istihbarat-zafiyeti-var
“İstihbarat Zafiyeti Var!”

“İstihbarat Zafiyeti Var!”

21 Temmuz 2016
Okuyucu

20 Temmuz 2016 tarihinde El Cezire televizyonuna mülakat veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan soru üzerine “İstihbarat zafiyeti var!” dedi. Peki var mı? Bu soruyu cevaplamak tabiatı gereği zordur; çünkü istihbarat gizlidir, sırdır, kriptodur ve başka bir alemdir. Ancak sonuçlara bakıp bir değerlendirme yapılabilir. Biraz da işin doğasına bakıp konuşmak mümkün olabilir. Nedir konu?

Ben istihbarat konusunu “Türkiye Açısından İstihbarat Nedir, Ne Olmalıdır?[1] isimli incelemede geniş bir şekilde vaktiyle ele almış idim. Peşi sıra meydana gelen PKK ve IŞİD terör eylemleri sonrasında yazdığım bu incelemeyi gözden geçirmenizi salık veririm. Burada yazının sonuç bölümünü kısaca aktarıyorum: “Olup bitene dikkatlice bakılırsa istihbarat alanına ilişkin liderlik, anlayış, servis ve kültür daha da gelişmeli ve kökleşmeli… Sıkıntılı bir nokta var, çok zayıf fikirlerle aynı şeyler tekrar edilip duruluyor. En azından konu bu seviyeden bir üst seviyeye, kaliteli ve disiplinli olmaya taşınmalıdır… Sonuçta herkes aklını başına toplamalı; kendi için değilse bile geleceği için! Başta, savaşı, terörü veya çatışmayı politik amaç edinenlerin karşısında durmak her istihbarat servisinin insani görevidir.

Gelelim somut olarak 15 Temmuz darbe girişimi mevzuuna… Önce şu var, bu bir tehdittir, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde ifade bulmuş bir konudur. Bu haliyle bile tüm kurumlar tarafından ciddiye alınmalı ve gereği yapılmalıdır. Yapıldı mı? Tam olarak değil! Çünkü en yüksek ağızdan zafiyet var deniyor.

İkincisi, bu bir tehdit ise illa darbe yapılması hususu üzerinde mi durulmalıdır? Eğer bu tehdit devlete karşı ise neler olabilceği üzerine tahminle yapılır ve bu tahminlerin üzerine emareler toplanır. Yapıldı mı? Bilmiyorum. Ama şu var, bu çağda böylesi bir darbe uzak ihtimal dahilinde görülmüş olabilir. Dolayısıyla bu bakış açıları ve ihtimaliyat çalışmaları sorgulanabilir.

Bugün Türkiye şunu biliyor; AK Parti ve Kabine içinde bile bu tehdit konusunda fiili darbe girişimine kadar tereddüdü olanlar çoktu, inanmış bir kişi vardı, o da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisiydi. Devlet ricalinde bu bakış açısında görülen tereddüt kurumların hassas şekilde emare toplama ve iletmesi açısından yavaş davrandığı anlamı taşımaktadır. Bunun anlamı, dokümanlarda yazılı olduğu halde bireysel ve kurumsal disiplinle tehdide gereğince inanılmadığı anlamına gelir.

Bir başka konu da şudur, eğer bu bir darbe planı olarak planlandı ise en azından iki yıllık bir hazırlık sürecini gerektirmektedir. Planlama çok sofistike idi, bu unutulmamalı. İki yıldır istihbarat alanında ilgili kurumlar öylesine-genel bir bakış açısı ile mi çalıştı, yoksa odaklanarak mı çalıştı? Eğer odaklanıldı ise bir merkez ve özel ekipler kurulmalı idi. Eğer darbe ihtimaline dayalı bir merkez ve çalışma grubu oluşturulsa idi bunun izlerini şu an görmek mümkün olabilirdi.

Bu noktada bir hatırlatma daha yapmam gerekiyor, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nı çok dile getirdim. Hatta meydana gelen terör tehdidini baz almak suretiyle bir keresinde, “Kamu Düzeni ve Güvenliği Üzerine Bir Değerlendirme[2] isimli bir yazı yazdım. Bu kurum devlet seviyesinde iç ve dış kurumlar arası istihbarat koordinasyon ve işbirliğinden tutunuz, yerel makamların içişleri açısından yürütmenin takibine varana dek her konuda önemli yetkilere sahiptir. O halde soru şu, tehdidi belli olan bir konuda, sadece MİT veya Emniyet değil, en azından bu organ hangi çalışmaları yaptı? Bir merkez gibi çalışabildi mi?

Denebilir ki bu tip konular MİT’in görevi değil mi? Yasaların gereği bellidir. Ben gözden kaçabilecek diğer alanları işaret etmek istedim. Yeri gelmişken şunu da söyleyebiliriz, açıklandığı kadarıyla bu son olay çerçevesinde MİT’ten 100 kişi uzaklaştırıldı ve soruşturmaya alındı. Demek ki MİT içinde de FETÖ/PDY’ye hizmet eden veya ettiği hakkında şüphelenilen bir grup var. Olmamasına şaşmak gerekir. Neyse!.. Ama bu gibi gruplar, seviyeleri, görev yerleri, neler yaptıkları ve olaya etkisi ancak yine Müsteşar’ın cevaplayabileceği sorulardır.

Devam edelim, FETÖ/PDY 15 Temmuz’dan yaklaşık bir hafta önce (bayramı ve tatili dikkate alan bir plan olması bakımından bu zamanı işaret etmekteyim,) değil içeride, dış ülkelerde bile konuyu konuşmaya başlamışlardır. Kim biliyor, ne tedbir alındı? Hatta öyle olmalı ki, kritik elemanlar dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya hareket etmiş ve en son pozisyonlarını almış olmalılar. Bu işin tabiatı böyledir. Deniyor ki bu örgüt sır, kripto vs. Yani bence üstüne düşeni yapamayanların acizlik sözcükleri bunlar. Eğer odaklanarak yapılan bir çalışma olsa idi sadece bu hareketlenme bile büyük bir emare olacaktı, öyle değil mi? Kaldı ki FETÖ/PDY yapılanması için bazı çalışmaların yapıldığı yine Cumhurbaşkanı’nın kendisince El Cezire’ye verilen mülakatta hatırlatıldı. Demek ki listeler hazırlanmıştı, örgütçü askerlerin, polislerin, yargının vs. yerlerdekilerin isimleri az çok belliydi. Açıklandığı kadarıyla olayın olduğu gün saat 16:00’da Genelkurmay Başkanı’na ve diğer yetkililere MİT tarafından verilen bilgi son bilgi miydi, yoksa ilk bilgi miydi?

Cumhurbaşkanı Marmaris’te iken, konuyu eniştesinden öğrendiğini ifade etti. Bu işin sonu idi. İyi ki bilgiyi zamanında öğrendi, ki kendisi CNN’e verdiği mülakatta Marmaris’teki otelden 15 dk. önce çıktığını ifade etti. Eğer sonuç böyle olmasa idi tehdit unsur başarılı olma yolunda önemli bir hedefi ele geçirmiş olacaktı. Değil mi? O halde adı konmuş bir konuda devletin tüm dokümanları ve çabaları boş, kurumları başarısız mı olacak idi?

Yine mülakatta Cumhurbaşkanı, “Doğru istihbarat olsaydı darbenin önüne geçilebilirdi,” dedi. O halde istihbarat verildi, ama yanlış veya eksik verildi. Neden, diye sormadan geçemiyor insan. Peki, doğru istihbarat nasıl elde edilir? İstihbarat organizasyonu emare ihtiyaçlarını belirlerken isabetli olması gerekir. Demek ki dokümanlar hazırlanırken işin içinde akıl ve doğru niyet olmalıdır. Emareleri kim toplayacak? İnsan. Hangi insan? Kurumlarda çalışan, maaş alan elemanlar. Bunlar kimler? Buradan tutunuz, elde edilen bilgilerin analizine kadar tüm profesyonel çalışmalar disipline edilmiş olmalıdır. Şimdi ortada ne var? Kurumlarda çalışanların kontrolu konusu. Bu devletin kurumları bizim, ama biz kimiz? Önce doğru insan olma konusu karşımızda duruyor; eğer doğru çalışanlar sistemden uzaklaştırılıyor ise bunu da kontrol etmek gerekmiyor muydu?

İstihbarat başka ülke servislerine taşere edilemez, tamamen millidir! Bir sistem için ihtiyaç duyulan yazılımı dışarıya taşere ederken bile defalarca düşünmek gerekiyorken, istihbarat çalışanlarını başkalarının güdümüne hiçbir surette veremezsiniz, tamamen milli olmalıdır. Milli sözcüğü hakkında ne kadar kafa karışıklığı var ise devlete ve dolayısıyla kurumlara etkisi o denli olur ki, bunun ölçüsünü asla göremeyebilirsiniz, sonuçlarından etkilenirsiniz. Bundan dolayı kurumlardaki kalitenin ve disiplinin gözden geçirilmesinden önce temel kavramların yerli yerinde olduğundan emin olmak şarttır. Eğer devlet gibi kompleks sistemlerde zıtlıklar ne denli az ise ürünler de o denli tatminkar olacaktır.

Burada devletin güvenliğinden, bir darbe girişiminden, şehit ve gazi olan insanlardan bahsediyoruz. Sonuç çok vahim, içim sızlıyor. Tek tesellim darbenin başarısız olması, Cumhurbaşkanı’nın cesur liderliği, Başbakan’ın duruma hakim olması, asıl olan milletin  inancı ve gösterdiği reaksiyon, medyanın çok önemli fonksiyonu ve kahramanlık gösteren askerler içindeki karşı-darbecilerin yerinde müdahaleleri… Neticede istihbarat böyle bir şeydir; soruların cevapları kendi içinde saklıdır. Pratikte herkes gibi, “Bizi Allah korumuş,” demek durumundayım. Hatta işler bu denli karmaşık ise vatandaş olarak endişelerim bitmiş olmayacaktır. Çünkü vatandaşın kendini güvende hissetmesi için devletin içindeki güveninden emin olması gerekir.

İstihbarat veya başka bir disiplin, önce ikili oynayanlar bilinmeli, hiç bir şüphe duymaksızın devletten ve asil milletten yana olunmalı, demokrasiye sonuna kadar inanılmalı. Zaafiyet, asli unsur olan insandadır, kurumlar ve istihbarat gibi disiplinler buna bağlı değerlendirilirler. En üst ağızdan Cumhurbaşkanı önemli bir soruna dikkat çekiyor ise daha ne?

[1] Gürsel Tokmakoğlu, Türkiye Açısından İstihbarat Nedir, Ne Olmalıdır?, Politik Merkez, 23 Mart 2016. Link: https://politikmerkez.com/turkiye-acisindan-istihbarat-nedir-ne-olmalidir/

[2] Gürsel Tokmakoğlu, Kamu Düzeni ve Güvenliği Üzerine Bir Değerlendirme, Politik Merkez, 8 Ocak 2016. Link: https://politikmerkez.com/kamu-duzeni-ve-guvenligi-uzerine-bir-degerlendirme/

Güvenlik 'ın son yazıları

68 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
121 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
174 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
185 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
148 views

Küresel Stratejik Savunma 

Bu makalede, küresel savunma ve küresel strateji, savunma sanayiine olan ihtiyaç, bununla refah ve güvenlik yönleriyle kazanılacak avantaj, stratejik plan ve proje konuları ve KAAN projesinin değeri ortaya konacaktır. ABD, Rusya, Birleşik Krallık ve Türkiye örnekleri üzerinde duracağım.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme