kuresel-cag
Küresel Çağ

Küresel Çağ

12 Mayıs 2020
Okuyucu

Amerika Yüzyılı yerini Küresel Çağ’a mı bırakıyor? Bunun liderliğini kim üstlenecek? Trump Yönetimi’nin COVID-19 pandemisi sürecini uzlaşmadan uzak politik şekliyle sürdürmesi ve Çin’i zorlaması neler getirir? Avrupa bu sürecin neresinde? Güç Mücadelesi, IV. Sanayi Devrimi, Tek Para ve sonuçta Küresel Çağ. Görelim…

Küreselleşme (globalizm) zaten vardı, eksiği neydi, diye sorulabilir. Eksiği “tek para birimi”. Küreselleşmeyi Reagan ve Thatcher’den bu yana tartışıyoruz. Küreselleşme fikrinin somut şekilde www’nin icadıyla ümit verir olduğunu da gördü dünya. Ticaretten sosyal hayata birçok dönüşüm yaşandı. Nihayetinde 2016’lardan sonra kesin olarak açıklandı, ürünlerini görür olduk, IV. Sanayi Devrimi başladı. Ama işin tamamlanması için bir adım daha atmak gerekiyordu, konu para, para olunca da politika ve güç mücadelesi oluyor haliyle.

Halen dünyada en önemli sorunlardan birisi para kaynaklıdır. Para her nasıl olacaksa, dijitalleşme ihtimali şimdiden görüldü, ama sonuçta somut bir değere endekslenmesi gerekecek ve küresel çapta kabul görecek, ancak böyle kabul olur. Dijital değerin, rezerv para cinsi dolara veya eskisi gibi altına endekslenmesi, Bretton Woods’ta uygulaması görüldüğü üzere, SDR gibi bir hesap yöntemiyle diğer ekonomik bölgelerin hesabının bir standarda bağlanması düşünülmektedir. Bu durumda avro (%20.24), yen (%5.25), yuan (%1.95), pound (%4.54), vs. dolar (%61.82) dışı rezerv para cinslerinin zarar görmeyeceği bir yöntemin kabul etmesi istenecektir. Bütün bu aşamalardan sonra Finansal Teknolojiler (Fintech) tam olarak devrede olacaktır. 

Mevcut finans merkezleri değişik parlarla kontrol edilemez işlemlere sahne oluyorlar. Fed dahil bundan çok odak rahatsız. tek para ile işlemler daha iyi kontrol ve koordine edilebilecek. New York finans merkezinin kürek sistem içindeki payı %56.2; Londra’nın %33.7 ve diğerleri (Asya, Kıta Avrupa, Ortadoğu, vs. %10.1) peşinden geliyor. Hong Kong gibi merkezler pratikte görüldüğü gibi spekülatif ataklar yapıyorlar, ben buradayım diyorlar.

O halde Trump şu anda neyin peşinde? Belli bir işlevi mi var? Amerika bu oyunda en kazançlı çıkmak için süreci zorluyor, olan bu. Örneğin dolar rezerv para olarak halen %62’lerdeki miktarını %90’lar seviyesine çıkartır da sonra hesap bunun üzerine yapılır ise Amerikan hegemonyası küresel sistem içine istediği güçte dahil olabilecektir.

Liderlerin önemsedikleri konular birbirinden farklılık gösterir. Hatta retorik de aldatmasın, düşünce başka söylenen başka olabilir. Söylenme şekline de pek kulak asmayın.

İstihbarat kısaca, hasmın faaliyetine, kabiliyetine ve niyetine bakar. Burada niyet ifadesinin içi doldurulmalıdır. Eğer hasmın liderliğinin kafasındakileri gerçekten bilemiyorsanız adım bile atmayın, yanılırsınız.

Koronavirüs ile ilgili süreçte ABD veya Çin Başkanı ne yaptı, ne söyledi, ne düşündü?.. Soru çok, spekülasyon da. Almanya ne yol izledi, bundan sonra Avrupa Birliği Çin’e nasıl yaklaşacak? Japonya ne düşünecek? Soru çok. Burada önemli olan niyetleri bilebilmek.

Karar verirken basit aritmetik şöyle işler: Seçenekler A, B, C. Süre içinde A öne çıktı, B yok oldu, C değişti D haline dönüştü. O zaman sonuçta seçenekler A ve D oldu. Karar A ve D’ye göre verilir; A, B ve C’ye değil.

Küreselleşme fikri bir bakışla peygamberlerden, diğer bakışla Büyük İskender’den beri vardır. Liderler dünyayı ben yöneteyim veya benim tebliğ ettiği düzen kurulsun, demişlerdir. Bu bir yana dursun. Ama sanki bu bir ideal gibi algılanmaktadır. Yakın tarihsel süreç ise çok katmanlı, sürekli yenilenen konuları içinde barındırıyor, çok savaş ve fikir var. Bunları bir şema ile gösterelim.

2020’lere geldik. Kaotik ortam etkisini sürdürüyor. Şimdi ne olacak diye bekliyoruz. Sitemin kendine göre “sadeleşmesi” gerekiyor. Kaostan rahat çıkılır mı? Önce bir bedel ödemek gerekiyor. Sonuçta şemada görülen okun ucuna net bir şey yazmalıyız, onun da adı Küresel Çağ (Global Era).

Cari duruma bakalım.

ABD Başkanı Trump olup bitenden dolayı Çin’i suçlar ve “Çin Virüsü” tanımını tekrarlar. Yüksek ihtimalle Çin’e diz çöktürmek Trump’ın niyetidir. Dünya Sağlık Örgütü’ne “Bundan böyle ödenek vermem,” der.

ABD içindeki tüm yapıların niyeti ise Trump’ınki gibi olmak zorunda değildir. “Çin ile yüzleşelim, sonra karar verelim,” diye düşünebilirler. Bu durumda bu yapılar diğer liderlerle görüşürler, süreci etkilemeye çalışırlar.

Geçen G7 ülkeleri dışişleri bakanları konferans yaptılar. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo burada yine “Wuhan Virüsü” deyince toplantıdan bir sonuç çıkmadı. Anlaşılan şu, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya ve Kanada, “Virüsün patojeni Çin’den veya başka şekillerde gelebilir, bunu bir yana bırakalım, hasara ve geleceğe odaklanalım, o halde şimdi ne yapmamız gerekiyor?” demektedir. 

Avrupa’nın başlangıçta canı yanınca Trump’ın Çin’i suçlaması tavrına yakın durduğunu hatırlarız. Şimdi bu konuyu geçtiler, niyet şu, “Gerekirse Çin ile de beraber çalışalım, bir yandan şu beladan kurtulalım, diğer yandan ise ekonomideki açıkları hızla ve bir plan dahilinde el ele vererek kapatalım, sosyal hayatı normalleştirelim.”

ABD ne derse desin, sonuçta Okyanus’un diğer tarafında. Virüsten en yakın etkilenen Japonya, Güney Kore ve Güney Doğu Asya ülkelerinin her biri Çin’e komşu ve kendi bakış açılarıyla Çin ile birlikte hareket etmek isteyecekleri açık. ABD’nin ısrarcı olması bu noktadan sonra kazanç yerine zarar getirebilir. 

Ama hangi ABD, Trump mı, diğer kesimler mi? İşte burada ABD içinde Trump’ın politikası dışında düşünenler ile bu ülkeler arasında ayrıca bir ilişki ortaya çıkar. Bir anlamda Trump yalnızlaşır. Trump haklılığını göstermek için daha hırçın politikalar sürdürür ama bu dahi tehlikelidir, eğer attığı adımlar karşıda bir etki yaratmazsa, bu kendi başarısı açısından daha derin bir sorun oluşturur.

Trump, Çin ile arasında ekonomik açıdan küresel etkisi olan bir Ticaret Savaşı’nı dört yıldır sürdürmektedir. Şu an Fed bir para yüklemesi ile baskın ekonomik hamleler yapıyor. Çin’e gelen talepte düşme var. Diğer taraftan Çin ihracat verilerini en erken lehine çevirebilecek bir ekonomik alan. Eğer bu bir para operasyonu ise ABD yönlü bir sonuç çıkması beklenebilir, ama eğer ticaret operasyonu olacak ise Çin yönlü bir sonuç çıkması beklenebilir, Avrupa hem ticari hem de avro ile kazançlı çıkmak isteyeceğinden her ikisine de yakın durmayı yeğleyebilir.

Açık niyetler ikna edici olmalıdır! Gizlenen niyetler ise yapılan misilleme ile ortaya çıkar ki eğer bu misilleme hamlesinde sorun varsa kayıp büyük olur. O zaman hasım bunu bilerek politikasını sürdürür. Örneğin Çin, Trump’ın keskin hamlelerde ısrarcı olmasını ve gerekirse yanlış yapmasını dahi bekler. Stratejik süreçlerde kısmi kayıplar göz önüne alınabilir.

Sonuçta postcorona sürecinde Çin’e sağlam müttefikler veya ortaklar gerekecektir. Bunlar tahmin edilenlerin yanı sıra ABD içinde güçlü yapılar olmalıdır ki Çin bunlarla daha çok yürüyebilsin. Bu tür masumane stratejiler sonunda bir de bakarsınız ki tarihsel gerekçelerle halen ABD liderliğine alışmış ülkeler ve güçler değişirler ve Çin’in arka planındaki küresel güçlerin liderliğini onaylayıverirler! Şimdilik burası açık görünmüyor!

O zaman (başta) ABD içindeki Trump karşıtı küreselci eksen, Avrupa ve Çin ile birlikte yeni küresel yapının kurulmasına çalışacaklardır. Buna postcorona, postkapitalizm, postkolonyalizm, vs. denebilir, ama ortaya çıka küreselleşme sürecinin tamamlanması olarak da isim verilebilir, globalizm.

Bunun anlamı açık, “Amerikan Yüzyılı sona erdi!” Acaba ABD içindekiler bu sonucu ne derecede kabul ederler? Eğer bunu kabul edeceklerse yerinde ne olacak? “Küresel Çağ” ile değişmesine mi göz yumuyorlar. Küresel Çağ’ın aktörlerinin liderliğini kim yapmak isteyecektir? Çin buna aday mı? Sanmıyorum, bu çok başka bir konu olacak. Ama liderliğin bir grup güç tarafından gerçekleştirilmesi muhtemel gözüküyor.

Vatandaş, citizen yerine, netizen olmaya doğru döndük. Bunların yaşadığı yerler küresel mega-kentler. Küresel-mega kentlerin listesini ve nasıl işletileceklerini McKinsey gibi şirketler 2010’lardan bu yana araştırıyorlar ve yayımlıyorlar, isteyen bakabilir. Hasılı altyapı ve sosyo-ekonomik formasyon tamam, sıra işi bitirmeye geldi. Bunun için tarihte 2-3 yıl kayıp zaman olsa bir dünya savaşı etmez, öyle değil mi?

Bu konunun sıradan dünyalıya yansımasının başlıklarını işaret edip yazımızı sonlandıralım: Güç Mücadelesi, IV. Sanayi Devrimi, Tek Para, Küresel Çağ.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

kapitalizmi-anlamak
ÖNCEKİ YAZI

Kapitalizmi Anlamak

kuresel-plutokrasi-refah-ve-guvenlik
DİĞER YAZI

Küresel Plütokrasi, Refah ve Güvenlik

Politika 'ın son yazıları

22 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
35 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
46 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
48 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
80 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme