Yunanistan’ın Anlaşmazlık Stratejisi

11 Ekim 2021
Okuyucu

Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunları çözmek adına yapılan bütün girişimlere bakılırsa sonuç bir türlü alınamıyor. Görüşme üzerine görüşme… Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı uyguladığı strateji ne, buna bakalım.

O halde stratejik düşünelim, sorun yaşayan iki ülkeden biri, kendi aralarında anlaşmayı istememek yoluyla kazanç elde edebilir mi? Yunanistan’ın stratejisine bakılırsa sorunlu olduğu Türkiye ile karşılıklı oturup anlaşmaya varmadıkça, ancak bunun tersine ittifakını ABD, İsrail, Fransa, vs. ülkelerle yaparsa, sonuçta kazanan oluyor. Demek ki doğrudan sorunu çözmek değil, ittifakla güçlenmek, politik-diplomatik gücü artırmak ve zamana oynamak bir yöntem. 

Yunanistan ve hatta Kıbrıs Rum Kesimi bir Avrupa Birliği (AB) ülkesi oldu. Doğu Akdeniz’de eksikleri olsa da Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmalarını Türkiye’den fazla imzaladı. Böylelikle Avrupa’nın egemenlik alanı Levant bölgesine dek ilerlemiş oldu. Yani Akdeniz bir anlamda “Avrupa gölü” oldu. Kazan-kazan bu demek olsa gerek!

Deniz Yetki Alanları (DYA) deyince şunu da bilmemiz gerekir, burada ülkelerin doğal haklarından bahsediyoruz. Karşı tarafın hakkını gasp etmek manası yok burada. Ancak şu var, sorunlu denizlerde iki karşı ülke kendi anlaşmalarını yaparlar. Türkiye kültürü ve hukuk geleneği gereği hak neyse o olsun der, ancak Yunanistan kendi kültürü ve hukuk geleneği gereği DYA için bir anlaşma yapacaksa denizi maksimum ölçekte kullanmak ister, sorun da buradan ortaya çıkar. O halde yeni bir şey yok!

Yunanistan Lozan Andlaşması (1923) gereği olanları yapmıyor, BM Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi gereği 1982 yılı sonrası hukuku işaret edilen DYA için mi anlaşma yapacak! Kara Suları, Kıta Sahanlığı, FIR, SAR, vs. hatlarda anlaşma olmamış, MEB’de mi anlaşma yapacak? Yapmaz! İşte Meis Adası için ortaya koydukları hukuk-garabeti ortada. Hesap bunun üzerine olmalıdır ve uluslararası sistemden yardım veya anlayış beklenmemelidir.

Aslında bunu ABD Çin’e karşı yapıyor: İttifak stratejisi işletiyor. O yapar da Batı kültürünü okuyan diğer ülkeler yapmazlar mı? Joe Biden sürekli ortaklıklarını geliştirmekle ilgileniyor: G7, NATO, AB, Dörtlü, AUKUS, TPP…

Costis P. Papadiochos ekathimerine (11.10.2021) gazetesinde yazıyor, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni onaylanan Yunan-Fransa anlaşmasını Ege’de veya Doğu Akdeniz’de gerilimi tırmandırarak test etme olasılığı, Atina’yı endişelendiriyor.” 

Diplomasi şöyle gelişiyor: Yaptığı doğru veya yanlış bakmıyor, bakılmayacağını da biliyor, o diplomatik hamle peşinde, Yunan tarafı Türkiye’den yana endişe duyuyor, ortaklarına gidip bakın ben haklıyım diyor. Fransa, Yunanistan’a fırkateyn ve Rafale veriyor ve Ege’de güç dengesini savaşmadan bir seviyeye getirdiklerini düşünüyorlar. Hiç değilse bu bile bir zaman kazandırıyor. Politik-diplomatik ortaklar sahada güç dengesini artırıyor. 

Bu yetmedi mi, başka bir adım daha var. Yunanistan ve ABD, Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Anlaşması’nı (MDCA) beş yıl daha uzatıyor. Yunanlı taş attı da kolu mu yoruldu? Borç verilir, sonra defterden silinir… 

Üstelik Joe Biden Türkiye’deki yönetime karşı duruyor, Yunanistan aleyhte ne denli propaganda yaparsa masada o kadar ilerleme imkanı buluyor. Sahada savaş gemilerinin dolaşması ikinci derecede önemli görülüyor. Bu durumda politika-diplomasi-propaganda (pdp) alabildiğine geçerli oluyor.

Türkiye ve Yunanistan 63. istişare toplantısını yaptı. Sonuçta ifade ettiğim tez doğru demek ki… 63 değil, Türkiye ile 163 toplantı yapmak ve sonuçta anlaşamamak zaten Yunanistan’ın işine geliyor. 1923’ten bu yana statüsü belli Ege’de anlaşma hilafına adım atan Yunanistan, sonuç ne? Bırakalım Ege’yi, Doğu Akdeniz’de Türkiye-Yunanistan arasında bir asır daha anlaşmalı bir zemin olmasın, ama Yunanistan diğer bütün ülkelerle anlaşmalı olsun, bu strateji ona daha çıkarcı gelmez mi? Hasmı Türkiye’nin anlaşmalarını görmezden gelmek, yok saymak, kusurlu göstermek bu işin anahtarı tabii.

Yunanistan uzun yıllar PKK terör örgütüne destek verdi, verecektir de. ABD, Fransa, Rusya, vs. ülkeler de PKK terör örgütünü bir aparat olarak kullanmaya devam ediyor. Ve bu sorunu Türkiye’nin sorunu şeklinde tarif etmekteler. Dahası var, Suriye ve diğer yerlerden alınan göç. Yunanistan çizgiyi çiziyor, sorunlu saha Ege denizidir, Avrupa bu hattan itibaren güvenliğini belirlemelidir, Ege’nin doğusu sorunludur, terör, göç, vs. Bunun üzerine Yunanistan AB’nin sınır muhafızı olarak hizmet verir.

Batı dünyasına karşılık bir politika olarak, Çin ile Türkiye yakınlaşması konusunu ileri sürenler olabilir. İşler tam tersine gelişiyor, Çin-Yunanistan alanını genişletiyor, Avrupa Birliği ülkelerinin kapısı konumundaki Pire Limanı’na Çin yatırımı artırılıyor. En azında şimdilik durum böyle. Çin Yunanistan’a yatırım yaptıkça ABD de yapmak istedi, işte kendiliğinden gelişen rekabetten Yunanistan’ın kazancı. Hem Çin için sorun yok, o İpek Yolu’nu canlandırmak istiyor. Türkiye’den alacağı avantajlı imkanlar olursa yatırım yapmaktan kaçınmaz, neticede batıya doğru ilerleme imkanı bulur, ticareti artar. Ortada Türk-Yunan sorunu varmış, pek bakmaz. Çin için ulaşılacak menzil Avrupa’nın kalbi ve hatta Atlantik kıyıları.

Papadiochos yazısında devam ediyor: “Üstelik Türkiye, Yunanistan’ın doğu Ege adalarının askerden arındırılması meselesini yeniden gündeme getirme yolunu seçmiş ve daimi temsilcisinin BM’ye yazdığı bir mektupta, silahsızlanmanın Yunan egemenliğinin bir koşulu olduğunu iddia edecek kadar ileri gitmiştir.

Anlaşılan “Yunan egemenliği” bahsi masada tutuluyor. Hatta buna Avrupa egemenliği konusu da eklenebilir, her ne kadar uluslararası hukuk bakımından AB dışarıda tutulur dense de. BM bu durumda ne diyebilir ki? Hem BM’nin bir karar organı olmadığı da açık.

O halde Türkiye hak ve egemenlik konusunu kendisi bulacak, başka yolu kalmıyor. Masada varılacak yol belliyse!..

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

24 views

Amerika’da Gazze Protestoları

Gazze'deki yaşanan zalimce olayların gerçekliği ve Batılı politikacıların ikiyüzlü uygulamaları bugün Amerika'da tartışılıyor ve protesto ediliyor. Yarın bu protestolar Avrupa'da da yaygınlaşabilir. Öyleyse diyebiliriz: Gazze sınırlarını aştı!
36 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
48 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
51 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
82 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme