Atlantik ekseninde AB üyesi olmayan fakat NATO üyesi olan Türkiye, üç kıtanın (Asya, Avrupa ve Afrika) birleşimindedir, köprü konumundadır. Tarihte olduğu gibi bugün dahi özellikle ABD, Rusya, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi başat güçlerin cirit attığı Hint-Pasifik parselinde Türkiye henüz bir etki üretmiş değildir. Demek ki engelleme bu güçlerden gelmektedir. Yakın dönemden bu yana Türkiye, küresel ABD ve Rusya rekabetinde arada kalmış haldeyken, aynı yaklaşımla, ABD ve Çin arasındaki rekabette de arada kalma potansiyeline sahiptir. Türkiye avantajlı jeostratejik konumunu bu küresel ABD ve Çin rekabetinde henüz kullanabilmiş değildir. Türkiye’nin, kendi merkezinden Atlantik ve Pasifik Okyanuslarına uzanan coğrafyalarda, somut küresel-stratejik projelere ve ortaklıklara ihtiyacı vardır. Dolayısıyla her tür konuyu yeni baştan değerlendirmekte yarar vardır.
ABD ve Çin arasında rekabete ilişkin durumu gözden geçirelim. Zaman bakımından şöyle düşüneceğiz, kısa ve orta vadede bu iki güç arasında bir çatışma hali söz konusu değildir. Ancak çok fazla çalışmayı ve aynı zamanda doğru adımların atılmasını gerektiren bir dönemdeyiz. Bu dönemde stratejik bakımdan bilim ve ileri-teknoloji, ticaret, diplomasi ve yavaşça gelişen askeri güç mücadelesi, küresel hakimiyeti ele geçirme, rekabet ve gerilim konularını kapsayan çözülmesi gereken denklemler olacak.
2020’nin son tarihlerinde başlatılan ve 2021 başında, henüz bir ay olmadan, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında yaşanan sıcak hava gayet dikkat çekici boyuttadır. Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerini başlatmak için ilgili taraflarca ön görüşmeler yapılıyor. Süreç hızla ilerleyecek ve küresel çapta tartışılan önemli bir gündem haline gelecek. Hazır mıyız?
Joe Biden’ın küresel planları neler? Politik, stratejik, güvenlik, ekonomik, teknolojik alanlarda küresel çapta nelere hazırlanıyor? Rusya ve Çin başta, hangi ülkelerle ve jeopolitik bölgelerde, özelde ise Türkiye ile meseleleri neler, nasıl çözecek?
Avrupa Birliği (AB) ile Çin arasında 32. görüşme sonrasında 30 Aralık 2020 tarihinde AB-Çin Kapsamlı Yatırım Anlaşması (CAI) prensipte yapıldı. Bu konu küresel açıdan çok önemlidir. Jeo-ekonomik, stratejik ve Çin’in ekonomik liberalleşmesi yönleriyle değerlidir. ABD ve Çin arasındaki rekabete de etki etmektedir. İnceleyelim.
Joseph S. Nye'nin neoliberal kanattaki çabaları devam ediyor ve bu süreçte ABD seçimlerine dair önerilerini ortaya koyuyor. Ancak açıklamaları endişe verici.
Trump basın toplantısı düzenledi. Dünya Ticaret Örgütü, Fikri Mülkiyet, COVID19 ve DSÖ, İkili İlişkiler, Güney Çin Denizi, Hong Kong konularına değindi.
Sansür en basit anlamıyla bilginin veya bir bölümünün kısıtlanması, bilginin kontrolüdür. Sansür resmi iştir, en üst makamlar, devletler ve hükümetler uygular biliriz, değil mi? Peki, keyfi sansür olur mu? Biri çıkıp diğerine, ben sana sansür uyguluyorum, diyebilir mi? Diyebiliyorsa ne yapılmalı? Tarihe baktığımızda sansür konusunu en çok askeri alanda gördük. O zaman savaşlar meydanlarda yapılmaktaydı, sonraları kaleler, şehirler kuşatılır oldu ve ardından dünya savaşları oldu, bütün bunların içinde sansür uygulandı. Arada bir yerlerde anarşizm ve terörizm bir çatışma şekli olarak zorlamalara dahil oldu, sansür yine vardı. Psikolojik savaş adında bir tür mücadele daha sahneye kondu, sansür iki taraflı uygulama konusu