Uzayda Silahlanma Dönemi

15 Şubat 2024
Okuyucu

Stratejik bakış açısına sahip olarak, savunma ve silahlanma alanında neler oluyor, başat güçler tarafından ilgili politikalar nasıl geliştiriliyor ve icra ediliyor, bu önemli soruya cevap verelim. Yaşananlardan elde edilenler bizi şuraya doğru götürüyor: Artık uzayda silahlanıyoruz, savaş alanı boyutları değişiyor ve caydırıcılık uzayda!

Dün, ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Mike Turner bir açıklama yaptı ve “ulusal güvenliğe ciddi tehdit” bilgisini paylaşacaklarını ifade etti. Peşinden bazı yetkililer ve medya, Rusya’nın uzaydaki uydulara yönelik ve nükleer kapasite içeren bir tehdidinden söz etmeye başladı. Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov bu durumun ABD tarafından ileri sürülen bir “hile” olduğunu açıkladı. 

Ben bu makaleyi sağlam bilgilere bağlı yazmam gerekiyor. Söylenenler netleşsin, bunu derinlemesine tartışırız. Yine de bu tarz gelişmelerden ne anlaşılması gerekir, bu soruyu sorabiliriz. Benim burada sizinle paylaşmak istediğim, genel silahlanma konusundaki artış dönemine dikkat çekmek ve yeni savaş alanı neresi, bunu açıklamak olacaktır.

SİLAHLANMA POLİTİKALARI

Ülkelerin savunma açısından silahlanma politikalarında dikkate alınabilecek bir yöntem veya kural var mıdır? Savunma için ülkelerin öncelikle niyet, vizyon, tehdit, strateji, hedef, gibi kendilerini güven içinde tutmaya dönük olan planlama esaslı kuralları uygulamaya alırlar. Bunlar, insanlık tarihi içinde “savaş ve barış” dengeleriyle ortaya çıkmıştır. Ayrıca bunlar dönemlere bağlı değil, çok temel başlıklardır, her zaman için geçerlidir. Sevk ve idare yönüyle bizler bu hususa “savunma politikası” diye genel bir bakış açısı da getirebiliriz.

Peki, dönemler halinde dünyada risklerin arttığından veya azaldığından söz edilebilir mi? O halde bu şartlar bakarak, mevcut veya mutasavver risklere odaklanmak gerekir. Risklere odaklanmak, daha çok hâkim gücün inisiyatifiyle oluşan şartlarda yer alan ve diğer güçlerin alabileceği tedbirler ile yapabileceği eylemler, şeklinde olur.

Riskler ve tehditler öngörülebilir, hesaplanabilir, esasen beklenmelidir ki en iyi savunma için hazır olmak mümkün olabilsin. Dünya, iki büyük savaşı, paylaşım ile rekabet ve sonra faşist düşünceler ile yaşadı. Hem Birinci hem de İkinci Dünya Savaşı zamanında silahlanma yoluna gidildi. Tanklar, toplar, mermiler, roketler, uçaklar, su üstü gemileri ve denizaltılar, kitle imha silahları ve ajanları, radarlar, komuta ve iletişim kolaylıkları, büyük oranda bu dünya savaşları içinde geliştirildi ve kullanıldı. Hatta modern silahlanma stratejileri de bu şekilde ortaya çıktı. NATO, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kuruldu.

Savaşın, risklerin ve tehditlerin doğal şartları bellidir. Ülkeler kazanabilmek adına varını yoğunu ortaya koyarlar. Halen modern savunma anlayışında, doğal kabul edilebilecek türden risklerin, tehditlerin ve bunları savuşturabilmenin hesabı, yeni tür simülasyonların kullanılmasıyla yapılır.

Günümüzde modern stratejide de ön alma ve şartları düzenleme, gibi yeni perspektifler vardır. Zaten strateji sadece bir veya birkaç savaş dönemini kapsayan zaman dilimlerini fazlasıyla aştı ve başat güçler tarafından 50, 75, 100 yıllık yol haritalarını düzenleme şekline yöneldi. Hesaplama yöntemleri ve seferber edilebilecek kapasite arttıkça, ileriye dönük bakış açıları, kapsamlar ve menzilleri de değişti.

Esasen burada hâkim güçten kaynaklı bir “yapaylık” unsuru da var ve şimdi size bunu açıklamalıyım. Risklerin her birinin değerlendirilmesi konusu bir yana, konuya şöyle bakalım: Gerekli şartları oluşturmak amaçlı çalışmaların yapılması. Çünkü başat güçler, kendi dünya hakimiyeti niyetlerini (ideallerini, ana amaçlarını) sürdürebilmek için, somut olarak bazı adımları atarlar. Caydırmak ve baskılamak gibi kolaylıkla tarif edilebileceklerin yanı sıra, şu yolu da izleyebilirler: Diğer bütün aktörler için savunma alanındaki riskleri uygun şekillerde oluşturmak ve yönetmek. Elbette mevcut ve gelişebilcek duruma bakılarak yapılacaklar hesaplama içerisindedir. Bunlar, başat aktörlerin dünyadaki bütün gelişmeleri aynı anda izleyerek, ön almak ve inisiyatif kullanmak, gibi çok büyük çalışmalarla ve büyük planlarla gerçekleştirilebilecekleri eylemlerdir. Zaten hâkim güç olmak bunu gerektirir. Hakim güçler, tahakkümünü sürdürebilmek amacıyla, büyük stratejileri yaparlar ve uygularlar.

Başat güçler diğerleri için neyi planlayabilirler? Diğer aktörlerin “doğal veya zorunlu şartlar” şeklinde kabul edebilecekleri durumları planlarlar. Böylelikle belli dönemleri kapsayan hususlar bu belirleyici planlarla ortaya çıkarlar. Başat güç, kendine yarayan, başkaları için doğal kabul edilebilecek şartları oluşturmak amacıyla, bu yönde kullanabileceği imkanlara sahip olunca, hiç durmaksızın hareketini başlatır, bu onun için kaçınılmazdır. Böyle bir inisiyatif kullanma konusunda başat güç, asla ayak sürümemelidir. Böylelikle başat güç için stratejik caydırma ve baskılama kapasitesi işe yarar kılınır.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ

Soğuk Savaş’ta, başka ifadeyle İki Kutuplu dönemde, ABD ve SSCB, dünya için şartların belirleyicileri idi. Bu dönemde SSCB, özellikle nükleer silahlanmada hep ön aldı. Ancak genel olarak bakılırsa; silahlanma, silah satın alacak ülkelerin durumlarını belirleme (nüfuz mücadelesi yönüyle), savunma teknolojileri, uzay ve kitle imha silahları (nükleer, biyolojik, kimyasal) yönleriyle, Batı ve Doğu Bloku için büyük bir yarış söz konusu idi. Bu büyük rekabet sürerken SSCB, (bugüne örnek olması açısından söylüyorum) Kuzey Kore gibi ülkelere nükleer silahlar ile bazı fırlatma vasıtalarının teknolojilerini verdi. Bu daha sonra “nükleer silahların yayılmasını önlemek” amaçlı uluslararası inisiyatifin doğmasına neden oldu. Bunun üzerine 1968 yılından itibaren Nükleer Silahların Yayılmasının Önlemesi Antlaşması (NPT) devreye kondu. 

Soğuk Savaş’ı bitiren hamlelerden birisi de Başkan Ronald Reagan’ın Uzay Savunma İnisiyatifi (SDI) projesi oldu. Reagan, aslen var olmayan bir kabiliyeti öyle güzel sundu ki, sonuçta bu, SSCB için “baş etmesi güç bir durumu” meydana getirdi. 

NATO DÖNEMİ

Bir savunma örgütü olan NATO’nun kendisi esasen iyi iş gördü. Özellikle NATO’nun caydırıcılığı, kendi tarihi içinde başarılı sonuçları doğurdu. NATO ülkeleri, var olan (veya ABD tarafından abartılan) tehdide göre, kendi savunmalarını yapmak üzere silahlandılar; halen bu ölçülerde devam eden bir sistem çalışmaktadır. İşte burada NATO ülkelerinin silahlanmaya ayıracakları paydan söz edilmesi gerekir ki, bu oran üye ülkeler için “%2” şeklindedir.

Şu husus bir kriter biçiminde kabul edilebilir: ABD silahlanıyor, savunmaya büyük bütçeler ayırıyor, öyleyse gücü yeten veya ABD ile rekabet etmek isteyen var ise bu harcamayı yapmayı göze almalı. Bir de buna NATO’nun savunma kapasitesini eklemelisiniz, öyleyse şu caydırma cümlesi ortaya çıkıyor: Eğer NATO’nun karşısına çıkacaksanız, en azından üyelerin toplamı kadar silahlanmalısınız.

ABD-ÇİN REKABETİ DÖNEMİ

XXI. Asra büyük ABD-Çin rekabetiyle girildi. Hâkim güç olan ABD için rekabet veya güç mücadelesi demek, bir büyük meydan okuma demektir. Burada “Çin’in ilerleyişinin ABD kontrolünde yapılması” gibi çok zor bir durumla karşı karşıya kalındığını da bilmemiz gerekiyor. Egemen Çin, kendisinin bir başka güç tarafından kontrol edilmesini asla kabul edemez. Ne yapar? Kendi egemenliğine dayalı plan ve politikalarını gerçekleştirir. İşte burada yine silahlanma sürecine bağlı bir güçlenme (büyüme) konusu devreye girer.

Geldiğimiz noktada Rusya Federasyonu, 2022’de Ukrayna’ya saldırarak fiili bir durum yarattı. Bugüne dek savunma planlarında daha rahat davranan Avrupa ve Pasifik ülkeleri ise şartlara bakarak durumun değiştiğini gördüler ve bu duruma karşılık gelecek türden önlemleri alma ihtiyacı duydular. Bugün, özellikle bahsettiğimiz bu coğrafyalardaki ülkelere ve buna eklenen Ortadoğu ülkelerine bakacak olursak, dünyada büyük bir silahlanma dönemine girildi. Ülkelerin savunma bütçeleri ister istemez arttı.

Çin ve Rusya, derken şunu görüyoruz: ABD’ye karşı olan diğer başat aktörler “çok kutuplu dünya” veya (çok eksenli dünya) kurgusu için ortak düşüncedeler. Demek oluyor ki silahlanma yarışı “küresel” haldedir.

Ancak NATO bunu öngördü ve NATO2030 Vizyonu ile bu durumu tarif etti. NATO2030, küresel tehdidi ve savunma alanını şu unsurları kapsamak suretiyle özetledi: Arktik Bölge, Çin, Siber-Uzay.

Diğer yandan Putin, Ukrayna’da içine düştüğü savaş durumundan çıkabilmek için her yolu denemektedir. Bunlar: NATO’yu bölme girişimleri, yeni silahları devreye sokma, dünyayı tehdit etme, yeni ortaklar bulma, çok kutupluluk…

GÜNÜMÜZ ŞARTLARI

Hükümetler silahlanmaya başladılar. Bu silahlanma usulleri, bilinen şekillerde, konvansiyonel ve nükleer olmak üzere, ancak tamamen günün getirdiği teknolojik yenilikleri içerir mahiyette gerçekleştirilir. Buradaki siber-uzay başlığı ise daha farklı düşünmeyi gerektirir. Bu da hem siber alanda hem de uzayda gerekli platformları oluşturmak durumundasınız, demek olur. Siber alandaki savaş merkezleri devreye kondu. Örneğin ABD, İngiltere, Çin, Rusya, gibi başat güçler burada ön aldılar. Geriye bir tek uzaydaki savaş platformlarını planlama konusu kaldı. Burada bir ileri adıma ihtiyaç duyulabilirdi. Nasıl? Tehdidin uzayda tarif edilmesi için gerekli fiili durumun yaratılması!

Reagan zamanında SDI projesini gerçekleştirebilecek teknolojik altyapı yok idi; ancak bugün var. Yapay zekâ (AI), robotik ve otonom sistemler, bulut sistemleri, yeni kritik elementlerin katkısı, gibi teknolojide çok ileri noktalara gelinmesi hali, yeni perspektifler için yeterlilik seviyesini arttırdı. Bugünün imkanlarıyla artık, “uzaydan-yere” ve “uzaydan-uzaya” savaş araçları devreye konabilir. İşte bu bir yeni silahlanma boyutudur.

ABD ve Rusya özellikle uzayda kullanılabilecek türden lazer ve nükleer silahlar üzerinde çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu bilinen bir konudur. Somut olarak kim, ne zaman, neyi devreye koyacak, takip edilmektedir. Eğer bu şartlar altında, Rusya’nın bir inisiyatifi olur ise hiç unutmayın, çok kısa süre sonra ABD buna karşılık olacak hamleyi yapacaktır.

ABD Uzay Komutanlığı bir süredir hizmettedir.

SONUÇ

Peki uzay savaşı alanında neler olabilir? Çin geri mi kalacak? Ay yüzeyi dahil, çeşitli projelere bütçeler ayrıldı ve buralara yerleşilecektir. Bu itibarla konu sadece uzay deneyleri, siber uygulamalar, uydular ve ağ sistemleri değil, “Uzayda Konuşlu Savaş Araçları” veya “Uzayda Silahlanma” döneminin başlaması hadisesidir.

Benim bu satırları yazdığım dönemin şartlarına bakarak, size ne anladığımı söylemeliyim: Silahlanmanın daha da artacağı ve uzay platformları dahil olmak üzere, her boyuta taşınacağı yeni bir dönem başladı. Burada, asıl aktörleri ve hemen peşinden gelen oyuncuları görebileceğiz. Bu durum bile “yeni tür küresel kutuplaşma sürecinin” bir verisi olacak niteliktedir. Uzay silahları rakiplere karşı yöneltilen “büyük bir caydıcıcılık ve baskılama” aracıdır.

Güvenlik 'ın son yazıları

57 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
89 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
191 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme