Netanyahu’nun Etnik-Popülist Siyaseti Üzerine

4 Ocak 2024
Okuyucu

Benjamin Netanyahu, kısaca Bibi, sorunlu bir siyasetçidir, ancak uzun zamandır İsrail’i yönetmektedir. Siyasetten bahsediyoruz ama maalesef, “bu İsrail’in sorunudur” da diyemiyoruz. Çünkü İsrail’deki bu etnik-popülist siyaset, barış ve çözüm bekleyen Orta Doğu için bütün dengeleri olumsuz etkiliyor. Onun buna hakkı var mı? Barışı bozmaya, etnik-popülist siyaset yapmaya, ülke içindeki insanları ötekileştirmeye, hatta çatışmalarda insanların ölümüne yol açmaya, böyle çarpık bir politika yapmaya hakkı var mı? İsrail halkına sorabilir miyiz, siz neden böyle bir siyasetçiye oy veriyorsunuz, diye. Bir ülke siyaset sahnesi ile uluslararası siyaset işte böyle iç içe geçebiliyor.

İsrail’de Netahyahu, sağcı ve neoliberal popülist siyasetçi olarak, 1996’dan bugüne çeşitli liderlik pozisyonlarında oldu. Arap-İsrail savaşlarında İsrailli siyasetçilerin sağ tandanslı olmaları çoğu kişiye doğal bir sonuç şeklinde gelebilir ve Bibi’yi bu gruba dahil ederek değerlendirenler de olabilir. 

Fakat sağcı veya solcu, eğer siyasette güçlü bir kimlik olarak iz bırakmak isteniyor ise burada popülizme yer olmamalıdır. Siyasette popülizm istenmeyen bir yöntemdir, aslında bir siyasi-acizlik halinin göstergesidir; iyi bir liderlik göstergesi değildir. Dünya siyaset sahnesi açısından etnik ve dini ögeleri öne çıkarmak ve savaşı bir siyasi alet olarak kullanmak zaten çok eleştirilen bir konudur; üstelik İsrail gibi tarihsel açıdan çok karmaşık denklemlerin ve hassasiyetlerin olduğu bir ülkede siyaset yapıyorsanız, olması gereken kapsayıcı siyaset yapmak ve çözüm üretmektir. 

Bibi ne yapıyor? Bilakis etnik ve dini meseleleri istismar ile sürekli savaş hali yaratmayı popülist siyasetine alet ederek seçim kazanıyor ve siyaseten iktidar peşinde koşuyor. Şu da var, eğer etrafındaki ülkelerde kendine benzeyen popülist başka liderler var ise o bundan fazlasıyla istifade ediyor, haklılık payının olduğunu işaret ediyor. O zaman şu söylenebilir: Popülistler popülistleri siyaseten besleyerek iktidarda kalmayı sürdürürler. 

Eğer bir coğrafyada iç ve dış siyaset müştereğinde, ülkeler veya halklar gerçekten barış ve huzur istiyorlarsa, topyekûn olarak, popülist siyasetçileri kendilerinden uzak tutmayı becerebilmelidirler. Bu tipteki siyasetçilere oy vermeyecekler! Yani burada, “çivi çiviyi söker,” terimi geçerli değildir. Çekiçler diğer çekiçlerle senkronize olarak insanların (çivilerin) başına darbeler indirmektedir de ondan. Siyasetle ilgilenenler bilirler, bu türden birbirini besleyenler (simbiyozlar) Orta ve Günay Amerika siyasetinde bolca görülmektedir, bu bir tesadüf değildir. Sonuçta böyle coğrafyalarda görülenler bellidir: Lider miti, medya operasyonları, siyasi-dinsel boyutlu köpürtmeler… Orta Doğu da benzer ögelere sahne olmaktadır. Bibi iyi bir popülisttir ve Orta Doğu matrisini kendi siyasi kariyerine kullanmaktadır ve ona uyan diğer siyasetçilerden beslenmektedir.

Netanyahu’nun siyasi stratejisi; birincisi, etnik ve dini meseleleri istismar etmek ile sürekli savaş hali yaratmayı popülist siyasetine alet ediyor; ikincisi, diğer ülkelerdeki popülist liderlerle simbiyoz ilişki içine giriyor. Bibi sonuçta seçim kazanıyor. Bibi’nin iyi okuduğu tablo, hem çatışma yaratma imkanını kolay bulabiliyor, Filistin ile çözülemeyen ilişkilerden dolayı, hem de etrafında kendine benzeyen birçok politikacı bulabiliyor, bulamazsa da bunların yaratılmasına dönük projeleri yürütüyor.

İsrail’de sağcı Likud Parti’yi 1973 yılında Menachem Begin kurdu. Onun da stratejisi belliydi, şöyle: Avrupa kökenli Yahudilerin gücüne ilave olarak diğer Yahudi kesimleri partiyle ilişkilendirmek; Filistinli yurttaşları dışlamak. Bibi ise bu siyasi anlayışı daha ileri götürdü ve (işte burası önemli,) Filistinli yurttaşları “ulusal güvenlik” meselesine dönüştürdü. Daha geçtiğimiz ay içinde, Gazze’yi yerle bir ederken, miğfer giyerek, askerlerin yanında poz veren Netanyahu, “benim siyasetim budur,” diye hatırlattı. 

Sağcı Bibi, kendini İsrail yoksul kesimlerinin temsilcisi ve haklarının savunucusu olarak görülmesine çaba sarf ediyor. Yani solcu hamleler yapıyor. Halbuki bu kapsayıcı siyaset tarzı değil, istismar siyasetidir. Yahudi azınlıkların, yerleşimcilerin, laik ve dindar milliyetçilerin taleplerini karşılayan lider olduğunu öne çıkarıyor. Bibi, muhalefettekileri ise “halk düşmanı elitler,” şeklinde takdim ediyor. Tersliği görebiliyor musunuz? Aslında Bibi’nin “biz” diye kurduğu cümlelerde kendine oy vermesini istediği kesimler onun “kurbanı” anlamına geliyor. 

Bir keresinde Bibi şöyle dedi: “Onlar [muhalefet] nefret ediyorlar. Sefarad ve Rusya Yahudilerinden nefret ediyorlar. Kendileri gibi olmayan, kendileriyle olmayan herkesten, Etiyopyalılardan, Sefaradlardan, Faslılardan ve dindarlardan nefret ediyorlar. Onlardan nefret ediyorlar.” 

Bibi, elitleri “solcu-muhalif” olarak işaret etmekteydi. Benim bildiğim kadarıyla elitler sağ taraftadır ama bakın, Bibi’nin çarpık-popülist siyasetinde işler nasıl oluyor! Diğer taraftan Bibi iş dünyasının elitlerini düşman görmüyordu. Sağcı Bibi kendine oy verenleri açıklarken, Aşkenazları, bürokratları, sendikaları, komünistleri, liberalleri, akademisyenleri, medyayı, işçileri ve Arapları kapsadığını ifade etmektedir. Yine benim anladığım, Bibi’nin, “sağın da solun da önemi yok,” der gibi bir siyaseti vardır.

Bir diğer konu, Netanyahu’nun, “Yahudilerin insan haklarının üstünde” olduklarını kabul etmelerini sağlamaya çalışmasıdır. Bunu “tarihsel haklar” şeklinde formülleştirir. İşte burada Holokost ve Siyonizm gibi kavramlar devreye girmektedir.

Netanyahu konu demokrasi olduğunda ise “çok sayıda Arap oy kullanıyor,” demektedir. Burada bir ayrıntı var, örneğin Bibi Filistinlilerin oy vermelerinin engellenmesine dönük örneğin bir kanun teklifi vermiyor. Buna karşılık Yahudilere diyor ki, mealen yazıyorum; “Araplar kalabalık, siz de bana oy verin, başka türlü bu ülkede hakimiyet sahibi olmazsınız!”

Bu noktada İsrail’in Yisrael Beiteinu (Evimiz İsrail) Partisi’nin popülist-milliyetçi lideri, çeşitli bakanlıklar yapan Avigdor Lieberman’dan da bahsetmem gerekiyor. Eski başbakanlardan Ehud Barak bir keresinde bu ikiliye (Netanyahu ve Lieberman) bakarak, “İsrail’de faşizm tehlikesi bulunuyor,” ikazında bulundu. Lieberman bir keresinde şöyle açıklamada bulundu: “Sadakatsiz İsrailli Arapların kelleleri vurulmalı!” Netanyahu ise bunu fırsata çevirmekle ilgilenmekteydi, şöyle: “Lideriniz ayrıca biliyor ki Araplar yığınlar halinde oy kullanıyorsa, onları durdurabilecek olan şey, güçlü bir Lieberman’dır!” İşte bütün bu ifadeler düşmanlık, ötekileştirme ve ırkçılık olarak ifade edilir. Hatta son Gazze operasyonlarına bakılırsa, sivil Gazzelilerin üzerlerine atılan bombalar da açıkça gösteriyor ki, burada büyük bir insanlık sorunu vardır.

Sonuç: İsrail’de siyaset böylesi uç noktalarda istismar aracı olarak kullanılabiliyorken, barışı arzulayanların (hatta İsrail’in çeşitli yöntemleri uygulamak suretiyle sürekli sınırlarını genişletmesinin önüne geçmek isteyenlerin) özellikle dikkat etmesi gereken nokta, Netanyahu gibi popülist siyasetçilerin ekmeğine yağ sürmemek olmalıdır, çünkü bunlar böyle iktidarda kalabiliyorlar. Ama bir konu daha, Netanyahu üzerinden politika yaptınız diyelim, o işlevini gördü ve yarın siyasetten ayrıldı, İsrail’de bu tarz siyasetçiler bitecek mi? Hayır. (İsrail böyle genişledi!) Bu kez Lieberman gibileri sahne alacak. İşte bu noktada da söylemeliyiz, popülizm birbirini besleyen şeklinde gelişir, ona da alet olmamak gerekir. Görüşümü açıkça ifade edeyim, İran gibi bölgesel güçlerin İsrail ile mücadele etme biçimi, tamamen Netanyahu gibilerin işine yaramaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

2023 Yılının Hatırlattıkları

DİĞER YAZI

Modern Popülizm Sorunu

Politika 'ın son yazıları

30 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
39 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
52 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
56 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
85 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme