Terör, Siyaset, Propaganda ve ABD

18 Mart 2021
Okuyucu

Türk yargı sistemi kritik bir karar verdi, HDP’nin kapatılması sürecini başlattı. Gecikmeden ABD’den bir tepki geldi. AB’den de beklenebilir. Türkiye’de siyaset yapanların bir kısmı bu gelişmeyi doğru buldu, bir kısmı da karşısında ifadeler ileri sürüyor. Peki, terör, siyaset, propaganda nedir, bunların arasındaki ilişkiye göre güncel meseleler nasıl okunmalıdır, ABD bu noktada nasıl bir yol izliyor, bakalım mı?

Batı sözlüklerinde terörün, ki bu sözcük Latince’den gelir, siyasetle ilgilidir, sivilleri hedef alır, yıldırıcı ve şiddet içeriklidir. Bakmayın; bazen adı partidir, bazen terör örgütü, bazen dini motiflidir, bazen etnik, hatta bazen suç örgütüdür, kendine çalışır… Yapılan işi çok basit açıklarsak eğer, bir ülke, sistem, rejim, iktidar, devlet varken, bu terör örgütü, parti bile olsa, yıkıcı, yıldırıcı, bölücü, ayrılıkçı faaliyetine başlar, sonuçta kendi istediği yapıyı kurmaya çalışır veya her şeyi ortada bırakıp gitmeden önce kendisini kullananlara mevcudu teslim eder, bu arada alacağını almış olur. Dünyada çok örneği var bunun.

Oxford sözlüğünde açıklama olarak, “genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmaktır,” der. Bir sistem olarak ülkeler veya devletler kendilerini korumak ve baki kalmak için tedbirler alırlar; bölünmemek, ayrılmamak, yıpranmamak, hatta içinde zararlı yapıların gelişmemesi amacıyla tanımlamalar yaparlar, bu tanımlamalar kanun olarak kabul edilir. Tıpkı (özellikle söylüyorum) Batı demokrasileri gibi, Türkiye de terörü kanunlarıyla tanımlamıştır. “Terör: Anayasada belirtilen nitelikleri ve siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmeye yönelik her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.”

Bakınız, ABD, Suriye’de kendi çıkarına stratejik bir hamle yapıyor ve PKK uzantısı PYD/YPG’yi “eğit-donat”yöntemiyle geliştiriyor, kullanıyor. Uluslararası hukuka uygunluk açısından, meşruiyet olarak, DAEŞ ile mücadele yapıldığını açıklanıyor. DAEŞ bir şekilde var mı, var; bu ayrı konu. Biz bunu anlıyoruz değil mi, dünya da biliyor aslında, küresel ve bölgesel çıkarlar gereği bir çabaymışçasına cereyan ediyor olaylar. Ama ABD bir terör örgütü ile birlikteyim demez, bu mümkün değildir. Bu durumda ne yapıyor dersiniz? PYD/YPG’den devşirme, önce SDG sonra ENSK ve PYNK isimlerini kullanıyor. Ben bunları çok yazdım fazla ileri gitmeyeceğim. Sonuçta bu harf dizilimlerin anlamı; parti, örgüt, konferans, konsey şeklinde biter. ABD neticede Kürdistan İşçi Partisi, PKK/YPG demez de örneğin Kürt Ulusal Birliği Partileri, PYNK der. 

Burada mesele nedir? ABD, demokrasi, insan hakları, özgürlük der, yerel ve bölgesel politikalarında çıkarı gereği belli yapılara destek verir, kendi düzeninin inşasına doğru çabalar. Uluslararası ilişkilerin gereği bu değil mi? Buna karşılık yerel ve bölgesel sistemler, ülkeler, devletler ne yaparlar? Kendi kanunları ve yapıları ile kendilerini korurlar. ABD, Türkiye’de PKK demez, HDP der; Suriye’de PKK/YPG demez, PYNK der.

PKK’nın nasıl KCK, nasıl HDP olduğuyla ilgili de çok yazdım, tekrarlamayayım. Mesele artık Türkiye için bir terörle mücadele konusu olmaktan çıkmıştır da dedim. Çünkü konu siyaset, ister iç siyaset, ister dış siyaset olarak bakılsın. Değil mi ki terörün tanımı siyasetle, çıkarla ilgili, o halde biz işin nihayetine bakalım. Eğer ülkesini korumak, kanunlarının gereğini yapmak isteyenler varsa, siyasetle, güvenlik yöntemleriyle ve hukuk zemininde kendilerini korumalıdırlar. Bunu anlamayacak ne var?

Amerika Birleşik Devletleri 6 Ocak Kongre binası baskınında dünyaya neyi seyrettirdi? Seçimlerden galip gelen Joe Biden’ın liderliğini yaptığı Demokratlar neyi anlattılar? “Demokrasimiz tehdit altında,” dediler mi? “Cumhuriyetçiler, muhafazakârlar, liderleri Donald Trump Kongre baskını sürecinde terör eylemi yaptı,” dediler mi? “ABD’nin iç işlerinde ve dışarıda, küresel çapta, demokrasi ve insan hakları için savaşacağız,” dediler mi? Bütün bunlar sizce nedir? Siyaset değil mi? Dış siyaset yönüyle daha dün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e Biden “katil” diye sert bir dille çıkışmadı mı? 

Terör ve siyaset terimlerine baktık. Bir de propaganda sözcüğü var akılda tutulması gereken. Siyaset propaganda ile yapılır. Resmi siyaset kurumları ve siyasetçiler propaganda yaparlar. Bu propagandaya bakarken, “ifade özgürlüğü önemlidir,” deriz. Teröristler ise silahlı ve diğer gayri resmi propaganda yöntemlerini uygularlar. Yöntem şiddet de olsa, ideolojik anlatım da olsa, parti veya örgüt yaklaşımı da olsa, yapılanın genel adı propagandadır. 

Eğer bir ülkede meşru parti kurulursa ve tamamen terör örgütünün sözcüsü gibi davranırsa, bu durumda ne yapılacak? Eğer ABD başta, Batı çıkarlarına hizmet eden yapılar, ülkeler, siyasetçiler, kurumlar her ne varsa, hepsi size döner ve “ifade özgürlüğü önemlidir, demokrasinin gereğini yapmalısın,” derlerse, ne yapmalısınız? Öyle değil mi? ABD, Suriye örneğinde PYNK ile ve Türkiye’de HDP ile amaçlarını gerçekleştirmek istiyorsa, durup bunları seyredecek misiniz? 

ABD diyor ki, “Batı tipi demokrasilerle ilerleyeceğiz, ittifak kuracağız, düşmanlarımızla, otoriter rejimlerle savaşacağız.” Peki doğu tipi demokrasiler mi var? ABD’ye göre ya ondan yana olacaksınız ya da karşısında!

Peki, bizler ABD sahnesinde olanları ve uluslararası ilişkiler yönüyle yaşananları kendi iç işlerimizle, idrakimizle, güvenlik ve refah kavramlarıyla, bunlarla ilgili çıkarlarımıza olan siyasetle, ülke siyasetini bir bütün yapıp yorumlamaktan vaz mı geçelim? Burada anlaşılamayan nedir? Bizler kendi sistemimizi, yapımızı, birikimimizi, devletimizi, ülkemizi bir yana bırakıp da ABD’nin propagandasına bakıp yıkıcılara ve bölücülere imkân mı verelim? Demokrasi kimin demokrasisi, ABD’nin mi? Siyaset kimin siyaseti, ABD’nin mi? Böyle yapılırsa mı destekleneceğiz?

Yasalar eksikse yazılır. Yasaları uygulamamak olmaz. Ülkeyi zaafa düşürmek isteyen başkaca yapılar varsa (FETÖ bu işlevi yürütmekteydi,) bunlardan kurtulma yoluna gidilir. Ancak sonuçta irade gösterilir, bu ülkeyi kuran ve yaşatan milletin iradesine bakılmak suretiyle, devlet ve geleceği korunur. Hukuk sistemi bir yönden de değişen tehditlere göre düzenlemelerini yapar.

ABD Terörizm Ülkeler Raporu (2020) Türkiye bölümüne göre, “PKK terör örgütüdür,” deniyor. Ancak her nedense, FETÖ ve HDP siyasette muhalif kanat şeklinde açıklanıyor. Türkiye’de terörist olan bu unsurların ABD dokümanında yer almasının anlamı nedir? ABD dış politikasını ilgilendirdiği sürece bu değerlendirme sonuçta Türkiye’yi de ilgilendirir. Demek ki terör ve siyaset kavramları kullanılarak başka ülkelerin iş işlerine müdahil olunur. Ayrıca ABD dolaylı biçimde söylüyor (mealen), “FETÖ’yü iade etmem, HDP’yi kendi siyasi argümanlarımla korurum,” şeklinde. 

Nitekim HDP konusundaki ilk tepkisinde Dışişleri sözcüsü Ned Price, insan hakları vurgusu yaptı ve Ankara’daki Büyükelçiliği bunu tercümeyle yayımladı. İfade şöyle: ” Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip etmekteyiz ve HDP’nin kapatılmasına yönelik çabalardan endişe duymaktayız. Türkiye’yi anayasasındaki güvenceler ve uluslararası yükümlülükleri uyarınca ifade özgürlüğüne saygı göstermeye çağırıyoruz.” 

Kapatma iddianamesinde yazılı olduğu nedenle buraya yazabiliyorum: HDP desteğiyle gelişen 6-8 Ekim kalkışması meselesi yıkıcı, bölücü bir vakıa değil mi? Hukuk yolu bu açıdan kapalı mı? Bir ülke kendisini korumakla ilgili süreçleri işletmekte hakkını kullanamayacak mı? Milletin iradesi anayasal sistemle hukuk dışında nasıl korunur? ABD, Türkiye’ye bu ve benzeri açılardan neden destek olmuyor, belli değil mi?

ABD bu noktada, “siyaset, demokrasi, özgürlük, adalet,” der de başka ülkeler bunları istemez mi? Bunu daha önce ifade etmiştim, tekrar hatırlatayım, ABD “11 Eylül” sonrası dış politikasında terör kavramını kullanmaya başladı. ABD çıkar alanlarındaki ülkelerin ve toplumların terörden mustarip hale gelmelerinin teminine dönük gelişmeleri kullandı, bunu hep birlikte gördük, yaşadık. Gayrinizami Harp, Vekalet Savaşı, Melez (Hibrit) Savaş konularının açıklamaları ve güncellenmeleri bile bu şekilde yapılabilir.

Konu anlaşıldı sanırım. Son olarak ilave edeyim, ABD başka ülkelerin siyasetine, siyasetçilerine ve partilerine, hatta yasalarının yazılmasına, meclislerine ne denli girebiliyorsa (ki günümüz teknoloji ve anlayışlarıyla bu mümkündür,) o denli kendini rahat hisseder ve bu modern nüfuz geliştirme metodu ile açıklanana bir husustur. Peki ABD bunu uyguluyor mu? Evet. Şu açık; bazı ülkelerde bunu daha rahat yapabiliyor. Bunu bilerek siyaset yapılmalıdır!

TBMM, devlet, anayasa, irade ve dahası bu ülkedeki her varlık ve değer bu milletindir. Bizler tarihsel köklerle açık ispatı olan egemen bir milletiz. Bu kritik süreçleri el birliğiyle ve sükunetle çözüp ilerlememize devam etmeliyiz.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

19 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
32 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
44 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
47 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
79 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme