Keşifler, sanayi devrimleri, Aydınlanma, Rönesans ve Reform Hareketleri, Fransız İhtilali, ulus devletler ve derken hızla bugünlere gelen insanın serüvenine çok farklı yaklaşımlarda bulunanlar var. Bugünden Sömürgeciliği, Emperyalizmi ve Orta Çağı yeniden hatırlatan yazarlar var. Her şey bir yana, her yaşanan gün, hatta saniye, 8 milyarlık dünya için çok değerli!
Biz ekonomiyi biliyoruz! Kapitalist misiniz, değil misiniz? Liberal misiniz, eşgüdümcü mü? Küreselci misiniz, ulusalcı mı? Kimlik siyasetini mi önemsiyorsunuz, finans politikalarını mı? Kural-egemenlikten yana mısınız, neo-liberalci mi? Kaçıncı Sanayi Devrimi gereği konuları tamamladınız? Bu içinde bulunulan devrimin şartlarına hazır mısınız? Sorular çoğaltılabilir. Ben işin bu netlikle ve bilinçlilikle olan kısmındayım.
2020 çok yıkıcı geçti, şaşırtıcıydı, yaşananlara inanamadığımız anlar çok oldu. 2021 bir tür hazmetme dönemi olarak geçti. Ama aslında belirgin bir dönüşümün ana hatlarıyla belirginleştiği dönemdi. Geride bırakacağımız bu yılda Batı kültürü, Batılı olmak, Transatlantik, NATO, egemenlik, Asya, Pasifik gibi ifadeleri çokça duyduk. Ben de bu kavramlar ve kurumsal yapılar çerçevesinde çok temel konu başlıklarını tartışmışsak istedim. Olup biteni iki kavramla özetlemek istedim: Politika ve savunma. Özellikle Soğuk Savaş sonrasından bugüne, buradan da 2030’a giden yolda, sadece ülkeler değil, bireylerin bakış açılarıyla gelişen refah ve güvenlik ihtiyacına bağlı çok temel bir konu hakkında bilgilerimizi tazeleyelim istedim. Örnek olarak sıcak Ukrayna meselesine değineceğim. Çin stratejisi üzerinden geçeceğim.
Tarihi bir akışla daha ziyade Batılı sermaye ve kültürün hakimiyetiyle beraber küresel kapitalizm nasıl gelişme göstermekte, bu konuyu açıklayalım. Benim bir taraf olmam söz konusu değildir, burada yapmak istediğim; bütüncül sorulara cevap verebilmek, 2050’ler şeklinde öngördüğüm geleceğe nasıl bakılması gerektiğini kapsayıcı bir açıklama getirmek ve zaman içinde yeterince tartışılmamış bazı kavramları sizlere bu çerçeve içinde sunmaktır.
Küresel neoliberalizmin tartışması çeşitli şekillerde yapılırken, buna karşı konumlanan politik yapılar ile bireysel konumlanma arasında farklı gelişmeler günlük yaşamımızı fazlasıyla etkilemektedir. Sosyo-politik ve sosyo-ekonomik aktörlerin etkileşimleriyle beraber dünyamızda birer yönetme biçimi türemekte ve bireylerin günlük yaşamı sanki çok hızlı gelişen, kaotik, bilinmezlikler atmosferi şeklindedir.
Bir yönüyle pandemi, küreselleşme, yeşil enerji ve derken tedarik zincirleri. Diğer yönüyle ABD ve Çin rekabeti. Büyüyen ekonomiler, büyüyen sanallık. Hükümetler sürekli ekonomi konuşuyorlar, krizleri çözmekle ilgileniyorlar. Döviz, enflasyon, faiz, işsizlik... Sorun çok. Biz bu noktada çok temel değer kavramı üzerine bilgilerimizi tazeleyelim.
Çağ değişti! Dördüncü Sanayi Devrimi oldu. Ülkeler buna uygun eğitim-öğretim modellerini devreye koydu. Bazı ülkeler mevcut sistemlerini tadil etti. Pandemiyle birlikte evde ve okulda olmak üzere melez eğitim başladı. Derken iklim değişikliği konusu daha belirgin biçimde ele alındı. Gezegende çevreci sistemler ve usuller kurulmaya başlandı. Finans sistemleri değişti. Fintech uygulamaları yaşamımızı ileri taşıdı. Eğlence, alışkanlıklar ve anlayışlar değişti. İster istemez insanın bütün bunlara göre yeniden yönelimi olmalı. Baştan beri zeki yaratık insan için eğitim-öğretim felsefesi en önemli mesele.
COVID-19 salgını küresel çapta sosyo-ekonomik yaşamı etkiledi, finans ve tedarik zincirleri sistemini bozdu, yeni usul ve alışkanlıkların uygulanmasına sebep oldu. Ekonomistler bu zorlukları ve değişimi değerlendirirlerken ekonomik kuralsızlaştırma ve piyasa liberalizasyonunun eksikliklerini de tartışmaya aldılar. Bu noktadan sonra dile getirilen argüman yeni küresel kurumların oluşturulup oluşturulmayacağı oldu.
Politika derslerine devam edelim. Burada sizlere strateji, meta kapitalizmi, uzmanlar iktidarı, paylaşılan egemenlik, gibi kavramları birlikte açıklayacağım. Pratikte ise bu kavramların karşılığındaki ABD, Çin, Yunanistan, Türkiye, vs. ülkelerin ilişkilerini örnekleyeceğim. Uluslararası İlişkiler öğrencileri bu kapsamlı konuya bu boyutta bakabilirler. Anlatım tekniği olarak bir III. Dünya Savaşı tartışmasını yaparak bu yazıyı size daha kolay sunacağım. Teorik, felsefi ve köklü yönü olan bu kapsamlı konuyu böyle yazarsam daha anlaşılır hale gelecektir.