Azerbaycan-Ermenistan Çatışması

1 Ekim 2020
Okuyucu

Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışma hakkında bugüne ve yarına ışık tutacak kapsamlı bir analiz okuyacaksınız. Bölgesel ve küresel aktörlerin pozisyonlarını açıkça belirginleştirmiş olacaksınız. Meselenin nedenlerini ve seyrini daha net anlamış olacaksınız.

SSCB

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) zamanında Stalin’in politikası, değişik toplulukları birbirine bağımlı hale getirecek türden nüfus, toprak ve ekonomi bağımlılıklarını tesis edecek düzenlemelere gidilmesini içermekteydi. Bu bağlamda Dağlık Karabağ bir özerk bölge statüsüyle Azerbaycan topraklarının içine yerleştirilmiş idi (Bkz. 1952-91 SSCB Kafkas Haritası).

Bu özerk denen yapı bugüne dek gelen sorunun temelini oluşturur.

SSCB dağılmadan önce 20 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Yüksek Sovyeti denen yapı mesnetsiz kendi oldubitti kararıyla Karabağ’ın Ermenistan ile birleştiğini ilan etti. 28 Kasım 1989’a gelindiğinde SSCB, Dağlık Karabağ’daki özerk yönetimin son bulduğunu, bu kararla Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu ilan etti. 

Azerbaycan Topraklarının İşgali

SSCB dağılırken Rusya Federasyonu (RF) ülkesi olarak belirlenen coğrafyanın dışındaki topraklarda yaşayan toplumlara devlet statüsü verildi. Sınırlar belirlenirken tarihi ve doğal durumlar çok kez görmezden gelindi, ancak bağımsız bırakılan ülkelerin sınırları daha ziyade Sovyet aklı içinde kalacak biçimde belirlendi. 

Diğerleri gibi, Azerbaycan’a da bağımsız bir devlet statüsü verildi. Azerbaycan’ın ülkesi belirlenirken Dağlık Karabağ Azerbaycan’da kaldı. Olması gereken de buydu. Bir dönem özerk bölge olsa da aslında Karabağ zaten Azerbaycan ülkesinin toprağıydı. Sonra Azerbaycan 18 Ekim 1991 tarihinde bağımsız oldu. Dağlık Karabağ tereddütsüz Azerbaycan toprağıdır.

SSCB zamanında Rusların Batı Bloku ile olan sınırda askeri manada tahkim ettiği Ermenistan o zamanın konjonktüründe kendini güçlü görmüştür. 1 Aralık 1989’da Dağlık Karabağ da içinde kalacak şekilde Azerbaycan’ın yüze 20 kadar topraklarını işgal etmiştir. İşgal altındaki toprakları Dağlık Karabağ ve buna ilave 7 rayon (ilçe) olarak aklımızda tutabiliriz.

Bu işgal Birleşmiş Milletler’in (BM) kararlarıyla da tespit edildiği üzere ret edişmiş ve Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’dan çekilmesi istenmiştir. Bugüne dek Ermenistan’ın işgal ettikleri Azerbaycan topraklarını geri vermesi hakkında BM’nin 4 kararı var.

23 Eylül 1991’de Ermenistan Bağımsız olduğunda Dağlık Karabağ ve 7 rayon işgal altında idi. Ayrıca Ermeniler bu bölgede nüfusu değiştirecek hamleler yaptı (bu nüfus taşıma işi imkân bulundukça bugüne dek devam eden bir konudur). Ermenistan 6 Ocak 1992’de Dağlık Karabağ’ı hukuksuz bir referandumla Artsak Ermeni Halk Cumhuriyeti’ni ilan etti.

26 Şubat 1992’ye gelindiğinde Ermeniler Hocalı’da 613 Azerbaycan Türkünü (63 çocuk, 106 kadın, 70 yaşlı olmak üzere) katletti, soykırım yaptı. (366 Motorize Tugay da kullanıldı.)

Misk Grubu

Prag’da 30 Ocak 1992’de Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı (AGİT) toplandı ve Azerbaycan-Ermenistan sorununu ele aldı. 24 Mart 1992’de AGİT Karabağ sorunu ile alakalı olarak Minsk Grubu’nu kurdu (11 üye). 

Aynı zamanda AGİT, Rusya ve NATO birlikte Karabağ ve Nahcivan’ın Azerbaycan toprağı olduğunu beyan etti.

Minsk Üçlüsü (1994) olarak ifade edilen Rusya, Fransa ve ABD esasen Ermeni diasporasının en fazla etkili olduğu üç ülkedir. Bu üç ülkenin diasporanın ve lobilerin etkisiyle Minsk’in kurumsal yapısı vasıtasıyla çözüm bulmaya değil, tam tersine süreci akamete uğratmaya dönük gayret gösterdiği görülmüştür.

Ateşkes ve BM

9 Mayıs 1994 tarihinde Azerbaycan ve Ermenistan Savunma Bakanları ateşkes imzaladılar.

14 Mart 2008’de BM, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıyan ve Ermenilerin işgal ettiği topraklardan derhal çıkmasını içeren bir karar aldı. Oylama sonuçları ilginç: 39 olumlu, 100 çekimser ve 7 hayır oyu verildi. Bu oylamada Avrupa ülkelerinden hiçbiri olumlu oy vermediler. Hayır oyu verenlerin içinde bugün Minsk Üçlüsü denen ABD, Rusya ve Fransa da var.

Çatışmalar

Ermeniler 4 Mart 2008 tarihinde Ağdere’ye saldırdılar ve çatışma çıktı. 4 Haziran 2012’de Ermeni tarafından taciz ateşleri açıldı, buna karşılık veren Azeri kuvvetleri birkaç köyü işgalden kurtaran operasyonlar gerçekleştirdi. 31 Temmuz 2014 tarihinde Ermeniler sınır ihlali yaptı ve karşılıklı çatışma yaşandı. 2 Nisan 2016 tarihinde Dört Gün Savaşı yaşandı. Azerbaycan Ordusu bazı köyleri geri aldı.

10 Temmuz 2020’de Ermenistan yeni güvenlik doktrinini yayımladı. Buna göre Azerbaycan’ı ve Türkiye’yi düşman, Rusya’yı müttefik ve İran’ı dost ilan etti.

Bundan iki gün sonra, 12 Temmuz 2020 tarihinde Ermeniler Tovuz bölgesine saldırıda bulundu. Bu Dağlık Karabağ’a değil, kritik bir mevki olan kuzeydeki bir vilayet olan Tovuz’a oldu. Burada biri general olmak üzere üst düzey askerler şehit edildi. 

Ama bu konuda asıl dikkate alınan nokta Tovuz’un stratejik konumuydu. Zira Rus sınırına da yakın olan Tovuz, Çin’den Avrupa’ya uzanan demiryolu hattının, TANAP ve BTC gibi boru hatlarının geçtiği kritik bir mevki idi. Bu stratejik kavşak noktası Çin’den Frankfurt’a ve İngiltere’ye kadar uzanan İpek Yolu’nun tam da orta noktasıdır. Rusya bu bölgeyi herkesten çok kontrol etmek isteyecektir. Başka güçlerce yapılabilecek provokasyonlara karşı da kendi oyununu sergilemek isteyecektir. Rusya burada kontrolü kaybedecek olursa Kafkaslar bölgesini kaybetme noktasına gelecektir. Bu durum Karadeniz’de Batılı nüfuzunun artması demek olur.

Hazırlık mı var?

Bu çok önemli Tovuz saldırısı olayından yaklaşık 1,5 ay sonra, 27 Eylül 2020’de Ermeniler yine sınır köylerine hedef alarak sivillere yönelik saldırılar yapmış ve bunun üzerine Azerbaycan Ordusu karşı harekâtını başlatmıştır. Halen harekât devam etmektedir ve bunun hedefi işgal altındaki toprakları kurtarmaktır. Yani bu kez sadece saldırıya misliyle karşılık vermenin ötesine geçilmiş ve olay tarihi bir ‘‘azatlık hakkı’’ şeklinde değerlendirilmiştir. Şimdi bu durumun hazırlıklarında neler var, bakalım.

Bu 1,5 aylık dönemde (12 Temmuz – 27 Eylül arasında) neler oldu? Azerbaycan Dışişleri Bakanı görevden alındı, yerine Ceyhun Bayramov atandı. 

Azerbaycan ve Türkiye geniş çaplı bir tatbikat gerçekleştirdi. Bu tatbikatın farkını işaret edelim. 

Öncesinde yapılan tatbikatlar nelerdi? Kasım 2012’de Ankara yakınlarında Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan askerlerinin katılımıyla “Kafkas Kartalı-2012” isimli bir askeri tatbikat gerçekleştirilmişti. Türkiye-Azerbaycan Tabur Görev Kuvveti Tatbikatı bu kez 12-28 Temmuz 2013’de aynı anda Bakü ve Nahcivan’da icra edilmişti. Türkiye-Azerbaycan Ortak Hava Savunma Tatbikatları 2014, 2016 ve 2018’de “TURAZ Şahini” ismiyle Türkiye’nin, 2013, 2015, 2017 ve 2019 yıllarında ise “TURAZ Kartalı” ismiyle Azerbaycan’ın ev sahipliğinde icra edildi.

29 Temmuz – 10 Ağustos 2020 tarihleri arasında kapsamı geniş tutularak, 5 şehrin içine alan geniş bir alanda icra edilen ve senaryosu karşı saldırı içeren kara ve hava taktik eğitimlerini kapsayan ‘‘TURAZ Kartalı’’ isimli tatbikatın önceki yıllardakinin tekrarı halinde Azerbaycan’da gerçekleştirilmesi söz konusu olmuştur. Bu tatbikat sembolik bir anlam taşımaktadır, hatta Ermenistan’a verilen net bir mesaj olarak da değerlendirilebilir. Hava Kuvvetleri ve Özel Kuvvet uygulamamalarının öncekilerden daha kapsamlı olarak yer bulduğu bu tatbikat, “stratejik bölgeleri kurtarma” eğitimi şeklinde bir senaryoya dayandırılmıştır.

Azerbaycan ve Türkiye’nin ortak tatbikatı bu kez Ermenistan’dan çok farklı şekilde tepki aldı. Öncesinde, Ermenistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Anna Nagdalyan, Azerbaycan’ın Türkiye ile yapacağı ortak tatbikatı bir “provokasyon” olarak niteledi. Bu da yetmedi, Nagdalyan şöyle dedi: “27 Temmuz’da Ermeni askeri Aşot Mikaelyan öldü. Bu, Azerbaycan’ın ateşkesi bilinçli olarak ihlal etmesi sonucu gerçekleşti. Bu sıralarda Azerbaycan, Türkiye ile kapsamlı askeri tatbikatlar yapılacağını duyurdu. Tüm bunlar, Azerbaycan yönetiminin provokatif eylemleriyle uluslararası arabulucuların barış sürecini yeniden başlatma çabalarını engellediğini ve devam edecek gerilimin sonuçlarının sorumluluğunu üstlendiğini gösteriyor.

Ermenistan-Azerbaycan sınırında olan ve olabilecek başka hamlelerin de sinyali niteliğindeki bu açıklamalar önemliydi. Üstelik Ermenistan’ın hazırlığı ne diye sorulacak olunursa, bölgeye terörist ve milis takviyesi yapılmasının yanı sıra, diasporanın desteğiyle propaganda sistemlerinin kurulmasıdır, demek yanlış olmayacaktır.

Tatbikat öncesi ve sonrasında, Azerbaycan tarafında ‘‘hazırız’’, Türkiye tarafında ise ‘‘desteğimiz tam’’ mesajları verildi.

Rusya Federasyonu ise Ermenistan’daki üslerine takviye askeri malzeme gönderdi. Bu takviyenin çeşitli şekillerde değerlendirmesi yapıldı. Ancak Rusya’nın olabilecekleri haber alması ve değerlendirmesi yönünden eksikli olacağını düşünmek yanlış olur. Peki Rusya bu hazırlık ile ne yapmak istedi? (1) Türkiye’nin Ermenistan’a müdahalesi olursa varsayımı üzerine bir caydırıcı güç bulundurması ve bu yönde bir hamle yapması kendisi açısından önemliydi. (2) Azerbaycan Ordusu Ermenistan’a bir karşı saldırı yapacak olursa, bu haklı saldırının işgal edilen toprakların geri alınması dışına taşmaması için de caydırıcı olması düşünülmüştü. (3) Belki de en önemlisi, söz dinlemez Başbakan Paşinyan kontrolü kaybederse, nihayette Ermenistan’ı Rus askeri kontrol edeceğinden, yeteri kadar gücün sahada olması gerekecekti. İşte Rusya’nın da hazırlığı bu oldu. 

Rusya

SSCB dağıldıktan sonra 1991’de Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) kuruldu. Üye ülkeler: Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moldova, Özbekistan, Rusya ve Tacikistan. Halen Türkmenistan ilişkili ülke statüsündedir. Ukrayna ve Gürcistan BDT’den ayrılmıştır.

Askeri bakımdan ise 2002’de Kolektif Güvenlik Örgütü (KGÖ) Antlaşması imzalanmıştır (Bu örgütün kuruluşu 1992’dir). KGÖ’de Beyaz Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya ve Tacikistan yer alır. Azerbaycan, Gürcistan ve Özbekistan bu Antlaşmayı imzalamış, ancak KGÖ içinde değildir. 

Ermenistan Rusya’nın son kalesidir. Burada askeri üsleri, 5 bin kadar askeri, danışman ve eğitmenleri vardır. Esasen Rusya Batı paktına karşı Kafkas bölgesinde sınırını muhafaza etmektedir. Rusya’nın en bilinen askeri üssü Gümrü’dedir (102. Üs). Ermenistan ile Rusya’nın Acil Müdahale Gücü (AMG) adında bir askeri birimi ve anlaşması vardır. AMG’ye bağlı güçler Rusya’nın 102. Üs birliklerinden ve Ermenistan’ın 5 Kolordusu’ndan oluşur.

Son dönemde Başbakan Nikol Paşinyan (45) Batı yanlısı hareket etmekte ve bu durum Rusya açısından endişe verici olarak değerlendirilmektedir. Paşinyan, RF Devlet Başkanı Putin tarafından hiç sevilmeyen bir politikacıdır.

Buna karşılık Savunma Bakanı David Tonoyan Rusya yanlısı bilinmektedir.

Rusya bölgede nüfuzunu muhafaza etmek ve imkân buldukça arttırmak niyetindedir. Bu bakımdan Ermenistan’da her şartta, gerekirse Ermenistan’ın Batı yanlısı politikacılarına, bütünüyle çevre ülkelerden gelebilecek Rusya’nın mevcudiyetine ve nüfuz alanına karşı tehditlere karşı önlem almak çabası içindedir.

Rusya için Azerbaycan ülkesi ve Cumhurbaşkanı İlham Aliyev (60) sorun çıkaran değildir, birçok alanda ilişkileri devam etmektedir.

Azerbaycan’ın haklı karşı harekatının hemen peşinden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov kısa süre açık edilen Rus planla, Ermenistan’ın derhal Dağlık Karabağ’dan 5 adet rayanu boşaltarak Azerbaycan’a iade etmesi gerektiği, gündeme getirildi.

Gürcistan

Gürcistan’ın NATO ile ilişkileri giderek artmaktadır. Politik yönden birçok gelgitler yaşayan bu ülke Batı yanlısı görünüm vermektedir. ABD’nin bu ülke üzerinde önemli etkisi vardır.

Diğer taraftan özellikle ABD ve Avrupa’da yaşayan Ermeniler Gürcistan’a önemli yatırımlar yapmaktadırlar. Denize çıkışı olmayan Ermenistan yanlısı Ermeni diasporasından zenginlerin Gürcistan sahillerinde arazi alma çabaları dikkatten kaçmamaktadır.

İran

Rusya ile ilişkileri üst düzeyde devam eden İran’ın Ermenistan ile ilişkisi de gayet özeldir. Esasen bu şartlarda Ermenistan’a karadan sınırı olan İran’ın (askeri malzeme dahil) her türlü lojistiği sevk eden taraf olduğunu işaret etmemiz gerekmektedir. Rusya’nın Ermenistan ile kara sınırı yoktur, lojistiğini hava köprüsü ile kurmaktadır. Gerek duyulduğunda İran, Rusya adına da malzeme sevkinde işlev görmektedir.

Azerbaycan topraklarında 10 milyon civarında bir nüfus varken İran’da yaşayan Azeri nüfusu 30 milyona yaklaşmaktadır. İran halen bu nüfusu kendine tehdit görmemektedir. 

İran resmî açıklamalarında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ vurgusu yer almaktadır. Buradan anlaşılan, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çıkmasının İran’ın Kafkas politikasına ters düşmediğidir.

Türkiye

Türkiye Azerbaycan arasında 24 Ocak 1992 tarihli Dostluk ve İşbirliği Anlaşması, 2 Kasım 1992 tarihli İşbirliği ve Dayanışma Anlaşması, 9 Şubat 1994 tarihli Dostluğun ve Çok Yönlü İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşma, 5 Mayıs 1997 tarihli Stratejik Ortaklığın Derinleştirilmesine İlişkin Deklarasyon yer almaktadır. Yakın dönemde Türkiye ve Azerbaycan arasında 16 Ağustos 2010’de Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması imzalandı (ilk planda 10 yıl sürelidir), 15 Eylül 2010’da iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kuruldu.

Toplam 23 maddeden oluşan Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması; Askeri-Siyasi ve Güvenlik Konuları, Askeri ve Askeri Teknik İşbirliği Konuları, Ekonomik İşbirliği Konuları ve İnsani Konular, olmak üzere dört işlevsel başlık içermektedir. Anlaşmanın Askeri ve Askeri Teknik İşbirliği Konuları başlığı altında yer alan 1. maddede tarafların, komşu ve kardeş devletler olarak birbirlerinin bağımsızlığının, egemenliğinin, toprak bütünlüğünün, sınırlarının dokunulmazlığının sağlanması ve korunmasında birbirleriyle sıkı işbirliği yapacakları, tarafların herhangi birinin toprak bütünlüğünün, egemenliğinin ve devlet sınırlarının dokunulmazlığının tehdit edildiği veya tehlike altında bulunduğu kanaatinde olduğunda, taraflar bu tehdit ve tehlikelerin ortadan kaldırılması yönünde alınabilecek önlemler konusunda acil danışmalar gerçekleştirecekleri; 2. maddede ise taraflardan birinin, bir üçüncü ülke veya bir grup ülke tarafından silahlı saldırı veya askeri tecavüze maruz kalması halinde taraflar, BM Şartının 51. maddesinin tanıdığı bireysel veya ortak meşru savunma hakkının hayata geçirilmesi için askeri imkân ve kabiliyetlerinin kullanılması da dâhil mevcut olanakları çerçevesinde gerekli bütün önlemlerin alınması amacıyla birbirine karşılıklı yardımda bulunmak hususunda mutabık kalmış oldukları ifade edilmektedir. 

Batı

Burada genel olarak Batı dedim, ama bunun içinde ABD ve Fransa başta, lobi ve diasporanın da olduğu bir kümelenme var. Hatta Avrupa-Çin arasındaki İpek Yolu ile alakalı hesabı olan küresel güç odakları da var. Bunlar Batı kampını tarif eder mahiyet taşımaktadır.

Bu Batı bölgede değildir. Karadeniz-Hazar ekseninde Kafkaslar’da olası her tür istikrarsızlıktan Batılı güçlerin olumsuz etkilenmeyecekleri, hatta Rusya, Türkiye ve İran gibi ülkeleri meşgul etme imkânı bulacakları, Gürcistan benzeri şekilde Ermenistan’ı da kendilerine bağımlı kılacakları açıktır.

Batılı karanlık ellerin esasen Ermenileri ateşe attığı açıktır. Bölgeyi terörize etmek istemektedirler.

Güç Mukayesesi

Azerbaycan 10 milyonun üstünde bir nüfusa sahipken Ermenistan’ın cari nüfusu 3 milyon civarındadır. Azerbaycan’ın ülkesi yaklaşık 3 kat daha büyüktür, Hazar Denizi’nde kıyısı vardır, hava, kara, deniz ve demir yolu ağı güçlüdür ve en önemlisi kendi hidrokarbon kaynaklarına sahiptir. Azerbaycan’ın GSYİH’sı (2018’de) 47 milyar dolarken, Ermenistan’ın 12,5 milyar dolardır. Azerbaycan’ın savunma harcaması (2018’de) 1,6 milyar dolar civarındayken, Ermenistan’ın 591 milyon dolar kadardır.

Bugün Azerbaycan silahlı kuvvetleri adedi olarak Ermeni kuvvetlerinden yaklaşık 2,5 kat üstündür ve modern bir orduya sahiptir. Azerbaycan her türlü modernizasyon programını tamamlamış ve yeni silah sistemleri satın almıştır (örneğin Türkiye’den İHA ve SİHA). Ermenistan ordusu bu adedi kuvvet yapısına rağmen modernizasyonu ve harbe hazırlığı yönünden gayet geri durumdadır (örneğin uçakları bakımsızlık ve eğitimsizlikten düşmektedir).

Bu safhada Azerbaycan tam bir hazırlık içindedir. Motivasyonu ve morali çok yüksektir. Halk bu politikayı kayıtsız desteklemektedir. Halen 100 bin kişiye ulaşan gönüllülerle ordu desteklenmektedir.

Ermenistan’ın ülkesindekilere ilave olarak, değişik ülke topraklarında (Lübnan, Yunanistan, gibi) eğitimden sonra (Ortadoğu ülkelerinden) getirdiği milis/terör gruplarının yanı sıra (Irak ve Suriye’den sevk ettiği) PKK (yaklaşık 300 terörist) gibi bilinen terör gruplarını da bölgeye yerleştirdi. Ermeniler özellikle Dağlık Karabağ Gücü adıyla düzenlediği yapıda bu terör ve milis odaklarına yer vermektedir.

Öte yandan Ermenistan ordusu içinde katı disiplinle bağlı Rus yanlısı askerlerin olması sahada bir ikilem yaratır durumdadır. Esas olarak bu Rus yanlısı askerler Erivan’dan değil, Moskova’dan (onun irtibat noktası Gümrü’den) talimat almaktadırlar. Rusya her şartta kendini güvende hissedecek adımları bu kendine müzahir güçle gerçekleştirebilir durumdadır.

Rus Ruleti

Olasılıkları gözden geçirelim. Temel olarak Rusya bu süreci ne şekilde değerlendirir? Rusya kendisine Batı yanlısı bir tutumla ‘‘stratejik tehdit’’ oluşturan Paşinyan ve onun gibi düşünenlere bir ders vermek için politika sürdürmektedir desek yanlış olmaz. Ben buna ‘‘Rus Ruleti’’ dedim.

Bu çatışma atmosferi için neden şimdi ve kim yaptı, soruları varken, Rus Ruleti açıklaması en iyi cevap olacaktır kanısındayım. Yukarıda ifade edilen her bir detay bu konunun zaman, sebep ve sonuçlarını açıklar mahiyettedir.

Rusya açısından ilk planda Ermenistan’ın 5 rayonu boşaltması önerisi bir pazarlık konusu edilmek istenecektir. Ancak bu kez Azerbaycan işgal edilmiş tüm topraklardan Ermenilerin çıkarılmasına gayret edecektir. Eğer bir ateşkes olacak ise Azerbaycan sahada elini her şartta güçlendirecek kadar ileri adımları atmak isteyecektir. Askeri harekatındaki kararlılığının sahaya somut yansıması böyle gerçekleşecektir.

Paşinyan konusuna bakalım. Paşinyan eli daraldıkça kısa zaman sonra Bağımsız Dağlık Karabağ’ı ilan edebilir. Rusya bu süreçte Paşinyan köşeye sıkıştıkça bir düzenlemeye gidebilir ve onun devrilmesine, yerine eskisi gibi kendi sözünden çıkmayacak politikacıların getirilmesine çaba gösterebilir.

Ama şurası gerçek, ABD ve Fransa başta olma üzere Batı’daki Ermeni lobileri ve diaspora harekete geçmiş durumdadır ve Rusya asıl sorunun bu tarz bir müdahaleden kaynaklandığını görmüştür. Bahsettiğimiz Batı politikaları ile Rusya’nın Ermenistan üzerindeki etkisinden kurtulması için maddi, diplomatik, vs. dolaylı etkiler sürdürülmektedir.

Eğer sahanın gerisinde bu dolaylı Rus-Batı yanlıları sürtüşmesi uzar ise bölgesel istikrarsızlık derinleşecektir ve bölge aktörleri yorulacaktır. Rusya’nın buna müsaade etmeyecek adımları atacağı değerlendirilmektedir; çünkü bunun zararı her şeyden evvel kendisine olacaktır.

Sonuç

Bütün bunları bir yere bırakalım, bugünkü Azerbaycan-Ermenistan meselesinin evrildiği bu anda temel konu; (1) Azerbaycan’ın tarihi bir fırsatla işgal altındaki topraklardan işgalci güçleri çıkarmak, (2) burayı gerçek sahiplerine teslim etmek, halen evlerinden olmuş bir milyona yakın Azerbaycan Türkü’nün evlerine dönmesini sağlamaktır. 

Bakılırsa bu zor bir durum değildir. Bugüne dek Rusya bile Ermenistan yanında durmuş idi. Şimdi bu durum değişmelidir. Rusya gördü ki Ermenistan politikasındaki yanlış hesap, Batı’nın ilgisini azaltmamaktadır. Üstelik (toprak bütünlüğünü sağlamış) Azerbaycan, (işgalcilikten kurtulmuş) Ermenistan ile Türkiye, İran, Gürcistan ve Rusya için bölgesel istikrar ancak bu yolla mümkün olabilecektir. Rusya gözüyle değerlendirmeye devam edersek, aksi halde, Gürcistan’dan sonra Ermenistan da Paşinyan gibi Batı yanlısı politikacılara yönelecektir, hakkı teslim edilmeyen Azerbaycan’ın da güvensizliği derinleşecektir, dolayısıyla Türkiye’nin de hoşnutsuzluğundan etkilenecektir, bütün bunlar yeni bir krizin başlangıcının fitili uzunca süre yakacak nitelik taşımaktadır. Eğer Rusya Ermenistan’ın işgaline daha fazla göz yumarsa ve Azerbaycan’ın bu harekâtını engellemeye kalkarsa, aslında Kafkaslar’da durumu kontrol etmeyecek bir yeni süreci kendi eliyle başlatmış olacaktır.

Ermenilerin işgal ettiği toprakları boşaltması bölgedeki bütün aktörleri rahatlatır. Hatta masum ve politika dışı düşünen Ermeni halkına da bu durum bir rahatlama imkânı sunar. Ermeni halkının bir kısmının karnını doyurabilmek için kaçak yollarla çevre ülkeler gittiği bilinmektedir. Türkiye’de 100 bin kadar kaçak çalışan Ermeni olduğu yönünde bilgiler vardır.

Türkiye her şartta Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ve dolayısıyla kardeşlerinin yanında olmaya devam edecektir. Bölgede istikrarın olması ise şüphesiz diğer istenen bir amaçtır. Bunun da yolu Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları boşaltmasıdır.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Siyasetin Neresinde?

DİĞER YAZI

Bugün Maraş Açılıyor

Politika 'ın son yazıları

80 views

Yerelde Yapısalcılık

Bir olaya bakış yöntemimde felsefe ve tarih olmaz ise ben bunu oldukça eksik görürüm. Hemen herkesin siyaset, seçim, belediye, vs. konuştuğu noktada ben, bu işte temel felsefe ve asıl stratejik açıklama nerede diye arıyorum. Dolayısıyla felsefi yaklaşım ve stratejik bakış tarzı siyaset üstüdür. Benim açıklamalarım bu noktada değerlidir; mevcut yapılanlar gibi değil, başka türlü tartışmaları kapsamaktadır. Açıkça yazayım: Kim kazanacak, iktidar veya muhalefet ne yapacak, türü ifadelerle değil; imar neye göre olmalı, altyapı ve üstyapı nasıl planlanmalı, ülke ekonomisine uyumluluk ne şekilde sağlanmalı, kanunlar ne içerikte olmalı, gibi piramidin üstündeki meseleler önemlidir.
126 views

Emperyalizm

Bugünün anlayışı, küresel imkanlar içinde sahip olunan alanları artırmak ve güçlenmek, değer üretimi rekabetinde gerilerde kalmamak fikri üzerinedir. Ruslar gibi sürekli “kahrolsun emperyalizm” diyeceğinize, “ben hangi değeri üretebiliyorum, hangi büyük pazarda kaça satıyorum,” diye bakın isterim. Bugün ülkeler bazında ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, birlik bazında Avrupa Birliği, küresel şirketler bazında sürekli sayısı artan ve yenilik üretenler, esasen bunlar değerleri zorluyorlar ve muhatap alınıyorlar. Daha fazla muhatap alınabilmek için yapılması gerekenler belli! Olan şu: Muhatap alınanların ve değer üreticilerinin daha fazla yayılması fikri!..
137 views

Doku Bozumu

Bu makale Ortadoğu'da kangren olan meseleleri stratejik düzlemde incelemektedir. Mevcut dokuyu bozan yapay düşünceler ile gerçekte olanlar arasındaki farkı bütün çıplaklığıyla dile getirmektedir. Halen bölgede savaş, çatışma, suç, terör, işgal, soykırım, gibi pek çok olumsuzluk yaşanmaktadır. Uluslararası sistem bu olup bitene çare bulamamaktadır. Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya, gibi ülkelerin halkları harap ve bitap düşmüş durumdadırlar.
192 views

Devlet-dışı Aktörler

Burada gayet karmaşık, iç içe geçen ve masum insanların istismarına dönük olayları ihtiva eden, bütün gayrimeşru faaliyetleri, politikaları, planları ve operasyonları, terörizmden tutunuz, vekalet savaşlarına, buradan iç savaşlara, gri bölge operasyonlarına, meşru görünse de esasen çıkara hizmet edenlere, meşru siyaset yapmak ve bunu geliştirmek varken, siyaset alanını anti-demokratik yöntemlerle daraltanlara kadar, birçok durumu kısaca da olsa açıklama imkânımız oldu. Meşruluk ile gayrimeşruluk arasındaki perdeyi görmek veya belirlemek çok çok önemlidir. Ben de sizler de hep birlikte bu dünyada birer aktörüz, tıpkı devletler, hükümetler, liderler, şirketler, gibi. Politika, insana has bir yetenek, işlev ve özelliktir. Meşruiyet dahilinde kalabilmek çok önemlidir. İnsanlar, istikrar, barış ve esenlik içinde yaşamayı, gelişmeyi, evlatlarını refah ve güven içinde yetiştirmeyi istemektedir.
127 views

ABD ile Yeni Bir Sayfa mı?

Geleceğe bakıyoruz, öyle değil mi? Mesela NATO’nun genişlemesi yönüyle İsveç’e onay verildi, bunun karşısında F-16 modernizasyonu gerçekleşecek. Hatta şimdiden aradaki başka tıkanıklıkların giderilmesi açısından olumlu açıklamalar yapılıyor, kamuoylarına bilgiler veriliyor, bunların bir anlamı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme