Devrim Muhafızları Ordusu ve Terörizm Tartışması

11 Nisan 2019
Okuyucu

ABD’nin İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu terörist ilan etmesi üzerine terörizmin tanımında ve kapsamında yeni bir tartışma konusu daha ortaya çıktı. Nedir bu yeni tartışma konusu?

ABD’nin 8 Nisan 2019 tarihinde, 1979’dan bu yana varlığı bilinen, İran-Irak Savaşı esnasında dolaylı yoldan bile olsa ABD yardımı alan, 150 bin kişilik teşkilatı olan, İran Devrim Muhafızları Ordusu adıyla bilinen askeri gücü terörist ilan etmesi, uygulama bir yana, teorik manada çokça tartışılacak bir konudur. İran’ı bu askeri yapısı, her ne kadar yöntemleri tartışılır olsa da başka ülkelerin sınır ötesindeki birlikleri gibi işlev görmekte, halen Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan’da etkinliğini sürdürmektedir. En basit şekliyle ABD’nin bu örnek kararı, “senin-benim teröristim” şeklinde bilinen yaklaşımın da belirgin bir halidir.

Elbette bu kararın üzerine başka gelişmeler de oldu, örneğin İran tarafı da CENTCOM’u (ABD Merkez Kuv. K.lığını) terörist ilan etti. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi, IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi gibi terörist ilan etti.

ABD bu kararı hangi şartlarda aldı? Öncelikle ABD aralarındaki nükleer anlaşmayı bozdu, İran’ı Ulusal Stratejisi’nde düşman devlet ilan etti ve rejimini değiştirmeyi temel hedefleri arasına koydu. İşte bu haldeyken karar alındı. İlaveten, Suriye’de bir kalıcı çözüm sorunu varken, hatta savaş devam ediyorken, İran, Rusya, Türkiye Astana süreciyle birlikte hareket ediyorken, İran ve Esad’ın kendi aralarında bir anlaşma varken, İsrail’in Kudüs ve Golan meseleleri üzerine bir oldubitti yaratmasında sonra, Yüzyılın Planı olarak ifade edilen Filistin ile alakalı özellikle Batı Şeria ve Gazze üzerine uygulanacak hamleden önce bu adımı görüyoruz.

Bir diğer husus daha var; değişik değerlendirmelere göre bu tür bir karar, İsrail’in Suriye meselesinden sonra Lübnan alanında kendi lehine yaratacağı gelişmelerden önce alınmış oldu. Neticede bu karar bölgesel politikaların gereği olarak bir dış politika hamlesi şeklinde ilan edildi. Terör bahsinin bu biçimiyle bir ülkenin ordusuna yöneltilmesi ve dış politika ile ilişkilendirmesi konusu, aynı zamanda bu tür bir hamlenin boyutunun ve etkisinin farklılaşması anlamına da karşılık gelmektedir.

Teorik düşünelim: Eğer bu argüman doğru ise Devrim Muhafızları geniş bir coğrafyada terör üretiyorsa, bu durumda İran bu teröristleri örgütlü biçimde yaratan ve meşru yollarla elde ettiği gelirleri gayrı-meşru alanda israf eden bir terör devleti olmaktadır. Dolayısıyla bu konu Birleşmiş Milletler ve diğer ülkelerin parlamentolarında uzun süre tartışılacak potansiyelde bir konu haline gelmiştir.

Her ne kadar ABD bu konuya bir terör gözüyle baksa da bizim PKK terör örgütü, El Kaide, IŞİD veya FETÖ ile bildiğimiz terörizm dokusunun İran Devrim Muhafızları’nda var olup olmadığını iyi bilmemiz gerekmektedir. Hatta Bask Vatanı ve Özgürlüğü Örgütü (ETA), İrlanda Kurtuluş Ordusu (İRA) veya Filistin Kurtuluş Ordusu (FKO) gibi dünya tarihinde bilinen klasikleşmiş örneklerle müştereken bir çalışmanın yapılması gerekmektedir. Ancak 11 Eylül’den sonra terörizm konusunda derin bir kırılma yaşanmıştır. Kavramın önüne veya arkasına eklenen asıl konu “küresel tehdit” olması ve “Müslümanlar” ile ilişkilendirilmesidir. İlk bakışta, eğer Devrim Muhafız Ordusu hakkında ne söyleniyorsa, ABD Merkez Kuvvetleri hakkında da aynısı söylenebilir, şeklinde bir sonuç çıkarmak da mümkün olabilir ki, dünyadaki tüm uluslar bu tür bir gidişatı kabul etmezler kanaatindeyim. Çünkü burada “meşru devlet” kabulü esastır ve dünya sistemini koruyan tüm yapı bu tür bir meşruiyetten güç alır. Devrim Muhafızları’nın terörist olup olmamaları konusunda geriye kalan şu oluyor; “İran’da bir rejim var, terörün sahibi bunlardır, meşru durumu bu rejimin bileşenleri istismar ediyor, kuvvet olarak da Devrim Muhafızları’nı kullanıyor.”

Bu yeni sayılabilecek yaklaşım kabul görür ise bundan böyle çok ülkede “rejimler terörist ilan edilecek” anlamı çıkmaktadır. Bu ise dünyada politik değişimin yeniden sorgulamasına karşılık gelir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

f-35-ve-s-400-tartismasi
ÖNCEKİ YAZI

F-35 ve S-400 Tartışması

kongre-turkiyeye-f-35-kisitlamasini-ele-alacak
DİĞER YAZI

Kongre Türkiye’ye F-35 Kısıtlamasını Ele Alacak

Güvenlik 'ın son yazıları

66 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
123 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
115 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
104 views

Küresel Stratejik Savunma 

Bu makalede, küresel savunma ve küresel strateji, savunma sanayiine olan ihtiyaç, bununla refah ve güvenlik yönleriyle kazanılacak avantaj, stratejik plan ve proje konuları ve KAAN projesinin değeri ortaya konacaktır. ABD, Rusya, Birleşik Krallık ve Türkiye örnekleri üzerinde duracağım.
139 views

Ukrayna-Rusya Savaşı ve Geleceği

İkinci yılı dolan, üçüncü yılının da hızlıca geçeceği öngörülen, hemen herkesi ilgilendiren önemli bir savaşı değerlendiriyorum. Bugünden yarına bakılırsa, gelişmeler Ukrayna aleyhine gibiyken, acaba ne yapılırsa durumda önemli bir değişiklik yaratılabilir? Yoksa bugünkü muğlaklık devam mı edecek? Cephede ve stratejik alandaki sorunlar nasıl gelişiyor? Putin, satranç hamlelerini ustaca yapabiliyor mu?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme