Küresel Savaşın Mantığı ve Güç Mukayesesi

19 Nisan 2021
Okuyucu

Cari sorular şunlar: ABD ve Rusya savaşır mı? Hangisi galip gelir? Geçtiğimiz günlerde ABD savaş gemilerinin Karadeniz’e geçişi hakkında yapılan değerlendirmelerde dahi bu tür sorular gündeme geldi. Konuya uzak kimselerin bu tür düşünceler içinde olmaları normaldir. Ancak uzman seviyesindekilerin temel bazı hesapları yapamıyor olmaları gayet düşündürücü! Asıl sorular stratejik seviyededir. Peki, birbirine rakip küresel hâkim güçlerin stratejilerine dair bir fikrimiz var mı?

Güç mukayesesi yapmayı bilmeyenler, stratejik gücü hissetmeyenler, hatta günümüzün üstünlük mücadele biçimlerinin etkilerini değerlendiremeyenler savaş sözcüğünü kolay kullanıyorlar. 

Gerçek stratejiyi ancak güçlüler, güç bileşenlerini sindirenler, güçlülerle mücadele edenler, güçlü olmayı bilenler ortaya koyabilirler, uygulayabilirler, hatta başkalarına tartıştırabilirler. 

Strateji vizyonuna sahip kişilerin; en az yarım asır geriden planlananları, (plan ve uygulama şartları farklı olabilir), bulunulan zamana kadar gerçekleşenleri, an itibarıyla oluşanları ve birkaç on yıl daha olacakları kapsamaya dönük muhasebeyi sağlıklı yapabilmesi gerekir. Bu onların gerçekleşenleri doğru okumalarıyla yeterli olmayabilir. Bu sadece tarih veya ekonomi bilmeyle yeterli olmayabilir. Bu sadece askeri mülahazaları değerlendirmekle olmayabilir. Stratejik içerikler derin felsefe, biyografi, tarih, ekonomi, sosyoloji, politika, bilim ve teknoloji, coğrafya, askeri bilgiyle bezenmiş olmalıdır. 

Hâkim küresel güçler, Pasifik Okyanusu, Arktik bölge, uzay, siber alan, kitle imha silahları, küresel sağlık, küresel iklim değişikliği, küresel terör, küresel iletişim ve ticaret için yerel ve bölgesel güçleri hesap ederek konumlandırdı, hesaplarını buna göre yapmaktalar. Eğer yerel ve bölgesel güçler küresel güçlerin bakış açısıyla hareket ediyorlarsa onların muhataplıkları kabul edilecektir, aksi halde hâkim güçlerin baskısından fazlasıyla etkileneceklerdir. Buradaki “etkilenme” kavramı üzerine uzun uzadıya durmak gerekir, hangi alanlarda, şartlarda, zaman periyotlarında gibi.

Çatışmayı tarif etmek kolaydır; olmadan çok kısa süre öncesinden itibaren, olurken ve kısa süreli sonuçları itibarıyla. Buna taktik ve operatif okuma da denebilir. Stratejik okumanın kurgusundan sonuçlarına kadar her türlü ölçek ve prensibi farklı olmak zorundadır.

Bu itibarla taktik ve operatif anlatımda geçen Gayri Nizami Harp, Sıfır Kayıplı Harp, Psikolojik Harp, Vekalet Savaşı, Hibrit Savaş gibi pek çok yöntem bağlamındaki değerlendirmeleri yapmak üç aşağı beş yukarı aynı sonuçları verir, farklılık içermez. Analizcinin asıl farkı stratejik seviyede olur.

Güç mukayesesi sadece askeri güç ve coğrafi güç parametreleriyle yapılmaz. Bunlara ilave olarak, sosyo-kültürel, politik, ekonomik, bilim ve teknolojik gücü, ulaştırma ve iletişim gücü, siber güç ve uzay gücü ile birlikte yapılır. Bu nedenle ülkelerin güç mukayesesini yapanlar bütün güç parametrelerine vakıf olarak analiz yaparlar. Güç mukayesesi uzmanları bu nedenle generalist’tir, specialist’lerin verilerine nasıl bakacaklarını, neye ihtiyaç duyduklarını bilirler.

Denge, planlı sürdürülen çabaların gereği, zamanın akışını değiştiren güç parametrelerinin, uygulanma biçimlerinin ve elde edilen sonuçların tümüyle ilgili bir ilişkiyi betimler. Örneğin ayrı ayrı, “nükleer güç dengesi”demek ile “küresel güç dengesi” demenin arasında bile bir fark vardır. Ancak son asır içinde “toplam dengeden bahseden stratejistlerin nükleer güç dengelerini gözetmeksizin kuracağı bir cümlenin asla geçerli olamayacağı”gibi bir zorunluluk vardır. 

Cari soruya cevap, ABD ve Rusya savaşmazlar. Neden savaşsınlar ki! Kendi birikimlerinden kaybetmiş olurlar. Aslen bu nedenden ötürü (diğerlerinden farklı olarak) bu her iki hâkim güç de tehdit dokümanlarında birbirlerinin düşman, hasım, rakip olduğunu ifade ederler; sürekli güç mücadelesinde bulunurlar, basitçe söylersek, pastadan paylarını artırmak için aralıksız mücadele ederler. Kendi işlerini sıkıca takip ettikleri gibi müttefiklik halkalarını artırıp başkalarının güçlerini de kendi portföyleri içine dahil ederler. Bu cümleden hareketle söylersek, hâkim güçlerin birbirleriyle güç mücadelesine girişmeleri demek, aynı zamanda müttefiklik gücünü büyütmek demek olur. Bu ise süper güçlerin nüfuz alanlarını geliştirmeleriyle belirginleşen bir açıklamadır.

Anlaşılacağı üzere, ABD, Rusya ve Çin gibi hâkim küresel güçlerin durumu hemen bir alt kategorideki örneğin Almanya, Türkiye, İngiltere, Japonya gibi ülkelerinkinden farklıdır. Bu ülkeler bölgesel güçlerdir. Stratejik plan yaparken imkân ve kabiliyetlere, hassas ve zayıf taraflara ve niyetlere kategorik farkla bakmak gerekir. Ölçek, sonuç ve etkileri faklıdır.

Bir başka yaklaşımla ülkelerin kategorileri şöyle ifade edelim (birer örnekle): Çıpa ülkeler (ABD’ye göre İngiltere çıpa ülkedir), sağlam ülkeler (ABD’ye göre Türkiye sağlam ülkedir, ancak çıpa değildir), devrilen ülkeler (ABD’ye göre Lübnan devrilen ülkedir), kapalı ülkeler (ABD’ye göre Suriye ve Libya kapalı ülkedir). Betimlemeleri ve örnek ülkeleri Rusya bakış açısıyla da yapmak mümkündür. ABD için Türkiye neden çıpa olamıyor sorusuna bu şekilde cevap verebilirsiniz, zira Rusya, NATO üyesi ve komşusu Türkiye ile stratejik kapsamda politik, ekonomik, askeri ilişkiler içine girmiştir. Bu örnekten yola çıkarak, teknik açıklamalar bir yana, S-400 ve F-35 sorunsalını gayet rahat açıklayabilirsiniz.

ABD, F-35’leri neden bu denli önemsedi. Bir defa bu sadece küresel ortaklara (ABD’nin çıpa ülkelerine, gerçek müttefiklerine, gri planda olmayan ülkelere) verilen uçaklar sadece bir savaş aracı olarak görülmemektedir. ABD F-35’leri bilimsel ve teknolojik güç üstünlüğü, yapay zekâ, kuantum hesaplama, siber savaş, operasyonel veri toplama ve hızlı karar verme sistemi, bu sayede gerginlikte ve çatışmada yeni bir boyutla savaşma tekniği, üstünlük ve müşterek harekât sistemi olarak görmektedir. Eğer ABD, hasımları Rusya ve Çin’e bu savaş sistemi ile meydan okuyacaksa, yaklaşık 50 yıl bunun üstünlüğünden istifade etmek istemektedir. 

Günümüzde süper güçler Gri Bölge Savaşı yaparlar. Çin’in yaptıkları hakkında fazlaca yazıp çizmiyoruz ama o da bu kategorideki ülkelerdendir. Şimdilik ABD ve Rusya temelli mukayese ile konumuzu açıklamaya devam ediyoruz. İki kutbun ucundaki hâkim güçler için Gri Bölge’deki ülkeler hem çatışma hem de müttefiklik kapılarıdır. Beyaz (siz) ve siyah (hasmınız) olarak düşünün, koyu griyi (size uzak) açık gri (size yakın) yapmak da mümkün, tam tersi de. Dolayısıyla zaten bir savaş, buradaki anlamıyla mücadele sürmektedir. ABD ve Rusya savaşıyorlar, grileştirdikleri alanlardalar. Ama gerçek tabiriyle bir dünya savaşı çıkması konusu çok başka bir mantık gütmemizi gerektirir ki, şimdilik bu konu tartışmamıza dahi uzak bir noktadır. 

Bugün Dünya Savaşı demek, ABD ve Avrupa ile Asya’nın savaşması demektir. Coğrafi olarak böyle açıklamak mümkündür. Ama aslen söylenmesi gereken şudur: Gri Bölge Savaşı öyle bir hal alır ki, küresel kutuplaşma tam olarak kendini gösterir, keskinleşir, bunun ilerisinde iki kutup birbirine acımasızca saldırır. Bu acımasız saldırıda silahlar konvansiyonelden kitle imha silah kategorilerine kadardır. 

ABD ve Rusya savaşı mı, sorusunun net cevabı şöyle verilmelidir: Nükleer Savaş göze alındıysa tamam! Bunun ne anlam taşıdığını düşünelim ve 2020 itibarıyla inceleyelim (aşağıda grafikten bakalım):

Bu grafiğe göre Rusya hazırda 4.315 nükleer başlığı kullanabilirken, ABD 3.800 başlığı kullanabilir durumdadır. Bunların küresel çapta müttefiklik hallerini düşünürseniz, hesabı siz yapın. Ama gezegenimiz bugüne kadar Genel Nükleer Savaşı (General Response) hiç görmedi. İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’ya atılan 2 adet bomba dışında yaşananlar tamamen Soğuk Savaş’ın caydırıcı denemeleri ve buna göre yapılan hazırlıklardır. Peki bu konuda yeryüzünde en fazla düşünce üretmiş ve deneyim sahibi olmuş hangi ülkeler var diye bakarsak, ABD ve Rusya olduklarını hemen söyleyebiliriz. Zira denemelerini, üretimlerini, vasıtalarını, depolamalarını, maliyetlerini, bunun matematiğini, hatta karşılıklı görüşülecek hususlarını en fazla masaya dökmüş iki süper güç ABD ve Rusya’dır.

Günümüzde iklim değişikliğine çare bulmanın pazarlıkları yapılıyorken ABD ve Rusya birbirlerine nükleer silah mı kullanacaklar? Bu hiç olmaz, merak etmeyin! 

O halde, bugün Ukrayna’da olanlar nedir? (Örneğin) Karadeniz’e 2 adet ABD savaş gemisi girerse savaş olur mu? (Her gün ABD, Global Hawk uçuşu ile Karadeniz’de, hatta uydular her daim gezegenin üstünde, ama bunu konuşmuyoruz bile, ilgimizi çeken gemiler oluyor her nedense…) 

Güç mücadelesi yapmak savaş demek değildir. Bu inceleme konusunda belirgin şekilde bir Gri Bölge ülkesi konumundaki Ukrayna’da her türlü çatışma olsa da sonuçta Dünya Savaşı çıkmadan sorun bir noktada durdurulur, ama itiş kuvvetlerinin durduğu noktaya kadar kim ne kazandıysa onu kendi hesabına yazar, kayıplar da aynı şekildedir. ABD ve Rusya, Ukrayna için bütün dünyayı alev topuna çevirecek değiller, ama her coğrafyada ve her boyutta öyle bir tırmanma hali yaşanabilir ki, birbirlerini caydırmak, amaçlarından vazgeçirmek için ellerinden geleni yapabilirler. En azından karşılıklı olarak bunu sürdürebilecek güçlerini sınarlar. 

Peki, bu arada ne olur? Gri Bölge’deki diğer her bir ülke (Ukrayna belirgin idi, buna ilave bölge ülkeleri ile güç mücadelesine müdahil olanlar başta olmak üzere, ikinci derecede etkilenen ülkelere kadar hepsi,) açık tondan koyuya doğru durumlarını belirler. Bunun bir bedeli olur, ilk ve ikinci derecede etkili olan ülkeler, durumlarına göre ya çok kazanırlar ya da çok kaybederler.

Ülkemizde Gri Bölge Savaşı konusunu aralıksız yazıyorum henüz konuyla ilgililerin anlatımlarında yer almasını sağlamış değilim ve bundan dolayı üzülüyorum. “Grilik işte, ne var bunda?” diye bakılıyor olaya. Hayır, konu bu kadar değil! Üstelik cümlesinin içinde strateji geçirenlerin konuyla yakından uzaktan kabul edilir açıklamada bulunmadığına da şahidim. Bu gibi temel nosyon eksiklerine rağmen uzmanım diye konuşanlar ve yazanlar var, ne yazık ki. Hani desem, hangi süper güç hangi doktrinlerle Gri Bölge’de güç mukayesesini sergilerler, bunu dahi açıklamaktan yoksun olanlar var.

Bir önceki ABD Başkanı Donald Trump Rusya’ya stratejik alan açan politikalar güttü ve seçimleri kaybetti. Bugün ABD Başkanı Joe Biden tam tersini yapacağını söyledi ve iktidarda. Bugün ABD, Rusya’nın kazanımlarını tersine çevirmek için mücadelesini hızlandıracak politikaları uyguluyor. Bunun için ABD tarafı temel açıklamasında “müttefikleriyle birlikte” hareket edeceğini defaten duyurdu. Biden, Rusya gibi ülke liderlerinin Batı tipi kapitalizmi kabul etmelerinin yetmeyeceğini, bununla beraber Batı tipi demokrasiyi de kabul etmek zorunda olduklarını da açıkladı. ABD, Biden yönetimi ile birlikte hasımlarına karşı Akıllı Güç (Smart Power, yani hem Sert Güç hem de Yumuşak Güç) baskısı ile mücadele edeceğini de açıkladı. Ülkemizde Yumuşa Güç uygulamasını salt Hollywood zannedenler de az değil hani!

Bugün büyük güçlerin, ABD, Rusya ve Çin’in, uyguladıkları doktrinler şunlardır: 

  • ABD: Petraeus Doktrini (COIN, kontrgerilla). Bu doktrin modernize edilmiş Arabistanlı Lawrence türünden faaliyetleri kapsar. ABD ordu talimnamesi FM 3-24 ile uygulanır. 
  • Rusya: Ulus dışı araçların rolünü belirten ve Gerasimov Doktrini olarak isimlendirilen politik ve stratejik hedeflere ulaşma yöntemidir. 2013 yılında, Military-Industrial Courier’da bir makalesi yayımlanan Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakan Yardımcısı Valery Gerasimov tarafından ortaya konmuştur. 
  • Çin: 1999’da iki Çinli askeri analist, Düzensiz Savaş operasyonlarının Çince versiyonunu yayınladı ve buna Sınırsız Savaş Doktrini adını verdi. Albay Qiao Liang ve Albay Wang Xiangsui Sınırsız Savaş’ın teorisyenleridir.

Bu doktrinler sahaya sürülen sadece paralı askerler, gerillalar, teröristlerle ilgili değildir. Sahada var olan veya yeni yaratılan ve kullanılan sosyal, siyasal, ekonomik, ticari, vs. yakınlıkları istismarla da ilgilidir. 

Rusya caydırıcı pozisyonlarını devreye koydu, stratejik intikaller yapıyor, harbe hazırlık seviyelerini artırdı, Ukrayna sınırına asker yığdı, yeni stratejik silah denemeleri yapıyor ve diplomasi dilini açıkça NATO’ya meydan okumaya doğru kullanıyor. Rusya, Ukrayna’yı doğusundan ve güneyinden (Karadeniz’den) ablukaya aldı bile. Ekonomik, enerji, politik, diplomatik yollarını her geçen gün tıkıyor. Bu ne kadar sürer bilinmez ama Batı dünyası da boş durmuyor. ABD’nin yanı sıra NATO ve Avrupa devrede…

ABD, Biden yönetimiyle birlikte NATO ve diğer müttefiklerle ilişkileri artırmayı hedefledi ve ilk adımlarını attı. Sahaya nükleer silahları ve yeni atma vasıtalarını sürdü. Gerekçe, Rusya’nın Avrupa’da buna dönük çabalarının olduğuydu. ABD ve Avrupa, Atlantik İttifakı olarak, Baltık’ta, Orta ve Doğu Avrupa’da ve son olarak Balkanlar’da konvansiyonel tertiplenme ve yeni üslenme faaliyetlerine girişti ve askeri tatbikatlar yapma durumunu devreye koydu.

Dolayısıyla şöyle soralım, ABD Ukrayna krizine bağlı olarak sert gücünü sahaya sürerken aynı zamanda Rusya’ya karşı 2017’de uygulamaya koyduğu CAATSA yaptırımlarının çapını geliştirdiğinde acaba Gri Bölge Savaşı içinde hangi ülkeler (örneğin Türkiye) kategorik olarak etkilenecek? Biz bu sorunun cevabını biliyor muyuz? ABD tarafından üzerinde çalışılan Rus şirketlerine bakın: Gazprom, Rosneft, VTB Group (VTB Capital dahil), Gazprombank, Surgutneftegas, Novatek, Evraz, Alrosa, Sogaz, Sovcomflot… Bunlarla ilgili konularda örneğin Fransa ülkesinin ve küresel şirketlerinin nasıl etkileneceğini hesap ederek Amerikalılara gidiyor ve görüşüyor.

Demek ki ABD ile Rusya savaşı olur mu, diye sormadan önce başka konuları göz önüne almamız gerekiyormuş. Nedir Bunlar? Nükleer Savaş, Gri Bölge Savaşı, caydırıcılık, stratejik sınama, çatışma doktrinleri, ekonomik ve politik yaptırımlar, akıllı güç uygulamaları. 

Bununla beraber, “Ukrayna’da ne olursa olsun bize ne,” diyecekler de çıkabilir. Bu tamamen cahilce veya bir tarafın esiri gibi konuşma tarzıdır. Gri Bölge’deki ülkelerin kendilerini bugünün küresel gerilimlerinin veya çatışmalarının dışında tutmaları mümkün değildir. Olsa olsa konumlanma noktasında yanlış yapmamak, zamanlamaları kaçırmamak ve arada atılacak adımlarda her aşamada doğru seçimlerde bulunmak, gibi belli kritiklerin yapılması huşularında girdilerde bulunulması gerekir. İlgililerde bunlar aranır.

Olası senaryonun ana hatlarına bakalım: Joe Biden yönetimi işbaşına gelir gelmez ABD ve Rusya güç mücadelesi alevlendi. Ancak bu karşılıklı sıcak çatışma biçiminde gerçekleşmez. Sonuna kadar gerginlik yaratırlar. Bu durum uçlarını tuttukları ipi mümkün mertebe germekle ilgili bir süreci işaret eder. Sıcak çatışmayı Rusya Ukrayna’da ayrılıkçı unsurlar üzerinden gerçekleştirir, gerektiğinde kendi organik güçlerini kısmen devreye koyar. ABD gerektiğinde sahada kısmen NATO ülkeleri ve/veya çıpa ülkeleri dahil, kendine yakın tondaki gri ülkeleri ileri sürmek ister. Örneğin kendi savaş gemisinin sahada olması yerine bir çıpa ülke konumundaki İngiliz donanmasının Karadeniz’de varlık göstermesini ister. Bizatihi ABD, Rusya üzerinde stratejik, siber, ekonomik, diplomatik, politik baskı kurar. Rusya siber unsurlarıyla karşılık verir, nükleer caydırıcılığını ileri sürer ve jeostratejik avantajlarını kullanarak gerilim sahasını genişletmek ister, durumu küresel boyuta taşır. Nitekim Kuzey Buz Denizi’ndeki üç nükleer denizaltı gösterisi bununla ilgili yapılmıştır. Gerilen ipin tamamen koparılmasına izin verilmez. Eğer koparsa bu demek olur ki karşılıklı savaşmak zorunda kalacaklar. Bunun yerine ipin demeti içindeki lifleri kopar, bunlar birer bölgesel ve yerel ülke veya unsurdur. Kaç demet lifin kopmasına tahammül edilecek, bu onların güç mücadelesindeki beklentilerine bağlı alabilecekleri risk ölçüsüdür. Risk ise yönetilebilen bir şeydir.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Güvenlik 'ın son yazıları

11 views

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.
65 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
95 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
152 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
197 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme