kuresel-plutokrasi-refah-ve-guvenlik
Küresel Plütokrasi

Küresel Plütokrasi, Refah ve Güvenlik

12 Mayıs 2020
Okuyucu

Genç uzmanların bazı eksiklikleri var. Meraklılar, çalışıyorlar, her şeye saldırıyorlar, ama işin esasını bulmakta gecikiyorlar. Güvenlik ve refah politikaları üzerine çalışan yeniyetme bilim insanlarının bu özelliklerinden doğan analizlerine katmalarını istediğim bir nokta var, plütokrasi.

Plütokrasi konusunda neler yazmışım daha önce bir baktım, meğer idare, ekonomi ve politika konusunda bir hayli açıklamam olmuş. (Örnekler: Plütokrasi Masası, Trumpizm, Neo-Liberal Plütokrasinin ve Uzantısı FETÖ’nün Seçimlere Etkisi, Yeni Post-modern Politika Yapıcılık, Emperyalizmle Mücadele) Dersiniz ki bu konuyu en fazla siz işlemişsiniz.

Antik dönemin kent devletlerinin zalim krallarından bu yana plütokrasi kendini inşa etti, değerini hep geliştirdi, sistemleşti ve bugün küresel doku üzerinde etkinlik sağladılar. Bu plütokrasi öyle bir güç üretir ki, Avrupa kaynaklı pek çok savaşta bunu bulabilirsiniz. Napolyon Savaşları dönemi böyledir, en bariz olarak. Hatta Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nın arka planında plütokrasi vardır. Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcındaki Arşidük Ferdinand’ın bir Sırplı tarafından suikasta kurban gitmesini kimin yönlendirdiğini anlamadan diğer konuları açıklayamazsınız. Çünkü bu olay bile tarihe düşülmüş bir nottan daha derinlerde olan gerçekleri içerir. Olayı bir biçimde açıklasanız da Versay Antlaşması’nda alınan kararların ruhunu doğru irdeleyemezsiniz. Bunu bilmezseniz de İkinci Dünya Savaşı’nı açıklarken eksikleriniz olur. Bunlar beylik konulardır.

Amerika’nın kuruluşundan, demiryolları, madenler, vs. yatırımları size detayıyla anlatmak isterim ama şu kadarını bilin, bundan sonra ortaya çıkan güçler ipleri hiç bırakmadılar, önce ABD’nin şekillenmesine, sonra uluslararası sistemin inşasına etki ettiler. Neler var bunun içinde, modern döneme bakıyoruz; NATO, FED, IMF, Dünya Bankası (WB), Dünya Ticaret Örgütü (WTO) ve hatta Birleşmiş Milletler (UN)… Bugün çoğu kişiye FED nedir diye soruyorum, Amerikan Merkez Bankası cevabını alıyorum! Evet, adı öyle.

Zaman akıp geçiyor. 1917 Bolşevik Devrimi’ni düşünün. Lenin ve Troçki nereden çıktı, inceleyin. Sonra Nasyonal Sosyalizmi düşünün…

Soğuk Savaş sonrasında yeni dünya düzeni kurma çabaları esnasında dünya siyasetine ve ekonomik sistem kurulmasına dönük en fazla çabayı sarf eden bilim insanlarına da plütokrasi musallat oldu. Asıl yaptıkları, uzmanların araştırmalarına kaynak ayırmaları olmuştur. Halen işler nasıl yürüyor dersiniz, para kimdeyse düdük öyle ötüyor!

Plütokrasi üniversitelere, araştırma merkezlerine, enstitülere, vakıflara, derneklere, askeri akademilere, vs. fikir üreten her alana para ayırır. Para kimde? Zaten plütokratta. Plütokratlar, beyinlerden en fazla yararlanma gücünü ellerinde tutarlar. Hatta denilebilir ki, devlet organizasyonlarından daha aktif çalışma esnekliği ve inisiyatif onlardadır. Toplumu kanalize etmek adına birçok yapının temelinde bunu bulabilirsiniz.

Çok sözü edildiğinden bariz örnek, Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezi dünyada neleri değiştirdi, öyle değil mi? Çatışma! Bu söz bile yeter aslında. Bu tür tezler, teoriler, yeni fikirler, ama olanı betimlemek ve geleceği herkesten önce düzenlemek esas… 

Fikir altyapısı tamam, peki eylemde ne var? Günümüz çatışma veya rekabet biçimlerini burada tek tek sıralamayayım, eskiye göre bir hayli değişti, biliyoruz. Plütokrasi burada yatırım yapar. Neye? Örneğin Libya’da Halife Hafter gibi birine. Ağdalı konuşmayı seven yeniyetmeler Milletime laf satıyor, neymiş, savaş ağası, savaş lorduymuş. Kimden öğrendiniz bu lafları?

Şimdi bu tür uzmanlar anlatıyorlar. Hafter şunu yaptı, BAE ve Mısır şunu verdi, Wagner orada, Fransa işin şurasında, Almanya Berlin’de toplantı düzenledi, biz bunu yaptık… Anlat tabi, bunlar olanlar. O da var, bu da var, bunlarla torbalar dolar. Mesele, ne BAE, Mısır, Rusya, Yunanistan, Suudi Arabistan, Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, ne Hafter, radikal terör örgütleri ne de Wagner veya Black Water… Bunları sayarken ağzından köpükler fışkırıyor yeniyetme uzmanın! Çalışmış ya, aferin ona. Fransa’nın, İtalya’nın, İngiltere’nin, BAE’nin, Wagner’in, vs. arkasında plütokrasi kümeleşmesini çözemediysen eğer, çok anlatırsın, sana da “Oo, ne de çok bilgili,” derler. Hatta silahları sayarsın, tüfek, top, tank…

Güvenlik anlayışlarının teorisinden pratiğine, güncel plütokratik yapıyla ve uygulamalarla yaklaşılmalı, çatışma biçimlerine ve çözümlerine önce geri plandaki güçleri iyi bilmekle başlanmalıdır. Hani deriz ya; sahada kazandık, masada kaybettik! Tarihten pek çok örnek gelir aklımıza. İşte sürecin nereye seyredeceğini, sahada ve masada kazanmanın şartlarını ve ihtimallerini ancak bu şekilde görebilirsin.

Bakın ne oldu, hatırlatayım. Moskova’da Erdoğan ve Putin ateşkes kararını açıklayacaklarken, gerekli belgeleri imzalamadan Libya’nın gayrimeşru lideri Halife Hafter otel odasında çıktı, uçağa bindi gitti. Ona oradan ayrıl diyen kimdi? Acaba Lockheed Martin’in CIO’su Marillyn Hewson mu aradı, yoksa ABD Savunma Bakanı Mark Esper mi? Benzer iş Berlin’de de oldu herhalde… Kim söylüyor Hewson’a Hafter’e söyle dönsün diye?

Elbette büyük bir karşı mücadele verilir, imkân varsa plütokrasi geri püskürtülür. Hani merhum Mehmet Akif haykırdı ya, “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!” Eğer bu bir canavarsa ve imkân yaratılır ve karşı konulur, emperyalist akıl geri itilir. Ama gerekirse de ortaklık kurulur, bu başka kazançlar için gereklidir. Çağımızda durum küreselleşti, sermaye sürekli akıyor, neoliberal sistem kökleşti, belki de plütokrasiyle uygun ortaklıklar kurmak ehveni şerdir. Sakın, “Madem birileri işleri ayarlıyor, mücadeleye gerek yok,” denmemelidir, durumu lehte sonuçlandıracak stratejiler ve manevralar sahaya sürülecektir ki gereken yapılsın.

Savaşlardan yenik çıkan Almanya, Japonya ve hatta yeni düzende Güney Kore böyle büyüdü, büyüyor!

Uzmanların heyecanını anlıyorum, ama heyecan işin duygu kısmıdır. Dünya duyguları yönetir bir küreselleşme algısına dönüşmüştür. Örneğin Michel Foucault’un derslerini almadıysanız, bugünün dinamiklerini yöneten felsefeyi de anlayamazsınız. 

Psikopolitika der ki, rüyalarınız gibi içinizdeyim! Homo Ludens ne, biliyor mu bizim yeniyetmeler?

Bir de Immanuel Wallerstein’in “zaman mekân sıkışması” kavramını hatırlatayım. Plütokrasi zamanı ve mekânı kendi çıkarlarına göre yönetir ve bu sıkışık dönemlerde diğer etkenler ha etkin tepkiler verirler. Savaş konusu bile böyle gelir önümüze. Bütün bu dönüşümün hızını ve coğrafyasını ayarlayan plütokrasidir aslında. Birçok noktada da hazırlığını yapmış emareleriyle bunu göstermiştir. 

Örneğin Fransa’ya, “Neden Emmanuel Macron gibi biri başkan seçildi?” diye sormadan gelir bugün Libya’da bu politikacının sözlerini bal ile anlatırsanız, siz de sadece bülbül gibi şakıyan olursunuz. Bülbülleri plütokrasi çok sever! 

Diğer güncel konular da böyle. “Neden Suriye’de şu var, bu var…” anlatır durursunuz. Dinlerler. “Dokuz yıldır bu savaş neden bitmedi?” konusunda cevabınız olmaz ama!

New York’tan sonra gelen Londra Finans Merkezi halen nasıl dünyanın en fazla işlem yapıldığı bir yerlerden biri, bunu bilemezseniz, Trump’ın Kraliçe II. Elizabeth’e yan bakmasının anlamını da çözemezsiniz. Brexit’i nereden çıktığını bilemezsiniz. Başbakan Boris Jonson’un misyonunu anlayamazsınız.

Bunları bilmezseniz Hong Kong’daki Sarı Şemsiye ve Fransa’daki Sarı Yelek konusunu da anlatamazsınız. Halbuki bunlar rüzgar esti diye olan hadiseler değildir. Her birinin bir açıklaması vardır.

Çin, ABD’ye kafa tutan bir aktör, hem de neoliberal komünist! Çin için ne savaşlar olmuyor? Çin’de, ABD’de, Dünyada… Mesele zenginlik ve güç değil mi? Ticaret Savaşı, Siber Savaş, Teknoloji Savaşı, Hibrit Savaş, Uzay Savaşı, Nükleer Savaş… Son olarak artık NATO bile devrede.

“İşlere bütüncül bakalım,” derken ben hep bu hususu kastetmişimdir. Etkin plütokrasiden sahadaki aktörlere varana dek, meseleyi yeterince analiz etmeden ne bugünün iddialarını ne de ileriye dönük olanları konuşalım.

Bazı hatırlatmaları yaptım, konunun önemini ve bazı uygulama örneklerini verdim. Şimdi de biraz işin temel bilgilerine değineyim ve sonra yazımı sonlandırayım.

Plütokrasi perde arkasındadır, ama her yerde hep vardır. Büyük paranın girdiği ve seçtiği her yerde plütokrasi vardır. Plütokrasi çok büyük bir ekonomik güce dayanır, dolayısıyla imkân buldukça siyasete, güvenliğe, teknolojiye, finansa, yatırımlara, vs. diğer alanlara yön vermek ister. Ortaya sürülecek seçeneklerin neler olduğuna önceden müdahale eder. 

Konum olarak plütokrasi üsttedir, kapitalizmden beslenir. Bundan dolayı kapitalizm ölmez, evrimleşir, postkapitalizm olur mesela. Siyaseten popülizm, demokrasi, otokrasi, vs. seçenekler plütokrasi klasmanında tanımlar değildir. Mesela demokrasi veya plütokrasi demeniz için MÖ 400’lerde Antik Yunan kent devletlerinde olmanız gerekir. Geçti o günler… Demokrasi veya ileri demokrasi, otokrasi veya komünist devlet, orada hep plütokrasinin eli vardır günümüzde. Fiilen işgale gerek yoktur eskisi gibi.

Eğer bugün küresel, neoliberal ve postkapitalist bir düzen inşası söz konusu ise dünyadaki uygulamalar buna göre ele alınır. Bundan dolayı felsefeyi, stratejiyi, jeopolitiği, küresel ekonomiyi vs. bilmek gerekir. Örneğin sadece güvenlik konuşmak eksiklikten öte bir şey değildir.

Plütokratlar kendi arasında bir rekabet halindedirler, sanal dünyada bir bilek güreşi gibi. Birbirleri arasında açıktan çatışmasalar da yönlendirdikleri aktörlerle sahada bir güç mücadelesi uygulaması içindedirler. Bu maksatla aktörleri önceden belirlemeye varana kadar ön çalışma, buna dönük yatırım yapma çabası içindedirler. 

Plütokratlar hükümranlık alanlarında, kuralları koyanlara dair yatırımda bulunurlar, takipçidirler, gerekirse ilgililere baskı uygularlar. Aktörleri istediklerinde değiştirebilme imkanını ellerinde tutarlar. Gerekirse de aktörleri birbirine bağlarlar ve network halinde olmalarını sağlarlar. Liderlere ve şirketlere dönük evlilikler bile böyle hesap edilebilir. Diyelim Bill Gates çok çalıştı zengin oldu. Tamam, o zaman etkin plütokrat gelir onu Melinda ile evlendirir ve durumu yine kontrol eder.

Plütokrasi jeopolitiği, ülkeleri, federal alanları, finans merkezlerini, şirketleri, teknolojik ve stratejik yatırımları, siyasi alanları ve küresel ve bölgesel kurumları yönetecek birilerini bulur ve onlarla çalışır.

Amerika’da kurumları yönetmeyi kendilerine görev bilen plütokrasi tarafları köşeleri tutmak isterler, CIA, Pentagon, Hazine, vs. “Derin devlet” veya “derin yapılar” der ve geçeriz. Ancak bir tek derin yapı yoktur Amerika’da. Aralarında yarış vardır, daha fazla hakim olmak için. Cumhuriyetçiler içinde de vardır, Demokratlar içinde de; siyahlar içinde de vardır, beyazlar içinde de… Elbette siyaseten liberal ve muhafazakar gibi kümelenmeler vardır, ama para her bir kurumun içine adamını yerleştirir. Lobiler içeride ve dışarıda çalışırlar. Beyaz Saray bir yönetim birimidir, dönemsel işlev görür, başkan ve kabinesi vardır, etrafında da bir sürü insan. Kongre ve Temsilciler Meclisi başka başka güç odaklarıyla irtibatlıdır. Dengeler sürekli değişir, sabit konuşmalarla ve genellemelerle konuya vakıf olduğunu işaret edemezsiniz.

Türkiye açısından çözülmesi ve ön alınması gereken cari meseleler var, ekonomi, güvenlik, teknoloji, vs. Türkiye son dönemde inisiyatif almasını bildi ve bazı konularda plütokrasiye yerini ve gücünü gösterdi. Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, terörle mücadele, vs. konular böyle. Hatta bir dönem plütokrasi baskısına rağmen Türkiye MİT Başkanlığı’nı tekrar düzenledi, birçok özel operasyon gerçekleştirdi, İHA ve SİHA projelerini gerçekleştirdi. Bunlar devam eden süreçleri de açıklamaktadır. Türkiye bunlarla savaşları kazanıyor. Bazı ekonomik ataklara cevap verildi.

Ekonomi konusu bir hayli önemli. Zira küresel bir değişim süreci yaşanıyor, sağlam bir ekonomi şart. Madem ki Türkiye gücünü ve pozisyonunu gösterdi, o halde bazı ortaklıklarla bölgesel ve küresel çapta projeleri hayata geçirilebilir. Fırsatlar her zaman vardır.

Ülkeler arasında diplomasi yapılır, plütokrasiyle ise gerektiğinde ortaklıklar kurulur. Küresel Çağ’ın ayak seslerini işittik artık! Özellikle ekonomi ve dış politika gerçekliklere dayalı çalışılır. Buna göre refah ve güvenlik politikaları hayata geçirilir. Genç uzmanlar ise ağzından köpük saçmadan konuşmayı öğrenmelidir. Her şey düşünülür ve yapılır, ama usuletle ve suhuletle!

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

kuresel-cag
ÖNCEKİ YAZI

Küresel Çağ

fenomenolojiyle-gelecek-insasi
DİĞER YAZI

Fenomenolojiyle Gelecek İnşası

Politika 'ın son yazıları

54 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
98 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
73 views

Modern Rekabet

Burada modern rekabetin küreselleşmesi öyküsünü kendi içindeki kavramlarını tartışarak, Rusya ve Çin örnekleri üzerinden otoriter yönetimlerin eleştirisini yaparak açıklayacağım. Kavramsal olarak "modern rekabet" anlayışını bu şekilde açıklama imkanı bulacağım. Sonlara doğru kapitalizmin yozlaşmasını açıklayacağım. Bu kısımda da Anglo-Sakson yapıyı ve Kıta Avrupa'sını işaret edeceğim. Burada anlaşılması gereken şu olacak: Demokrasi ve insanlığın gelişimi kimsenin insafına kalmamalı, rekabetin yapılma amacı değer üretmek esaslı olmalı.
69 views

Seçimler ve Beka

31 Mart Yerel Seçimleri gerçekleştirildi ve Türk demokrasisi kazandı diyoruz. Ben ise size bu seçimleri örnekleyerek bir "beka seçimi" ne demek oluyor, bunu açıklayacağım. Buradan hareketle yapılması gerekenleri de gözden geçirmiş olacağım.
92 views

Politikada Gri Kavramlar

Size politika amaçlı yapılan propaganda konusu içinde yer alan kavramsal bir temayı sunuyorum, grilik. Gri kavramların dış ve iç politika yansımalarına bakacağım. Özellikle ABD dış politikasında kendi çıkarına yaklaşımlar sergilemesi neticesinde görülen gri kavramlar konusunu işleyeceğim. Buna örnek olarak Filistin-İsrail, terörle mücadele, sözde soykırım tasarısı gibi konular da yer alacak.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme