Çağımızın önemli siyasi kavramlarından popülizmi inceleyeceğiz. Popülizm, sağ ile sol, liberalizm ile anti-liberalizm, demokrasi ile otokrasi arasında konu edilen bir kavramdır. Çıkarımım şudur: Popülist, bu kavramı görmezden gelebilmekte, kendi siyasetinin peşinde koşabilmekte, ama sonuçta halk zarar görebilmektedir; aynı zamanda, popülizme karşı olduğunu söyleyen siyasetçiler, dünya ve demokrasi yararına savunularıyla ortaya çıkabilmekte, popülistleri daha da belirginleştirebilmekte, bu sayede kendi politik yaşamlarında başarılı olabileceklerinin kurgusunu yapabilmektedir.
İsrail’de siyaset böylesi uç noktalarda istismar aracı olarak kullanılabiliyorken, barışı arzulayanların (hatta İsrail'in çeşitli yöntemleri uygulamak suretiyle sürekli sınırlarını genişletmesinin önüne geçmek isteyenlerin) özellikle dikkat etmesi gereken nokta, Netanyahu gibi popülist siyasetçilerin ekmeğine yağ sürmemek olmalıdır, çünkü bunlar böyle iktidarda kalabiliyorlar. Ama bir konu daha, Netanyahu üzerinden politika yaptınız diyelim, o işlevini gördü ve yarın siyasetten ayrıldı, İsrail'de bu tarz siyasetçiler bitecek mi? Hayır. (İsrail böyle genişledi!) Bu kez Lieberman gibileri sahne alacak. İşte bu noktada da söylemeliyiz, popülizm birbirini besleyen şeklinde gelişir, ona da alet olmamak gerekir.
Küresel neoliberalizmin tartışması çeşitli şekillerde yapılırken, buna karşı konumlanan politik yapılar ile bireysel konumlanma arasında farklı gelişmeler günlük yaşamımızı fazlasıyla etkilemektedir. Sosyo-politik ve sosyo-ekonomik aktörlerin etkileşimleriyle beraber dünyamızda birer yönetme biçimi türemekte ve bireylerin günlük yaşamı sanki çok hızlı gelişen, kaotik, bilinmezlikler atmosferi şeklindedir.
Küresel yaklaşımda liberal demokrasi ifadeleriyle bir ötekileştirme ve düşman ilan etme politikası sürdürülüyor. Dünya sadece Amerika'dan ibaret değil, bunu biliyoruz. Ancak bugün dünyada ayrışmayı körükleyenler gayet tehlikeli bir süreci dayatmak istiyorlar. Nasıl mı? Bu sürecin sebeplerini ve sonuçları çök özgün biçimde sadece burada okuyacaksınız.
Joe Biden’ın küresel planları neler? Politik, stratejik, güvenlik, ekonomik, teknolojik alanlarda küresel çapta nelere hazırlanıyor? Rusya ve Çin başta, hangi ülkelerle ve jeopolitik bölgelerde, özelde ise Türkiye ile meseleleri neler, nasıl çözecek?
Demokratik ve liberal kavramları kullanılarak iç ve dış politikada neler yapılabilir? ABD’de Joe Biden’ın politikaları neler? Trump nasıl bir liderdi, neden bu denli yoğun bir tepki aldı? Varılmak istenen nokta neresi, neoelitizm (yeni elitizm) mi? Öyle düşünüyorum ki; özgür (liberal), klasik liberal, illiberal, neoliberal, demokrasi, otokrasi, muhafazakarlık (konservatizm), yeni muhafazakarlık (neokonservatizm), küreselcilik (globalizm), ulusalcılık (nasyonalizm), yetersiz (deficient) demokrasi, melez (hibrit) demokrasi, ileri/tam (virtual) demokrasi, gibi kavramlara bakıp, nedir bütün bunlar diyoruzdur. Acaba bir kavram kargaşası mı var? Ancak bu kavramlar gerektiğinde birer politika konusu oluyor. Nasıl mı?
ABD Senato Binası neden işgal edildi? Kim yaptı, perde arkasında hangi güçler vardı? Konu ABD politikasının bir çatışması mı? Cumhuriyetçi Trump ve Demokrat Biden arasındaki rekabet mi? Yoksa daha başka nedenler mi var? Amerikalılar bu olaydan utanmalı mı? Bu okuyacağınız yazı size her şeyi açıklayacak.
Jeopolitik ve jeostratejik değerleri, strateji ve politika konularını ele alacağız. Türkiye’nin yeniden revizyona tabi tutulan dünya örgüsünde, tam da bu geçiş zamanında, bütün küresel güçleri gözeterek, kendi yolunu belirginleştirmesi gerekmektedir. ABD ve Avrupa stratejik hatalar yapmaktalar, Rusya ve Çin henüz net değildir. Ancak en önemlisi, Türkiye kenarda köşede bir coğrafyada da değildir, bütün güçlerin çıkar çatışmasının ve güzergahının üzerindedir. Coğrafyasının hakkını veren bir ülke olmaya en fazla muktedir millet, işte bu millettir. Milletçe yapılanlar çok, daha fazla neler yapılabilir, ilgili ve güncel stratejik konuları gelin gözden geçirelim. Böylesi önemli bir değerlendirmenin somut sonucu olmazsa eksik kalır. Dolayısıyla sonucu "bilinçli dinamizm" sloganıyla bağlayacağız, buraya nasıl geldik, birlikte inceleyelim.
Yarın ABD halkı neyi oylayacak? Kendi yöneticilerinin kim olacağını mı? Yoksa Yeni Muhafazakarların sahiplendiği Cumhuriyet değerlerinin bugünkü meselesini mi? Türkiye gibi ülkeler bu seçimden nasıl etkilenir? Kavramsal bir anlatım.