Jeopolitik Durum ve Ekonomik Savaş Gölgesinde Ukrayna

17 Nisan 2022
Okuyucu

Bugün Ukrayna meselesine odaklandık. Diğer yandan küresel büyük bir sorunumuz var, ekonomi ile ilgili. Bu olumsuz ekonomik gelişmelerin Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla ilgisini konuşmuyoruz, çünkü dünya bu savaşın bitmesini istiyor. Peki kimler fedakarlık yapıyor veya daha da yapacak, Post-Ukrayna’nın atmosferi nasıl gelişecek?

2008 Küresel Ekonomik Kriz, Covid-19 Pandemisi ve peşinden Ukrayna-Rusya Savaşı… Bu süreçlerde küresel çapta görülen finans krizi, tedarik zincirlerinin bozulması, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ve sonunda küresel-enflasyonist ekonomik şartlar ortaya çıktı. Buradan stagflasyona geçilir diyenler de var.

Covid-19 sonrası (Post-Corona) “yeni-normalleşme” şartları gündeme gelmişken, bunun üzerine Ukrayna-Rusya Savaşı sonrasının (Post-Ukrayna) “yeni-normalleşme” şartları eklendi. Ben bunu 28 Şubat 2022 tarihinde, savaşın başlamasının 4 gün sonrasında yazdım (Bkz: Post-Ukrayna).

Post-Ukrayna

İşgücü canlanacak, piyasalar iyileşecek, ekonomik büyüme rakamları normal seyrine geçecek, şeklinde bir beklenti oluştu. Ben ise şunu savundum: Dördüncü Sanayi Devrimi’nin etkisiyle bütün bildiklerimiz değişiyor, buna bağlı olarak sosyo-ekonomik, sosyo-politik, küresel ekonomik ve teknolojik şartlar kendi ekosistemini yaratıyor.

Bir stratejistim, jeopolitik konumdur, ancak ekonomist değilim. Benimle örtüşen düşüncedeki ekonomi uzmanları, küresel ve makro bakışla, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin gereği olarak gelişen ekonomik şartların tarifini yapsalar, ben de onlardan doyasıya yararlansam… Daha çok beklediğim, 2035-2050 arası sosyo-ekonomik şartların tarifidir.

Bütün bu yaşananlardan sonra (2008’den bu yana sıraladığım çerçevede), bugünün kalıcı arz kesintileri ve finansal piyasa oynaklığı bana anormal gelmiyor. Burayı anlamaya çalışmak ve gerçekleşen sonuçların nedenlerini sorgulamak mümkün olabilir bir çabayı gerektirir. Fakat G7, OECD, AB gibi GSYİH’sı küresel ekonomiyi sürükleyen büyüklükteki kapsayıcı ekonomilerde görülen toplam enflasyon yükünün maliyetini ve getireceği değişimi görmek istiyorum. Bana bu konuda destek verecek bir görüş olur ise elbette müteşekkir kalırım.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan enflasyonist dönemlere aşağıdaki grafik üzerinden bakmak mümkündür. Orijinal grafiğe kırmızı renkle işaretli olan ilaveyi ben yaptım. Ekonomistlerden daha doğru bir çizim bekliyorum. Ancak burada ana hatlarıyla görülecektir ki, Covid-19 şartlarında Biden-Putin zirvesindeyken enflasyon oranı (yüzde 5 civarı) kabul edilebilirken, Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’ya karşı alınan yaptırım kararları ve olumsuz politik atmosfer şartlarıyla küresel enflasyon ortamı yükselmiş oldu (yüzde 10’a yakın). Kanımca yüzde 10 ve üstü küresel enflasyon kronikleşirse, diğer ekonomik durgunluk şartları da buna eklenirse, bu önemli bir küresel kriz demek olur ki bedeli çok ağır olur. 2013 yılı şartları buna doğru gelişiyor, şimdiden ABD’de küresel yatırımcılar buna göre adımlarını hesaplamaya başladılar.

İkinci Dünya Savaşı Sonrası Enflasyonist Dönemler

Covid-19’un yayılmaya başladığı günlerde bunun nedenlerini tartıştık. Bugün Ukrayna-Rusya Savaşı için çok şey söylenebilir. Benim uzmanlığım bu ve derinlemesine tartışabilirim. Örneğin bu savaşın etkenleri içinde olan bir önemli noktaya dikkat çekeyim: Hem ABD hem de Rusya bu savaşın gerçekleşmesinde (aşırı denebilecek ölçüde) istekli oldular. 

Savaşın bariz sinyalleri, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı işgalinden hemen sonra ve 2016 yılında ABD Başkanlık seçimlerine Gerçeklik Ötesi (post-truth) yöntemlerini kullanarak küresel bir gücün sistemine müdahale etme cüretini kendinde görmesidir.

Bu iki meydan okuma, Rusya’nın jeopolitik taşları yerinden oynatması anlamındadır. Bu son olumsuzluk dolu sürecin başlangıcı ve nedenidir. Bu olumsuz gelişmeye bağlı olarak, Mart 2020’de Cenevre’de her iki lider, Joe Biden ve Vladimir Putin, dört saatten fazla süreyle görüşme yaptılar. Bu yapılan zirvenin olumlu bir atmosfer yaratacağını düşünen uzmanlar dahi oldu. Ancak bu Cenevre zirvesi iki başat güç olan ABD ve Rusya’nın, küresel güç yarışında ve saydığım bu 2014 ve 2016 tarihli iki somut mesele üzerinde anlaşamadıklarının tarihi bir kanıtı oldu.

Aynı zamanda 2020’deki Covid-19 şartlarında gerçekleştirilen bu zirvenin anlaşmazlık zemini, Rusya’nın Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya 100 bin askerle topyekûn saldırmasını belirginleştirdi. Savaşın asıl cephesi Atlantik’ten (Baltık’tan) Avrasya’ya (Karadeniz’e) uzanıyordu, etki alanı küreseldi ve özellikle Pasifik ve Kuzey Buz Denizi bunun içerisindeydi. Operasyon cephesi ise sadece Ukrayna toprakları oldu.

Peki, bu jeopolitik gerilimi veya fay hattını bu denli canlandıran ABD’nin ve Rusya’nın istekliliği sadece “neo-Nazi” söylemi ve “NATO’nun genişlemesi” yönleriyle mi açıklanabilir? Eğer Putin ve Biden isteselerdi, Ukrayna’ya ne tür bir statüko getirebilecekleri hususunda anlaşabilirlerdi. Ancak anlaşmadılar! İşte anlaşmadıkları o nokta bugünün şartlarını doğurmaktadır.

2008 Küresel Mali Kriz’den bu yana bir türlü rayına oturtulamayan küresel ekonomik dengeler, Dördüncü Sanayi Devrimi ile beraber kendine yeni bir atmosfer inşa etmeyi körükledi. Rusya zannetti ki; artık ABD Devri sona ermekteydi, Çin yükselişteydi ve Rusya ila Çin birlikteliği Avrasya’da güçlü bir blok olarak ABD’nin ve Atlantik’in sonunu getirebilecekti… Bu düşünceye inananlar oldu. Aslında emarelerin bir kısmı da bu durumu gerektirmiyor değildi. 

Halbuki burada ciddiye alınması gereken asıl nokta şuydu: Dördüncü Sanayi Devrimi’nin gereklerinin ve inşasının, küresel çapta yerleşmesi gibi büyük bir hareketin, “Anglosphere” merkezli planlanabildiğini, bunu yapacak kapasitenin zaten var olduğunu, zaman içinde sosyo-ekonomik ve sosyo-politik şartların bu merkez tarafından tereddütsüz geliştirilebileceğini ciddiye almadılar.

Ekonomistler kendi disiplinleri içindeki bağlantıları neden-sonuç ilişkisiyle bulabilirler. Ekonomide fiyatlar arttı, buna bağlı enflasyonist baskı gelişti ve küresel bir belirsizlik hali ortaya çıktı. Covid-19’da aşı ile mücadele söz konusu oldu. Ancak bu enflasyon (veya oluşabilecek stagflasyon) için geliştirilecek aşı nasıl olmalıdır? Enflasyonu körükleyen ne gibi şartlar oluştu, bunda hemfikir olan bir ekonomist çevrenin olduğuna da şüpheyle bakıyorum. Önemi sayılan çevreler büyük bir vurdumduymaz tavır sergiliyorlar; sanki tahmin edilen bir hedef var ve zamanın geçip şartların yerleşmesini takip ediyorlar.

Bugünkü tüketicinin halini, iş güvenliğini, yatırımların seviyesini umursamayanlar ve enerjideki katlamalı gelişen olumsuzluğa pek aldırış etmeyenler olabilir mi? Gerçekte olur veya olmaz, ama görünen o ki şüpheli bir durum söz konusudur. Amerika Birleşik Devletleri (dolar), Çin (renminbi), Avrupa Birliği (avro), Japonya (yen), Birleşik Krallık (pound) gibi büyük ekonomilerin Hükümetleri ve Merkez Bankaları gelişmeleri, Covid-19 sürecinin sarhoşluğundan mıdır nedir, her şey normalmişçesine izliyorlar, kritik hallerde çok az direksiyon vermekle yetiniyorlar. 

Üstelik Rusya’ya karşı bloklaşan ABD ve Ortakları (içinde G7 ülkeleri, dört para birimi; dolar, pound, yen ve avro var,) her geçen gün bir ileri aşamadaki yaptırım paketini çekinmeden devreye koyuyorlar. İleriye dönük hedefledikleri ekonomik şartları geliştirircesine, bugünkü Ukrayna Savaşı şartlarını kullanılıyorlar ve her adımla beraber yeni-normalleşmeyi hazmettiriyor gibi bir görüntüleri var; ekonomik durum tarifinde buna “jeopolitik durum” olarak bakıp geçiveriyorlar! 

Elbette savaş gecikmeksizin bitmelidir ve bu bakımdan ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Fakat endişeliyim: Acaba 2020’de Cenevre’de Biden ve Putin sadece neo-Nazileri ve NATO’yu mu konuştular? 2022’nin ekonomik şartlarını bilmeden mi hareket ettiler? Savaşı önlemek için ne fedakarlıkta bulundurlar? Özellikle Biden yeterince fedakârlık içinde olmadıysa ve bu savaşın başlamasına imkân yarattıysa, ancak bugün enjeksiyonla aşı yaparcasına (her aşamada yeterli derecede ABD ve Ortaklarının fedakarlığı gibi gösterilen) yaptırımlarla, aslında dünya ekonomisine maliyeti yayarak, başka bir hedefe mi varmak istiyor? Bu durumu bana hangi ekonomist tarif edebilir? Üstelik küresel bir Enformasyon Savaşı her cepheyi bu denli kullanıyorken…

Bugünkü bilgilerimizle değerlendiriyoruz, küresel enflasyon artıyor, dolar yükseliyor ve finansal şartlar olumsuz bir yönde gelişiyor. İyi de 2035-2050 arasında dünyada “değerler” ne olacak?

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

12 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
59 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
101 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
77 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
72 views

Seçimler ve Beka

31 Mart Yerel Seçimleri gerçekleştirildi ve Türk demokrasisi kazandı diyoruz. Ben ise size bu seçimleri örnekleyerek bir "beka seçimi" ne demek oluyor, bunu açıklayacağım. Buradan hareketle yapılması gerekenleri de gözden geçirmiş olacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme