son-raddeye-gelmeden-cozmek
Son Raddeye Gelmeden Çözmek

Son Raddeye Gelmeden Çözmek

16 Aralık 2015
Okuyucu

İçte ve dışta önemli gelişmeler oluyor. Jeopolitik, iç politik, güvenlik, çatışmacı, sosyal ve ekonomik açılardan ardı sıra gelen sorunlara bakılırsa, bunlar Türkiye için zor günlerdir. Sanki Türkiye bir sırat köprüsünden daha geçiyor.

Ahvale bakıp öncesinde yapılan hataları sıralayanlar ve çözüm sunanlardan çok eleştirenler çoğalır. Genel tepki kuralları böyle işler. Eğer süreç böylesi bir zorluklar tüneline girdiyse eleştiriciler her fırsatı değerlendireceklerdir. Doğaldır. Ancak kritikler ve dozları arttıkça gerginlikler de artar, bu kez yeni sorunlarla karşılaşılır.

Aralık 2015, Ocak 2016, Şubat, Mart ve Nisan… Konuşuluyor: Ne yapılacak? FED ne diyecek? Faizler yükselir mi, düşer mi? Dolar daha ne kadar artacak? ABD Savunma Bakanı ne dedi? Putin ne hamle yapacak? Esad ne olacak? Suriye’deki Türkmenler direnebilecekler mi? Mülteciler ne haldeler? PKK başka hangi cami ve okulu yakacak? Güneydoğuda sokaklar ne olacak? Irak hükümeti bir baskı mı aldı? Başika’dan geri gelecek var mı? IŞİD geriledi mi, ilerledi mi? Barzani yeni bir şey mi istedi? Bu kadar harp silah ve vasıtası coğrafi bölgemizde neden toplandı? NATO samimi mi? AB ile müzakerelerin tekrar başlaması iyi oldu mu? AB fasılları açılıyor ama kapanıyor mu? Enerji yatırımları yapabiliyor muyuz? Boru hatlar ne olacak? Yeni bir terör saldırısı olur mu? Ya Rus gemileri başka bir balıkçı teknesine ateş eder de zayiat olursa? Azeriler Karabağ’a saldırır mı? Sınıra yakın uçan bir uçağımıza Ermenistan’dan Ruslar bir füze atar mı? Kış nasıl geçecek? Doğalgaz kesilirse ne olacak? Anayasa değişecek mi? Başkanlık sistemi için referandum yapılacak mı? Öcalan ve HDP’nin istediği özerklikler verilecek mi? Alevilerle ilgili sorunlar giderilebilecek mi? MHP ve CHP yeni bir kongre yapar mı? Fethullah Gülen’in kendisi ve FETÖ mensupları ülkeye getirilir ve yargılanır mı? Başka tür vesayetçiler var mı? Türkiye demokrasiyi anlayabilecek mi? Demokrasiye kastedenler olacak mı? İç huzur ne zaman olacak? Dışarıda barış ortamı sağlanabilecek mi? Turizm canlanacak mı? Rus turist gelmezse kimler gelecek? Yeni yılda fiyatlar çok artar mı? Yeni propaganda konuları neler? Medyada vaziyet ne? İşsizlik artar mı? Bugün şehit var mı?.. Endişeler, belirsizlikler ve zor geçecek günler…

Öyleyse, haydi bakalım!.. Köklü tarihimizden ve deneyimimizden istifade edelim. Gösterelim hünerimizi o vakit, neyse o yapabileceklerimiz: İçten yıkılma, çözülme, gemiyi terk etme mi; yoksa sorumluluk duyma, sahiplenme, birlik olma, dışa doğru sağlam bir duruş sergileme mi? Zorluklar daha da artsın mı, azalsın mı istenir? Yoksa, olup bitene bakıp boş ver mi denir? Vatanını, milletini başka şeylere değişmeyenler ne düşünürler acaba? Vatan ve Bayrak sevgisi yüksek olan Millet oturduğu yerde kalabilir mi?

İnsan kendini zor günlerde belli eder, değil mi? O halde bütün bu zorlukların üstesinden gelmekle ilgili plan nedir? Plan mutlaka vardır, devlet bekasını gözardı edemez. Evet, herkes görevinin başında, onca insan bu işler için maaş alıyor, değil mi? Ama çok çalışana ve ortalıkta çok görünene değil, işleri başarana ve zorlukları çözene ihtiyaç var; bu belli! Küresel meselelere bakıp bu Millet kazanılacak türden başarılar için kendini emin hissediyor mu, yoksa kısmetini mi arıyor? Belki denedikten sonra duruma vakıf olunacak; böyle olursa iş işten geçer mi dersiniz? Bakalım gelişmeler memleketi nerelere sürükleyecek? Kötülük peşindekiler, gaflet ve dalalet içindekiler bundan daha ileri bir düşmanlık içine girecekler mi?

Elbette işbaşındakiler başarmak zorundalar! Ne olursa olsunlar, Millet kendi bekası için duruma sahip çıkacak iradeye haizdir. Hep bu iktidar başa dün gelmedi. Ellerindeki güçleri kullanmalarına bir engel de yok. Duruma ciddiyetle odaklanmak yeterli. Bakınca, “Üstümüze düşeni yaptık ama olmadı,” denecek bir hal görülüyor mu? Şikayet yok, bahane yok, bu devletin asıl işi. “Bu hain, şu altımızı oyuyor, öteki düşman,” denmeyecek. “Bizi kandırmışlar, pardon…” demek de yok. Gereken yapılmalı, değil mi? Kandırılmak bu kadar basit mi? “Rahat bıraksalardı yapacaktım,” deme lüksü hiç yok! Küresel arenada bilinçli olunacak. Bu Aziz Millete huzur, refah ve güven temin ve tesis edilecek. Millet vergi de veriyor, askere de gidiyor. Devlet idaresi bu değil mi?

Önümüzdeki aylarda… Küresel piyasalar Türkiye aleyhine gelişebilir. ABD’li veya Avrupalı yetkililer Irak, Suriye’de ve hatta Kafkaslar’da daha ağır şartlar için yardım isteyebilir. Putin, PYD’ye de, PKK’ya da daha fazla yardım edebilir, çeşitli yerlerde zarar verecek tırmanışlara Türkiye’yi çekebilir. Amerika sonunda kazanmayacağı bir işe elini sokmaz; önce hesap eder. Türkiye hesaplamadığı işlere girer mi? PKK başka yerleşim yerlerinde de hendekler açabilir. NATO fazladan asker gönderebilir. Boru hatları ve nükleer santral projeleri durabilir. Bazı yerlerde teröristler halka sirayet edebilir. Doğalgaz kesilebilir. Anayasayı konuşacak zaman bulunamayabilir; olan zaman kısır bir tartışmayla tüketilebilir. Partiler gelişmelere sadece eleştiri getirebilir. Kürtçülük vesayeti iyice kendini hissettirebilir. İç huzur sıkıntı yaratabilir. Turizm para getirmeyebilir. Propagandanın en ileri teknikleri uygulanabilir, siber tehditlerle ülkenin direnme noktalarına saldırılar olabilir. Şehitler artabilir… Yoksa bütün bunlar planlamacılar için kötü senaryo da olsa, ihtimal dahilinde değil miydi, hesaplanmamış mıydı?

Maslahatgüzarcılık iyi değildir. “Şartlar bizi mecbur etti!” Bu savunulacak bir argüman mıdır? Az kazan, ama sen kazan! Sonunda kaybetmektense aza razı olmak evladır. Böyle mi?

Unutulmasın, bu Millet bırakıp gitmez ve son raddeye gelince şahlanır!

Tarihteki gibi: İstiklal Harbi nasıl oldu? Millet son raddede yeni bir “seferberlik ruhu” inşa eder. Zorluklar var, hem de acil çözülmesi gereken zorluklar!.. En olumsuz şartlarda bile devletine saygılı bu Aziz Millet gerçek başarı istiyor, şu ana kadar verdiklerinin karşılığını istemenin ötesine geçiyor; varsa başka istenen, son raddeye gelindiğinde seve seve feda edilir diyor. Bütün mesele son raddeye gelmemek ve getirilmemek!

Hüner burada: Milletini son raddeye getirmeden başarıyla yönetmek, refahı artırmak ve güvenliği sağlamak.

Gerçek lider, güven iklimini tesis edene ve bunu muhafaza edene denir, değil mi?

Gidişat bir oldubittiye dönüşmesin! Yere sağlam basalım, çok dikkatli olalım.

Görsel: Flickr, Jaime.Silva

Politika 'ın son yazıları

29 views

Politikada Gri Kavramlar

Size politika amaçlı yapılan propaganda konusu içinde yer alan kavramsal bir temayı sunuyorum, grilik. Gri kavramların dış ve iç politika yansımalarına bakacağım. Özellikle ABD dış politikasında kendi çıkarına yaklaşımlar sergilemesi neticesinde görülen gri kavramlar konusunu işleyeceğim. Buna örnek olarak Filistin-İsrail, terörle mücadele, sözde soykırım tasarısı gibi konular da yer alacak.
107 views

Yerelde Yapısalcılık

Bir olaya bakış yöntemimde felsefe ve tarih olmaz ise ben bunu oldukça eksik görürüm. Hemen herkesin siyaset, seçim, belediye, vs. konuştuğu noktada ben, bu işte temel felsefe ve asıl stratejik açıklama nerede diye arıyorum. Dolayısıyla felsefi yaklaşım ve stratejik bakış tarzı siyaset üstüdür. Benim açıklamalarım bu noktada değerlidir; mevcut yapılanlar gibi değil, başka türlü tartışmaları kapsamaktadır. Açıkça yazayım: Kim kazanacak, iktidar veya muhalefet ne yapacak, türü ifadelerle değil; imar neye göre olmalı, altyapı ve üstyapı nasıl planlanmalı, ülke ekonomisine uyumluluk ne şekilde sağlanmalı, kanunlar ne içerikte olmalı, gibi piramidin üstündeki meseleler önemlidir.
157 views

Emperyalizm

Bugünün anlayışı, küresel imkanlar içinde sahip olunan alanları artırmak ve güçlenmek, değer üretimi rekabetinde gerilerde kalmamak fikri üzerinedir. Ruslar gibi sürekli “kahrolsun emperyalizm” diyeceğinize, “ben hangi değeri üretebiliyorum, hangi büyük pazarda kaça satıyorum,” diye bakın isterim. Bugün ülkeler bazında ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, birlik bazında Avrupa Birliği, küresel şirketler bazında sürekli sayısı artan ve yenilik üretenler, esasen bunlar değerleri zorluyorlar ve muhatap alınıyorlar. Daha fazla muhatap alınabilmek için yapılması gerekenler belli! Olan şu: Muhatap alınanların ve değer üreticilerinin daha fazla yayılması fikri!..
165 views

Doku Bozumu

Bu makale Ortadoğu'da kangren olan meseleleri stratejik düzlemde incelemektedir. Mevcut dokuyu bozan yapay düşünceler ile gerçekte olanlar arasındaki farkı bütün çıplaklığıyla dile getirmektedir. Halen bölgede savaş, çatışma, suç, terör, işgal, soykırım, gibi pek çok olumsuzluk yaşanmaktadır. Uluslararası sistem bu olup bitene çare bulamamaktadır. Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Libya, gibi ülkelerin halkları harap ve bitap düşmüş durumdadırlar.
227 views

Devlet-dışı Aktörler

Burada gayet karmaşık, iç içe geçen ve masum insanların istismarına dönük olayları ihtiva eden, bütün gayrimeşru faaliyetleri, politikaları, planları ve operasyonları, terörizmden tutunuz, vekalet savaşlarına, buradan iç savaşlara, gri bölge operasyonlarına, meşru görünse de esasen çıkara hizmet edenlere, meşru siyaset yapmak ve bunu geliştirmek varken, siyaset alanını anti-demokratik yöntemlerle daraltanlara kadar, birçok durumu kısaca da olsa açıklama imkânımız oldu. Meşruluk ile gayrimeşruluk arasındaki perdeyi görmek veya belirlemek çok çok önemlidir. Ben de sizler de hep birlikte bu dünyada birer aktörüz, tıpkı devletler, hükümetler, liderler, şirketler, gibi. Politika, insana has bir yetenek, işlev ve özelliktir. Meşruiyet dahilinde kalabilmek çok önemlidir. İnsanlar, istikrar, barış ve esenlik içinde yaşamayı, gelişmeyi, evlatlarını refah ve güven içinde yetiştirmeyi istemektedir.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme