze Şeridi’nin her tarafında protestolar düzenlediklerini belirtti ve hep birlikte Trump’ın planına karşı meydanlara çıktıklarını söyledi. Ebu Ayta, Fetih Hareketi’nin direnişe başlayacağına vurgu yaparak, “Filistin davasını tasfiye etme projesi olan Yüzyılın Anlaşması’nı başarısız kılmak için direnişe ve çalışmaya başlayacağız,” ifadelerini kullandı. Filistinlilerin bu planla mücadele etmek için birlik olmaları ve iç bölünmüşlüğe son vermeleri gerektiğini belirten Ebu Ayta, Arap ülkelerine sözde barış planına karşı Filistin halkının yanında durma çağrısı yaptı. Ayrıca Ebu Ayta, Arap ülkelerinin İsrail’le “normalleşme” sürecine gitmelerinin, Filistin’e ihanet anlamına geldiğini de ekledi.
Ürdün Dışişleri Bakanı Safedi, “İsrail’in tek taraflı olarak sahadaki gerçekliği değiştirmeyi dayatan çabaları tehlikeli sonuçlara yol açacak,” dedi. Ama bakıyoruz ki Trump Ürdün Kralına da bir görev vermiş!
Türk Dışişleri Bakanlığı plana karşı düşüncesini sert bir biçimde açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, ABD’nin sözde barış planının ölü doğduğu vurgulandı. Ama gerçekten ölü! Bu plan sorunu çözmek şurada dursun daha da karmaşık hale getirecek.
Türkiye’nin açıklaması şöyle: “Bu plan, iki devletli çözümü öldürmeyi ve Filistin topraklarını gasp etmeyi hedefleyen bir ilhak planıdır. Filistin halkı ve toprakları parayla satın alınamaz.” Diğer taraftan Kudüs’ün, Türkiye’nin kırmızı çizgisi olduğu vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi: “İsrail’in işgal ve zulmünü meşrulaştırmaya yönelik adımlara izin vermeyeceğiz. Kardeş Filistin halkının daima yanında olacağız. Filistin topraklarında bağımsız Filistin için çalışmaya devam edeceğiz. Filistin’in kabul etmeyeceği hiçbir planı desteklemeyeceğiz. İşgal politikalarına son vermeden Ortadoğu’ya barış gelemez.”
Şu hatırlatmayı da yapmama müsaade edin, Osmanlı Barışı (Pax Ottomana) zamanında Türkler Kudüs’ü asırlarca bu bölgenin özelliklerine sadık kalarak örnek bir barış atmosferi içinde yönetmiştir. Hep tarihsel tecrübesi vardır hem de bugüne dair söyleyecekleri vardır.
ABD ve İsrail’in bu ortak açıklamaları daha yeni, ancak öyle görünüyor ki çok uzun süre tartışılacak bir konu olacak. Açıklamalar esnasında söylenenlerin ne olduğu ve soruna bir çözüm yaratıp yaratmayacağı bir yana, kurgu çok büyük yanlışlarla ve tutarsızlıklarla doludur. En azında böyle hatırlanacak bir “oldubitti” sahnesi sergilendi Beyaz Saray’da.
Bu bir iç politika malzemesi yapılacak konu değildir. Filistin konusu Ortadoğu’nun en temel sorunudur. Ortada yok sayılan bir millet vardır. Bana sorarsanız Araplardan ve Yahudilerden önce bölge Filistlerindir, yani onların atası denizci kavim Fenikelilerindir. Ama tarih konusuna gidip sözü fazla uzatmayayım, şimdi olan şu, Filistinliler hakkında insanlık tarihi açısından irdelenmesi gereken öyle büyük bir yanlış yapılıyor ki, bunun karşılığı böyle olmamalıdır. Bir de buna dünya kültüründe en temel konu olan Kudüs hakkında söylenecekler var, elbette buradaki barış, huzur ve güvenlik dünyanın her kesimini ilgilendiriyor. ABD diplomasisinin uzunca yıllar emek verdiği bir olaydır da aynı zamanda. Ancak Trump damadı Jared Kushner ile çıktığı bu yolda, bir de David Friedman’ı hatırlayalım, biraz oportünist tavır içine girdi. Sanki konunun derinliği bir yana kondu.
Trump azil sürecinde ve Kasım 2020’de seçimlere hazırlanıyor. Netanyahu geçen yıl gerçekleştirilen iki seçimde de gerekli oyu alamadı, Mart 2020’de bir seçim daha olacak. Bu iki lider Beyaz Saray’da ağız birliği yaparak Filistin için çok anlamsız bir süreci başlatmalarının yanı sıra, aynı zamanda sorunu da karmaşıklaştırdılar.
Trump işbaşına gelir gelmez açıkladı, İran şöyle olacak, DAEŞ böyle diye. Kafasında bir plan vardı ki bunu uyguladı. Hep bu uygulamalar önceki başkanlarınkinden bir hayli farklı görüldü. İran ile nükleer anlaşmayı sonlandırdıktan sonra, ulusal strateji dokümanıyla ve İran’a uygulanacak 12 maddelik “yol haritası” ile rejimi değiştireceğini açıkladı. En son terörist ilan ettiği İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi Bağdat’ta SİHA kullanarak öldürdü ve “Şimdi İsrail daha rahat olacak,” dedi. DAEŞ sözde lideri Al Bağdadi’yi Suriye’de operasyon ile öldürdü ve sonra, “DAEŞ yüzde yüz bitti,” mesajını verdi. Kudüs’e ABD Büyükelçiliğini taşıdı. İşgal altındaki Golan Tepeleri’nin Suriye’nin değil, İsrail toprağı olmasını da tanıdı, yani ilhak edildi. Şimdi bu tek taraflı ve dayatmacı Filistin planıyla sanki şöyle diyor; “50 milyar doları alın, oturun yerinize!” İç politika için de mesajı var; “Dünyayı terörden ben kurtardım, Ortadoğu benden sorulur, şimdi Yahudi Lobisi beni desteklesin!..”
Görünen o ki Filistin ve Kudüs konusunda tarafların (İsrail ve Filistinlilerin) bir anlaşması yok, bu bakışla olmayacak da, ama sorun giderek karmaşıklaşacak, hatta başka alanlara evrilecek. Sıra Sina’da mı? Mısır’in darbeci Başkanı Abdül Fettah el-Sisi bunun için mi İsrail ile ele ele? Trump ilk resmi ziyaretini yaptığında birlikte küreye el bastığı ortakları bugünü mü planladılar?