tarih-sahnesi-onundeki-hdp-ve-derin-grilik
Tarih Sahnesi Önündeki HDP ve Derin Grilik

Tarih Sahnesi Önündeki HDP ve Derin Grilik

5 Kasım 2016
Okuyucu

Malum madalyon iki yüzlüdür. Güneydoğu meselesine bakıyorum, bu işin bir yüzünde maalesef iyi denebilecek şeyler göremiyorum. Diğer yüzünü tarif ederken tereddütlüyüm, İngilizlerle Musul meselesini tartıştığımız dönemde yaşadığımız Şeyh Sait İsyanı’ndan bu yana, hatta daha sonra yetmişli yıllardan itibaren gördük ki; çok cana mal olmuş ve toplumda bir tür travma yaratmış bu mevzuda, “Her şey bütün çıplaklığıyla görülüyor, biliniyor, güzeldi…” denecek türden değil bu iş. İyi niyet olsa da bundan dolayı tereddütlüyüm, her şey iç içe girmiş…

Tarih konusu milletler için büyük bir ders değil miydi? Biz bir yüzüyle bu karanlık noktaları içinde barındıran bir süreçten geldik buralara, diğer yüzünde zaman zaman umut kapısı aralanan süreçlerle bezenmiş grilikler var. Ama bunlar aslında derin griliklerdir! Karanlıkta çukura düşmek ve sendeleyip yıkılmak söz konusudur. Ama tekrar ayağa kalkmak Çanakkale Savaşı’nı yaşamış milletimizin hüneridir, ayağa kalmakla ilgili bir tereddüdümüz olmayacaktır. Mesele griliklerdeki tavrımızdadır. Dış kaynaklı baskılar, cesaretlendirmeler ve diğer handikaplar… Asıl maharet bunlara göre tavır alabilmektir.

Yine Musul meselesi gündemde, işe bakın! Biz PYD/YPG, PKK, KCK, DAEŞ (IŞİD) derken bir de HDP’yi konuşur olduk, değil mi? Ülkede bazı kesimlere göre HDP bir Türkiye Partisi değil miydi? Çağımıza uygun bir rolle, kendi karakterine uygun açıklanabilecek değerleriyle, “Demokrasi, özgürlük, hukuk,” diyerek yürüyoruz bu grilikte.

Irak fiilen üçe bölündü. Mahabat deneyiminden bu yana bekletilen Barzani bağımsızlık ilanı için Musul düğümünün çözülmesini bekliyor. Suriye de üçe bölünecek, belki dörde. Türkiye buna dayalı olarak zorlanıyor; dört bir yandan, hatta yanı yönü başka bir konu, hem içeriden hem de dışarıdan, tıpkı tarihteki gibi.

Demokrasiyi savunanlar kimler? HDP mi? Peki, Cumhuriyeti, Soğuk Savaşı, Petrol Savaşları’nı, Körfez Savaşları’nı yaşayan, mülteci akınlarını gören bu bölgenin tereddüdü ne? Hadi diyelim PKK’yı kendi gerillası görüyorlar; DAEŞ’i de onaylıyorlar mı? Bugün Musul’da ve Kerkük’te kimler var, kim kime karşı mevzi almış, kimin silahı kime doğrultulmuş? Demokrasi hayranı insanlar mı? Suriye’de ölenler, evlerinden edilenler, Akdeniz’de boğulanlar kimler? Nasıl bir oyun bu? İnsan üzerinden, insana rağmen; yazık!.. İster Irak’ta, ister Suriye’de, isterse Türkiye’de olsun, olan masumlara oluyor, sade vatandaş kullanılıyor…

HDP dünkü parti değildir, geçmişten gelen bir isyanın bugüne evrim göstermiş halidir. Kuruluşundan bu yana değişen bir şey oldu mu? İsimler değişti ama zihniyet değişti mi? Yakın döneme bakın… Türkiye Cumhuriyeti” demedi, “TC” dedi. “PKK bir terör örgütüdür,” demedi, “Gerilla,” dedi. Düşmana karşı sınırı beklerken terörle öldürülene “Sizin şehidiniz,” pusu kurarken, tetiği sıkarken ölene de “Bizim şehidimiz,” dedi. “Bölünmek mi istiyorsunuz?” diye sorulduğunda hep geçiştirdi, isteklerini “Eşitlik ve özgürlük!” laflarıyla öne çıkardı…

Daha pek çok örnek var hatırlanacak. Yine de kendilerine şans verildi. “Hakça, adaletle, başkalarının maşası olmadan, masum vatandaşı ileri sürmeden…” dendi. Ama karşılığı Sur’a hendek kazmak için iş makinesi vermek, makam aracında terörist taşımak oldu. Bu siyasiler, “Ben senin mahkemeni tanımam arkadaş, benim kendi hukukum var,” dedi. Hukuka alternatif hukukları, güvenliğe alternatif güvenlik anlayışları, vergiye alternatif vergi gaspları vardı, daha pek çok fiili durum yaratmışlardı, bir çeşit müsamaha gördüler, iyi niyet dendi, anlamadılar. Bu (sözde) siyasetçiler de “paralel” bir yaşam biçimini tercih ettiler, üstelik bizlere demokrasi dersi verircesine. Elbette Batı dünyası yine destek veriyor. Haydi Batı bunu hep yapıyor ama bizdekiler ne diyor? Üzücü olan şu; içeride konuyu ya anlamayanlar var ya da bilerek bu yolu seçiyorlar, siyasi manevra gereği… Bu kesime Batı’nın söylemine göre tavır alanlar mı desek acaba? Asıl plan ne ki?

Hatırlanan döneme bakalım, dünyanın bize göre Batı dünyasından her türlü destek geldi bu kardeşlerimize. Akıl veren, ödüllendiren, medyada yer almalarını sağlayan oldu. Teşkilatlanmalarına destek veren, kendi ülkelerinde bursla eğitim veren, ev açan, kitap yazımı için destek veren, var olmayan birtakım kültürel ögeleri imal edip “Bu sizin,” diyerek yön veren oldu. Çeşitli toplantılara çağırıp orada davalarını açıklama imkanı veren, teröristlerini saklayan, PKK’yı besleyen ve Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesinde araç olarak kullanan oldu. Başkentlerinde PKK’lı teröristler ellerini kollarını sallayarak dolaştılar, çadır kurup bildiri dağıttılar, göz göre göre çok şey oldu. AB, NATO, BM, AGİT, Stratejik Ortaklık vs. varken!

Şimdi olan ne? “Bürüksel şunu dedi, Washington bunu dedi…” Elbette siyasetçiyi korurlar. Biz de meşru siyaseti o kadar destekledik ki!.. Emin olun, “Biz bu uğurda ölürüz,” diyen (sözde) siyasetçileri haklı gerekçelerle olsa bile biz hapse attıkça Batı daha çok avucunu ovuşturacaktır. Batı da içeri girenler de bu durumu iyi biliyorlar. Aylardır her adım hesaplanmadı mı zannediliyor? HDP’li yöneticiler hapse atılacaklarını bilmiyorlar mıydı? Biz de biliyoruz ama onlar için bu oyunun adı “kazanım stratejisi”dir.

Kürtçülük, Büyük Kürdistan İdeali sadece Türkiye projesi değildi, belirgin biçimde I. Dünya Savaşı ile gün yüzüne çıkan ve şekillendirilen Sykes Picot’tan bu yana Ortadoğu’nun ve kısmen Kafkaslar’a uzanan Batı’nın bir siyasi projeydi. Mahabat ile denendi de… Biliniyordu ama göz göre göre bu işlerin olabileceğine bir türlü inanmak istemeyen insanlar vardı ülkemizde. Kurtuluş Savaşı sadece bir dönüm noktası değildi, aynı zamanda bir “Milli Birlik ve Beraberlik Ruhu” idi. Sonrası da çok hassas süreçlerle geçti, öyle güle oynaya olmadı bu işler. O zaman her yer güllük gülistanlıktı da bugün mü işler çok kötü. “Benim dönemim daha kötü,” demek tarihi okuyamamakla özdeştir. Her dönemin sıkıntısı kendi zamanının icaplarıyla doldurulmuştur. Kendini aldatmak isteyenler için hikaye çok bu dünyada, hikayeci de çok!.. Kolay diyen yok elbette, yersizce mukayese yapıp kendi değerlerimizi tartışılır kılanlaradır bu sözlerim. Tüm zor şartlar durumu okuyabilene her dönem aynı yüzünü gösterir, ancak dikkatli bakılırsa görülebilir, tarih ise bunun hazırdaki dersidir!

PKK, HDP ve aslında onlara göre söylersek Kürtçülük meselesi neler kazandı dersiniz? Verilenler geri alınsa da bölücüler için kazanılmış olanlar kabul ettikleri davanın hedefinde ilerletilmiş pazarlık eşiği şeklinde kabul ediliyor. Kanlı ele bulaşmış başka kirli eller asla sıkılmamalıdır, hatta savunulmamalıdır da. Ne geldiyse başımıza “mazlum” edebiyatı yapanlara yersizce verilenlerden geldi! Terör olgusunun mazlum olmakla ilgisi ne?

“İleri Demokrasi” şiarıyla yazılarını paylaşan Politik Merkez evvela; insana rağmen politikanın ilkeleri dememekte, “Politikanın ilkeleri ancak insan içindir, hukuk da öyle,” demektedir. Terörü araç edinen zihniyetler karşıdır; çünkü terör insanlık suçudur, buna dayandırılan demokrasi, politika ve hukuk anlayışları sahteciliktir, aldatmacadır. Doğrusu ben parçalanıp bölünmenin politikasını yapanların dürüstçe çıkıp aslen neyi savunduklarını kamu huzurunda açıklamalarını beklerim; bu onların da tabii haklarıdır. Akdeniz’in soğuk sularına atılır gibi memleketimin insanının karmaşık işlere heba edilmesini asla istemem. Önce dürüstlük gerektir bizlere! Nasıl Şeyh Sait meselesi masum insanların aklını ve din ile emperyalist emelleri karmakarışık ettiyse, bugün de aklı karışıklara hep birlikte hatırlatmamız gerekiyor, dürüstçe söyleyin; devlete rağmen mi, devletle birlikte mi; bu bayrak mı, başka bir bayrak mı? Sorunun muhatabı içimizdekiler, kardeş bildiklerimiz ama emperyalist emel besleyenler için durum başkadır. Nedir bu emperyalizm lafı? Bugün küresel güç veya üst akıl gibi açıklamaların sahipleri kastedilmektedir; uzayda değilsek, ayağımız yere basıyorsa durum budur. İşte dün olduğu gibi bugün de bize bu ikilemleri yaşatmak istiyor emperyalizmin değişmeyen usta elleri. “O bayrak, bu bayrak” seçiminde zorluyorlar milletimizi. Ben dahil tereddüt içinde kalıyorum, kızıyor, “Düşün yakamızdan artık!” diyesim geliyor. Ama dönüp aklı selimle, “Düşme oyunlarına,” diyorum usulca. Ne yapılacaksa usulünce olmalı. Olduğu kadar; neticede seçim bu! Hani denir ya, bir baba kızının davulcuya kaçmasını engelleyemiyorsa…

Şurası belli; bu iş eski meseledir, kökleri I. Dünya Savaşı zamanına gider, Kurtuluş Savaşı sonrası da gördük o grilikleri, Şeyh Sait’in o zamanki yüzü de “15 Temmuz” tarihli yüzü de bilinmez değil bizler için. Belki aklı karışıklar bunu yeni görüyordur… Olsun, kabul etmek durumundayız, bu vatan, millet ve bayrak sevdalılarının değişmez tavrıdır, hele bu coğrafyada. Olan benim milletime, kardeşlerime olacaksa eğer aklı selim şart, “Dur!” denecekse usulünce denmeli, ama önce tarih doğru okunmalı ve sen-ben denmemeli.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

jeopolitik-bolunme
ÖNCEKİ YAZI

Jeopolitik Bölünme

akli-selime-davet
DİĞER YAZI

Aklı Selime Davet

Politika 'ın son yazıları

31 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
42 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
44 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
79 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
124 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme