ABD’nin İki Ayaklı Küresel Stratejisi

1 Mart 2021
Okuyucu

ABD’nin uyguladığı küresel strateji nasıl tarif edilebilir? 2021 yılı başında yönetimi devralan Joe Biden ile ABD politikalarında bazı farklı adımların atıldığını gördük. Biden’ın ekibinin akıllı güç (smart power) tekniğini, yani hem sert hem de yumuşak gücü kullanacağını, daha önceden ifade etmiştim. Şimdi bütünüyle ABD’nin akıllı güç kullanımına dayalı stratejisine, “iki ayaklı küresel strateji” diyorum. 

Şöyle:

  1. ABD, Rusya’yı Avrupa jeopolitik alanına çekiyor. Bu amaçla Baltık, Doğu Avrupa ve Balkanlar düzleminde tertiplenme içerisine girdi ve burada caydırıcı güç gösterileri yapmaya başladı. ABD bu adımı atıyor ki Ukrayna’dan Belarus’a ve oradan Kaliningrad’a kadar Rusya ilgisini bu noktaya toplasın, Pasifik’ten uzak tutsun. Ayrıca ABD liberal-demokrasi yumuşak güç konusu olarak muhalif Aleksey Navalny’yi öne sürdü ve Batı dünyası ile ilişkilerinin önüne bir set çekti. ABD bu hamleyi Pasifik eksenin üzerinde Rusya’nın oyun planını sekteye uğratmak için yaptı.
  2. ABD, Atlantik’te NATO ve (İngiltere dahil) Avrupalı müttefiklerini, Pasifik’te Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda başta bazı ülkeleri kendi kanatları altına aldı hem Rusya’ya hem de Çin’e karşı atacağı adımlar için küresel güç bloğunun çerçevesini ilan etti. NATO misyonu 2019 sonlarında mevcuda ilave olarak, Arktik bölge, siber ve uzay, Çin ile açıklanmıştı. Bu yaklaşım aslında, bir önceki maddede Rusya’yı Avrupa’ya çekerken, Çin’i de çevrelemek ve önünü kesmek amacıyla ortaya konmuş oluyordu.

Bu iki ayaklı temel stratejinin gelişimine dair pek çok örneğini yakın gelecekte göreceğiz, bazı hususlarda işaretleri verildi bile. ABD’nin Çin’e karşı Biden yönetimi işbaşına gelir gelmez Hong Kong, Tayvan, Uygur sorunlarını, yumuşak güç bağlamında demokrasi, özgürlük ve insan hakları meselelerini konu etmesi boşuna değildir. Güney Çin Denizi ve burada askeri hareketlenmeler bağlamında gelişmeler sürmektedir. ABD’nin Çin’i çevreleme ve önünü kesme yönteminde bu iki ayaklı strateji var.

Biden yönetimi Çin hükümetini Uygur azınlığa karşı soykırım yapmakla suçladı. Eğer öyleyse, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i soykırımla suçluyorlar, çünkü Sincan eyaletinde olup bitenlerin onun onayı olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir. Yine de Biden kısa süre önce Xi ile konuştu ve onunla düzenli olarak Kuzey Kore, ticaret, iklim değişikliği ve daha pek çok şeyi tartışmak için görüşeceğinden emin görünüyor.

ABD Başkanı Biden’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Devlet Başkanı Xi ile bazı konularda diyalog yürütmesi ve hatta imkân olursa anlaşmalara varması boşa değildir. Zaten akıllı güç uygulaması husus bu girişimleri de kapsamaktadır. Ancak tahmin edilebileceği gibi Amerika’nın, Rusya’nın ve Çin’in iç işlerindeki tutumlarını etkileyerek değiştirebilme kapasitesi çok sınırlıdır. Yapılmak istenen Batı Kapitalizminin kaymağını tadan bu iki süper gücün üzerinde her an bir baskı uygulandığının ve bunun yumuşak güç baskısı olduğunun gösterilmesidir. ABD bu iki rakip ülkeyi aynı anda sürekli eleştirecek ve diplomatik gündemlerle suçlayacaktır.

Esasında diyaloğun sürmesi ABD’nin stratejik ve ekonomik çıkarları gereği ortaya konmaktadır. Ancak her defasında ABD bu rakiplerine “sen busun, ama ben seninle diyalog çabası içindeyim” diyecektir. Amaç bu ülkelerin etrafındaki ülkeleri ve toplumları da etkilemektir. Bu da Gri Bölge Planı çerçevesinde sürdürülen bir uygulamadır.

Biden yönetimi asıl rakipleri Rusya ve Çin’e bu çerçevedeki stratejiyi uygularken diğer ülkeler de kendilerine göre nasibini alacak görülüyor. Ama Biden’ın diğer ülkelere yaklaşımı bu temel stratejiden taviz vermeden ilerlemek şeklinde olacağından, karşı pozisyon alacak tarafların bunları en baştan bilmeleri gerekmektedir.

Kim başarılı olur? Bu iki ayaklı küresel strateji ile karşısına aldığı Rusya ve Çin ile onların etrafında birleşen ülkeler bloğu mu, yoksa ABD mi?

Çin ekonomisinin 2035 yılında ABD’yi geçeceği tahminine göre pek çok uzman çalışmalarını sürdürürken, başat güçler dünyada neleri kendi inisiyatifleriyle değiştirmede ön alacaklar, hep birlikte göreceğiz. Teknolojide, sosyo-ekonomide, finansta, yaşama dönük kültürde ve alışkanlıklarda, üretim ve tüketim zincirlerinde kim daha öne geçip diğerlerini geride bırakıyorsa o başarmış olacaktır. Dolayısıyla bu bir tür hegemonik savaşın dahilinde gerçekleşen rekabete dayalı bir konudur. Bazı yorumcular giderek ABD hegemonyasında gerileme (diyelim bugünün şartlarında hegemonya oranı yüzde 60 ise bunun yüzde 40’lara çekilmesi gibi bir gerilemeden söz edilmektedir,) buna karşılık Çin’in gelişme göstereceği yönünde değerlendirmeler yapmaktadırlar.

Öyleyse aradaki pek çok ülke ve toplum eğer süreçleri iyi yönetemezse ya aşırı yıpranacaklar ya da fırsatlar yaratarak kendileri de gelişeceklerdir.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

80 views

Yerelde Yapısalcılık

Bir olaya bakış yöntemimde felsefe ve tarih olmaz ise ben bunu oldukça eksik görürüm. Hemen herkesin siyaset, seçim, belediye, vs. konuştuğu noktada ben, bu işte temel felsefe ve asıl stratejik açıklama nerede diye arıyorum. Dolayısıyla felsefi yaklaşım ve stratejik bakış tarzı siyaset üstüdür. Benim açıklamalarım bu noktada değerlidir; mevcut yapılanlar gibi değil, başka türlü tartışmaları kapsamaktadır. Açıkça yazayım: Kim kazanacak, iktidar veya muhalefet ne yapacak, türü ifadelerle değil; imar neye göre olmalı, altyapı ve üstyapı nasıl planlanmalı, ülke ekonomisine uyumluluk ne şekilde sağlanmalı, kanunlar ne içerikte olmalı, gibi piramidin üstündeki meseleler önemlidir.
126 views

Emperyalizm

Bugünün anlayışı, küresel imkanlar içinde sahip olunan alanları artırmak ve güçlenmek, değer üretimi rekabetinde gerilerde kalmamak fikri üzerinedir. Ruslar gibi sürekli “kahrolsun emperyalizm” diyeceğinize, “ben hangi değeri üretebiliyorum, hangi büyük pazarda kaça satıyorum,” diye bakın isterim. Bugün ülkeler bazında ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, birlik bazında Avrupa Birliği, küresel şirketler bazında sürekli sayısı artan ve yenilik üretenler, esasen bunlar değerleri zorluyorlar ve muhatap alınıyorlar. Daha fazla muhatap alınabilmek için yapılması gerekenler belli! Olan şu: Muhatap alınanların ve değer üreticilerinin daha fazla yayılması fikri!..
137 views

Doku Bozumu

Bu makale Ortadoğu'da kangren olan meseleleri stratejik düzlemde incelemektedir. Mevcut dokuyu bozan yapay düşünceler ile gerçekte olanlar arasındaki farkı bütün çıplaklığıyla dile getirmektedir. Halen bölgede savaş, çatışma, suç, terör, işgal, soykırım, gibi pek çok olumsuzluk yaşanmaktadır. Uluslararası sistem bu olup bitene çare bulamamaktadır. Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya, gibi ülkelerin halkları harap ve bitap düşmüş durumdadırlar.
193 views

Devlet-dışı Aktörler

Burada gayet karmaşık, iç içe geçen ve masum insanların istismarına dönük olayları ihtiva eden, bütün gayrimeşru faaliyetleri, politikaları, planları ve operasyonları, terörizmden tutunuz, vekalet savaşlarına, buradan iç savaşlara, gri bölge operasyonlarına, meşru görünse de esasen çıkara hizmet edenlere, meşru siyaset yapmak ve bunu geliştirmek varken, siyaset alanını anti-demokratik yöntemlerle daraltanlara kadar, birçok durumu kısaca da olsa açıklama imkânımız oldu. Meşruluk ile gayrimeşruluk arasındaki perdeyi görmek veya belirlemek çok çok önemlidir. Ben de sizler de hep birlikte bu dünyada birer aktörüz, tıpkı devletler, hükümetler, liderler, şirketler, gibi. Politika, insana has bir yetenek, işlev ve özelliktir. Meşruiyet dahilinde kalabilmek çok önemlidir. İnsanlar, istikrar, barış ve esenlik içinde yaşamayı, gelişmeyi, evlatlarını refah ve güven içinde yetiştirmeyi istemektedir.
127 views

ABD ile Yeni Bir Sayfa mı?

Geleceğe bakıyoruz, öyle değil mi? Mesela NATO’nun genişlemesi yönüyle İsveç’e onay verildi, bunun karşısında F-16 modernizasyonu gerçekleşecek. Hatta şimdiden aradaki başka tıkanıklıkların giderilmesi açısından olumlu açıklamalar yapılıyor, kamuoylarına bilgiler veriliyor, bunların bir anlamı olmalı.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme