Küresel Güçler Savaşı

3 Aralık 2020
Okuyucu

ABD’nin Yeni Dünya Düzeni mi? Küreselleşmenin asıl patronu kim? 3 Kasım 2020 seçimlerinde çelişkiler nelerdi? Yaratılan ters algıdan ne tür bir sonuç çıkarılması gerekiyor? Asıl Küresel Güç odakları kimler? Bu bir yeni tür savaşsa, yeni ve başka taraflar kimler olacak? Bugün yaşanan gerilimin asıl nedeni nedir?

İngiltere’den, Almanya’dan ve diğer Avrupa merkezlerinden zenginliğin merkezi olmaya aday Yeni Dünya’ya özellikle XIX. YY’da birçok insan göç alındı. Yeni fırsatlar aramaya değil, bunu biliyoruz zaten. Yeni kazanç merkezi yaratmak daha da zenginlemek, güçlenmek! Diğer alanlarla, kadim Avrupa olur, sömürgeler olur, yeni coğrafyalar olur, her yerle oyunun kurallarının yeni tayin edildiği yerde bulunmak, mesele buydu. Bunlar sıradan göçmen aileler değildiler, göçmenlikle bile nasıl kazanç elde edilebileceğinin bilenlerdiler. Bunlar asırlarca Avrupa’da hanedanlık yapmış soyluların devamcıları, güçlü ailelerin temsilcisiydiler. Bu güçlü aileler Amerika’da yenilendiler ama Avrupalı köklerini unutmadılar; üstelik genişlediler, bütün dünyayı ve uluslararası sistemi kurumlarıyla beraber Yeni Dünya Düzeni içinde “yüksek siyasetle” yönettiler. Yani Londra’nın ve Hamburg’un güçlü alilerinin çocukları Dünya Savaşları içinde yok olmadılar, halen yaşıyorlar, hem bir dünyalı olarak!

Kimin aklına gelirdi Amerika’nın içinde türlü güç odakları olacak ama bunların dengesiyle o klasik değil, modern icaplara göre demokrasi denen bir Yeni Kolonyal düzen kurulabilecek! Kimin aklına gelirdi örneğin Müslüman toplumlar işgale gerek kalmadan sömürecek sistem kabul ettirilecek?

ABD Seçimleriyle İlgili Görülen Küresel Güçteki Aileler, Şahsiyetler, Kurumsal Yapılar

Rothschield Ailesi: Dünya Savaşları’nın arkasındaki güç, büyük oranda 1913 yılında Londra finans sisteminden New York finans sistemine büyük sermaye aktaran ve güçlenmesini sağlayan aile, Washington-Londra Hattı denen sistemin koruyucusu, Küresel Britanya, Derin İngiltere, Windsor Hanedanlığı’nı (Hannover menşeilidir) dengeleyen otorite, İngiliz Milletler Topluluğu’nu ve Cemiyet-i Akvam’ı kurdurtan güç, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Brezilya gibi büyük coğrafyalarda etkili sermaye gücü, Amerika’nın Çin ile münasebetlerini başlatma yöntemini veren akıl, halen Pasifik ve Okyanusya’da kartları kardırtan büyük oyuncu, gibi açıklamalarla anılıyor. 

Rothschieldlere çalıştığı bilinen İngiliz tarihçi Prof. Niall Ferguson şöyle diyor: “Nathan (Rothschield) 1836’da öldüğünde kişisel serveti Britanya’nın milli gelirinin yüzde 0,62’sine ulaşmıştı… Rothschieldler, Amerikan Merkez Bankası sistemi üzerinde sahip oldukları iddia edilen etki sayesinde küresel para piyasasını kontrol ediyorlar.” 

Daha 1875 yılındayken, ABD borsa yapısına bakarak Baron Karl Mayer von Rothschield, “Bütün dünya bir şehir oldu!” demişti. Berlin Duvarı yıkılır yıkılmaz birlikte o ifadeyi güncelledik değil mi; “Dünya artık küresel bir köydür!”

Charles Koch şu ana en önemsenmesi gereken isimlerin başında geliyor. Derin Amerika denen kimselerdendir. Alman kökenlidir. Charles ABD’yi bilir, ama babası Avrupa’yı. Almanya’nın demir, çelik, kömür ve en önemlisi Almanya’da çıkmayan ama Hitler’in en fazla ihtiyaç duyduğu, tanklar ve uçaklar için gerekli petrolü getirip satan babasıdır.

Rockefeller Ailesi: Amerika’yı yaratanların başında gelen aile. Alman (Rhineland) kökenli ve Protestanlar (Kuzey Babtist Klisesine bağlılar). Aile bağlarıyla İskoç ve İrlanda kökenlilik de birleşmiştir. Standart Oil ile ABD’nin enerji (petrol) ülkesi olmasının öncüsü. Buradan yavrulayan ExxonMobil ve Chevron gibi şirketlerin bugün küresel yeri bellidir. Chase Manhattan Bank ile bankacılık başlamıştır. Rockefeller Finans Merkezi ile gelişmişlerdir. İlk Amerikan milyarderidir, milli gelirin yüzde 2’si kadar inanılmaz bir serveti olmuştur. Fed’in kurucularındandır. Appele Şirketi ve Silikon Vadisi yatırımlarıyla teknolojide yer almışlardır. Rockefeller Vakfı çok aktiftir. Şikago ve Rockefeller Üniversiteleri ve dünyanın değişik yerlerinde (örneğin Filipinler) başka üniversiteleri vardır. Aile bireylerinden Cumhuriyetçi olarak senatörlük yapanlar vardır. Rockefellerlar Amerikan İç Savaşı’nda yer almış ailedir. Abraham Lincoln ile birlikte çalışmışlardır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ile sonrasındaki dünya düzeninin kurulmasında etkileri olmuştur.

Soros’a Finansal Tetikçi diye isim takmışlar. Bir ara Rothschieldlere çalışıyordu, sonra Rockefeller’a yanaştı. Pek sevilmese de tetikçiliğini kullananlar var. Örneğin Gürcistan’daki değişimde önemi büyüktü. Hakkında, Küresel Dünya için çalışıyor, iki taraflı oynuyor, deniyor.

Wallenberg ailesi. Görünmeyen varlık, Derin Avrupa, İsviçre merkezli ama evliliklerle İngiltere, İspanya, Hollanda, İsveç ve Norveç’te de hakimler. Belki de Rothschieldler’den sonra dikkate değer Avrupa’nın ikinci gücü.

Başka isimler var önemsenmesi gereken. Bahsedelim. Rubert Murdoch İskoç asıllı Avustralyalı. Rothschild’in ortağı. İsrail’de, Moğolistan’da, Gine’de petrol/gaz yatırımları, Colorado kaya gazı işi, medyada önemli bir yeri var (News Corp, Fox, Sky, The Times, The Sun, WSJ). Savunma sanayiinde katkıları var (Boeing, BelAir). Walt Disney, Dow Jones, CATO Institute’de söz sahibi. Suudi Veliaht Muhammed bin Salman ile iyi ilişkide.

Goldman Sachs, Michael Hintze, Lehman Brothers, J. Pierpont Morgan, George Peobody, Edward Harriman, Lazard ailesi (Paris’te), Israel Moses Seif (Roma’da), Michael Hintze, Walton ve Dupont aileleri. Ve dünyaca meşhur, gizli kral Jonathon Oppenheimer.

Trump kabinesinden Dışişleri Bakanı ve eski CIA Başkanı Koch’un ve aynı zamanda Murdoch’un adamıdır. Sonraki CIA Başkanı Gina Haspel, Ticaret Bakanı Danışmanı Peter Navaro, Koch’un sözünden çıkmazlar. Hazine Bakanı Steven Munichin ile irtibatlı şirketlerin başında Goldman Sachs gelir.

Fed’i kuranları hatırlayalım, varisleriyle beraber; William Rockefeller (John Rockefeller), Kuhn Loeb (Jacob Schiff), James Stillman (Citi Grp.), Paul Warbung (Hamburg ve Amsterdam da). Golgman Sachs, Lehman Brothers, J. Pierpont Morgan ve Rothschieldler.

Fed’i anlamak demek kapitalizmi, güç dengeleri ile demokrasi meselesini anlamaktır. Fed içindeki tartışmanın büyüklüğünü bilmek dünya siyasetindeki çalkantıları anlayabilmek demektir. 

Fed içinde ailelerin haricinde kurumsal yapılarıyla şunlar vardır: Bankalar, petrol şirketleri, diğer şirketler…

Biden kabinesini açıklamaya devam ediyor: Önemli isim, bir önceki Fed Başkanı Janet Yellen Biden’ın da Hazine Bakanı olduğu açıklandı. Bu sayede küresel sistem rahat bir nefes almıştır, öyle değil mi?

Bu ifade ettiğim aileler, iştirakleri, küreselleşme literatüründe söylendiği gibi yüzer-gezer sermayeleri ile kurulmuş şirketleri sayesinde başka güç odakları da belirginleşmeye başlamıştır. Bunlar daha çok teknoloji, iletişim ve ulaştırma, ilaç ve parakente şirketleri sahipleridir. Yeni zengin elitler şaşırtmasınlar aslen köklü zengin elitlerle büyük oranda ortaktırlar. Yenilerin çıkmasına sermaye ve yol veren arkalarındaki asıl güçtür. Steve Ballmer, Phil Knight, Ray Dalio, Bill Gates, Larry Page Elon Mask, Jeff Bezos, Marc Cuban, Brofman, Larry Romanoff gibi öne çıkan isimler böyledir.

Bu isimlerini sıraladığımız bazıları siyasetle ilgilenen bazıları iş dünyasıyla, önemli aileler ve kimselerdir. Sonuçta yakın dönem tarihinin yazılmasında bir biçimde arka planda bile olsa devrededirler. Diğer yandan tarihsel planda örneklediğim Lenin veya Hitler gibi şahsiyetleri bilmem ama, onların bulunduğu zamanlarda yaşananlardan kendilerini ayrı tutmayan ve hatta her şartta daha da güç sahibi olan ailelerden ve isimlerden bahsetmekteyiz burada. Peki bugün ve yarın için durum ne?

Herkes RAND Corparation’ı, CSIS’ı veya Dünya Ekonomik Forumu (WEF)’i bilir ama resmi tam bilmek gerekir, bu güç mücadelesinde belirtilen ailelerin vakıfları önemli işlev görürler. Önemlileri: Brookings Institution, Deloitte, The Chronical, Doha, The Rockefeller Foundation (John D. Rockefeller), Hudson Institute (Herman Kahn), Open Society Foundations (George Soros), The Century Foundation (Edvard Filene), Project Muse, Gates Faundation (Bill-Melinda Gates), Carnegie Endowment, Human Progress, Cato Institute (Charles Koch), The Center for Public Integrity, Boston Consulting Group, McKinsey Compony, American Enterprise Institute, The Haritage Foundation, Atlantic Concil..

Bakın, Avrupa’da halen daha Avrupa Birliği ideali fikri var, Protestanlık, Anglikanlık, Vatikan Devleti, Katoliklik var. Avrupa Birliği kendi liderlerini ve bürokratlarını yetiştirirken belli düşünce kalıplarına ve fikirlerine değinmeden o makamlara gelemezler. Hiç değilse mevcut güçlü şahsiyetlerin ve ailelerin onayı olmadan Birlik içinde koltuk bulamazlar. 

Hatta bu söylediğim bazı Avrupalı ülke liderleri ve siyasetçiler, Bakanlar ve önemli küresel şirketlerin CEO’ları için de geçerlidir. Emmanuel Macron’un Rothschieldler’in yanında yetiştiği bugün bir sır değildir. Böyle olduğunu Almanya Şansölyesi Angela Merkel gayet iyi bilir ve kendi politikasını tayin ederken bu konuyu bilerek hareket eder. Diğerleri içinde geçerlidir, bu tür güç odaklı meseleleri dert edenler ya yeni öğrenenlerdir ya da Avrupa siyasetini hazmedememiş olmalarıdır. Avrupa siyasetini bilmeyenler ise Amerika Birleşik Devletleri siyasetini hiç anlayamaz, hatta kaldıramaz!

Güç mücadelesi derken, asıl olarak söylenenlerin geri planını bilmek olduğu açıktır. Sığ siyasetçiler ve uzmanlar bu tür konuları sevmezler, çünkü hem boyunu aşar hem de bu bilgiler onları sistemde ilerletmez.

Seçim mi ve Güçler Savaşı mı?

Biden’ın sloganı: “Daha iyi inşa et!” Neyi daha iyi edecek? Küresel yapıyı mı? Amerikayı mı? İkisini de mi? Biden yeni inşayı kimden iyi yapacak? Trumptan mı, diğer küreselci rakiplerden mi?

Dört bir yandan “yeni bir dünya kuruluyor” sinyalleri veriliyor. “Biden’ın Yeni ABD Yüzyılı” sloganı atılıyor. Nedir bu kadar büyütülecek, dendiğinde ne anlamalıyız? Sığ siyasetçiler devrede! Bunu önemsediğimden değil, asıl olan zamanı ıskalamamak gerekiyor. Biden belki sadece dönemsel bir liderdir. Ancak burada yarım asra yakın zamanını politikaya harcamış birinden bahsettiğimizi de bilelim, öyle konuşalım.

O zaman nasıl Avrupa siyasi dengelerinin bilinmesi icap ediyor dediyse, ABD siyasetini de öyle bilmek gerekmiyor mu? Evet, mesele de budur. Trump’ı ve Biden’ı bilmek demek bir anlamda ABD siyaseti de biliniyor demektir. Avrupa’daki köklü yapı ve (modern) fikirleri bilmek gibi, Amerika’daki yenilikçi ve kaotik (postmodern) fikirleri bilmek demektir. Dahası var, Trump ile “Önce Amerika!” dendi, anlamını iyi çözdüm demek olur. Son konu: Biden için “Yeni Dünya Düzeni!” sloganı atıldı ise buradan ne anlaşılmalı, çözebilmek gerekir.

Öyle görünüyor ki Biden ile yapılmak istenen Almanya (Berlin) ile Washington arasında yeni bir ilişki kuruluyor. Bunu sağlayan kişi ise Koch deniyor.

Şöyle hatırlayalım, Rothschieldler esasen 1913 yılında başlayarak, kurdukları Londra, New York hattındaki girişimleriyle ABD’yi ve aynı zamanda kendileri de ihya ettiler. Halen Rothschieldler devrede mi? Evet. Küreselcilik demek Rothschield demek olur, burası kesin. Olaylar neler? Rothschieldler Çin, Hamburg ve Londra hattını ihya edeceği iddiasıyla ortaya çıkan İpek Yolu Projesi’ni (Çin’in Bir Kuşak Bir Yol İnisiyatifi) hayata geçirerek var olan Londra, Washington hattı ile de birleştirmek istiyor. 

Hatta son Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Antlaşması (RCEP) ile Rothschieldler hamlelerini yaptılar, Çin’i de içine alan, hamisi oldukları Avustralya ve Yeni Zelanda’yı kapsayan, merkezde konumlu ASEAN Birliği olan bir ekonomik hamleyi hayata geçirdiler. Burası çok önemli bir coğrafya, Güney Çin Denizi, ABD ve Çin menfaatlerinin çatıştığı yer, küresel ticaretin can damarı bölge…

İşte 3 Kasım 2020’de Başkanlık Seçimini kazanan Biden henüz koltuğuna oturmadan Rothschieldlerin hamlesiyle karşılaşmış oldu. Rothschieldler için Demokrat veya Cumhuriyetçi önemli değildir; her ikisi de Rothschield demek olur. Bu kez Koch siyasette kılıç mı çekti?

Peki Koch tarafının ilk hamlesi ne oldu dersiniz? Finans Teknolojisi (Fintech) ile ilgili önemli bir hamle var, gözden kaçırılmamalıdır. Dikkatle bakalım, ABD’de yeni Diem adında bir Fintech şirketi kuruldu, içinde teknoloji ve finans devleri, ABD’nin önde parakete markaları, Fed’in kurucukları var, tam bir konsorsiyum! Hatta ABD’nin küresel ortaklığı içinde başka ülkelerdeki yatırımlarından da katkı var.

Şöyle ki: Apple, Google, Amazon, Goldman Sachs, Bank of America, Lockheed Martin, ExxonMobil, ebat, Mastercard, PayPal, Visa Inc., Coca Cola, Samsung, IBM, SAP, Intel, Oracle, World Banking, Ribbit Capital, Thrive Capital, Union Square, Ventures, PayU, Facebook ve yan kuruluğu Novi Financial, Farfetch, Spotify, Uber, Booking Holding…

Yeni Hazine Bakanı Janet Yellen’iin ilk görevinin de bu konu üzerine olacağı anlaşılıyordur, herhalde. Yeni projenin adı dijital-dolar, başka isimle dijital-diem. ilk hareketin havale sistemleriyle başlatılması ön görülüyor. Yellen bir süredir gizliden gizliye bu proje üzerine pratik yapmaktaydı. Yellen’e yardım eden isim Diem Birliği CEO’suna atanmış olan Stuart A. Levey.

Stuart A. Levey ABD Hazine Bakanlığı’nda terörizm ve Mali İstihbarat Müsteşarlığı görevinde bulunmuş bir uzman. Levey’in sisteme ilk girdiği zaman George W. Bush (21 Temmuz 2004) kabinesidir. Levey, ABD Hazinesi adına bütün dünyada para transfer sistemlerini takip den sistemleri kuran ve kontrol etmekten sorumlu kişidir. Uzun süre bu görevi yaptıktan sonra 2011’de yerini David S. Cohen’e bırakmıştır ve kendisi ABD Finans Düzenleme Birimi başına geçmiştir. Levey hakkında bir not daha, Trump’ın kovduğu FBI Başkanı James Comey ile yakın çalışmış biridir.

Gerçek hayat bu işte! Gerçek küresel politik hamleler ve gerçek güç mücadelesi…

Şimdi karşı küresel Fintech hamlesini Rothschieldlerden mi beklemeliyiz? Demek ki küresel çatışma ve oyun alanı finans sistemine doğru odaklanıyor.

Yellen’in işi yeni başlıyor. Elbette ABD’de meydana gelen COVID-19’un sosyo-ekonomik sorunlarını acile çözmesi gerekiyor. IMF ve SDR ile ilgili çözmesi gereken küresel sorunlar var. Hindistan’ın ihyası için Narendra Modi  ile anlaşma yapması gerekiyor. Paris İklim Anlaşması ve Dünya Ticaret Örgütü meseleleri var. En önemlisi ABD dolarının daha fazla talep edilmesi gereken küresel rezerv niteliğini artırma görevi var.

Şu söylenebilir, ABD siyaseti bundan önce Demokrat veya Cumhuriyetçi demezdi, uygun bir lideri desteklerdi. Ama bu kez değişiklik var!

Bu kez yöntem farklılığı oldu; seçimin geri planındaki güçlerle “küreselleşme sistemi nasıl kurulacak” sorusu üzerine yoğunlaşmış oldu. Diğer sorular: Çin’den nasıl istifade edilecek? Aynı zamanda Çin en etkin şekilde kontrol edilebilecek? Bugüne dek dünyayı yönetmekte çok başarılı olan ABD’deki devasa yatırım, sistem ve kapasite bundan böyle ne şekilde yönetilecek ve hakimiyeti sürdürülebilecek?

Şimdi ABD, Almanya, İngiltere ortadan ayrılmış durumdadır. Bir tarafta klasik güç halini her daim siyaseti sevmiş olan Rothschieldler var, diğer tarafta ise Charles Koch, Rockefeller (ve diğer) Anglo-Sakson aileleri var. Bu kez Koch ailesi daha sert ve belirgin biçimde siyasette ben de varım diyor. 

Koch desteğini alan Biden Almanya (Berlin) ile birlikte olacak, Hannover menşeili Windsor Hanedanı Kraliçe Elizabeth II de Koch ile birliktedir. ABD’de İrlanda, Kelt, Katolik kökenli siyasetçiler (Hillary Clinton, John Carry, Nancy Pelosi, vs.) Biden ile hareket eder.

Biden’ın politikaları nasıl olacak? NATO görevi gelişmiş şekilde (Çin, Arktik bölge, Uzay, siber konular kapsam içinde) tartışmasız Atlantik çıkarlarını koruyacak. Foster Cooperation gibi oluşumlarla AB ilişkileri sürdürülecek. Çin ile rekabette Asyalı demokrasilerle işbirliği yapılacak. Afganistan ve Orta Doğu’dan asker çekmeye devam edilecek. Rusya ile START anlaşması yenilenecek. İran ile yeniden nükleer anlaşma yapılacak.

Ben Biden’ın bu söylediklerine bakarak küresel sistemde ABD’nin net rolünü göremiyorum. Buna iklim konusunu da ilave edelim. Bu gibi açıklamalar bir dünya savaşı çıkarmaz veya dünya savaşını önlemeye yetmez, küresel felaketler engellenemez! Koparılan fırtına ne o halde?

Rothschield diyor ki: Asla paylaşmam, sadece hüküm bende olacak, herkes bunu kabul etmelidir. ABD, Londra, Avrupa (Frankfurt, Paris, Milano, Amsterdam,) Çin, Hong Kong, Güney Kore, Singapur, Avustralya, Yeni Zelanda, Endonezya, Filipinler, Tayvan, Brezilya, İran, Suudi Arabistan, BAE, Afrika benden sorulur… Uluslar sistemini ben kurdum, şimdi gerekli gördüm ve değiştiriyorum. Dünya bu ulus yapılarını yeterince kullandı, zenginlik bu sistemle artmayacak doyuma ulaştı, öncelikle sosyo-ekonomik sistem değişecek. Yeni dünya düzenine geçiyoruz! Yahudi asıllı Rothschield ailesi diyor ki, İsrail beni dinler, İsrail devletini ben kurdurdum. Amerikan Yahudi Lobileri bana çalışır. Hatta Ortodoks Yahudilik fikri de benim… 

Ortodoks Yahudi Trump’ın Damadı Jared Kushner ile sürdürülen politikalar belli! Rusya’da Ortodoks Yahudilik gelişiyor. Kushner’in dostu Körfez Ülkeleri liderleri Muhammed Biz Zayed ve Muhammed Bin Selman ile Orta Doğu’da yapılmak istenenler belli! Bu süreçlerde Donald Trump nerede olduğunu kendisi biliyor muydu acaba?

Yeni dünya düzeni, bu sözü tam da Biden sloganlaştırıyorken Rothschield söylüyor. Algı farkı bu! İlginç olan bu, sığ politikacılara ve uzmanlara bir göndermem olsun!

Koch da diyor ki: O kadar değil, bu düşünceden kurtulman için sana İkinci Dünya Savaşı bittiğinden bu yana zaman tanıdık, anlamadın! Ben de Almanım, Avrupalıyım, Amerika’nın güçlenmesinde doğru yerde durdum. Ama şimdi dünyayı bir küresel köy yaptırtmayacağım. Biden’ı destekledim (ki diğer saygın Amerikalı ailelerle bunu birlikte yaptık,) dünyanın her noktası kendi yolunda olacak; her bir güç ve ülke küresel yapıda kendisi olarak (Amerika, Avrupa, demokrasileri olarak ve dünyadaki diğer demokrasilerle ortaklıklarla) yerini alacak, bu özgürce yerine getirilecek. 

Sizce bu rekabet gerilimi nerelere kadar götürür? Büyük ihtimalle Vladimir Ilyich Ulyanov henüz Lenin dahi değilken, Birinci Dünya Savaşı çıkacağını ve Romanovların sonunu getirmekte işi olacağını bilmiyordu; buna karşılık Rothschieldler biliyor olmalıydılar. Yine öyle düşünüyorum ki Hitler gibi bir deli olmasaydı İkinci Dünya Savaşı hiç olmayabilirdi, dahası savaş sonrasında ABD önderliğinde o bilinen uluslararası sistemi kuracak altyapı olmazdı (Birleşmiş Milletler, Kuzey Atlantik Paktı, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, gibi).

Bu arada Trump ne işe yaradı dersiniz? Özgürlüklerin ülkesi ve demokrasinin beşiği ABD’de kendisine popülist-otokrat dahi denen bir siyasetçi ile tarih yüzleşti bu dünya! Popülizm, kleptokrasi, kinizm, otokrasi ve distopyacı gibi kavramları Trumpizm ile birlikte tekrarladık. Joe Biden ve savunucuları tarafından Donald Trump demokrasi düşmanı olarak tanıtıldı. O Amerika değil miydi sözüm ona dört dörtlük sistemiyle dünyaya örnek olan? Ne oldu da tam dört yıl dünya ölçeğinde Trump adında bir siyasetçiyi tartıştık durduk? 

Siyahi Başkan Barack H. Obama’dan sonra 2016 seçimlerinde Hillary Clinton seçilecekti ama bir kaza oldu diyelim Trump seçildi. Trump zamanında tam bir tutarsızlıklar ülkesi ABD’yi gördü ve tartıştı bütün dünya. Dört yıl birçok tartışma ile geçti, içinde bile siyasal çalkantılar ve bir azil davası yaşandı. COVID-19 pandemisi gölgesinde bir seçim oldu!

2020 seçimlerinde Biden işbaşına geldi. Daha önceki seçimlerde sandığa gitmemeyi yeğleyen siyahiler, gençler, demokratlar bu kez oy verdiler ve Biden seçilebildi.

Rothschieldlere kalsaydı, ki kalmıştır, “Önce Amerika!” diyen bu sorunlu Trump’ın tekrar seçilmesi gerekirdi. Nasıl olsa Trump güvenilmezliği kanıtlanmış bir lider! Biraz daha işbaşında olsaydı Rothschieldlerin kaybedeceği çok şey olmazdı. Hatta Çin ile her tür zıtlaşmanın körüklenmesinde sonuçta yine Küresel Rothschield Hanedanlığı Projesi güçlenirdi. Çünkü dünyayı ve uluslar sistemini, uluslararası yapıyı yönetilemez kılan ve ABD dahil Avrupa’yı, Çin ve diğer coğrafyaları aslen Rothschield Hanedanlığı’nın küresel düzenine teslim eden olduğu nedenle desteklenirdi. Desteklendi de! 

Yeni Küresel Hegemonik Çağ

Algıdaki terslikleri düzeltmek şart!

ABD’deki Demokrat kanat ve şu an Başkan olacak Joe Biden küreselcidir ve liberaldir. Bu defa farklı olan Demokrat Biden’ı destekleyen yapının müesses nizam olduğudur. Öncekilerden ayrılan tarafla, güçlü bir muhafazakar olan Charles Koch’un müesses nizamla birlikte hareket etmesidir. Cumhuriyetçi Trump’ın karşısında hareket etmese de desteklemediği açıktır. Sorulan bir soruya Koch, “Oyumu açıklarsam iki taraftan biri kırılacak,” demekle geçiştirmiştir. Koch’un bu aşamada Merkel karşıtı Trump’a oy verdim demesi ne denli doğru olur ki?

Cumhuriyetçiler uluslar sisteminden yanalar, Amerikan hegemonyasını bu yolla sürdürmeyi savundular, Trump da bunu söyledi durdu. Ama bu seçimde durum farklıydı.

Bu kez dünyayı tamamen ve açıkça küreselleştirme projesine başlandığının iddiasında olan güç sadece Rothschieldler idi. Şaşırmayalım, Rothschield ve Koch’un desteklediği Biden da küreselci taraftalar, ama bu iki ismin beklentileri farklı.

Hemen her yazar bunama gibi hastalığı olduğu ileri sürülünce Biden yerine başka biri gelir mi diye düşündü. Buna karşılık Trump yerine başka bir aday konusu sadece Trump COVID-19 olunca, bir ara düşünüldü. Şöyle soralım, eğer Cumhuriyetçiler Trump gibi tartışılan bir liderle değil de çok sağlam bir aday ile seçime gelseydi, olmaz mıydı? Cevap: ABD müesses nizamı Yeni Küresel Hegemonik Çağ ile ilgili sentezi yapmış olmalı ki bu kez de Trump gibi birine tekrar şans vermek istemedi.

Çin ABD’yi geçmeli mi? Avrupa ile ABD kavgalı mı olmalı? İngiltere ABD’den uzaklaşmalı mı? Eğer Biden, Merkel ile anlaşacağız, İngiliz Kraliyetiyle birlikteyiz, Çin ile demokratik dost ülkelerle birlikte rekabet edeceğiz diyorsa, bu aynı zamanda Almanya’nın, Avrupa’nın, İngiltere’nin mevcut yapısını muhafaza etmesinden yana olunduğunu da gösterir mahiyettedir.

Biden’a göre küreselleşme Batı merkezli olacak bir şey, burada ABD yine başat, Fed baskın güç konumunda.

Nedir bu Yeni Küresel Hegemonik Çağ? Küreselleşme Finans teknolojisinin (Fintech) tamamlanması ve gerçek küresel döneme bu sayede girilmesi ile gerçekleştirilecek. Burada Biden’dan beklenen net, Çin’den önce küresel rezerv dövizin büyük oranda yaygınlaşmasını (halen dolar %64’lerde rezerv para, %84’lerin üstüne çıkması bekleniyor) tamamlamak ve bu aşamada dijital-dolar sistemine geçmek. Bu kaçınılmaz bir durum oldu!

Liberalizmi ve küreselciliği savunan Komünist Çin bir taraftan küreselcilere yeşil ışık yakıyor, diğer yandan milli güçle hareket ederek nüfuzunu dünyaya yaymak istiyor. Bunda başarılı olmaya başladıkça cesareti de artıyor. Trump Ticaret Savaşı açtı, yaptırımlarda bulundu ama gelinen noktada Çin’in büyümesinin önüne geçilemedi.

Rothschield bunu biliyor, ama kendi rakiplerini baskılamak için kullanıyor. Çünkü kendi hegemonya tarifinde bundan böyle içinde mega-kent ağı ile başlı yeni küresel bir düzen var. Burada yine Fintech devrede. Ama buradaki iktidar kendi elitlerinde olmak kaydıyla yönetilecek. Bundan böyle Rothschieldler dünyayı küresel mega kent sistemiyle yönetmekle ilgileniyor ve bunun insanlığın geleceğinin yeni anahtarı olduğuna inanıyor.

Güçler Savaşı

Bu insanlık neden Leninist bir süreci yaşadı, Soğuk Savaş yaşandı, İki Kutuplu Dünya denendi? Eğer sonuç böyle olacaksa idi neden dünya bunu yaşadı?

Peki insanlık Hitlersiz bir dünyayı hak etmemiş miydi? Diyelim tarihsel bir kaza oldu ve böyle biri tarih sahnesinde yerini aldı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında İki Kutuplu dünyada Soğuk Savaş yaşanır mıydı?

Nereden baksak Soğuk Savaş deniyor değil mi? Mecazi bile olsa soralım, insanlığın yeni bir Soğuk Savaş’a ihtiyaç var mı? Soğuk Savaşlar Amerikalılar, İngilizler, Almanlar ve Ruslar olmadan olmuyor ise şimdi bir de bu denkleme Çin dahil olduysa, yeni oyun bizlere ne getirecek dersiniz?

Biden’a seçim kazandırarak başlangıç için Koch zor bir iş başardı denebilir. Bütün bu zıt algıya ve olumsuz şartlara rağmen Biden’ı seçtirebildi, şimdi de başarılı olmasını sağlamak için arkasında olacaktır. Bakalım bu yeni düzen dünyayı daha yaşanabilir hale getirebilecek mi? Sanmıyorum, çünkü gerginlik çok derinlerde! Tıpkı Dünya Savaşları zamanındaki gibi…

Trump zamanında yaşananlara “yeni bir Soğuk Savaş dönemi” ve 2020 Başkanlık seçimine “ABD İç Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük gerilim,” dendi… Neydi bu gerilim, kopartılan fırtına? Cevap: Güçler Savaşı! Oyun yeni başladı, göreceğiz… Belki Biden dönemi 4 yıl bile sürmeyebilir, hatta yerine yardımcısı Kamala Harris bile getirilebilir. Ama ABD derin devleti (müesses nizam) denen sistem işleyecektir. Çin’in ABD hegemonyasını sonlandırmasına izin vermemek adına her türlü girişim yaşanacaktır. Yine barış, istikrar, demokrasi, özgürlük denecektir…

Görüldüğü üzere bu kez büyük oyuncular farklılaşmıştır. Rothschieldler dünyayı kendi hegemonyasında tutmakla ilgili görüşünde bir adım öne geçmiştir. Koch Ailesinin başını çektiği ABD içindeki güçler ise Demokrat Biden ile bu yeni mücadeleye başlayacaktır. Bu küresel rekabet veya hegemonya savaşı dünyayı bütünüyle etki altına alacak potansiyeldedir, bu önemli farklılıkların olacağı yeni bir dönemin başlangıcıdır.

Beklentim şu, dünyada politikaya bakarken algı yönetimi etkisi altında kalıp asıl düşüncelerden uzaklaşmayalım ve kendi durduğumuz yerin sağlamlığını ancak kendimizin kontrol edebileceği gerçeğinden sapmayalım.

Küreselci Komünist Çin’in Hareket Tarzları

Mao döneminde ABD kıskacına girerek bugünkü büyüklüğe gelen Çin bundan böyle atacağı adımlarda eskisinden raha zorlu bir süreç yaşayacağının farkındadır. Zira kendisi de Küresel Güçler Savaşının ortağı haline dönüşmüştür.

Çin, milli-egemenlik kararlarıyla mı hareket edecek? Rothschieldlerin köleliğini mi kabul edecek? Asıl rakibi ABD’nin yeni Başkanı Biden’ın hamlelerine göre hamleler mi geliştirecek ve gerekirse anlaşma masasına mı oturacak?

Güç mücadelesi, önce yapılan hamlelerin avantajı, konjonktürel etkiler sürekli izlenmesi gerekenlerdir. Çin geleceği gereği sabırla hareket edecektir ve diyalogla ilerleme yolunu seçtiğini gösterecektir, ama köklü politikalarından da taviz vermemenin yolunu hep arayacaktır. Çin başlattığı projelerin hiçbirini yarıda bırakmayacaktır, bu kesin! Küresel baskısını bu sayede maksimize edebilir.

Tayvan, Hong Kong, Güney Çin Denizi, vs. temel meselelerini koruyacaktır. Ama küresel baskı ve denge için küresel finansta özgür ve egemen olmayı en önemli mesele olarak gördüğü de açıktır. Çin üzerinde yoğunlaştığı teknolojisini, savunmasını, politikasını hep buradaki egemenliği kazanacak şekilde olacaktır.

Biden’ın Savunma Politikası

Biden icraata başladığında ABD’nin Savunma Politikası çok farklılıklara yol açar mı?

Soru-cevaplarla gidelim: Obama zamanında başlayan Vekalet Savaş yöntemi sonlanır mı? Hayır. Paralı askerler daha çok kullanılır mı? Evet. ABD asker çekerken yerel güçlerden (gerektiğinde silahlı gruplardan ve teröristlerden) yararlanmaya devam eder mi? Evet. Akıllı İstihbarat Savaşları yürütülür mü? Evet. Siber Savaşa ağırlık verilir mi? Evet. ABD NATO’nun varlığını en üst seviyede kulanır mı? Evet. ABD İngiltere Kraliyet Ordusu’nun Siber, Uzay, Nükleer, İstihbarat, Donanma desteğine ihtiyaç duyar mı, Çin’e ve Rusya’ya karşı Kuzey Kutup ve Baltık ve Pasifik bölgelerinde birlikte hareket ederler mi? Evet. ABD Merkezi ve Doğu Avrupa’da sağlam bir savunma gücü kurar mı? Evet. ABD Baltık, Rusya ve Doğu Avrupa, Afrika ve Doğu Akdeniz bölgelerinde menfaatlerini savunmak için Almanya’ya ihtiyaç duyar mı? Evet. ABD Hindistan ile yakınlaşmasını derinleştirir mi? Evet. ABD Çin’in kırılgan demografik yönlerini istismar eder mi, hatta bu noktalardan (uygur, Tibet, Hong Kong) kendisini tehdit etme girişimleri olabilir mi? Evet. ABD Tayvan ile ilişkisini güçlendirir mi? ABD Tayvan, Japonya ve Güney Kore’deki askeri varlığını güçlendirir mi? Evet. ABD Rusya ile START Antlaşmasını yenilerse, paralelinde Çin ile de bir nükleer anlaşmaya varmak ister mi? Evet. ABD Çin uzay gücünü baskılamak için teknolojik çalılmalarını hızlandırır mı? Evet. ABD küresel silahlanmayı artırır ve kendi kontrolünde seyretmesini ister mi? Evet. ABD’nin silah pazarındaki en büyük rakipleri Rusya ve Çin mi? Evet.

Şimdiye dek verilen mesajlar, alınan karalar bu ifade edilenlerin tersine bir durum sunuyor mu? Hayır. ABD müesses nizamı böyle mi düşünüyor? Evet.

Ters gelmemeli, Biden bunları vaat etti bile. Ortada sahte bir barış havası estirilmesin, gerginlik artacak, hem her alanda: Afrika’da, Güney-Doğu Asya’da, Orta Doğu’da, Baltık’ta Kuzey Buz Denizi bölgesinde, Güney Amerika’da uzay yarışında…

Sonuç

ABD ile Çin rekabeti teknik yönden yeni başlıyor. Bu kez taraflar çok güçlü ailelerle belirginleşmiş durumdadır. Buradan yola çıkarak dünya nerelere savrulacak, hep beraber göreceğiz. Ama küresel güç mücadelesinde küçüklerin gözünün yaşının bakılmayacağı acımasız bir döneme girildi bile! Bu durumun ne denli kritik olduğunu kavrayanlar kendilerini koruma şansını bulabilecekler…

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Politika 'ın son yazıları

27 views

Politikada Gri Kavramlar

Size politika amaçlı yapılan propaganda konusu içinde yer alan kavramsal bir temayı sunuyorum, grilik. Gri kavramların dış ve iç politika yansımalarına bakacağım. Özellikle ABD dış politikasında kendi çıkarına yaklaşımlar sergilemesi neticesinde görülen gri kavramlar konusunu işleyeceğim. Buna örnek olarak Filistin-İsrail, terörle mücadele, sözde soykırım tasarısı gibi konular da yer alacak.
104 views

Yerelde Yapısalcılık

Bir olaya bakış yöntemimde felsefe ve tarih olmaz ise ben bunu oldukça eksik görürüm. Hemen herkesin siyaset, seçim, belediye, vs. konuştuğu noktada ben, bu işte temel felsefe ve asıl stratejik açıklama nerede diye arıyorum. Dolayısıyla felsefi yaklaşım ve stratejik bakış tarzı siyaset üstüdür. Benim açıklamalarım bu noktada değerlidir; mevcut yapılanlar gibi değil, başka türlü tartışmaları kapsamaktadır. Açıkça yazayım: Kim kazanacak, iktidar veya muhalefet ne yapacak, türü ifadelerle değil; imar neye göre olmalı, altyapı ve üstyapı nasıl planlanmalı, ülke ekonomisine uyumluluk ne şekilde sağlanmalı, kanunlar ne içerikte olmalı, gibi piramidin üstündeki meseleler önemlidir.
157 views

Emperyalizm

Bugünün anlayışı, küresel imkanlar içinde sahip olunan alanları artırmak ve güçlenmek, değer üretimi rekabetinde gerilerde kalmamak fikri üzerinedir. Ruslar gibi sürekli “kahrolsun emperyalizm” diyeceğinize, “ben hangi değeri üretebiliyorum, hangi büyük pazarda kaça satıyorum,” diye bakın isterim. Bugün ülkeler bazında ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, birlik bazında Avrupa Birliği, küresel şirketler bazında sürekli sayısı artan ve yenilik üretenler, esasen bunlar değerleri zorluyorlar ve muhatap alınıyorlar. Daha fazla muhatap alınabilmek için yapılması gerekenler belli! Olan şu: Muhatap alınanların ve değer üreticilerinin daha fazla yayılması fikri!..
164 views

Doku Bozumu

Bu makale Ortadoğu'da kangren olan meseleleri stratejik düzlemde incelemektedir. Mevcut dokuyu bozan yapay düşünceler ile gerçekte olanlar arasındaki farkı bütün çıplaklığıyla dile getirmektedir. Halen bölgede savaş, çatışma, suç, terör, işgal, soykırım, gibi pek çok olumsuzluk yaşanmaktadır. Uluslararası sistem bu olup bitene çare bulamamaktadır. Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya, gibi ülkelerin halkları harap ve bitap düşmüş durumdadırlar.
227 views

Devlet-dışı Aktörler

Burada gayet karmaşık, iç içe geçen ve masum insanların istismarına dönük olayları ihtiva eden, bütün gayrimeşru faaliyetleri, politikaları, planları ve operasyonları, terörizmden tutunuz, vekalet savaşlarına, buradan iç savaşlara, gri bölge operasyonlarına, meşru görünse de esasen çıkara hizmet edenlere, meşru siyaset yapmak ve bunu geliştirmek varken, siyaset alanını anti-demokratik yöntemlerle daraltanlara kadar, birçok durumu kısaca da olsa açıklama imkânımız oldu. Meşruluk ile gayrimeşruluk arasındaki perdeyi görmek veya belirlemek çok çok önemlidir. Ben de sizler de hep birlikte bu dünyada birer aktörüz, tıpkı devletler, hükümetler, liderler, şirketler, gibi. Politika, insana has bir yetenek, işlev ve özelliktir. Meşruiyet dahilinde kalabilmek çok önemlidir. İnsanlar, istikrar, barış ve esenlik içinde yaşamayı, gelişmeyi, evlatlarını refah ve güven içinde yetiştirmeyi istemektedir.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme