fizikciyle-hayy-konulu-sohbet
Fizikçiyle “Hayy” Konulu Sohbet

Fizikçiyle “Hayy” Konulu Sohbet

30 Ocak 2016
Okuyucu

Bazı şeyleri birlikte okumanın bir yolu var mı? Tek desek, çift de var; bir desek, iki de var; kül desek, parça da var; içte desek, dışta da var; ilk desek, sonda da var; her şart, hal, boyut, ölçü için var; bilinen de var, bilinmeyende de, bilmesi mümkün olmayan da (gayb) var; sende var, bende de… İşte bu durumdan dolayı de ki; O’dur anlatmakta yetersiz kalınan.

Arapçada “ğ-y-b” seslerinden “gayb” diye bir sözcük doğar. Bilinemez olandır, bilinmesi belli kesitte mümkün olmayan bilgidir, çok derin bir konudur, derinliklerdekidir, kuyu içinde saklı bilgi gibidir; ama aynı zamanda olup bitenin ta kendisidir. Fizikçi nasıl sen göremediğini var kabul etmek için türlü denklemlerle çalışıyorsan, bu işin bir kısmıdır, ama yöntemin doğrudur. Çünkü kendi gaybına dönük kendi bildiklerini zorlayarak bir akıl yürütüyorsun. Daha ötelerini de düşün!

O, öteki değil ama öte; kullanabileceğimiz belirteçlerden tahayyül bakımından çok öte. Ama o kadar da yakın; bizden O’na tahayyülde uzak; O’ndan bize, nebuladaki zerrecikler dahil tüm var olana, bilemeyeceğimiz kadar yakın, tıpkı program yazılımının kendisi kadar. Bu ters bakıştadır tereddüt, insanın anlamadığı, anlamak istemediği; çünkü yaşam devam ediyor, değil mi?

Yaşam!.. Arapçada “h-y-y” köklü bir sözcük. Evrende veya evrenlerde çok farklı boyutlarda ve kisvelerde yaşam bulmak; bir yıldız olup sönmekten, bir dinozor nesli gibi gelip geçmek; bir hücreden bölünerek başka bir şey olmak, sonra isim almak, öyle bilinmek, özelliklerinin belirlenmesi için yaşamak… Yaşam, yaşamak, yaşam içinde olmak, yaratmak, yaratılmak, var olmak, canlı olmak, canlanmak, can vermek ve almak, dönüşmek, cansız olmak ama yaşamda yer almak, bilinçte olmak, tahayyülde var olmak, tahayyüllerde aktarılmak, gerçek üzere olmak, hayal üzere olmak, sanal düzeneklerde var olmak…

Yaşatmak, bir insan da yaşatmak için mevcut çevrimin içinde, evrenin yaşamasından sorumlu memur da buna dahil, ya hepsini yaşatmak ne? Fizikçiler düşünürler, sapkın öğretilerden kaçarlar, zannederler ki; başka bir evrenin, galaksinin ve dünyanın tekrar tohumlanması başka bir şey. Fizikçi de biliyor aslında yıldızların bir var, bir yok olduğunu, içindeki yaşamlarla beraber. “Hayy” deseler olacak halbuki; tekrar var olmak, emir üzere, “Tekrar Ol!” denince, Ahiret gibi. “Hayy” deseler, O’nun yaşam veren olduğunu kabullenseler ne olur? Yaşam verilmezmiş, kendiliğinden olurmuş! Denklemde bir “x” veya “hiç” demek insanın hesabına koyabileceği bir şey imiş.

Nasıl dediniz? Olamaz mı? O’nun asıl olması, öğrenen, şahitlik için bir yol üstünde gelişen insanoğluna ters mi? Başka evrenlerin olup olmadığını bilmiyorken, başka gezegenleri henüz yeni yeni matematiksel yöntemlerle var kabul ediyorken, var kabul ettiklerimizde insan gibi bilinç sahibi varlık türü olup olmadığı sorusu sadece bir merak konusu iken, yeni geliştirilen algılayıcıları uzaya gönderip onlardan alınan değerler ile bir keşif içindeyken, oralardan bir zenginlik, haber ve hatta müjde almak peşindeyken; biz, insanoğlu ne diyoruz? Ne diyoruz Fizikçi? Biz senin söyleyeceklerine bakarken sen bizi ufuksuz bırakma çabası içinde gibisin, anlayamıyoruz!

O, eldekilere bakarak söylenmemiştir. Tahayyül ötesindeki tektir. Bilinen değerler ile karşılaştırılamaz. O, her şeyden gayrıdır. Tek desek de bu O’nun tek olmadaki farkıdır. Elbette tek sayılar sistemi değildir. İlla sayı ifade edeceksek, her türlü bakışla O, bir tektir; ne iki ne de çift halde sıfatlar alır. O, tek Şey’dir; tek konusu bahsedildiği gibidir; Şey konusu ise bilemememizdendir, söyleyecek söz bulamadığımızdandır, aciz kalmaktandır. Ama O, bir şey değildir. Çünkü bir şeyin karşısında diğer başka bir şey vardır. Bir diğeri olanın nispi tarafı da olur. Biri değerine göre hesaba tabi tutulur. Bunu idrak edebiliyoruz.

O, bir zihnin bilebildiklerinden gayrı iken de her şeydir. Her şeyde vardır, Rahman’dır. Her şey kadardır. Her şey O’nun nüfuzundadır, Rahim’dir. Her şey ayrı ayrı bir şeylerden küldür. O, her ayrı olanda da, zerrede de vardır, her bütünde de, alemlerde de. Sınırlarını sadece kendi bilir. Bundan dolayı O, tektir.

O, külli bilincin sahibidir, Alim’dir, bilir, bildirir, bilgili kılar, geliştirir. Bilinç bir şeydir, gelişir. Arapça “a-l-m” köklü sözcüğün anlamları nedir? Alemdir, evrende gezegenlerdir, galakside dünyadır, gezegende dağlardır, alâmettir, işarettir, bir imdir, gökte yıldızdır, bilmektir, ilimdir, bilimdir, bilinen, apaçık olan şeydir. Bu sıraladıklarıma bakın: “O, Alim’dir,” dediğimde nereden nerelere içerikler temsil edilir, anlayabildik mi?

O, her şeyin bilincindeki Alim’dir. Bir, iki veya üç şey değildir. Bir, iki veya üç şey diğerlerine göredir, kendileri arasındaki tariftir.

O, fizik değildir fizikçi; biyoloji de, kimya da, matematik de, jeoloji de… Bana bak fizikçi: Bir hiç olandan bütün bu şeyler kendiliğinden ve hem de durup dururken olur mu?

O, Alim, isterse diğer şeyler mümkün olur. O, “Ol!” der. Hepsi olma yolundadır; birine göre bir zamanda, diğerine göre milyarlarca zamanda.

O, hem ilktir hem de sonsuz. Bütün olan niceliklerinin bilinemeyeceği bir süreçte gelişir. Biri diğerine bağlanarak asıl sebebe dahil olur. Sebeplerin tümünü bilemeyiz, bir kesitine şahit oluruz, eğer O isterse. Çünkü asıl Şahit O’dur. Bizler bilinçliyiz ama belli kesitlere şahit olabiliriz. O’ndan alınan iz üzere bilinçlenir, bilince dahil olur, bilince katkı veririz. Biz de bir alimiz, fizikçi de alim, ama O’nun verdiği kadar. Fizikçi hesabındaki sembolleri tanır, aklının erebildiğini ve elinin çizebildiğini sembol yapar; (-1, 0, 1, n, x, >, =, +, ƒ, /, √, ∞…) Neden hepsinin bir parantez içinde olduğunu düşünmez? Masanın üstünde duran ters çevrilmiş bir deste iskambil kağıdıdır. Matematikçi, neden başka bir fonksiyon ve buna dayalı bilmesi mümkün olmayanın sembolünü kullanmaz? Gayb sembolü! Bu onun ağrına mı gider, sıfatını mı küçük düşürür, kendini inkar demek mi olur?

O, fizikte, biyolojide, kimyada, matematikte, jeolojide ve diğer her ne varsa, hatta yazıda, isimde, manada, kavramda, seste, müzikte, işarette, sembolde, resimde, tasvirde, ifadede, olan her şeyde, olmuşta ve olacakta dahi, her halde, şartta ve boyutta, hatta bilemediğimiz kadar çok boyutta, ilişkide, kuvvette, evrende, alemde hem var hem de hükümran. Daha ne?

O, hüküm sahibidir, Hakim’dir ve O, Hikmetli olandır. Her ol emri bir hükümdür ve bir hikmettir. Olanlar ise ancak diğer şeylerdir. Her biri değerdir, vardır, başı ve sonu bir bilgiye, nicelik ifadesine karşılık gelir. Olanların sebepleri kendinde gelişir. Biri diğerine nispetle nitelik ifade eder. Ama tümünün niceliğini ve niteliğini bilmek bir tek Hüküm sahibi, Alim olan ve Hikmet’inden sual olunmayan O’nun bilgisindedir. Gaybın bir sembolü olsa Fizikçi işte bunu burada kullanacak. Hükümle bilinç de gelişir; o her şeyin istifadesinde olan bilinçle. Bilinç dahi rahmettir. O, rahmeti esirgemeden verendir. Verdiği için sudaki inorganik kilden organik canlının nüvesi ancak o zamana karşılık gelen ekosistemde var oldu. Fizikçi bunu ihtimal dahilinde görür, çünkü kendi varlığıyla ilgilidir. İhtimal bilimde vardır. Bir şeyin ve her şeyin hayırlısı bundandır!

O, Hakim’dir, Hikmet’tir. Arapça “h-k-m” köklü sözcüğün anlamları nedir? Hüküm vermektir, bir şeyi var etmeye de yok etmeye de, bir evreni yeniden inşa etmeye de, dürüp bükmeye de hüküm vermektir, karar vermek, sebepleri bilmek O’na ait demektir, tahakküm kurmak O’nun işi demektir, prensip, kural, ilke belirlemek ve yasa koymak demektir, Hâkim olmak, Hâkimiyetine dayanarak en mükemmel hükmü vermek, Hakem olmak, başvurulacak olmak demektir, bir talepte bulunulacak da… Sağlamlaştırmak, muhakeme gücüne sahip olmak, açık olmak, Hikmetli olmaktır.

Her daim kim “ahkâm” kesecek? Hakim olan, Hikmet sahibi… Fizikçi mi, bir insan mı? Elbette, parantez içinde, bildikleri ve bilinci çerçevesinde, yaşamı içinde ne diyecekse buyursun desin insanoğlu. Bu gerçektir, istenendir, bir kesitte mümkündür. Ama insanın tahayyülü ötesinde ahkâm kesmenin mümkün olabileceğini, hüküm verilebileceğini düşünmek, bir yanlış düşünce midir? Hayır, neden olsun? Her gün yeni bir denklem kurmanın önünü neden kesmeye çalışıyor ki bu fizikçi?

O, ne öyle ne de böyle! Eğer öyle veya böyle olsa idi sınırlar içinde kalırdı ve her şey O’na bağlı, tabi ve tabii (doğal) olmaz idi. Yani bir hiç dahi olamaz idi. Şimdi anlaştık mı fizikçi? Hikmetli ilim yapmak, bilime hakim olmak böyle bir şeydir; denklemde eksik sembol olmamalıdır.

O, Tek’tir, hesabı en iyi bilendir. O’na göre hesap belli, bir dönüşüm ve gelişim için gerekli. Bir var ise iki vardır, hatta sıfır da öyle. Bir yoksa ne sıfırdan söz edilir, ne de diğer nümeriklerden. Varken, yazılımda yer verilmişken, program yüklüyken, gelişime açıkken, bilinçte gelişme söz konusuyken, bilgiler aynalardan yansıyor, simülasyonlarda deneniyorken, hatta geceleri bile aklın işe yaradığı bir yaşam kurgusunda bunlar oluyorken konuşmak kolaydır, değil mi?

O, maneviyattır, anlamlılıktır. Bir ses var ise isim vardır, isimler oldukça sesler gerekli olur. Sesler başka sesleri çağrıştırır, her isme göre her hareketin ifadesi olur, sesler anlam olur, anlam dile gelen, anlaşılan, bilincin ifadesi, tek olandan bütüne tarifin en kapsamlı haline, maneviyata tercüman olur. Hikmetli Kitap maneviyata dair bir sestir, vahiydir.

O, bir hidrojen atomundan neler olacağını bilir. Bir atomdan bu evreni genişletir. Evrene silsile ile tohum serer, bilinç geliştirir, sebepler nitelik ve niceliğin dengesine tabi gelişir. Bu tabii (doğal) gelişme bu en mutena galaksiye, her türlü zenginlik yüklü bu güneşe, bu element yüklü su gezegenine, bu sularda ise hareketli bir canlıya bilinciyle “Ol!” der. Hayy, yaşam, canlanma… Olanlar yine bilince dahil olurlar, diğerleri gibi. Bildiğimiz bilinçli “ben” olur, başka ben ve sen. Ben benliktir, nefstir, bilinçlidir; yapıp edilen, yaşamın hikayesi yazılır ana belleğe, kaydı vardır, unutulmaz ana bilinç içinde. Bu bir garanti değil midir, sağlamlık, Hayy değil midir? Ama O, nefse en yakın yerdedir, şah damarından daha yakındadır (Yakîn), nefsin bilmediklerini bilir, aklının içinde daha olmamışların ileride ne olacağını dahi bilir, bu çok normaldir, Alimdir, ana belleğin ve bilincin sahibidir. Gelişen, geri kalmak bir yana sürekli ileride olan bilinçle her şey normaldir, hele tümü bilmek daha mükemmeldir.

Değil mi fizikçi? Sen bir şeysin, ben bir şeyim; hepsi bu. Sen de böylesin işte! Benim inanç dediğim bu. O’na iman etmemin bilincimdeki yeri de bu. Senin dediğin ise bir hiç. Bir hiçin ilerisi gerisi olamaz ki! Düşünsene fizikçi, aslında kendini inkar içindesin. O, iman edilendir. Sen ise salt inanırsın, hiç bir şeye, belli ölçüde bir şeye veya bilincindekilerden mürekkep bazı şeylere. Bu da normaldir.

O, yine Tek olan Din’in ve Din Günü’nün sahibidir. Sana veya bana ait bilinçle işaret edilen din sadece inançtır, bir veya birkaç şeye veya hiçbir şeye. Böyle işte; sakın bir hesap hatası yapma fizikçi. O, Dini, kuralı, kanunu, sünneti olandır; yaşamda bir şeyin ve her şeyin inancı olur. Şimdi kurgula fizikçi, evreni, evrenleri, içindeki geçişleri, bilinemez olanları, gaybı ve maneviyatı. Şimdi söylediğinden hiçbir farkı olmayacak iddialarının, sözcükler farklı seçilse de, kulağı tersten göstermeyi metot ilan etsen de; şaşırma, yanılma, kibirlenme sakın. Çünkü bilinç aynı; bilinçsizlik ve eksiklik ayrı. O Yaratandır. Diğerleri bilinçli de olsa yaratılan. Hepsi O’nun içindir, içindedir, çoğalır, genişler, dönüşür, sanki bir aynadan akseder, yine Tek’tir. Tek, her biri içindir, tümü içindir, hatta içindedir, bilinçtedir, hiçbir şekilde bilinemezdir, gaybtır. Hepsi bu!..

Arapça “s-n-n” kökü bizim en çok kullandığımız bir sözcüğe çıkarır: Sünnet. Kitaplar başka söyler! Ben bunu başka zaman ele alayım, konu dağılmasın Fizikçi. Şu kadarını söylemeliyim ki, Alim olanın Hayy için koyduğu kurallar, kanunlar, disiplin, uygulamadaki çeşitli incelikler, örneğin bir hidrojen atomundan neler olabileceği, bir DNA’dan neler okunabileceği sünnet konusudur. Ama işin özüne doğal yoldan bakana!

Haydi hayırlısı!..

(Görsel: Flickr, Your new boddy)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

kultur-ve-dil
ÖNCEKİ YAZI

Kültür ve Dil

degisimin-kulturu
DİĞER YAZI

Değişimin Kültürü

Kültür 'ın son yazıları

393 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
390 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
590 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
535 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme