ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’in geçtiğimiz günlerdeki Avrupa gezisi esnasında Siber Savaş ile ilgili ilginç açıklamalar oldu. Rusya’nın Siber Savaş kapsamında önümüzdeki dönemde önemli çalışmalar başlatacağını ve açıkça tehdit oluşturacağını işaret eden Mattis’in heyetindeki ABD’nin NATO uluslararası güvenlik meselelerinden sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Katie Wheelbarger, “NATO’nun da buna göre yapılanmasını tamamlaması, taarruz ve savunma kabiliyeti yapabilmesi gerektiğini,” işaret etti. Wheelbarger, “Öncelikle bu adımlarla Rusya’ya yönelik bir mesaj gönderiliyor,” dedi. Bakan Yardımcısı, “söz konusu hamlenin, Rus siber girişimlerine karşı, NATO’nun önlem almasına ve ittifakta daha tutarlı bir siber politika oluşturulabilmesine imkan vereceğini,” belirtti. Peki, bizde sorun var mı?
Basit bir iş mi? Seçimlerde Rus siber güçleri Hillary Clinton’un aleyhine etki yaptığı ileri sürülerek, ABD geçen haftalarda ülkesindeki 35 Rus diplomatı sınır dışı etmişti. Bu tıpkı Soğuk Savaş döneminde görülebilecek bir tavır. Yapılan saldırının siber başıbozuklarca değil devlet destekli olduğu ileri sürüldü. Bu nedenle Rus diplomatların persona non grata ilan edildiği olayda Barack Obama bizatihi Vladimir Putin’i sorumlu tuttu. Putin, bir diplomatik teamül gereği aynı alanda mukabelede bulunmadı. Donald Trump’ın tavrını bekleyeceğini söyledi.
Küresel stratejide çok şey değişiyor. Bunun sancılarını yaşamaktayız. Amerikan başkanlık seçimlerinden sonra daha da belirginleşecek olan dünyada yeni jeo-politik düzen için taraflar pozisyon alma peşindeler. Türkiye de bu bakımdan bir sıkışma içinde. Daha gerilere gitmeden geçtiğimiz son çeyrek asra bakılsa bile, küresel güçlerin paylaşım süreçlerinde Türkiye’nin yanı başındaki ve bir bakıma da içine çekilmeye çalışıldığı coğrafya bir oyun alanı olarak görüldü. Böyle olmasının doğal sebepleri de yok değildi; coğrafya, enerji savaşı, kültürler arası farklar, tarihsel sebepler hep önemli oldu. Bu bakımdan bir çok olayı çok kısa bir zaman içinde yaşadık, yaşamaya devam etmekteyiz. Bu bakımdan bazı yaşananları Türkiye’yi de merkeze
Soğuk Savaş bitti ve NATO görevlerini yeniden belirledi. Sivil Asker İşbirliği, Barış İçin Ortaklık ve Yeniden Yapılanma gibi konuları öne aldı. Demek ki NATO evrilerek yaşatılan bir kurum. O halde gelecekte NATO olacaksa doğaldır ki faaliyetleri zamanın icaplarına göre değişecektir. Ama eğer getirdiği ile götürdüğü mukayese edildiğinde ihtiyari bir noktada değerlendirilirse, haliyle zaman içinde terki düşünülecektir. Bunun için geriye değil ileriye bakmak gerekir. Örneğin 20-30 yıl sonra dünyada neler olacak?
Suriye krizi büyüyor, devreye yeni aktörler giriyor, sorunlar giderek karmaşıklaşıyor. Savaşın adı ne olursa olsun, sorun küresel çaptadır. Herkese düşen bir sorumluluk varken, büyük yük neredeyse Türkiye’nin omuzlarındadır. Bugünlerde resmi yetkililerin belirttiği üzere, Suudi Arabistan’ın bir hava birliğini İncirlik Üssü’ne intikal ettirerek fiilen Suriye krizine müdahil olacağına dair önemli bir gelişme gündemdedir. Suudi Arabistan Suriye’de zulüm altındaki Arap halklarını bu durumundan kurtarmak açısından geç kalınmaması gerektiğini düşünmektedir. Eğer Suudi Arabistan, Suriye’ye müdahil olur ise diğer Arap ülkelerinin de kendilerine destek verecekleri beklenmektedir. Bu yönde örneğin Mısır gibi Ortadoğu’nun önemli aktörleri de sıcak çatışmada rol alma sürecine dahil olurlarsa bu kez sorunun
Dünya çok gerildi. Çeşitli çevreler soruyor: Ne tür bir savaşın içindeyiz? Bu savaşın bir adı var mı? Bu bir büyük-dünya savaşı mı? Bunun cevabını arayacağız. Ama belirgin bir bilgi ile konuyu aydınlatmakta yarar var. Çünkü bunun adı daha önceden telaffuz edilmişti. Bu nedir? Uzun Savaş. Bazı yazarlara göre III. Dünya Savaşı şu an olmaktadır. Acaba bu Uzun Savaş üstü örtülü dahi olsa bir dünya savaşı mıdır? Terörü manivela kabul ederek yürütülen diplomasi, psikolojik savaş, ekonomik savaş ve siber savaş uzunca müddet sürdürülecek bir dünya savaşı kurgusu ile mi gerçekleşiyor? Bu sebepleri ve yaptırımları kendiliğinden gelişen düzeneklerin sevk ve idaresi dünyayı
“Türkiye Yoğun Siber Saldırı Altında!..” Siber saldırı ve savunma… Bu konuda Türkiye savunmada hem de bir hayli geride kaldı. Örneğin, saldıran nükleer silah kullanıyor, Türkiye okla karşılık veriyor. Bilimden en yüksek mertebede sorumlular, “O word dosyasını sakın açmayın,” gibi bir şey demişler, tam vakıf olamadım. Anlaşıldı, açmayacağız; çünkü milletçe savunmadayız… Olanlar başka mı? Sanırım konu sadece saldırı ve karşı koyma gücü değil idi. Anonim yapılar kolektif ve eşzamanlı güç ile vurdu ve vurma esnasında bizi bir yandan köreltirken aynı zamanda ve asıl olarak bütün değerli bilgileri de aldı götürdü. Biz, “Karşı koyduk, geçti,” diyoruz. Sanki deprem oldu, geçti. Ya kayıplar,
Daha yakın zamanda Nijerya’da Boko Haram iki bin kişiyi katletti. Aynı tarihlerde Fransa’da bir “terör” hadisesi meydana geldi. Çeşitli çevreler konuyu derinlemesine tartışıyorlar. Nedenler ve sonuçlar masaya yatırılıyor. İki olayın birbirine yakın tarihlerde olması ibret alınacak başka sonuçları da gündeme getirdi. Akla şu soru geldi: Bu nasıl bir savaş?