hollanda-krizi
Hollanda Krizi

Hollanda Krizi

14 Mart 2017
Okuyucu

Hollanda ile yaşanan krizin kökenine inelim. Birlikte “Kim kazanır?” sorusunun cevabını bulmaya çalışalım. Bu kriz pek çok köklü tartışmanın da açıklaması hüviyetindedir. Belki uzun uzadıya anlatmak gerekiyor ama biz ana başlıklarla işin özünü açıklamaya koyulalım. Çünkü tartışma daha çok uzun sürecek. Hollanda-Türkiye bağlamında olmasa da Avrupa, küreselleşme, vs. alanlarda.

Hollanda bu hafta seçime giriyor. Daha sonra Fransa ve Almanya. Avrupa geleceğini belirliyor. Brexit sonrası dönüşüm sürüyor. Nasyonal ve popülist politika ön plana çıkar oldu. İşin garibi Avrupa’da faşizm tekrar konuşulan bir konu oldu. Avrupa kendi değerlerini hatırlıyor; demokrasi, liberalizm, özgürlükler, insan hakları…

Türkiye’de de referandum yapılacak. Kampanyalar kıyasıya sürüyor.

Durumu anlamayan kalmadı, her şey konuşuldu ve konuşulmakta. Neticede konunun asıl odak noktası Türkiye ile doğrudan ilgili değildir. Bu aşikardır. Konunun odağı Batı’nın kendisiyle alakalıdır. Ama Avrupa politikasındaki bu tartışmalı dönemde işin tam da merkezine Erdoğan oturmuştur. Türkiye izlediği bölge politikaları ve Avrupa Birliği müzakereleri sürecindeki köklü dirençlerle meydana gelen anlaşmazlıklar ile Batı’da konuşulan ülke durumundaydı ve bu kez tamamen asıl konu oluverdi.

Asıl konu bütünüyle Batı ile alakalıdır. Çünkü sadece Avrupa da değil, Amerika’yı da değişime dahil etmek gerekir. Donald Trump ile ortaya çıkan tablo nasyonal-enternasyonal bakışı tekrar gündeme dahil etmiştir. Birleşik Krallık bunu ilk düşünüp yaşama geçirmiş ve Avrupa Birliği projesinden çıkma kararı almıştır.

Bu gergin durum esasında globalizm-enternasyonalizm tartışmasından kaynaklanmaktadır. Globalistler dünyayı yönetilebilen nasyonlara bölme veya iktidarları düzenleme çabası içindeler. Trump liderliğindeki Amerika ve Birleşik Krallık ise güçlü nasyonal yapılarını muhafazadan ve bunun üzerinde dünya politik sahnesindeki düzeni sürdürmekten yana oldular. Ben buna pratik olarak “United Nations politikası” demekteyim.

Dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler ve liberaller başta olmak üzere bütün Globalistler ise yeni bir tartışma başlatarak nasyonal mukavemeti kırmaya yöneldiler. Aşırı sağ ve radikal de diyebileceğimiz ırkçı ve kimlik siyaseti yapan partileri el altından desteklediler. Bu ırkçı ve kimlik üzerinden siyaset yapan kesime duyarlılık gösteren avama, ahaliye, halka bakarak, solcu liberal görüştekiler dahi küreselcilere paralel ve popülist politikalarla öne çıkma gayretine girdiler.

Bu ortaya çıkan durum bir çatışma ortamının zeminini hazırladı. Savunulacak somut konulara ihtiyaç duydular. Tam da bu noktada Afrika ve Ortadoğu’daki gayrı insani tablo ve beraberinde başlayan Avrupa’ya göç hareketi, başkentlerde patlayan canlı bombalar, radikal terör, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi tartışma için gerekli konuları sundu. Suriye ve mülteciler konusunda Avrupa’yı köşeye sıkıştıran Erdoğan’ın Müslüman kimliği ile eleştirisel baskısı da “Erdoğan Karşıtlığı” kavramı ile politikacıların konuları arasına girmiş oldu. İşte böyle bir politik tablo içinde Türkiye ile Hollanda karşı karşıya geldi.

Kim kazanır, göreceğiz. Küresel yaklaşımları savunanlar mı? 2035 yıllarından sonra dünyada pek çok idari alışkanlığı başka alışkanlıklara dönüştürmeye hazırlanan globalciler politikada da zemin hazırlayıcı hüviyetindedirler. Onlara sorarsanız, “Nasıl olsa hazmedecekler,” diye bakmaktalar. Dünya böyle gelişmedi mi? Zıtlaşmalar, savaşlar, kan ve gözyaşı! Olan avama, ahaliye, halka, mazlumadır, öyle değil mi? Bakın askere alınanlara, cephelere sürülenlere…

Şu an konuşulanlar hazmetme sürecinin konuları, zıtlaşmaları, politik zeminin kendini bulma süreçleridir. Ama bugün bu olay oldu ise olguya dair görüş söylemek gerekmektedir. Örneğin Hollanda suç işledi. İyi de ne olacak? “Keşke komşu bir ülke olsaydı da minicik olan topraklarından birazcık koparıvereydik!” Tırnak içinde yazdığım yaklaşım kimseye yaramaz bir bakış açısıdır. Ama küçümseyici argümanlar da aynı akılla türetilmiş görülmektedir. Popülizm, hamaset ve kazan-kazan politikaları globalcilerin istediği türden tavırlardır. Kürdan cebi muhabbeti yapanlara deseniz en çok karşı olduğun ne diye; “emperyalizm” derler. Ama bunlar bilmelidirler ki; enternasyonalciler ile globalciler hem teoride hem de uygulamada emperyalisttirler.

Bugün o minik görülen Hollanda XIV. Asırdan bugüne önce emperyalist, bugünkü tabirle küresel, sermayenin ana üssüdür. Hollanda’nın iç politikasına küresel güçler veya emperyalistler elbette pek karışmazlar. Ama Hollanda’da politika yapanlar veya yapmaya soyunanlar, tarihte dünyaya altın sistemini, bankacılığı, çeşitli finans usullerini yerleştirenlerin, hatta Baharat Yolu’nda deniz ticareti yapanların torunları olduklarının bilincindedirler, bunu asla unutmazlar. Hani nasıl bu topraklarda “Fatih’in torunlarıyız” denmekte, Hollanda’da da “Kapitalizmin vazgeçemeyeceği ülkeyiz,” derler. Övündükleri şey aslında laleler değildir; küresel güçlerle ortaklık ederek bizim de elimizde sıkı sıkı tuttuğumuz paranın kuralını koymaktır. Bugünün Hollandalıları, küresel düzene karşı gelmezler, çünkü kendileri kapitalist ve emperyalisttirler. Batı ve dolayısıyla Avrupa politikalarından ise asla kopmazlar.

Makyavel_Wilders

Elbette her şey para değil, onur, ahlak, güven ve bütünüyle insanlıktır. Elbette Hollanda bu yönlerden bugün çok büyük bir yanlış içerisindedir. Ama Hollanda merkezinden sürdürülen oyunu okuyamamak da bir o kadar düşündürücüdür. Elbette politika sonuçta çıkar mücadelesinden pay alarak çıkmak demektir. Makyavel politika ve hatta çarpık demokrasi anlayışı, avamın oyunu seçimlerde alarak uzunca süre iktidarda kalmak ve yönetmek demektir. Elbette Hitler de oy alarak Dünya Savaşı sürecini başlattı. Öncesinde iç politik süreçler vardı. Sonuçta kim kazandı, kim kaybetti? Avam kaybetti, ama emperyalist-küresel yapı kazandı. Benzer işlerle masum insanların karşısına çıkmamak gerekir. Elbette uluslararası hukuk mevzuu kesin olarak yazılıp tamamlanmadı. Elbette uluslararası teamüller var ama tartışılır. Ama herşeyden evvel, elbette insanlık ölmedi!

İnsanlık ölmedi!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

kuresel-yeni-oyun-alani-ve-natonun-gelecegi
ÖNCEKİ YAZI

Küresel Yeni Oyun Alanı ve NATO’nun Geleceği

avrupa-ile-evlilik-olacak-mi
DİĞER YAZI

Avrupa ile Evlilik Olacak mı?

Politika 'ın son yazıları

29 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
39 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
51 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
54 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
83 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme