Tarih ve Politika Hakkında

19 Eylül 2020
Okuyucu

Yunanistan ile yaşanan son gerginlik sürecinde Meis (Kızılhisar) adası bağlamında tartışmalar devam ederken hem 1923 Lozan hem de 1947 Paris Antlaşması gündeme geldi. Konuyu Uşi Antlaşması sürecinden itibaren anlatanlar da var. Bazen heyecanla veya bilerek sataşmalar ve diğer yandan bazı anlatım eksiklikleri görülmektedir. Tarihi mevzuları tarihçilerimiz anlatabilirler. Ama tarihi iyi hazmetmeden siyaset yapma fikri başka bir anlam taşımaktadır. Asıl odaklanması gereken nokta yerine kendimizle uğraşır olmamız pek de anlamlı ve hatta kazançlı görülmemektedir. Hatta bazen üslup sertleşmekte ve başka sorunlara neden teşkil etmektedir ki bundan en fazla düşmanlarımız veya rakiplerimiz keyif almaktadır.

Ben burada bir kronolojik bir anlatım sunacağım. Kim nasıl sonuç çıkarırsa çıkarsın isterim. Bütün bunlar ve daha fazlası mevcut tarih kitaplarımızda ve hatıratlarda mevcut bilgilerdir. Öyle görülüyor ki bir çoğumuz, bazı tarihsel ayrıntıları ya bilmiyor ya da görmezden geliyor ve sonra bu önemli konulara salt ideolojik yönden çıkarım yapıyor. Dolayısıyla önce aşağıdaki kronolojik seçkiyi dikkatle incelemenizi ve sonra kendi kararlarınız için biraz kitap karıştırmanızı istirham edeceğim. Böylelikle kendi değerlendirmemiz daha belirgin hale gelecektir. Bir yorum yapmayacağım, yorumu sizlere bırakıyorum. Sonuçta bir öğüdüm olcak, hepsi bu!

Kronolojik Seçki

  • 9 Ocak 1853 – Avrupa’nın Hasta Adamı tanımlaması: Doğu Sorunu veya Şark Meselesi tanımlarıyla bilinen bu konu, Osmanlı Devleti’nin Hasta Adam olarak betimlenmesi (Nikolay Sankt-Peterburg ifade etti) ile ortaya çıkmıştır. Avrupa bu Şark Meselesinin Sevr Antlaşması ile tamamlandığını kabul eder. Ben de bu hatırlatmadan sonra tarihi atlatarak konuyu özellikle güncel olayların tartışıldığı sürece doğru yaklaştırayım. Arada çok konu var (askeri, siyasi, sosyal, ekonomik, bilim-teknolojik, biyografik…) ve bütün bunlar önemlidir. Aradaki önemli tarihleri size bırakıyorum.
  • 1881 – Düyunu Umumiye: Osmanlı Devleti iç ve dış borçlarını ödeyemediği için ilgili ülkelerce resmi bir kurum kuruldu ve maliye bu vesileyle yönetildi.
  • 24 Ekim 1909 – Racconigi Anlaşması: Osmanlı Devleti toprakları üzerine İtalya ve Rusya anlaşma yaptı. Balkanlar’da her ulusa eşit hak verilmesi kabul edildi. İtalya Rusya’nın Boğazlar üzerindeki çıkarını, Rusya da İtalya’nın Trablusgarp ve Bingazi üzerindeki çıkarlarını tanıdı.
  • 19 Aralık 1909 – Viyana Anlaşması: İtalya ile Avusturya Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki toprakları üzerine anlaştı (Balkan Statükosu).
  • 1911-12 – Trablusgarp Savaşı: Garp Ocakları’nda (bugünkü Libya’da) İtalyan sömürgecilerine karşı savaş. İtalya 29 Eylül 1911’de savaş açtı. Osmanlı donanması güçsüzdü, denizde ve kıyılara yapılan İtalyan saldırılarına cevap verilemedi. Savaş karada az sayıda askerle sürdürüldü. Ancak İtalyanlar başarı elde edemedi. Dolayısıyla deniz savaşlarına ağırlık verdiler.
  • 23 Nisan-17 Mayıs 1912 – İtalyanların 12 Adayı işgali: Trablusgarp’ta varlık gösteremeyen İtalyanlar denizdeki üstünlüğüne dayalı hareket etti. 5 Kasım 1911’de meclisinde çıkardığı kanunla Trablusgarp’ı ülkesine kattığını ilan etti.
  • 1912-13 – Balkan Savaşı: 7 Ekim 1912’de I. Balkan Savaşı başladı. Sırp, Rum ve Bulgar toplulukları birlik oldular ve Osmanlı’nın Balkanlardan çıkarılmasını ve ulus devlet kurmalarını talep ettiler. Savaş öncesinde Avrupalı devletlerin himayesinde üç topluluk Osmanlı aleyhine ittifak anlaşmaları imzaladılar (13 Mart 1912 Bulgaristan-Sırbistan; 29 Mayıs 1912 Bulgaristan-Rumlar). 30 Mayıs 1913 tarihinde Balkanları paylaşım amaçlı Londra Konferansı ve Anlaşması yapıldı. Sonrasında ise Rumlar, Bulgarlar ve Sırplar kendi aralarında savaşa başladılar. Ayrıca Romanya da savaşa dahil oldu. Buna II. Balkan Savaşı dendi. Bu arada Osmanlı fırsatı değerlendirdi ve 25 Temmuz 1913 tarihinde Edirne’yi işgalden kurtardı. 10 Ağustos 1913 tarihinde Bükreş anlaşması yapıldı ve savaş bitmiş oldu.
  • 18 Ekim 1912 – Quchy (Uşi veya Lozan da denir) Antlaşması: Osmanlı-İtalya savaşında İtalyanlar cephede henüz zafer kazanmamışlarken kendilerini galip ilan ettiler ve antlaşmayı Osmanlı’ya dikte ettirdiler. Burada İngiltere, Fransa ve Almanya kendi sömürge paylaşımındaki dengeleri dikkate aldılar. Sonuçta Trablusgarp ve Bingazi vilayetleri (Libya) İtalya’ya verildi. Buna karşılık Ege’de İtalyanların işgal ettiği 12 Adalar (Menteşe Adaları) Osmanlı’ya geri bırakıldı. Ancak Balkan Savaşı nedeniyle Yunanistan tehdidi altında olan 12 Adalar’ın emniyeti için Osmanlı geçici süre İtalyanların adalarda kalmasını (işgalin sürmesini) kabul etti. Osmanlı denizde zayıftı.

Uşi Antlaşması 2. madde, 1. Paragrafı: “İşbu muahadenin imzası akabinde hükümeteynden her biri, yani Hükümeti Osmaniye, Trablusgarp ile Bingazi’den ve İtalya Hükümeti Adalar Denizinde taht-ı işgalinde bulunan adalardan kendi zabit ve askerleri ile memurin-i mülkiyetinin celpleri zımmında emir vermeyi taahhüt eder.” 2. Paragrafı: “İtalyan zabitan ve asakiri ile memurin-i mülkiyesi tarafından cezair-i mezkürenin fiilen tahliyesi, Osmanlı zabitan ve asakiri ile memurin-i mülkiyesi tarafından Trablusgarp ve Bingazi’nin tahliyesini müteakip vuku bulacaktır.” Bu ifadelere göre ne çıkarabiliriz? Belirtilen yerlerden, 12 Ada dahil, Osmanlı Devleti herhangi bir toprağını terk etmiyor, karşılıklı taahhütler ifade ediliyor.

Balkan Savaşı bitti, Trablusgarp’ta Osmanlı askeri kalmadı ve Osmanlı Devleti İtalyanlardan 12 Adanın tamamen teslimini istedi. Ancak İtalyanlar Anadolu’dan başka tavizlerde bulundu (Antalya’ya demiryolu, liman inşası ve diğer ekonomik taviz konuları) ve adaları Osmanlı’ya antlaşmanın hilafına olarak teslim etmedi. Bu taviz isteği durumu İngiltere’yi telaşlandırdı. Aydın-İzmir demiryolu inşası işi İngilizlerin elindeydi. İngilizlerle Yunanlılar anlaştılar ve Yunanlılar 12 Adayı Osmanlı eline geçmeden sahiplenmek istedi. Ancak bu İngiltere ve İtalya rekabeti I. Dünya Savaşı başlayınca aynı ittifakta olduklarından başka bir yöne evrildi ve hedef Osmanlı Devleti’nin paylaşılmasına döndü. Bu demektir ki I. Dünya Savaşı zamanında 12 Ada hep İtalya işgalindeydi.

  • 30 Mayıs 1913 – Londra Anlaşması: I. Balkan Savaşı sonrasında yapıldı. Kararlar ilginç: Osmanlı batı sınırı Midye-Enez hattı olacak. Arnavutluk ve Ege Adalarının geleceği büyük devletlere bırakılacak. Yunanistan Selanik, Girit ve Güney Makedonya’yı alacak. Bulgaristan Kavala ve Dedeağaç. Dahil tüm Trakya’yı alacak. Orta ve Güney Makedonya Sırplara verilecek.
  • 10 Ağustos 1913 – Bükreş Anlaşması: II. Balkan Savaşı sonrasında yapıldı. Sadece Yunanistan’ın aldığı yerleri yazayım; Epir’in bütünü, Selanik, Drama, Kavala, Güney Makedonya.
  • 1914-18 – I. Dünya Savaşı: İtilaf Devletleri; İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya, ABD, Japonya. İttifak Devletleri; Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı, Bulgaristan. Osmanlı’nın cepheleri şunlar:
    • 1914-18 – Kafkas Cephesi: Rusya’ya karşı.
    • 1914-18 – İran Cephesi: Rusya’ya ve İngiltere’ye karşı ikinci derece. Brest-Litovsk anlaşmasından (3 Mart 1918) sonra Türk birlikleri Orta Asya’ya ilerlemek için İran üzerinden yürümeye başladı. Bu arada Bakü’yü aldı (Eylül 1918). Ancak savaş bitince geri dönmek zorunda kaldı.
    • 1914-18 – Kanal Cephesi: Sina, Filistin ve Süveyş Kanalı içeriliyordu. İngiltere’ye karşı.
    • 1914-18 – Irak Cephesi: İngiltere’ye karşı.
    • 1914-18 – Hicaz ve Yemen Cephesi: İngiltere’ye ve Arap isyancılara karşı.
    • 1915 – Çanakkale Cephesi: İngiltere’ye ve Fransa’ya karşı.
    • 1916-17 – Galiçya Cephesi: Rusya’ya karşı ikinci derece.
    • 1916-18 – Balkan Cephesi: İngiltere, Fransa ve Sırplara karşı ikinci derece.
  • Mart-Nisan 1915 – İstanbul Anlaşması: (Gizli) Rusya ile Osmanlı Boğazları meselesi üzerine yapılan anlaşmadır. Devamında Londra (İtalya ile), Sykes-Picot (Fransa, İngiltere ve Rusya ile) ve Saint Jean de Mourienne (İtalya ile) Anlaşmaları yapıldı. Bu gizli paylaşım anlaşmaları şunlardır:
    • 26 Nisan 1915 – Londra Anlaşması: İstanbul Anlaşması gereği İtalyanlara verilen yerler. Trablusgarp ve Bingazi’nin, 12 Adaların ve Anadolu güneyinin İtalya’ya verildiği. 
    • 9 Mayıs 1916 – Sykes-Picot Anlaşması: Osmanlı’nın paylaşımı ana planı. Ruslara, İngilizlere ve Fransızlara verilecek yerler belirlendi. Ermenistan, Suriye, Irak, Fransız manda bölgesi, İngiliz manda bölgesi ve Filistin, Kuveyt bölgesi. (Gizli) Mac Mahon Antlaşması yapıldı ve manda yönetimler kabul edildi. Sonra Hicaz Emiri Hüseyin isyan ettirildi ve Arapların bağımsızlığı konusu gerçekleştirildi. Mart 1916’da Petrograd Protokolü imzalandı. Rusya’ya Boğazlar’a ek olarak Trabzon’a kadar Doğu Karadeniz ile Erzurum, Van ve Bitlis bırakılıyordu.
    • 19 Nisan 1917 – Saint Jean de Mourienne Anlaşması: İngiltere, Fransa, İtalya katıldı. İtalyanlara Anadolu güney sahilleri, Antalya verildi. Yunanistan Başbakanı Venizelos katılımcılardan İstanbul’u istedi. (Not: Yunan Kralı Konstantin Alman yanlısı olarak bilindiğinden İngilizler bu ülkenin İttifak Devletleri bloğuna kaymasını engellemek adına Başbakan Venizelos’a çok taviz vermek durumunda kaldı. Bu tavizler gereği Türk Yurdu işgale uğratılacaktı.) İngiltere ve Fransa Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın Rusya’ya verilmesini kabul etti.
  • 25 Ekim 1917 – Bolşevik İhtilali: Rusya bir süre iç meselelere döndü. 1922’ye kadar Ruslar/SSCB İtilaf Devletleri ile beraberdir. 1922’den sonra Kurtuluş Savaşı zamanında Türkiye’ye yakın durdu.
  • 9 Ocak 1918 – Wilson Prensipleri: Wilson’un 14 Noktası ile ABD siyaseten de bölgede. Öncesinde 2 Nisan 1917’de Almanya’ya savaş ilan etmiş idi.
  • 30 Ekim 1918 – Mondros Mütarekesi: Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı sonlanması, toprakların, imkanların ve kontrolün kaybedildiği zaman. Temelde mütarekenin Md.7’si ülkeyi işgal anlamı taşımaktadır. Boğazlar müttefiklerin işgaline verildi. Ordu terhis edilecekti. Savaş gemileri, tersaneler, limanlar, demiryolları, tüneller, postane, telgraf, vs. müttefiklerin kontrolüne geçiyordu. Donanmasız ve askersiz bir ülke!
  • Ekim 1918 – Gelişmeler: Çekler Çekoslovakya’nın, Macarlar Macaristan’ın bağımsızlığını ilan etti. Bosna-Hersek ve Sırplar Yugoslavya’yı kurdular. Ayrıca Avusturya devleti kuruldu.
  • 1 Kasım 1918 – Mondros uygulanıyor. İşgaller, İstanbul dahil. Vanizelos ve Loyd George işbirliği. I. Dünya Savaşı 1914-18 tarihlerinde sürdü. Sonra paylaşım ve barış süreçleri gerçekleşti. Konferanslar ve antlaşmalar yapıldı. Esasen Kurtuluş Savaşı Türk Yurdu’nun paylaşılmasına ve dolayısıyla yapılan işgal anlaşmalarına karşı süren akışın sonlandığı noktadır. I. Dünya Savaşı ile kaybedilenler Kurtuluş Savaşı sonucunda geri alınmıştır. En belirgin şekilde söyleyebiliriz ki, Anadolu’nun işgali, ittifak devletlerinin yaptığı gizli anlaşmalara bir şekilde etki etmiş olan Yunanlıların ve Mondros Mütarekesi’nin neticesidir. Mondros’tan sonraki süreci bu şekilde ele almak gerekmektedir.
  • 25 Ocak 1919 – Paris Konferansı: ABD, İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya katıldı. (Megali Idea gereği) Venizelos İzmir’i istedi. Yunan taleplerinin içinde 12 Adalar bahsi geçti. Buna ABD ve İtalya karşı çıktı. Venizelos ısrarcı olunca İngiltere Başbakanı Loyd George Yunanlıların İzmir’i işgal hareketini onayladı.
  • 15 Mayıs 1919 – Yunan işgali: Yunanlılar ABD, İngiltere ve Fransa savaş gemilerinin himayesinde İzmir’e çıktı.
  • 19 Mayıs 1919 – Milli Mücadele başladı: Atatürk Samsun’a çıktı. Bir yandan İttifak devletleri Osmanlı’yı yok etmek için çaba sarf ederken diğer yandan Türkler yeni bir inisiyatifle doğuşunu başlatıyordu.
  • 28 Haziran 1919 – Versailles Antlaşması: I. Dünya Savaşı’nda yenik Almanya’nın antlaşması.
  • 10 Eylül 1919 – Saint Germain Antlaşması: I. Dünya Savaşı’nda yenik Avusturya’nın antlaşması. İmparatorluk dönemi sona erdi.
  • 27 Kasım 1919 – Neully Antlaşması: I. Dünya Savaşı’nda yenik Bulgaristan’ın antlaşması. İmparatorluk dönemi sona erdi.
  • Temmuz-Eylül 1919 – Erzurum ve Sivas Kongreleri: Milli sınırlara vurgu var.
  • 28 Ocak 1920 – Misakı Milli: Osmanlı Devleti’nin Meclisi Mebusanı kabul etti.
  • 18 Nisan 1920 – San Remo Konferansı: Osmanlı Devleti’nin paylaşımını ve Sevr’in detaylarını planlamak için toplandı. Buna göre; Rumeli ve Boğazlar İtilaf devletlerine veriliyordu; denize çıkışı olan bir Ermeni devleti kuruluyordu; Osmanlı Suriye, Filistin, Irak, Arabistan ve Ege adalarını terk ediyordu. Bu maddeleri 11 Mayıs 1920’de kabul etmesi için Osmanlı Devleti’ne tebliğ ettiler.
  • 10 Ağustos 1920 – Sevr Antlaşması (433 maddeden oluşur): I. Dünya Savaşı’nda yenik Osmanlı’nın antlaşması. Mondros Mütarekesi ve dahası uygulandı. Osmanlı İstanbul ve Anadolu’da küçük bir toprak parçası olarak bırakılıyor. Boğazlar, kurulacak Boğazlar Komitesi’ne devrediliyor. İzmir, Ege bölgesi, Ege adalarının büyük kısmı (12 Adalar hariç) ve Doğu Trakya’nın bütünü Yunanistan’a veriliyor. Doğu Anadolu’ya Ermenistan ve güneyine Kürdistan kuruluyor. Güney Doğu Anadolu ve Suriye Fransızlara, Irak ve Filistin İngilizlere bırakılıyor. Osmanlı Mısır, Sudan ve Kıbrıs’ın İngilizlere bağlandığını, Fas ve Tunus üzerindeki Fransız korumacılığını kabul ediyor. Antalya, Konya, Edremit’e kadar alan İtalyanlara veriliyor. Osmanlı, Libya ve 12 Ada üzerindeki haklarının tamamını İtalya yararına vaz geçiyor. Yeni Avrupa siyasi haritasını Osmanlı kabul ediyor ve Brest-Litovsk anlaşmasından vaz geçiyor. Osmanlı ordusu terhis ediliyor. Kapitülasyonlar tekrar yürürlüğe giriyor. (Osmanlı karşısında antlaşmaya katılanların listesi: İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Belçika, Ermenistan, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Yugoslavya yani Sırp-Hırvat-Sloven Devleti, Çekoslovakya)
  • 4 Kasım 1920 – Trianon Antlaşması: I. Dünya Savaşı’nda yenik Macaristan’ın antlaşması.
  • 1920-1946 – Milletler Cemiyeti (Cemiyeti Akvam) Dönemi: Esasen Milletler Cemiyeti yasası Versailles Anlaşması’nın bir parçasıdır. Kuruluş çalışmalar 28 Nisan 1919’da başladığı halde somutlaşması 10 Ocak 1920 tarihidir. Önce ofisi Londra’da açılmış sonra Cenevre’ye taşınmıştır. Osmanlı topraklarında manda yönetimlerin tatbiki Cemiyeti Akvam kararlarına dayandırılmıştır. Sonra yerine Birleşmiş Milletler kurulmuştur. Bu suretle eksen Londra-Avrupa’dan New York-ABD’ye kaymıştır.
  • 25 Haziran 1921 – Atatürk’ün Meis hakkındaki bildirisi (belge): TBMM Riyaseti Kalemi Mahsus Müdüriyeti 2/472. Antalya Mutasarrıflığı vasıtasıyla Erzurum mebusu Celalettin Arif Beyefendi’ye Mustafa Kemal imzalı bu metinde; Sevr gereği Meis’in İtalya’ya terki konusunun İstanbul Hükümeti ve TBMM tarafından tasdik edilmediği yazılıdır.

Meis Adası’nın aidiyet ciheti hakkında icra kılınan incelemelerde, Balkan Harbi’ni müteakip Londra’da yapılan antlaşmada Yunan işgali altındaki adaların mukadderatının tayini husus büyük devletlere havale edilmiş ve belirtilen devletler daha sonra Babıali’ye tebliğ ettikleri ortak bir noktada bahşolunan adalardan İmroz, Bozcaada ve Meis adası müstesna olmak üzere kalanlarının Yunanistan’a terkine karar verildiği bildirilmiş olduğundan, Babıali’nin bu üç adanın Osmanlı hakimiyetine bırakılması hakkındaki beyanat ve senet akdi sayarak, diğerleri hakkındaki karara protesto ettiği ve Harbi Umumi’yi müteakip İstanbul Hükümeti tarafından imza edilen 122. maddesinde, diğer bazı adalarla birlikte Meis Adası’nın da İtalya’ya terk edildiğini kapsayan Sevr Antlaşması ise ne İstanbul Hükümeti tarafından tasdik edilmiş ve ne de Büyük Millet Meclisi Hükümeti tanınmamış olduğundan, adı geçen adanın Türkiye Memleketleri kısımlarından olması tabii olduğunu ve de ahalisinin askeri hizmete alınmasına İtalya memurlarının itiraz hakkı varit olamayacağı anlaşılmıştır, Efendim.

  • 9 Eylül 1922 – Kurtuluş Savaşı sonu: İzmir’in Kurtuluşu.
  • 11 Ekim 1922 – Mudanya Mütarekesi: Kurtuluş Savaşı sona erdi, vatan kurtuldu. Sadece Yunanlılar değil, İngiltere, Fransa, İtalya ve ABD yenik düştü. İngiltere Başbakanı Loyd George istifa etti. (Mütareke sırasında Doğu Trakya mevzusu tartışma yarattı, İsmet Paşa toplantıyı terk etti, sonra Meriç nehri sınır kabul edildi.)
  • 21 Kasım 1922 – Lozan Barış Konferansı genel oturumun başlaması: Lozan, I. Dünya Savaşı galip devletleri ile Türkiye Devleti arasında yapıldı. Doğu Trakya konusu için 3 ay ara verildi. Türkiye bir tarafta, karşı tarafta ise; İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Yugoslavya (Sırp-Hırvat-Sloven Devleti) vardı. Türkiye Boğazlar konusundan dolayı Sovyetler, Ukrayna ve Gürcistan’ı da Konferansa istedi. ABD gözlemci olarak katıldı. Bulgaristan da ilave edildi. Müttefikler masaya Sevr Antlaşmasını koyarak görüşmeye başlamak istediler. Ayrıca kendilerini ve Yunanistan’ı galip devletler statüsünde kabul ettirmek niyetindeydiler. Türkiye ise bunları bir yana koyarak egemen ve bağımsız bir ülke olarak karşılarında oturduğunu kabul ettirdi. İngiltere Boğazlar ve Musul (petrol sahaları); Fransa borçlar, kapitülasyonlar ve imtiyazlar; İtalyanlar kapitülasyonlar, adalar ve kabotaj meselelerini önemsemekteydiler. İngilizler donanmasını İstanbul’da birliklerini ise Musul’da tutmak istiyordu. İtalya 12 Adaları alınca sessizdi. İsmet Paşa Sovyet Dışişleri Komiseri Çiçerin’in görüşünü getirmiş, Karadeniz’e sahildar olmayan ülkelerin denizde donanma bulundurmaması gerektiğini aktarmış idi.

Konferans sonuçlarından bazıları:

  1. Yunanistan ile ilgili konular (konuyla ilgili olanlar): Doğu Trakya Meriç Nehri esas alınarak çiziliyor. İmroz ve Bozcaada Türkiye’ye veriliyor. Anadolu’ya yakın Yunan adaları gayrı askersiz hale getiriliyor.
  2. 12 Ada İtalyanlara bırakılıyor.
  3. Boğazlar rejimi düzenlenmiştir. Gayrı askeri alan belirlenmiştir. Boğazlar Komisyonu kurulması kararlaştırılmıştır.
  4. Anlaşmaya varılamayan konular: Osmanlı borçları (Düyunu Umumiye). İmtiyazlar ve kapitülasyonlar. Boğazlardan İttifak Devletleri mensuplarının tahliyesi. Musul meselesi (sonraya bırakıldı).
  • 24 Temmuz 1923 – Lozan Antlaşması (Ana metin 143 madde, ilave sözleşmeler, protokoller ve bildiriler): Türkiye açısından Lozan’daki olumlu sonuçlar (Sevr ile mukayeseli): Misakı Milli sınırları büyük ölçüde kabul edildi (Güney sınırı sonra kararlaştırılacak). Ermeni ve Kürt devletleri kurulması engellenmiştir. Müttefiklere savaş tazminatı ödenmemiştir. Anadolu’da Yunanistan Devleti uzantısı olmayacaktır. Kapitülasyonlar sonunda kaldırılabilmiştir. Boğazların egemenliği ve bağımsızlığı Türkiye’nindir (kontrol hakkı tam olmasa da).

Adalar ve Libya maddeleri:

  1. (Madde 12) İmroz ve Bozcaada’yla Tavşan adalarından başka Doğu Akdeniz (Ege denmiyor!) adaları ve özellikle Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikerya adaları üzerinde Yunan egemenliğine ilişkin 17-30 Mayıs 1913 Lonra Antlaşmasının 5. ve 1-4 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşmasının 15. maddeleri hükümlerine uyularak 13 Şubat 1914 tarihli Londra Konferansında alınıp 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Hükümetine tebliğ edilen karar, işbu antlaşmanın İtalya’nın egemenliğine verilen ve 15. maddede sayılan adalara ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, teyit edilmiştir. Asya kıyısından 3 milden az mesafede (kıta sahanlığı 3 NM hükmü) bulunan adalar, işbu antlaşmada aksine açıklık bulunmadıkça, Türkiye egemenliği altına alınacaktır.
  2. (Madde 13) Barışın korunmasını sağlamak için Yunan Hükümeti Midilli, Sakız, Sisam ve Nikerya adalarında aşağıdaki önlemlere uymayı yükümlenir: (1) Sözü geçen adalarda hiçbir deniz üssü, hiçbir istihkam tesis ve inşa edilmeyecektir. (2) Yunan askeri uçaklarının ve başka hava araçlarının Anadolu kıyı toprakları üzerinde uçması yasaklanmıştır. Karşılığında Türk Hükümeti de askeri uçaklarının ve başka hava araçlarının sözü geçen adlar üstünde uçmasını yasaklamıştır. (3) Sözü geçen adlarda Yunan askeri kuvvetleri, silah altına alınıp yerinde eğitilebilecek ve yetiştirilebilecek eratın (askerlik çağındakiler) her zamanki miktardan ve bütün Yunan topraklarında mevcut bulunan jandarma ve polis miktarı ile orantılı olacak jandarma ve polis miktarından fazla olmayacaktır.
  3. (Madde 14) Türkiye egemenli altında kalan İmroz ve Bozcaada’yı yerel yönetim ile kişilerin ve malların korunması hususunda Müslüman olmayan yerli nüfusa her türlü güvenceyi sağlayan yerli halktan kurulu bir özel yönetim örgütüne kavuşacaktır…
  4. (Madde 15) Türkiye aşağıda sayılan adalar üzerindeki bütün haklarından ve dayanaklarından İtalya yararına vazgeçer. Bütün İtalya’nın işgali altında bulunan Astampalya (Astropalia), Rodos (Rhodes), Kalki (Carki), Skarpanto Kazos (Casso), Piskopis (Tilos), Misiros (Misyros), Kalimnos (Kalymnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Sömbeki (Simi) ve İstanköy (Kos) adaları ile bunların bağlılarından olan adacıklar ve Meis (Castellorizo) adası.
  5. (Madde 16) Türkiye işbu antlaşmada belirlenen sınırlar dışında bulunan bütün topraklar üzerinde ve topraklarla ilgili ve ayrıca işbu antlaşma ile üzerinde kendi egemenlik hakkı taşınmış olan adlardan başka adalar üzerinde (ki bu toprak ve adaların geleceği ilgililer tarafından karara bağlanmış veya başlanacaktır) her ne nitelikte olursa olsun sahip olduğu bütün haklardan ve dayanaklardan vazgeçtiğini bildirir…
  6. (Madde 20) Türkiye Britanya Hükümeti tarafından Kıbrıs’ın 5 Kasım 1914’te ilan olunan ilhakını tanıdığını beyan eder.
  7. (Madde 21) 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs adasında yaşamakta olan Türk vatandaşlarını mahalli kanunun belirtiği koşullar çerçevesinde İngiltere uyruğunu kazanacak ve bu yüzden Türk uyruğunu kaybedecektir. Ayrıca işbu antlaşmanın yürürlüğe konmasından başlayarak iki yıllık bir süre içerisinde Türk vatandaşlığını seçebileceklerdir; bu durumda seçme haklarını kullandıkları tarihi izleyen iki ay içinde Kıbrıs adasını terk etmek zorundadırlar…
  8. (Madde 22) Türkiye işbu antlaşma ile İtalya yararına olmak şartıyla 18 Ekim 1912 tarihli Lozan Antlaşması (Uşi) ve ona ekli senetler gereğince her ne nitelikte olursa olsun Trablusgarp (Libya) üzerinde sahip olmuş olduğu bütün haklar ve ayrıcalıkların kesin ortadan kalkışını tanıdığını bildirir.

Lozan’da toprak vermek konusu üzüntü vericidir. Ancak bunlar Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda yenik durumda kalmasından kaynaklanmaktadır. Sevr bu durumun en önemli göstergesidir. Lozan’da Sevr’in karşılığı bir durum söz konusu olunca kazanımların bir hayli olduğu da anlaşılmaktadır. Bu hususlar konulara neden bakıldığı ile alakalı sonuçlar verir. Lozan antlaşmasında adı geçen Türkiye Devleti dışına çıkan bazı örnek yerleri listeleyelim: Doğu Trakya ve Balkanlardaki bazı yerler, Adalar, Kıbrıs, Suriye, Irak, Mısır, Sudan, Libya, Fas, Tunus.

  • 23 Ağustos 1923 – TBMM’nin Lozan Antlaşmasının onayı: Gazi Meclis 213/227 kabul oyu ile Lozan’ı kabul etmiştir. Aynı gün müttefik donanması İstanbul’u terk etmiştir (6 hafta sürdü).

TBMM’de kabul edilen Lozan ile ilgili açıklama kaydı: “Mitecanis yeknesak bir vatan; bunun dahilinde harice karşı gayrı tabii kayıtları ve hükümet içinde hükümet eden dahili imtiyazattan müberra bir vaziyet; gayri tabii mükellilifiyeti maliyeden azade bir hal, hakkı müdafaası mutlak, menabil mebzul ve serbest bir vatan bu vatanın adı Türkiye’dir. O Türkiye’yi bu muahedenameler ifade ve tavzih etmektedir.

Atatürk Nutuk’ta şöyle diyor: “Efendiler, varisi olduğumuz Osmanlı Devleti’nin dünya nazarında hiçbir kıymeti, fazileti ve haysiyeti kalmamıştır; hukuku beynelminelden hariç tanınmış, adita sahabet ve vesayet altına alınmış bir mahiyette bir mahiyette farz olunuyor. Maziye ait müsamahaların, hatıraların faili biz olmadığımız halde, esasen asırların müterakim hesabatı bizden sorulmamak lazım gelirken bu hususta da dünya ile karşı karşıya gelmek bize teveccüh etmişti. Millet ve memleketi hakiki istiklal ve hakimiyetine sahip kılmak için bu müşkülat ve fedakarlığı da iktiham etmek bizim üzerimize tahmil olunmuştu. Ben, neticenin behemahal müspet olacağından emin idim. Türk milletinin mevcudiyeti için, istiklal için, hakimiyeti için behemahal istihsal ve temine mecbur olduğu esasların, cihanca tasdik olunacağına asla şüphe etmiyordum…

Önemli bazı konuları işaret edelim:

  1. Lozan gereği 1929-1954 yılları arası 25 yıl toplam 129.6 milyon TL borç ödenmiştir.
  2. Bazı kesimler (özellikle sınırlardan gelenler) Lozan’da eksikler olduğunu ifade etmişlerdir. Bunlardan birisi İskenderun Sancağı’ndan gelenlerdir. (Atatürk 1938’de İskenderun Sancağı’nı ülke topraklarına kattı.)
  3. Lozan’a Türk vatandaşlığı kavramı yerleştirilmiştir.
  4. Yeni bir devlet kuruluyor, olgusu bütünüyle Lozan’a yansıtılmıştır.
  5. Lozan’da sorunlar çözülmeden Türkiye II. Dünya Savaşı’na girmek zorunda bırakılsaydı (egemenlik ve istiklal sorunları kesin çözülememiş olacağından) bugün bizler bu hususların büyük kısmını tartışamıyor olacaktık!
  • 1922-43 – İtalya’da Faşist iktidar: Mussolini başa geçince İtalya’nın politikaları değişmiştir. Mussolini Akdeniz’e “bizim deniz” demektedir. Roma İmparatorluğu’nu tekrar canlandırmaktan bahsetmektedir.
  • 6 Ekim 1923 – İstanbul’un işgalinin sona ermesi: İşgal Kuvvetleri’nin İstanbul’u terk etmeleri.
  • 1933-45 – Nazi Almanya’sı: Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi dönemi. Hitler 1934’te işbaşına geçti. İki faşist iktidar, İtalya ve Almanya, bu dönemden sonra Büyük Latin Müttefikliği içinde birlikte hareket etmişlerdir. II. Dünya Savaşı bu ittifakla inşa edilmiştir.
  • 1939-45 – II. Dünya Savaşı: Amerika savaşa 1941’de katıldı. Müttefikler; ABD, İngiltere, Fransa, SSCB, Çin (Savaşı kazanan büyük devletler olduğu nedenle bu ülkeler aynı zamanda bugün Birleşmiş Milletler daimi üyeleridir). Mihver devletler; Almanya, İtalya, Japonya.
  • 1942 – Almanya’nın Türkiye cephesini açma girişimi: Almanya Türkiye’ye resmen başvurdu. Eğer savaşa Almanya yanında girerse karşılığında Boğazlar ve Ege Adaları (Limni, Midilli ve diğer Kuzey Ege Adaları) konularında istediği verilecekti. Türkiye bu teklifi ret etti. Halbuki İngilizler savaşta Almanların Ege’deki hareketini engellemek adına Adaları kendileri işgal edeceklerdi ve bu durumu Türkiye’ye bildirmişlerdi (bu hususu Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin bildirmektedir, ancak tarih vermemektedir). İngilizlerin Ege Adalarına yapabilecekleri harekât için planları kesin ne, bilinmemekle birlikte, 12 Ada’nın içinde olduğu aşikardır. 
  • Temmuz 1943 – İtalya savaştan çekildi: İtalya’da Mussolini iktidarı devrildi ve savaştan çekildiler. Tam da bu esnada 12 Ada’ya İngilizler harekât yaptı ama tutunamadılar. Bunun üzerine almanlar 12 Ada’daki pozisyonlarını tahkim ettiler.
  • 1944 – İngilizlerin Türkiye’ye cevabı: Almanya 12 Adayı Türkiye’ye (asker çekmek için zorunluluktan dolayı) terk etmek istemiştir. Türkiye’ye adaları vermek için başvurmuştur. Bu konu İngiltere Hükümetine sorulmuştur. Alınan cevap şöyledir: “Hayır! Adaları işgal etmenize katiyen razı değiliz. Biz savaş içindeyiz, siz ise dışındasınız. Adalar savaş gerekleri için bize lazımdır. Onları biz işgal edeceğiz.
  • 7 Mayıs 1945 – Almanya teslim oldu: II. Dünya Savaşı bitti. Almanlar teslim olduğunda 12 Ada hala Almanların idi. Bu adalardaki Alman askerleri İngiliz askerlerine teslim olmuşlardır. Dolayısıyla kontrol fiilen İngilizlere geçmiştir.
  • 1946 – Paris Konferansı davet müracaatı hususu: Paris Konferansı’nda İtalya ile ilgili müzakereler başlamıştır. Dışişleri Bakanlığı Hükümetten Konferansın 12 Adalar sebebiyle bu bölümüne katılıp katılmayacağını sormuş ve Cumhurbaşkanlığı’ndan alınan cevap şu şekildedir: “II. Dünya Savaşı dışında kalmış olmamız dolayısıyla, savaşın ganimetlerinden pay almak hakkımız yoktur. Konferansa davet için müracaat yapılmayacaktır.” 

Gelişmelere bakalım, 12 Ada Yunanistan’a nasıl gitti? Her ne kadar Feridun Cemal Erkin bu talimatı aldıysa da Ankara’da İngiltere (David Kelly) ve ABD (Edwin Wilson) Büyükelçilerine şu şekilde bildirmiştir: “… 12 Ada’ya gelince, bunların da Anadolu’ya en yakınlarını Türkiye’ye geri vermek, uzak olanları ise Yunanistan’a bırakmak suretiyle, hiç değilse, adalete az çok yaklaşan bir çözüm şekline varılsın.” Bu söylenen ifadeleri Erkin, Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na ve o da Cumhurbaşkanı İnönü’ye bildirmiştir.

Konferansa iştirak eden İngiliz Dışişleri Bakanı’ndan alınan ve Büyükelçi David Kelly tarafından Erkin’e aktarılan cevabi bilgi şöyle: “… 12 Ada sadece nüfus çoğunluğu esasına dayanılarak Amerika ve Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanları arasında varılan mutabakat dolayısıyla Yunanistan’a verilmektedir. Ben şimdi sizden aldığım bilgiler üzerine konuyu konferansta tekrar açabilirim. Fakat pusuda bekleyen Molotov’un derhal fırsattan faydalanarak Boğazlar sorununu yeniden masa üzerine getirmesinden endişe ederim. Sırf bu sebeple Adalar sorununu tekrar açmakta sakınca gördüm ve konuyu başka bir açıdan konferansa götürmeyi tercih ettim. Adaların Anadolu toprağına yakınlığı, bir düşman elinde Türkiye’ye karşı saldırı için sıçrama noktası haline getirilmeleri imkanını doğurabilir. Adaların askerlikten tamamıyla arınmaları kaydıyla Yunanistan’a verilmesini önerdim. Teklif kabul olundu ve özel bir madde halinde antlaşmaya girdi. İmroz ve Bozcaada konusuna gelince, Yunanistan Başbakanı Çaldaris’i nezdime davet ettim. 12 Adayı almakla büyük bir kazanç elde ettiklerini bir daha İmroz ve Bozcaada hakkındaki yaygaralara mahal verilmemesini kesinlikle kendisine söyledim.

  • 10 Şubat 1947 – Paris Antlaşması Madde 14: 
  • İtalya isimleri müteakiben zikredilen 12 Adaların tam hükümranlığını Yunanistan’a vermiştir: Stampalia, Rhodes, Calki, Scarpanto, Casos, Piskopis, Misiros, Kalymnos, Leros, Patmos, Lipsos, Simicos, Castellorizo ve bağlı küçük adacıklar.
  • Bu adalar gayrı askeri olacak ve öyle kalacaklardır.
  • Bu adaların Yunanistan’a teslimine ait formaliteler ve teknik şartlar İngiltere ve Yunanistan arasında yapılacak bir anlaşma ile tespit edilecek ve yabancı kıt’aların çekilmesine en geç işbu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden 90 gün sonra tamamlanması için anlaşmalar yapılacaktır.

Lozan Hakkında

Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti kabul edildi. Tümüyle bakılırsa, I. Dünya Savaşı’nda yenik düştüğü kabul edilen Osmanlı İmparatorluğu’na dayatılan paylaşım ve işgal süreçleri böylelikle sonuçlanmış oldu, Türk egemenliği esas oldu. Anadolu’nun kapılarının açıldığı tarih 1071 Malazgirt Zaferi olarak kabul edilir. Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde bu yurt ihya edilmiştir. Adalet için savaşlar yapılmıştır. Sonuçta ülke ve millet işgal görmüştür ve Sevr ile yok sayılmıştır. Fakat Türk milletinin dirayetiyle Kurtuluş Savaşı yapılmış, Malazgirt ile edinilen ve ihya edilen bu kutsal yurt düşmana verilmemiştir, Lozan senedi ile bu durum tescil edilmiştir. Lozan Antlaşması yeni bir dönemin başlangıcıdır. 

Ancak dünya dönmeye devam etmektedir. Küresel rekabet kıyasıya sürmektedir. Bölgesel çatışmalar ve paylaşım hevesleri eskisinden daha teknik ve zor şartlarla sürmektedir. Bugün ülkeler (ulus devletler dahi) parçalanmak istenmektedir. 

Şartlar müsait olduğunda adalet için Türk milleti ülke sınırları ötesinde mücadelesini sürdürmektedir, sürdürecektir de. Mevcut durum neyi gerektiriyorsa o şekilde gelişme göstermek zaruridir.

Adalar Hakkında

Yunanistan’a bırakılan adalar silahsız ve askersiz olacaktır, değilse 1923 Lozan ve 1947 Paris anlaşmaları gereği işlem yapılacaktır. Adalarda yaşayan Rum halkı (tam tabiriyle) Türkiye’den karnını doyurmaktadır. Yaşamsal açıdan paylaşılanlardan ve turizm gibi ekonomi yaratan kaynaklardan öte adalar bölgesinde iki komşu halk ortak projeler ile dünya sahnesinde gelişme gösterebilecek potansiyele sahiptir. 

Ancak Avrupa eski akılla hareket ederse ve Rum yöneticiler Megali Idea gibi Bizans’ı diriltme türü hayallere kapılırsa, bunun karşılığının ne olacağı açıktır. Tam tersine, barış denizinde balıkçılıktan tutunuz, yeraltı kaynaklarının işletilmesine dek pek çok konuda işbirliği yapmak en akılcı çözüm olacaktır. Meis (Kızılhisar) gibi adalar Anadolu olmadan nefes alamaz, bunu her aklıselim insan anlamaktadır. Aidiyeti belli olmayan adalar veya adacıklar vardır. Bunlar üzerinde anlaşma yapmak zor değildir. Hiç değilse bu iki yakın komşu ülke belli ortaklıklar üretilebilir. Burada halis niyet önemli olmaktadır.

Kıbrıs Hakkında

Bu yazıda bu köklü konuya değinemedim. Odaklandığımız konu daha ziyade adalar oldu. Ancak şurası açık ki Kıbrıs Türk yurdudur, bunu muhafaza etmek için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Halen KKTC’nin tanınması ve ada çevresindeki denizlerde haklarını alması için gerekenler yapılacaktır.

Sonuç

Öğüdüm var, şöyle ki: Kendinizinkini değil, düşmanın altını oyun. Düşmanla boğuşana mâni olmayın. Yüz yıl öncesini değil, yarını düşünün. Kısır değil, kazandıran politika yapın; böyle yapana engel olmayın. Evlatlarınızı seviyor ve geleceğinizi düşünüyorsanız bunu kolay gösterirsiniz. Ve bu millet görmesini bilir.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Proje Devletler ve Politika

DİĞER YAZI

Diplomasi Kapısı

Politika 'ın son yazıları

26 views

Irak’ta Aydınlık Dönemin Başlangıcı

Türkiye, Bağdat'ta Irak ile tarihi bir süreci başlattı, atılan imzalar var, geliştirilen yeni stratejiyle birlikte yapılacak işler var. Bunlar ekonomiden, kültürden, güvenliğe uzanan işler. En önemlisi, inanmışlık, güven ve umut ışığı!..
42 views

Filistin-İsrail Politikası Hakkında

Ortadoğu'da, ABD'nin "kontrol bende" dediği bir ortamda, İsrail'in şımarıklıkları ve İran'ın anlamsız çabaları sürerken, Filistin konusunda nasıl ilerleme sağlanabilir? Bu dramatik konuyu aktörleri belirterek gözden geçirelim.
43 views

Stratejik Algı Yönetimi

Strateji ile algı yönetimi bahislerini, canlı örnek olduğu nedenle, Ortadoğu, ABD ve İsrail ile açıklayacağım. Buradaki amacım yaşamda ve çıkarları elde etmede dilin ve yaratılan algının kullanılmasının ne kadar etkili olduğunu göstermektir. Evet, temel olarak bu bir iletişim konusu olsa da görüldüğü üzere, ülkelerin mücadeleleri ve savaşların nedeni dahi olabilmektedir.
78 views

Yapay ve Doğal

Size analitik bir yöntemle, halen Ortadoğu'daki onca yapaylığa ve yürütülen negatif amaçlı algıya rağmen, Türkiye'nin ne denli doğallık içinde ve istikrar amaçlı politika yürüttüğünü açıklayacağım. ABD ve Rusya gibi büyük güçlerin yanısıra, bölgede İran ve İsrail arasında yaşananları kavramsal boyutta irdeleyeceğim. Analizin her bir basamağında belirginleşen kuralları açıklayacağım.
122 views

İsrail, İran ve Gazze

Genel bir değerlendirme yapalım, çünkü İsrail, 7 Ekim saldırısından 6 ay geçti ve "bugün Gazze'de üçüncü aşamaya geçtik" dedi. Bu ne demektir, bölgede başka ne gibi gelişebilir olabilir, hepsini inceleyelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme