Kültür - Page 12

simbiyotik-iliski-mutualizm
16 Temmuz 2018

Simbiyotik İlişki – Mutualizm

Simbiyoz, iki veya daha fazla farklı tür (organizma) arasındaki yakın etkileşimleri açıklar, birbirleriyle birlikte yaşayarak fayda sağlayan olmayı tanımlar. İki türün karşılıklı yardımla yaşama fikri simbiyotik bir ilişkinin özü olarak kabul edilir. Simbiyoz, genel olarak canlılar arası bir ilişki türü olmakla birlikte bu ilişkiye
antagonizma
29 Şubat 2016

Antagonizma

Antagonizma karşıtlık ve belli bir amaca sebep teşkil eden olmak demektir. Antagonist
bilgelik-2
27 Şubat 2019

Bilgelik

Bilgeye ve bilgeliğe yeterince ihtiyaç duymuyor muyuz? Çağımızın konularında ileriye atılım yapılamamasının
5 Temmuz 2018

Gelenek

“Şöyle bir geleneksel Türk tatlısı olan baklavaya ne dersiniz?” Bu cümlede konu
yobazlasmanin-yeni-hali

Yobazlaşmanın Yeni Hali

18 Mart 2016
1.3K views
10 mins read
Konuşunca yeterince anlaşabileceğimizi zannediyoruz. Ama toplum genelinde büyük bir anlaşma sorunu yaşıyoruz. Dil, anlamak, kavramak, emin olmak, güvenmek için anlaşma sürecinin proseslerinin tamamlanması şarttır. Salt konuşmak, ses çıkarmak, sembolleşmek yeterli değildir. Yeterince anlaşmak için önce bilmek ve sonra karşı tarafa yeterince hazmetme süresi vermek gerekir. Çünkü istemli veya istemsiz çok proses yürür; bilmek gerekir. Biz ne yapıyoruz? Çok aceleciyiz ve geçip gidiyoruz; aman dikkat: İnsanız, bir milletiz, kültürümüz de var, sakın bozmayalım, yobazlaşmayalım! Elbette konu felsefi değerde ve biraz da teknik konudur. Ben bu konuyu Muttakilik sitemde “Dilin Kökeninden Posthegemonik Atmosfere İnsan Etkileşimi” başlığıyla yayımladım. Ama gerçekten önemli gördüğüm için
dilin-kokeninden-posthegemonik-atmosfere-insan-etkilesimi

Dilin Kökeninden Posthegemonik Atmosfere İnsan Etkileşimi

18 Mart 2016
1.1K views
7 mins read
Dilin kökenine ilişkin tartışmalar tamamlanmış değildir. Ernest Renan, “İnsanlık sık sık hedefinden uzaklaşıyor gibi görünürken aslında yaptığı şey hedefine yaklaşmaktır,” diyor. Canlılar refleksleriyle hareket ederler; ama bu hepsi için geçerlidir. Biz ise insana özgü ve daha gelişkin hatta en gelişkin yapıyı irdeliyoruz. Renan, reflekslerin azının içgüdüyü öldürdüğüne inanır; fakat bu tamamlandıkça değerlenecek bir sürecin açlığını anlatır. Yani insanın doğası sürekli açlık duyar; bilgide de, yaratmakta da, anlamakta da, anladıklarını ifade etmekte de. İnsanın biyolojik yapısının diğer canlılardan ayrı tutulması gerektiğinden hareketle Renan’ın aynı bağlamda bir beklentisinin geliştiği anlaşılmaktadır. Buna göre sürekli analiz ve sentez yapan insan refleksleri gereği bitmek tükenmek
nevruz-neden-milli-bayram-degil

Nevruz Neden Milli Bayram Değil?

9 Mart 2016
3K views
1 min read
Bugüne dek nevruz ile ilgili pek çok konuyu tartıştık. Daha çok Farsça telaffuzu ile kullanılan nevruzun bilinen anlamı baharı karşılama ve yeni doğumdur. Türklerde Ergenekon’dan çıkış sembolü ile mitleşen ve değişik destanlara da konu olan bir şenliktir, kutlamadır, bayramdır. Başta Orta Asya ve Güney-Batı Asya coğrafyaları başta olmak üzere dünyanın geniş bir bölgesinde değişik isim ve şekillerle, aynı iklimler için yaklaşık aynı tarihlerde, çok eski çağlardan bugüne insanlığın uyanış bayramı olarak kutlanmaktadır. Bu kutlamanın bir yandan insanın doğayla irtibatlı diğer yandan kültürel yönü güçlü olduğunu işaret etmemiz gerekmektedir. Bu bakışla nevruz politik, dini ve ırki değildir. Hiçbir şekilde bir ülkenin
katil-devlet

Devletin Hukuku Tartışması Üzerine

2 Mart 2016
987 views
5 mins read
Neden böyle bir başlık attım dersiniz? Çünkü mevcut hukuki tartışmayı devlet öznesi içindeki taraflar açtılar. Devletin en üstündekiler, Adalet Bakanı, Anayasa Mahkemesi ve parti başkanları tartışmanın önünde olan özneler. Bu durumda işi esas üzerinden ve çok basite indirgeyerek incelemekte yarar olacak. Ve böylelikle ileri demokrasi, adalet ve pozitif hukuk ilkesi üzerinde durmuş olacağız.
pandemik-kultur

Pandemik Kültür

23 Şubat 2016
1.2K views
2 mins read
Halkın, sunucuların, politikacıların, diplomatların, bürokratların ve hatta liderlerin konuşmalarına bakınız, sanki Türkiye kendine atmosferi içerisinde kötü bir virüs yaratıyor, yayıyor ve böylelikle kendi kendini boğuyor. Bir insan kendi ağzından çıkan sözcüklerle kendini çaresiz bırakabilir mi? Evet, boğar bile… Konuşulan dil ile hem kendini boğar hem de atmosferine bıraktığı kötü örneklikle toplumsal algı sistemine bir virüs yayar; kötülükler kolay bulaşır. Bu virüsü alan farkında olmadan aynılaşır, kendini ifade ederken benzer aşırılıklarla konuşur. Zihinler yaygın dil ile bir çaresizlik haline dahil olur, başka sözcük yok ise başka fikir de yoktur artık. Kısır döngü ortadadır, toplum konuştukları ile adeta birbirini hastalıklı kılar. Çok uçlarda
insan-sorulari-ve-degisim-algisi

İnsan, Soruları ve Değişim Algısı

22 Şubat 2016
1.3K views
9 mins read
İnsan geliştikçe soruları artıyor, gelişiyor ve değişiyor. Öyleyse insan için bilmek, yaşandıkça artan tatmini mümkün olamayacak değerde bir ihtiyaçtır. İnsan kendi durumuna dair karar vermek istiyor ve buna göre sürekli soru soruyor; fakat bu süreç asla tükenmeyecek ve tatmin noktasına ulaşılamayacak görülüyor. Sorular içinde neler var? İnsan doğayı, kendini ve bir gizem gücü sürekli soruyor. Aslında sorular aynı yere çıkıyor, çünkü cevap arayan insan. İnsanı kendisinden söküp alacak bir sorunun olması mümkün değil. Soru zihinde ve varlığın bütününde gelişiyor. İnsan, doğayı ve evreni incelediğinde nesnel nitelikler aramak ve bulmak yerine, fizikçi Werner Heisenberg’in ifade ettiği gibi, kendisiyle karşılaşıyor.[1] İnsan zamanı
kuresel-turizmin-gelecegi

Küresel Turizmin Geleceği

17 Şubat 2016
931 views
3 mins read
Gelişmiş ülkelerde medya tüketimi günde toplam 8 saati bulmaya başlamış durumdadır. Bu tüketimin %25’i mobil cihazlar üzerinden gerçekleşmektedir. Bazı insanlar aynı anda 2-3 ekran takip ediyorlar. Örneğin televizyon seyrederken mobil telefonunda geziniyorlar; bilgisayarda rapor yazarken bir başka ekranda borsa rakamlarına göz gezdiriyorlar. Uzmanlarca, Ağustos 2015 ayında dünyada bir günde 1 milyar kişi Facebook’ta oturum açmış ve bunun %84 kadarı mobil cihaz kullanmış diye açıklama yapılıyor. Çoğu ödeme ve para transfer işlemleri de mobil-cep şubeler vasıtasıyla çözümlenebiliyor. Bu durum “dijital yerli sınıfın” giderek yeni arayışlara aç olduğunun daha başlangıcı sayılabilir. Yakın vadede bir çok tüketici alışkanlığı değişecek. Bu bakımdan değerlendirilirse artık
yercekimi-dalgalari-ve-kara-delik

Yerçekimi Dalgaları ve Kara Delik

12 Şubat 2016
1.3K views
1 min read
Fizikçiye yakın zamanında bir “Hayy” konulu açıklama yapmıştım, sanırım anlaştık(1). Bu yazıda, “Fizikçi nasıl sen göremediğini var kabul etmek için türlü denklemlerle çalışıyorsan, bu işin bir kısmıdır, ama yöntemin doğrudur. Çünkü kendi gaybına dönük kendi bildiklerini zorlayarak bir akıl yürütüyorsun. Daha ötelerini de düşün!” diye ifade etmiştim. Şimdi fizikçiler büyük bir bilinmeyeni açıklamış oldu: Evrenin çalışması, kara delik ve yerçekimi konusu. Yerçekimi dalgalarının açıklanabilmesi ve kara deliğin sırrının çözülebilmesi adına büyük bir adım atıldı. Bilgiler bilim konulu dergilerde yayımlandı(2). ABD’deki LIGO (Laser Interferometer Gravitational-Wave Observatory) laboratuvarındaki dalga deneyleri sonuç verdi ve aradan bir asır geçse de Einstein’in haklı olduğu bir
degisimin-kulturu

Değişimin Kültürü

1 Şubat 2016
1.1K views
14 mins read
Değişimle ilgili çalışma yapanların en fazla verdikleri örnekler hava durumu üzerine olmaktadır. Atmosfer! İçinde yaşarız, başımızı kaldırınca olup bitenin bir kesimini izleyebiliriz, yaşam boyu yağmurlarda, fırtınalardan bazı şeyler öğreniriz, tecrübemiz olur, hakkında konuşuruz, istatistikler tutarız, ama yine de bazı detaylarda tereddüt ederiz. İklim şartları ve hakim karakter genel olarak bellidir. Hava şartlarına dair bilgi alabilmek için sayısız cihaz ve personel çaba içindedir. Güneşin patlamalarını bile takip ederiz. Yine de bir dakika sonra ne olacağı hakkında pek emin konuşamayız. Hava durumu değişir ve sorarız: Ne oldu da değişti? Kültür de böyle! Kültür böyle bir şey ise “değişimin kültürü” bahsini nasıl açıklayacağız?
fizikciyle-hayy-konulu-sohbet

Fizikçiyle “Hayy” Konulu Sohbet

30 Ocak 2016
954 views
10 mins read
Bazı şeyleri birlikte okumanın bir yolu var mı? Tek desek, çift de var; bir desek, iki de var; kül desek, parça da var; içte desek, dışta da var; ilk desek, sonda da var; her şart, hal, boyut, ölçü için var; bilinen de var, bilinmeyende de, bilmesi mümkün olmayan da (gayb) var; sende var, bende de… İşte bu durumdan dolayı de ki; O’dur anlatmakta yetersiz kalınan. Arapçada “ğ-y-b” seslerinden “gayb” diye bir sözcük doğar. Bilinemez olandır, bilinmesi belli kesitte mümkün olmayan bilgidir, çok derin bir konudur, derinliklerdekidir, kuyu içinde saklı bilgi gibidir; ama aynı zamanda olup bitenin ta kendisidir. Fizikçi nasıl
1 10 11 12 13 14 32

Yazı Arşivi

DÖNBAŞA