Savaşta Asıl Cephe ve Stratejik Adımlar

29 Eylül 2022
Okuyucu

Ukrayna’daki savaşı daha az konuşur olduk. Savaş 24 Şubat’ta başladı, 8 aydır sürüyor. Savaşın bazı kritik ve unutulmayacak köşe taşları oldu, hatırlatacağım. Asıl savaşı pek konuşmuyoruz, şeklinde bir kritiğim olacak. Genel bakışla savaşların cepheleri vardır ve Ukrayna’daki savaş küçük cephesidir, durumu böyle görmeyenler yanıldılar, yanılmaya da devam ediyorlar. Asıl cephe daha geniştir. Eğer savaşın asıl cephesinin gölgesinde kalırsanız, bu büyük girdap sizi içine yuttuğunda, iş işten geçmiş olabilir. Dolayısıyla bu makalenin anlatmak istediği, yaşanan gerçek tabloya doğru zaviyeden bakabilmek, bunun için bir yaklaşım sunmaktan öte değildir.

Stratejik değerlendirmelere esas olabilecek türden ilk akla gelen hadiseler neler? Mart 25’te Rusya, bu bir özel operasyondur, dedi ve Kiev bölgesinden askerlerini çekti, hedef küçülttü, Donbas ve Kırım bana yeter, dedi. Aslında bu doğrusuydu, asıl savaş ABD/NATO ve Rusya arasında yapılmaktaydı. Ukrayna sadece bir ara cepheydi. Sıcak çatışmalar bu cephede cereyan ediyordu, oysa özellikle Doğu Avrupa bütünüyle savaşa hazır, yığınaklanmanın yağıldığı büyük cepheydi.

Savaş sadece ateşli silahların kullanılması ise evet; Ukrayna’da silah kullanan taraflar Rusya ve Ukrayna ordularıydı. Ama eğer savaş her tür mücadelenin yapıldığı, etkisinin çok derin ve geniş gerçekleştiği bir büyük kapışma ise işte bu Atlantik’ten Pasifik’e etkisini gösteren türdendi.

Bu tür değerlendirmeleri savaş başlamadan ve savaş başladığı andan itibaren bugüne dek aralıksız yaptım. Bakarsanız, Politik Merkez’de sayısız örnek yazı bulabilirsiniz, ifadelerimi televizyonda seyretmişliğiniz vardır.

İkinci akla gelen konu, Rus Donanmasının Amiral Gemisi Moskva Kruvazörü’nün ABD/NATO tarafından hedef gösterilmesi, 13 Nisan’da Ukrayna Neptün füzeleriyle Karadeniz’de batırılmasıydı. Rusya buna çok içerledi, ama belli etmemeye çalıştı. Her ne kadar ABD/NATO, Ukrayna’ya silah ve mali yardımında bulunuyorsa, istihbarat veriyorsa, politik desteğini eksik etmiyorsa ve bütün bunlardan dolayı Rusya, ABD/NATO’yu hedef gösteriyorsa da olup biteni kendi lehine değiştirilecek hamleyi bir türlü atamıyordu.

ABD/NATO’ya karşı, onların yaptıklarını duruduracak etkili hamleyi bir türlü yapamayan Rusya’nın acizlik yaşadığı durum daha önemlidir; ABD işte Putin’e bu acizliği yaşayacak türden hamlelerini ustalıkla yapmaktaydır.

Buna benzer, eşit etki seviyeli denebilecek türden, başka örnekler de akla getirilebilir. Örneğin Ağustos ayında Kırım’daki Novofedorivka askeri Üssün Ukrayna tarafından vuruldu. Bunu ne Rusya ne de başka bir uzman akla getirebilirdi. Askeri Üs’te (prensiplere ters bir durumda) açıkta bulunan savaş uçakları tam bir zaaf konusu idi, ama nasıl olsa Ukrayna vuramaz deniyordu. Fakat Ukrayna hassas işaretlenen bu güdümlemeyle ve istihbarat tarifiyle gerçekleştirdiği operasyonda Rusya’ya bir ders verdi. Hatta bu ders, Rus Karadeniz Donanma Üssü Sevastapol’daki savaş gemileri, limanlar ve lojistik tesisler için alarm zillerini hızlıca çaldırdı.

Üzerinde çokça konuşulan ve birbiriyle bağlı olarak işlenen bir diğer stratejik konu da nükleer silah kullanılması ile Zaporizhzhia nükleer güç santralinin yara alması riski oldu. Görüyoruz, ABD/NATO ve Rusya olarak her iki taraf sürekli birbirini nükleer silah konusunda ajite etmektedir. Taraflarca nükleer silah kullanılması veya nükleer savaşın başlamasına sebep olabilecek bir olayın riski sürekli gündemde tutulmaktadır. Bu husus halen daha geçerlidir.

Sondan bir önceki önemli gelişme, Rusya’nın Eylül’de (Donbas ve Kırım’da referandum yapılması ve) kısmi seferberlik ilan etmesidir. Bu konuyu etraflıca Putin’in Stratejik Tertiplenmesi Üzerine başlıklı yazımdan inceleyebilirsiniz. (Yapmak istenenler ölçüsünde yazıyorum, kısmi seferberliğin başarısı/başarısızlığı tartışılabilir, burada kavramsal gidelim.) Bakınız, burada kullandığım tabir de stratejik tertiplenmedir. Hemen herkes ilan edildiği üzere olayı kısmi seferberlik olarak isimlendirecektir. Kısmi seferberlik tanımı tamam, ama eğer konunun manasını özümseyerek işaret etmeye kalkarsanız, bu Rusya’nın stratejik bir adımıdır. Neyin adımı? Cephe genişletme isteğinin!

Gelelim en son konuya, 27 Eylül’de Baltık’ta Kuzey Akım 1 ve 2’nin bir stratejik sabotaj neticesinde devre dışı bırakılması ve Alman istihbaratının ifade ettiği gibi, bu Kuzey Akım Projesi’nin tarihe gömülmesi hadisesidir. Bu konuyu da ayrıntılı şekilde Kuzey Akım’a Sabotaj başlıklı yazımda değindim.

İfade ettiğim gibi, en başından itibaren Ukrayna’daki savaş sadece Ukrayna meselesi ile ilgili değil idi. ABD ve Rusya, Avrupa sahasında büyük bir gerginliği başlatmışlardı. Coğrafya olarak NATO bu işin tam da merkezindeydi. Stratejik sabotaj sözcüğünü bilerek kullanıyorum, eğer Rusya veya NATO/ABD bir karşılık verecek ise bunun yine stratejik dozlu bir karşılık olabileceğine dikkat çekiyorum. Olayın oluş şekli nasıldır, belli değil, ama kinetik bir patlama ile gerçekleşti denebilir. Halen karşılıklı, Rusya veya NATO/ABD çoklu bir karşı eylem yapabilir, nerede ve nasıl olabileceğini kestirmek zordu, küresel etkileri olabilir. Kış şartlarının güçlüklerine giriyorken ve ekonomideki olumsuz durum belliylen, Almanya ve dolayısıyla Avrupa Birliği, Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yapabilir. Hatta Avrupa’ya özgü bir Güvenlik Sistemi inşası için bugünden tezi yok raftaki bütün projeler tekrar masa üstüne konabilir.

Asıl savaşın cephesini düşünün, Baltık’tan başlıyor, Doğu Avrupa’dan geçiyor ve Karadeniz’e kadar uzanan bir hat oluşturuyor. Öyleyse Ukrayna’daki küçük (veya ara) cephe dışına çıkılarak gerçekleşen bu sabotaj ile savaş, olması gereken cephenin kuzey bölgesinde bir gedik açtmış bulunmaktadır. Bunu göremeyen veya görmek istemeyenler olabilir. Zira bunun sözünü etmek için biraz daha cesaret veya uzmanlık, hatta biraz daha öngörülü olmak gerekir.

Batılı politik-uzmanlar, ülkelerinin dünyayı yönlendirmesine ilişkin yaptıkları propagandanın bir parçası halinde küresel medyada faaliyet içindeler. Ruslar kendi dolaylı usulleriyle, örneğin siber ağlarla benzer işleri yapıyorlar. Bizim gibi ülkelerde ise durum nasıl? (Maalesef böylesi ifadeler kullanacağım, çok ikaz ettiğim halde kılı kıpırdamayan yetkililer oldu.) Bu bir savaş ve cephesi sanıldığından geniş, ayak sürüyenleri hemen içine çekebilen cinsten! Mevcut tarafların yaptıkları propagandanın parçası haline gelindiğinin bilincinde olmadan veya bilerek ve bunu kabul ederek, gecikmeli şekilde ve daha çok etliye sütlüye bulaşmadan bir üslup kullanarak, özveriden tam anlamıyla yoksun şekilde, medya tarafından olup biteni sanki bu savaşın gölgesinde duruyormuşçasına anlatmak, kamuoyuna bu tür açıklamalar yapmak büyük bir acizliktir. Halbuki Türkiye olayları ve süreçleri özveriyle baskılayabilecek potansiyeldedir, bunu yapmak milli menfaat gereğidir. Öyleyse bir inisiyatif eksikliği mi yaşanıyor?

Önerilerim.

Savaşın asıl cephesini görerek ilerleyelim. Stratejik sabotaj nedir, bilelim. Bu stratejik sabotaja karşı neler olabilir, başka nerelerde mukabele türü saldırılar yaşanabilir, bu konuları aramızda tartışalım. Risk noktalarını analiz edelim. Savaşın yayılması söz konusu olursa, hangi bölgelerde ikinci, üçüncü… ara cephelerin açılabileceğini şimdiden değerlendirelim. Nükleer meydan okumaları hassas bir şekilde gözleyelim. Bütün bunlar medyanın da sorumluluğu bakımından önemlidir; bilgisizlere meydan açmak, bütün bu olanları gemi azıya almakla eşdeğerdir, bu uyarımızı değerlendirsinler isterim.

Özetleyeyim.

Bu savaşta Rusya stratejik etki aldığı kayıplar yaşadı, prestij kaybettiği olaylar yaşadı. Eylül 2022’deki iki konuya bakın: Birincisi stratejik tertiplenme; ikincisi, stratejik sabotajdır. Bu iki konu da asıl cephenin zorlanması mahiyetindedir. Buna benzer her konu (nükleer risk dahil) stratejik olarak değerlendirilmelidir, operatif gelişmeler daha az üzerinde durulacak olanlardır.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Kuzey Akım’a Sabotaj

DİĞER YAZI

Gerasimov Doktrini Çöktü

Güvenlik 'ın son yazıları

58 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
89 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
191 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme