ABD ve Rusya Arasında Stratejik Diyalog

15 Ocak 2022
Okuyucu

10 Ocak 2022’de Ukrayna kriziyle ilgili ABD ve Rusya görüşmeleri yapıldı. Sonuç: Sorun devam ediyor, nabız yoklandı, kırmızı çizgiler netleştirildi, esnemek için bazı yerler bulunabilir mi, arandı. Aslında konu şu kadarla açıklanabilir, Ukrayna kendi rızasıyla NATO’ya girmek istiyor, Rusya bunu kabul etmiyor, üstelik bir Ukrayna’yı koparma operasyonu nedeniyle NATO’yu suçluyor. Ama sonuçta “Avrupa’nın istikrarı” argümanı öne çıkıyor.

Toplantının ardından Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergei Ryabkov, Ukrayna asla NATO üyesi olmamalıdır, bu şart bir husustur, dedi. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman ise, hiç kimsenin NATO ittifakının merkezinde yer alan açık kapı politikasını sertçe eleştirmesine izin vermeyeceğiz, şeklinde karşılık verdi. NATO’nun kuruluş belgesinde, Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğine katkıda bulunacak konumda yeni üyeler davet etme seçeneği açıktır. NATO için, Rusya’nın bu yaklaşımı maddeten yanlıştır. Bu durumda görüşmelerin sonucu bellidir: Avrupa’da istikrar.

Peki neden Rusya, Ukrayna’nın bağımsızca karar verme biçimine engel oluyor ve bunu kendine tehdit olarak algılıyor? Bugünkü Rusya’nın Ukrayna hakkındaki “kırmızı çizgi” politikası 1997’de ortaya attı, ilk olarak Yevgeny Primokov ifade etti. Üstelik NATO’nun “açık kapı politikası” Rusya’nın kendisi için de geçerliyken, 2000’lerde hem Ukrayna hem de Gürcistan NATO üyeliğini istedi. Malum gelişmeler yaşandı ve Rusya, Gürcistan toprağı Abazya ile Güney Osetya bölgelerine asker ile politik temsilcilerini yerleştirdi. 2008’de NATO’nun Bükreş zirvesinde George W. Bush, Ukrayna ve Gürcistan’a katılım için Üyelik Eylem Planları’nı (MAP) ileri sürdü. Almanya ve Fransa, Ukrayna ve Gürcistan’ın buna hazır olmadığını ileri sürdüler. Ancak tüm müttefik ülkeler yaşananları kabul etmemekle ilgilendi, amaç Rusya’nın fiili baskısına boyun eğilmemesi gerektiğiydi. Yine aynısı oldu, bu kez 2014’te Rusya, Ukrayna toprağı Kırım’a ve Donbass’a etki etti. Aslına bakılırsa, Bush’un MAP’leri Gürcistan ve Ukrayna halkına zamansız bir sorun yükledi, ittifak içinde bile ABD’ye karşı Almanya ve Fransa haklı çıktı. 

Gelindi 2022’ye… Bu kez Rusya ve ABD özel temsilcileri karşı karşıyalar, diğer NATO üyeleri geri planda bu görüşmelerin sonucunu bekler pozisyondalar. Önce Brüksel’de NATO toplantısı başlatılıyor. Avrupalılar yeni bir kriz istemiyorlar, zaman her şeyin ilacı diyorlar. Ne de olsa ABD ile Avrupa coğrafi bakımdan Rusya’ya aynı yakınlıkta değil. Üstelik Putin’in doğalgaz boru hatlarıyla ve fiyatlarıyla yaptığı manevralardan doğrudan etkilenen taraf Avrupa oluyor. Bir önemli konu da Rusya’nın Avrupa’ya yerleştirdiği nükleer başlıklar oluyor. ABD de karşılığını veriyor haliyle. Ancak Avrupa nükleer tehdit konusunu tekrar gündeminde görmek istemiyor.

Rusya’daki Sovyet döneminin özlemini çeken politikacılar Bulgaristan ve Romanya gibi Ukrayna ve Gürcistan’ın elden gitmesini istemediklerinden Putin’e sürekli baskı yapıyorlar. Putin ise geniş coğrafyasını ve sert güç yöntemini ileri sürmeye devam ediyor, her ne kadar ABD’ye diplomatik açıdan kapı araladıysa da. Hatırlanacaktır, Putin ve Biden 2021’de Cenevre’de dört saati aşkın süre konuşmuşlar, her ne kadar sonuç alınmayacağını her ikisi de bilse de bir diplomasi sürecinin başlatılması kararına varmışlardı.

Ukrayna savaş istemiyor, ama topraklarının Rusya’dan geri alınmasının tek yolunun ise NATO gücüyle olacağına inanıyor. Rusya, Ukrayna’yı kaybetmek istemiyor, Kırım’ı Rus toprağı olarak görüyor. NATO üyelerinin ekseriyeti, Ukrayna’nın bünyeye alınması sürecini zamana yayarken, bu zaman diliminde ABD ve Rusya’nın yatışmasından yana görünüyor. NATO haliyle barış, demokrasi, özgür irade, egemenlik gibi ifadeleri öne sürüyor. Avrupa, dünyanın tam da bu sorunlu zaman periyodunda, Ukrayna meselesi nedeniyle kendi rahatını kaçırmaktan yana görünmüyor. Attığım taş, ürküttüğüm kurbağa meselesi… Avrupa yeniden tarihi bir istikrarsızlık dönemi yaşamasın diyorlar. Putin bunu iyi görüyor.

Geçen pazartesi Cenevre’de “Stratejik Diyalog” adıyla görüşme yapan özel temsilciler Ryabkov ile Sherman sonuçta 8 saat ama daha çok nükleer silah konularını ele alıyorlar. Bu durumda özel temsilciler görüştü ama Avrupalıların dileği yerine geldi gibi bir sonuç çıkıyor. Çoğu uzman heyecanlanmıştı, NATO üyeleri karar verir ve Ukrayna kabul edilir diyordu. Ancak satranç tahtasında oyun ileri sürülen taşlarla oynanıyor.

Son tahlilde Rusya, ABD ve NATO’yu yokladı, retoriğe rağmen bir çekimserliğin olduğunu hissetti. Ayrıca gücünü jeopolitik etki alanında çeşitlendirdi ve maksimize etti. Bu strateji ile şimdi bir adım daha atıyor! Ülkesinin doğusundan batıya doğru yeni birlikleri kaydırıyor. Dişileri Bakanı Sergey Lavrov neredeyse meydan okurcasına sert dille beyanat vermeye devam ediyor.

Fakat Lavrov’un konuşmaları içinde geçen açıklama için teknik yönden bir husus dikkatimi çekti. Ukrayna’ya Transatlantik’in Rusya’yı tehdit eder cinsten bir saldırı silahı konuşlandırdığı bahsinden bahsediyor. Bu saldırı/savunma silahı konusu sadece politik-diplomatik bir argümandır. Savaşta silah silahtır. Oysa önemli olan barıştır. Eğer Lavrov, Kırım’ın ilhakını bu tezle açıklıyorsa kendine yakışır ustalıktan öte görünüyor. Böyle düşünmemek gerekir, aslında sözleriyle yine saldırıyor, NATO’ya, sen yaptın, sıra bende, demek istiyor. Lavrov’un konuşmaları sanki NATO’ya ültimatom şeklinde: “Taleplerimiz bir menü değil, pakettir. NATO’nun doğuya genişlememe garantisinin her şeyin başında geldiğini anlamaları gerekiyor,“ diyor. Rusya’nın NATO’dan yazılı bir güvenlik garantisi istediğini burada yineleyelim. ABD ve NATO ise bu talebin geçiştirilmesi gereken bir formalite olduğunu düşünmeye devam ediyor.

Ve bir iddia, CNBC ve CNN bugün Beyaz Saray istihbarat değerlendirmesi konusunu ileri sürdü. Diyorlar ki, Rusya Ukrayna’ya çok yakın zamanda müdahale edecek. O zaman hazırlanalım!

Gelelim bu konjonktürde NATO üyesi Türkiye’nin yerine. Rusya ile ABD veya NATO görüşmelerinin merkezinde Türkiye değil Avrupa var, Almanya’nın ve Fransa’nın çıkarları baştadır. Yanlış eksendeki Türkiye söylemi yararsızdır, bu yorucudur. Eğer Türkiye, AB üyesi olsaydı ABD, NATO ve Rusya için temel faktör olurdu.Unutmayalım Soğuk Savaş zamanında Avrupa ve ABD ve elbette NATO tarafından Türkiye’ye, “kenar kuşak ülkesi” denmekteydi. bugün Türkiye’yi önemsetmek istiyor gibi yaklaşımlarla popülizm yapan uzmanları rasyonaliteye davet ediyorum. Şu bilinsin: Türkiye satrançta ileri sürülecek at değildir, ne yapacağını iyi bilir.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

22 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
35 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
46 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
48 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
80 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme