dinozorsal-celiski
Dinozorsal Çelişki

Dinozorsal Çelişki

30 Temmuz 2015
Okuyucu

Sözüm hem alenen sapanlaradır, ki onlarla hiç olmazsa konuşulabiliyor, hem de saptığının farkına bir türlü varamamış çelişki içinde olanlaradır, ki onlarla konuşulamıyor bile! Muttaki onun için merkezdedir, bilinçli olması şarttır, yetkindir ve sorumluluğu ağırdır.

Ciddiye aldığımdan veya çok önemli olduğundan değil, akılda kalan bir örnek olarak seçtiğimdendir; imitasyon dinozor kemiği ithalini konu ettik ya, devam edelim. Bu kimselere şöyle bir soru tevcih edilse ne derler acaba? Kerim Kitap’ta örneğin evrimle ilgili ne tür bilgiler var? Var ise siz bunların üstünü örtme çabası (küfür anlamına gelir, yani kafirliğin özü budur,) için kendinize göre neler yapıyorsunuz? Böylesi bir konuda görmezden gelinmesi için topluma ektiğiniz yanlış tohumlar nelerdir? Eğer görmemiz gereken somutlukta bir konu var ise neden bizim bilim insanlarımız (var olanları kastediyorum) bu tür soruları cevaplamaktan kaçınırlar? Peki, bütünüyle soralım; biz bilim denen şeyden aslen ne anlamalıyız? “Bilmiyorum,” diyenlerin olduğunu duyuyor gibiyim!

Gerçekten çok ilginç konular ve çelişkili haller var. Söze gelince, söz çok; eyvah eyvah!..

Bir bütün içinden her şey anlamlıdır, amaçlıdır ve kendine özgü bir değer sahibidir. İnsanın madde ve karşı madde, organik ve inorganik, canlı ve cansız şeklinde bildiği ve daha niceleri, tamamen, bir esasa bağlı devinirler, dönüşürler ve gelişirler. Dönüşürler; var veya yok olurlar diyemedim, yok olmanın bile ne amaçla söylendiğini kestiremediğimdendir, tıpkı ölüm gibi.

Peki, sizce bilmemiz gerekenlerin içinde (her şeye rağmen) anlamsız olan çabalar, bu körlükler ve vurdumduymaz tavırlar nedir? Güncel ve kendi kültürümüz içinden, basit de olsa örnekler verilebilir mi?

Herhangi biri için (örneğin) bir biyolog, astrolog, antropolog veya paleontolog olmak, bu bilim dalları içinde çalışmak anlamlı mıdır, saçma bir çaba mıdır? Devletin bu konulardaki beklentisi, politikası ve somut çabaları nelerdir? Böyle düşünenler dikkate alınmalı mıdır? Eğer böyle bir akla sahip kişiler topluma veya bir kesime liderlik yapıyorlarsa, bu durum görmezden gelinebilir mi? Peki, neden kültürümüzde bahse konu alanlarda önemli denebilecek türden çalışmaların varlığını göremiyoruz, neden (örneğin) biyoloji disiplini içinde bazı konuları karartıyoruz ve eğitim sistemimizi buna göre baskılıyoruz? Bu bize ne kazandırıyor?

Başka kültürlere, özellikle gelişmiş dediklerimize baktığımızda bilimsel çalışmalarının tam da örneğini sunduklarını, doğada derinlemesine araştırma yapmakla ilgilendiklerini, milyonlarca yıldan bugüne dünyadaki yaşamı araştırdıklarını, elde ettikleri bulgulara göre sorular sorduklarını, araştırmalar yaptıklarını, cevaplar bulmaya çalıştıklarını görmekteyiz.

Ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor; gelişmiş toplumlar buluş yapıyor ve tanım geliştiriyor, başkaları sınırlı da olsa onların ürettiklerini kullanıyor. Onların üniversite kütüphanelerinde sadece kitaplar, not kağıtları veya dijital kayıtlar yok; yığınla somut bulgular arşivlenir, örneğin antropoloji ve paleontoloji ile ilgili “gerçek” kemikler ve fosiller, laboratuvar kayıtları, tezler, hipotezler var. Astronomi için yapılan yatırımları düşünelim, gözlem evleri, uzayda seyreden uydular, simülasyon programları…

Bu yanda canlıların meydana gelmesiyle ve gelişmesiyle ilgili bir tane bile kabul edilebilecek fikri bulunmayanlar veya konuya dahil dikkate değer eleştiri getiremeyenler, biyoloji, astronomi, paleontoloji ve antropoloji gibi bilim dallarına, hatta jeolojiye, termodinamiğe, fizik ve kimya çalışmalarına bir tür şirk organizasyonu gözüyle bakanlar var. Bunların içinde, (örneğin) sadece turist çekmek amaçlı düşüncelerle, yani para kazanma hırsıyla, yaşadığı kente, paleontolojinin kenarından bile geçilmeyen bir yerde, yaptırılacak bir tema park projesi için gerekli olan “imitasyon” dinozor kemiklerini ithal edebilmek maksadıyla, meclise bir kanun teklifi verdirme çabası gösterilmesi hadisesi var.

Diğer yanda ise yorumları, bir kısmı sapkın da olsa iddiaları, bulguları gerçek, akılcı ve doğal olanlar var. Bunların yorumlarını ilahi düzene yaklaştırma aklına sahip değilseniz, kendilerine nasıl yardım edebilirsiniz ki? Bilimsel çalışmalara Müslümanlar yardımcı değil, karşıt olur mu denecek? Gücünüz yetmeyince tüketici veya modern türden küresel bir sömürge mi olacaksınız?

Dünyaya nasıl bakılıyor, değerlere nasıl sahip çıkılıyor, anlama, yani manaya dönük akıl nasıl işletiliyor, işte size kocaman bir çelişki! Basit gibi gösterilmeye çalışılan işlerin ucu çok ciddi noktalara ulaşıyor. Eleştirilen konunun özünde de işte böylesi ikilemler olsa gerek. Ha böyle konuları kaleme alanlar, film çekenler veya oyuncak üretip satanlar da sanırım ortalığı karıştıran, tanım odur ki fitneci oluyorlar herhalde… Çocuklarını Jurassic Park filmine götürenlerin çocuksu ama gerçeği arayan sorulara verdikleri cevapları duymak isterim doğrusu.

Şu işe bakın!.. Dünyadan dinozorlar bir anda kaybolmuşlar ve cevabı gereken çok soruyu arkalarında bırakmışlar. Neden var olmuşlar, neden yok olmuşlar? Ben bu arada bu kendilerini uzaylı gibi görenleri, gözbebeklerinde yeşil dolar işareti olan bir cin (!) türünü merak ettim. Bence gerçek şu: Bu dünyada seviyeyi düşürenler kendi kültürlerinin, düzeylerinin gerçeklerini önemsetme gayreti içinde çaba sarf ediyorlar; oraya bakma, buraya bak, benimki daha doğru, önemli vs diyorlar.

Bizim kültürümüzde bu ilginç konular bir eğlence programı olarak görülüyor. Sanki televizyon kanalı sahipleri bizleri eğlendirmek için yatırım yapıyorlar.

Ancak öykü belli! Simülasyonlar sonucu varılan sonuçlara göre, içinde birlikte geliştiğimiz, 13,7 milyar yıl yaşında olduğu söylenen bu evrende milyarlarca galaksi varmış; sürekli deviniyorlarmış, dağılıp toplanıyorlarmış, Samanyolu da bunlardan biriymiş. “Bana ne bunlardan!” diyenlerin olduğunu duyuyorum. Dünyada karalar oluşmadan önce çok süreçlerin yaşandığını ve kıtaların bugünkü şekline 65 milyon yıl önce geldiğini hesaplamışlar. Bulunan dinozor kemiklerini (şu bizim imitasyonunu almak için çabaladıklarımız,) incelemişler ve 231,4-65 milyon yıl önce dünyada, yaşadığımız bu dünyada şimdiki bütün hayvanlardan ve biz insanlardan önce sadece uçan, yürüyen, koşan, yüzen; ot, et veya her ikisini de tüketen, insan hariç, şimdiki hayvanlara eşdeğer sayabileceğimiz işlevleri olan dinozorlar yaşıyormuş; bugünün inek, aslan, eşek gibi benzer işlevleri olan da varmış, yunus, kılıç balığı gibi olan da, hatta o zamanın kartalı veya bülbülü de var idi diyebilirmişiz. “Bana ne bunlardan!” diyenlerin olduğunu duyuyorum.

Peki, şimdi bu kendini cin (!) görenlere ve şöyle bir soru soralım: O vakit emareler çok uygun gibi görülüyorken, dünya aynı dünya iken, insan benzeri zeki bir tür neden evrilmemiş? Başparmağı olan, yani elinin kavrama kabiliyeti olan, beyni diğer dinozorlardan çok büyük, gözleri öne bakan, koordinasyon kabiliyetine sahip olduğu var sayılan, iki ayağı üzerinde durabilen, et ve otu bizler gibi tüketen bir tür, yaklaşık altmış kilo gelen Dinosauroid Troodon varmış, ama zekaları insandaki gibi gelişme imkanı bulamamış?

Eğer, bir film senaryosu yazsa idim önce bir karakter belirlemem gerekecek idi. Zorlanmazdım, gider Amerikalı Paleontolog Dale Russel’dan ödünç alırdım. Bakın aşağıda hazır bir balmumu heykeli var. Bu bir uzaylı değil!

Neyse, bugüne ve gerçeklere dönelim. Olanı konuşalım. Düşüncelerimizi geliştirelim… Tekrar edelim; bir bütün içinden her şey anlamlı, amaçlı ve kendine özgü bir değer sahibidir. Yaratan hiçbir şeyi anlamsız yaratmamıştır. “Tesadüf” yoktur; özel şartların oluşturulma iradesi, anlam ve amaç vardır… İnsanlık bunları kendi dünyasında bilmekle ilgili bir yük altındadır. Hele bugün çok şey insanın elinde somut şekilde durmaktadır. Eğer elindekileri yorumlamak, tanımlamak ve anlamlı kılmakla ilgili bir eksik var ise bu kainatta bir eksik olduğundan değil, insanın bakış açısındaki zayıflıktan kaynaklanır; örnektekileri kastederek söylersem, elinde tuttuğunu görmezden gelmek anlamında kullanıyorum, bunlar küfür içinde olduklarından dolayı meydana gelen üzüntü verici konulardır.

Dinozor aklı… Bilindiği gibi dinozorun aklı kıttır. Cüsse büyük, kas var ama beyin bir hayli küçüktür. Onun da genleri vardır ve haliyle bencildirler. Doğaldır ki hayatta kalmak isterler; varlıklarını devamlı kılmak için etrafındakileri tüketerek yaşarlar. Ve bir gün gelir hepsi birlikte yok olurlar. Belki kafalarına taş düşmüştür. Gülmeyin, meteor veya bir küçük cüce gezegen de bir tür taş değil mi? Bunlar sizce sadece bir soru işareti olarak mı kalırlar?

Peki, kendini ısrarla dinosauroid sıfatına koymuş olanlar aramızda dolaşıyor da biz mi anlayamıyoruz?

Bir ikilem içindeyiz; bildiklerimizden emin değiliz. Buna “dinozorsal çelişki” diyelim ve gülüp geçelim. Çünkü gerçekten bu çelişkiye gülünür. Toplumu çocuk gibi gören akla sizce gülünmez de ne yapılır, ciddiye mi alınır? Ha, kayıplar var mı? Evet, hem de çok! Kayıplar telafi edilebilir, önce sağlam bir bilinç kazanımı gereklidir.

İnsan çok özeldir, evrende başka örneği görülemedi, Yaratan da böyle buyuruyor, insan değerlidir, boşuna değildir. İyi de Yaratan göğü ve yıldızları da işaret ediyor. Bakalım o zaman, evrende insan özel de dünya özel değil mi, ya Samanyolu? Bu kadar özel bir galaksi, güneş sistemi ve dünya olmasa idi (hepsi evrende tektir, eşitleri bulunamadı), bu kadar özel bir tür var olabilir mi idi? Bizler ne zaman bu sıraladıklarımızın özelliğini ve tekliğini anlarız, o vakit insana verdiğimiz değer kadar diğerlerine de veririz.

Bu neye benzer? Köklenen cevizi saran toprağın gücüne, havadaki ışığa ve iklime, bakıma, yıllar içinde ağacın gelişmesine, cevizin yeşil kabuğuna, kabuğuna ve nihayet meyve kısmına kadar sıralı özel ve ideal silsileye bağlıdır. Evrenden insana kadar akışı, meyve kısmı insan ise gerisini siz düşünün.

Bilim yazarı John Gribbin’in bir betimlemesini hatırlatmak isterim: “Samanyolu’nda bizim gibi zeki canlıların yaygın olduğu umuduna indirilen son darbe, basitçe söylersek, bir maymunu insana çeviren tesadüfler (Bu onun fikridir, bize göre tesadüf yoktur, hesap, ölçü, amaç vardır!) dizisinde yatmaktadır. Bu, eşzamanlı olarak hem kuzey hem de güney kutbu üzerinde buzul olmasını, iklim kuşakları çeşitliliğini, Doğu Afrika Rift sistemini ortaya çıkaran jeolojik değişiklikleri ve tam olarak Milankovitch buzul çağı ritimlerini oluşturmaya yetecek kadar yalpalayan bir gezegeni gerektiriyordu. Biz son derece olasılık dışı (Bu onun fikridir, Yaratan’ın düzenlediği bilinç atmosferi içinde her şey mümkündür ve ‘Ol!’ dendiğinde oluşa geçebilecek kolaylıktadır!) bir türüz.[1] Genel fikir ilginçtir. İçinde işaret ettiğim noktaları dikkate alsaydı Gribbin Müslüman olurdu.

Böylesi bir kurguyu kendi kültürümüzde irdelersek; temel olarak bilime uzak duruyoruz, bu alanlarda bir çaba içine girmeyi günah görüyoruz; başkaları meydanı boş bulup gerçeği çarpıtarak açıklıyorlar, standartlar ve kavramlar vaaz ediyorlar; hatta onlara varsa doğru yolda bir katkı yapılması hususu, bu katkıyı yapamadığımızdan dolayı eksikliğimizden utanmalıyız diye düşünülebilir; bir de bütün bunları bir yana atıp dinozor parkı yapmaya kalkışanlar oluyor, bürokrasi kemik ithal etmeye soyunuyor; hadi filmleri eğlence olsun diye seyrediyoruz da belgesel programlarını veya bilimsel dergileri vakit geçirmekte kullanıyoruz, bunun anlamı çok düşündürücüdür, bilimsel makale yazanlar diğerlerininkini tercime edip kullanıyorlar, üretilen bir fikir olmuyor; inkar ve küfür gırla gidiyor…

Peki, dikkate alınabilecek pek çok somut bilimsel konuyu akıl sistemlerine koymayı hiç önemsemeyen bir toplumun geleceğinde sizce neler ortaya çıkacaktır, kestirebiliyor musunuz? Yaşam sadece film, eğlence, para, pul değildir; sözümona cin fikirli insanların “iş hallediyor” görünmeleri de değildir; ciddiyet, çaba, sorumluluk gereklidir.

[1] Her Şeyin Nedeni, Dünyadaki Yaşamın Mucizesi, John Gribbin, Çev. Şule Çivi, Alfa-Bilim, 2015, İstanbul, s. 232-233.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

cahiliye
ÖNCEKİ YAZI

Cahiliye

teror-belasi
DİĞER YAZI

Terör Belası

Kültür 'ın son yazıları

382 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
377 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
578 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
532 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme