yeniden-asya-acilimi-ve-turkiye
Yeniden Asya Açılımı ve Türkiye

Yeniden Asya Açılımı ve Türkiye

7 Ağustos 2019
Okuyucu

Beni bugünlerde en fazla heyecanlandıran konu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun On Birinci Büyükelçiler Konferansı’nda duyurduğu Yeniden Asya Açılımı oldu. Çünkü çok uzun zamandan beri yazılarımda sürekli Asya-Pasifik vurgusu yaptım. Hatta Sn. Çavuşoğlu’nun açıklamasının hemen ardından bu konudaki yazılarımı sosyal medyadan tekrar yayımladım, sevincimi ifade ettim.

Bir genelleme yapalım, demek ki her işin kendi doğasına bağlı bir zamanı oluyor. Yeniden Asya’nın zamanı şimdi imiş. Burası tamam, özelde ise ABD, Avrupa, Atlantik bağlamındaki politikalarda Türkiye tam da zamanında bir çıkış yaptı diyebiliriz. Hatta İsrail’in Ortadoğu’da ABD üzerinden sürdürdüğü politikalarında ve Doğu Akdeniz’deki yeni projelerde bu açıklama çok yerinde oldu.

Bu tür stratejik açıklamalar değerlidir. Açıklama, milli strateji ile açıklanabilen kapsamlı bir meseledir. Öyle klasik mantıkla eksen tartışmaları içinde mütalaa edilecek türden değildir. Kaldı ki günümüz koşullarında İkinci Dünya Savaşı zamanının mantığıyla eksen kayması gibi sözcükleri kullanmak çok değersizdir. Üstelik çift kutuplu dönemin sonrasında tek kutuplu döneme girilmiş, bu da ömrünü tamamlamıştır. Özellikle 1990’lardan bu yana çok kutuplu bir dünyada yaşadığını bilmeyen varsa onlar kusura bakmasınlar, değişim çoktan oldu bile. Belki şu denebilir: Çok kutupluluk var ama tanımlar ve sınırlar kendini belirleme sürecinde.

Bugün Çin ve Amerika arasında kıyasıya Ticaret ve Teknoloji Savaşı yapılmaktadır. Buna bir kısmıyla Avrupa da müdahildir. Doların rezerv para olması konusu tartışılmaktadır. Kripto paralar hakkında kafa yoranların sayısı az değildir. Bilişimin gereği yazılım yapanlar birbiriyle her türlü bağlantı halindedir. Üretim biçimleri değişmiştir. Yapay Zeka, Bulut, Nesnelerin İnterneti, Büyük Veri devrededir ve gelişmektedir.

Böylesi stratejik konularda sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bahisle yapılan açıklamaların yanı başına güvenlikle alakalı olanları da iliştirirler. Ben güvenliği biraz daha yukarılara koyanlardanım. Elbette ülkeler için daha fazla güvenlik ve refah temel amaçtır. Hatta ülkeler güç mücadelesini bu alanlarda sürdürürler. Güç mücadelesinde bir diğerinin güvenliğini ve refahı sömürmek en baş yöntem olmaya devam etmektedir. Ne olmuştur? Güvenliği alanı çoklu olmuş ve karmaşık hale gelmiştir. Eğer bir yerde güvenlik yoksa başka gelişmeler zor meydana gelir.

İşte bu nedenle, küresel-nükleer stresin artmaya başladığı bir dünyada, Kitle İmha Silahları (KİS) bağlamında yeni hesapların yapıldığı bir atmosferde, güvenlik arayışları haliyle değişecek. İşte bu çok kutupluluk tanımlamaları ve sınırlamaları için hemen her ülke ve uluslararası kurum için önemli bir sorumluluk vardır.

Bunun dışında küresel ısınma gibi iklim değişikliklerinin ekonomi ve stratejiyle bile alakası olmaya başlamıştır. Ticaret yolları için yeni güzergahlar ve şartlar ortaya çıkmaktadır.

Bir defa Avrupa büyük bir yanılgı içindedir. Zihindeki Avrasya kıtasını klasik-politik Atlantik bakışıyla aslında kendisi bölmektedir. Vizyonunda bütünleşmiş bir Avrasya olmalıdır. Bu yeni bakış açısı Avrupa’yı ayağına vurulu prangadan kurtarır.

Coğrafi yakınlığıyla Amerika, Pasifik ve Arktik bölgelerinden bakışla, Asya ilişkilerini temellendirme sorumluluğunun kendine ait olduğunu düşünülebilir. Ama durum değişti. Artık coğrafyaların kolaylıkla aşılabildiği bir çağdayız. Bu çağda çok taraflı ve çok boyutlu hareketlilikler söz konusudur. Evvela tam tersi istikamette Avrupa ülkeleri, Çin ve Rusya bu hareketlilik alanında pay sahibidir. Bunun yanı sıra Avrasya ortasından kadim akan bir sosyo-ekonomik aks var. Bu durumda Modern İpek Yolu mantığı gayet geçerli olmaktadır. Pekin’den Londra’ya akan ve Anadolu’dan geçen yol gayet önemlidir. Sonuncusu, çift taraflı olarak, Güney Çin Denizi, Hint-Asya, Ortadoğu yolu ile Afrika ve Atlantik’e ulaşan aks halen en kullanışlı yoldur.

Türkiye dünyanın en zor ve bir o kadar da en şanslı coğrafyasında yer alır. Olaya nerden baktığınıza bağlıdır. Başta Avrasya ve Afrika dengelerinin merkezinde yer alır. Hemen her güç odağı, Amerika, Avrupa, Rusya, Çin, Türkiye’yi hesaba katmadan bir tasarrufta bulunamaz. Bu nedenle Türkiye’nin kendi taşıdığı bir sorumluluk vardır ki, bunu en iyi bilen ve yerine getirmek için mücadele veren yine kendisidir. Ancak olay burada kalmamalıdır. Bütün büyük güçler bu merkez/kilit coğrafyanın istikrarlı ve işler tarzda olmasını sürdürülebilir kılmalıdır. Türkiye özveride bulunan bir ülke konumundadır. Ancak Türkiye’nin sorumluluğu paylaşılmalıdır. Hatta güvenlik konularında da sorumluluk paylaşılmalıdır. Bu durumda NATO yeterli değildir. Sınırları ve tanımları için belli bir zamanın geçmesi gerekli olan ve bütün arayışların sürdüğü bu dönemde, her başat güç Türkiye’ye destek vermek zorundadır. Örneğin Çin Bir Kuşak Bir Yol İnisiyatifi gereği Türkiye’ye birlikte hareket etmeyi öncelikle kendisi önermelidir.

Savunma bağlamında bir özel husus daha, Türkiye Pasifik’teki alana bir biçimde eklemlenmelidir. Küresel boyutların bu denli geliştiği ortamda mesafeler uzak gelmemelidir. Tehditler ve bunları savuşturmak için işletilecek ortak çabalar için her türlü mekanizma kurulmalıdır. Örneğin Şangay İşbirliği Örgütü (SCO) kapsamında terör tatbikatları yapılmaktadır. Buna Türkiye de dahil edilebilir. Bu olmuyorsa başka mekanizmalar ortaya konmalıdır.

Türkiye ileri teknolojik dijital yatırımlar için hem milli hem de işbirliği ile bir arayışa girmelidir. Asya Altyapı Yatırım Bankası ile işbirliği imkanları geliştirmelidir. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ülkeleriyle ikili ilişkiler her alanda artış gösterecek şekilde yeniden ele alınmalıdır. Konu sadece adı Asya olan oluşumlarla bağlı kalmamalıdır, örneğin, Brezilya’dan Güney Afrika’ya buradan Rusya’ya, Çin’e ve Hindistan’a uzandığı için BRICS de önemsenmelidir. Bu nedenle yatırım çekmek zorundadır. Adı belli akıllı işlere soyunmalıdır.

Türkiye 2019-2020 Asya İşbirliği Diyaloğu dönem başkanlığını alıyor. Bu önemli bir fırsattır. Türkiye esasen Asya’nın ama bununla beraber küresel eklemlenme açısından hareketliliği geliştirmek, güvenliği garanti altına almak ve istikrarlı bir Asya için temel taşları yerine koymak için çaba göstermelidir.

Demek ki gelecek yıl Türkiye’ye çok büyük iş düşüyor. Aktif olmak ve yeni coğrafyalarda fırsatlar aramak iyidir! Bunun yanında Türkiye, bu süreçte köklü kültürel birikimini de hatırlayarak, her türlü yarayışlı sisteme ve yatırıma önayak olma yolunu tercih etmelidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

orta-asyada-dengeler-ve-kazakistan
ÖNCEKİ YAZI

Orta Asya’da Dengeler ve Kazakistan

suriye-meselesi-ve-milli-guc
DİĞER YAZI

Suriye Meselesi ve Milli Güç

Politika 'ın son yazıları

24 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
39 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
42 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
76 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
121 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme