neomedyeval-savas
Neomedyeval Savaş

Neomedyeval Savaş

18 Haziran 2020
Okuyucu

Bir III. Dünya Savaşı olur mu? Gri Savaş veya Soğuk Savaş dedik, ama yeniden değerlendirildiğinde bir başka kavram daha var adından söz etmemiz gereken; bu da Neomedyeval Savaş. Tam da bu zamana denk gelen tanım bu aslında, zira kapsayıcı. ABD, Çin ne tür hazırlıklar içinde? En önemlisi Türkiye neler yapabilir? Görelim.

Başlangıçta hatırlatalım, neomedyevalizm (Neomedievalism) Yeni-Ortaçağcılık demektir. Öyle görünüyor ki Ortaçağın o çirkin yüzü yeniden hortluyor! Kimsenin Ortaçağa dönmeyi niyeti olamaz. Ancak bir çatışma ve rekabet anlayışı içinde o kaotik karmaşayı dikkate alırsak, bunun yöntemsel açıdan kendine göre yararlı olabileceğini düşünenler yok değil.

Yazar Umberto Eco daha 1986 yılında, “Şu anda hem Avrupa’da hem de Amerika’da, Ortaçağ’a yenilenen bir ilgi dönemine tanıklık ediyoruz, fantastik neomedyevalizm ve sorumlu filolojik inceleme arasında meraklı bir salınımla…” diyordu. Aslında bu bir fantastik bakış açısı olmaktan uzak, tam tersine post-modern anlayışlarla insanların aklını baskılayan bir durum.

Neomedyevalizm anlayışından hareketle Neomedyeval Savaş (Neomedieval Warfare) ne demek, buna bakalım. Neomedyevalizm, çıkarların birleştiği alanlarda kendini gösteren devlet merkezli olmayan ve çok kutuplu bir dünya düzeniyle ilgili bir kavramdır. Ne devletlerin yıkılmasını veya anarşinin başlangıcını önceden haber verir ne de böyle bir kaygısı vardır. Bunun yerine, yeni küresel sistem gereği sorunlu olan her meseleyi kendi haline bırakır, kalıcı bozukluğu kabul eder. İşte böylesi kaotik ortamın kabulüyle yaşamın devam etmesi algısı içinde her güç unsuru kendine özgü güç unsurlarını kullanıyor. 

Neomedyeval Savaş’tan amaçlananlar neler?

  • Hedef ülkeyi veya bölgeyi fetih değil, içini kemirmek, bozmak.
  • İnsan ve lider bazlı sistemi zehirlemek, suçlamak, baskılamak, istismar etmek…
  • Toplumsal algıda çarpıklıkların, çirkinliklerin, çatışmanın kabul edilebilir marjını geliştirmek.
  • Anarşizmi yaymak.
  • Kaotik ortamı yönetmek.

Şimdi gelenin uluslararası ilişkiler konularına.

RAND Corperation ABD yetkilileri için bir araştırma yaptı. RAND’ın raporuna, eğer bir III. Dünya Savaşı olursa yetkililer bu riske girmeli mi, şeklindeki bir soru olarak da bakılabilir. Sonuç belli, bu riske girmeyin diyor. Raporu incelemek isteyenler inceleyebilir. (RAND Corp. Jacob L. Heim, Benjamin M. Miller, Measuring Power, Power Cycles, and the Risk of Great-Power War in the 21st Century, 2020)

Ancak bizler, savaşa yönelik küresel tırmanmanın ve ABD-Çin ve diğer aktörlerin (başta Avrupa, Rusya ve Hindistan) arasında süren rekabetin sınırının ne olacağını bilmenin mümkün olmayacağı bir süreçte olduğumuzu iyice idrak etmemiz gerekiyor. Aslında dünyanın diğer tarafları açısından sorun da bu noktadan kaynaklanıyor. Çatışma riskleri yönünde nerede duracağı bilinmeyen tırmanma zamanında örneğin Türkiye ne şekilde bir politika izlemeli, hangi hazırlıkları yapmalı?

Kendini stratejist diye tanıtanların bu tür konularla ilgili bir kalem oynattıklarını görmeniz mümkün değildir. Onlar olmuş bitmiş konuların lakırdısıyla ilgilenirler. Onlar için bu izledikleri yöntem hem risksiz hem de kazançlıdır, sempatik olurlar. Sorarsanız, cevaplarıyla gemi azıya alırlar.

Ancak bu tür çalışmalarda ileri bakarak bazı tahminlerin yapılması gereklidir. Kimler arasında, nerede ve ne şekilde riskler ortaya çıkacak, tersi yaklaşımla, ne tür fırsatlar doğacak, bütün bunların belli oranlarda sonuç verecek biçimde hesap edilmesi gerekmektedir. Aksi halde bir kör döğüşü içinde kalmak söz konusu olur.

O zaman bazı noktaları hatırlamakta yarar var. Şöyle sıraya koyalım:

  • Bunların bazıları bilindiği üzere, ABD-Çin arasında, ticaret, teknoloji, siber, nükleer ve konvansiyonel savaş parametreleri yönleriyle tırmanmanın sürdüğü açıktır. 
  • Silahlanma alabildiğine artış içinde. 
  • Taraflar birbirlerinin büyüme rakamlarını daraltma yönünde (GSYİH’da düşme) çeşitli girişimleri oluyor. 
  • Bu noktada hükümetlerin ötesinde güç odaklarının da tersi yönde müdahaleleri söz konusu ve bu durum kaotik riskleri artırıyor. 
  • İnsan kaynaklarının ülke yararına verimlilik yönüne değil, tersine kayması açısından girişimler oluyor.
  • Politika kurumlarının ve politikacıların ülke ve bölge yararına değil, tersine hareket edecek tarzda çaba içinde olmasını sağlayacak manevralar yapılıyor.

Bütün mesele, yönetilebilir ülkeler ve alanlar yaratmak, ülkelerin ve güç odaklarının niyetlerini ve çabalarını kendi lehine kullanabilecek atmosferi dizayn etmek, bu atmosfer içinde stresi artırmak.

ABD Yönetiminin (Trump Yönetimi) yaptığı hazırlıklardan bazıları neler, bakalım:

  • Çin’e karşı NATO’yu devreye koydu. Bundan böyle NATO savunma konuları dahilinde Çin ile; uzay, Arktik bölge, siber savaş ve nükleer konularla ilgileniyor. Buradan hareketle uygulamada teknolojik gelişim, inovasyon, Bir Kuşak Bir Yol Projesi (İpek Yolu) gereği güzergahlarda güvenlik konuları, küresel ticaret yolları, Asya-Pasifik bölgesindeki gerilimler NATO’nun gündeminde olacak.
  • Hindistan ile küresel ittifakını kurdu. 
  • Rusya’yı nötr tutma veya kendine başlama girişimleri sürüyor.
  • Fed politikalarının Çin’in ekonomisine yarayışlı gelişmemesi yönünde baskıları var.
  • Küresel enerji piyasası ile ilgili tüm konular daha yakından izleniyor.
  • Çin-Hindistan sürtüşmesini sınır bölgesinde başlattı. Bu konunun bölgesel sıcak çatışma potansiyeli var.
  • Çin-Uygur ayrılıkçı hareketinin fitilini ateşledi. Bu konunun bölgesel sıcak çatışma potansiyeli var.

Türkiye ne yapacak? Birkaç nokta üzerinde duralım:

  • Öncelikle Neomedyeval Savaş konusu üzerine çalışmalı. Neomedyeval Savaş’ın sonuçta çıkarı ön planda tuttuğu açık bir konu ise buna göre çıkar politikaları üzerinde kapsamlı bir plan yapılmalı.
  • Kuzey-Güney ve Doğu-Batı eksenlerinde dengeleyici bir politik sistem oluşturup bunu tanıtmalı.
  • ABD, NATO, Çin, Hindistan, Avrupa Birliği (AB) ve Rusya ile politikalarında özgüveni tam görüntüsünü vermeyi sürdürmeli, bunun yanı sıra riskleri her adımdan önce takip edecek mekanizmalar kurmalı.
  • Bir Kuşak Bir Yol, Afrika’nın İmarı, Doğu Akdeniz, Ortadoğu politikalarını ileri noktalara taşımalı ve İran’dan başlayarak Güney Asya’yı içeren hatta (Afganistan, Pakistan, Hindistan, Bangladeş, vs. Endonezya’ya kadar) aktif olmalı.
  • Uygur konusu dolaylı da olsa Türkiye’yi ilgilendiriyor, buna göre tavır belirlemeli.
  • Küresel bir terör ve anarşizm planı, buna dayalı siber anlayışla bir psikolojik harp planı gerekli.
  • Küresel ekonomik krizlere göre beklentilere hazır senaryolar geliştirilmeli. 

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

parali-askerler
ÖNCEKİ YAZI

Paralı Askerler

abdnin-suriye-irakta-yeni-oyunu
DİĞER YAZI

ABD’nin Suriye-Irak’ta Yeni Oyunu

Güvenlik 'ın son yazıları

58 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
89 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
191 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme