Azerbaycan İçin Tezkere

16 Kasım 2020
Okuyucu

10 Kasım tarihli Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkes anlaşması için sahada ve masada çabalar sürüyor. Asıl istenen konu kalıcı ateşkesin sağlanabilmesi ve barış şartlarının tesisidir. Bu doğrultuda Türkiye’ye de görev düşmektedir. Azerbaycan’da görev yapacak Türkiye-Rusya Ortak Merkez’de görev alacak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) için gerekli tezkere TBMM’dedir. Bu hafta tezkere çıkar ve Türk askeri Azerbaycan’a gider.

Türkiye’nin Azerbaycan’a göndermesi planlanan Türk askerinin amacı şu olacaktır: 1) ”Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, 2) ateşkesin tesisi, ihlallerin önlenmesi, 3) bölgede barış ve istikrarın sağlanması.

Bu amaçları yerine getirmek için Türk askeri hazırdır ve gerekli lojistik meddelerinin taşınmasına başladı/başlacak durumdadır.

Türk askerinin ateşkesi denetliyor olması Azerbaycan için bir güvencedir.

Ancak en başta işaret edilmesi gereken nokta, ikili askeri anlaşma gereği Azerbaycan yanıbaşında Türk askerini istemektedir, ki tezkerenin amaçlarından ilkinin bu yönde bir aşılımı işaret etmesi önemlidir.

Ateşkes şartları gereği Ermeni güçleri takvime bağlanan biçimde ve belirtilen sahalardan çekilmesi halinde Karabağ’da Azerbaycan’ın insani faaliyetleri devreye girecektir.

Çekilme olsa da sahanın temizlenmesi zaman alabilir veya bazı tehditler devam edebilir. Buna hazırlıklı olmak gerekir.

Ayrıca şu da bilinmelidir, Karabağ’dan çıkmak istemeyecekler olacaktır. Bunlar kimler olabilir? 1) Erivan’ın kararına karşı aşırı milliyetçi Ermeni milisler, 2) Moskova’ya karşı Batılı diaspora ve politik çevrelerin beslediği çete grupları, 3) Ermeni ve PKK terör örgütleri.

Erivan yönetimine güven olmaz. Hükümet her an dağılabilir ve Paşinyan görevden uzaklaştırılabilir. Her ne kadar bu gibi olaylar Ermenistan içinde olabilecek siyasi meselelerse de sonuçta bölgede istikrarsızlık manasına gelecektir. Bu istikrarsızlık halinde üzerinde gayret gösterilen barışın tehlikeye düşmesi ihtimali de söz konusu olabilir. Aşırı akımların durumu provoke etmeleri durumunda Rusya’ya Ermenistan içinde de görevler düşebilir. Rusya’nın Ermenistan’da yeterince askeri vardır ama bu askeri kullanma biçimi uluslararası tepkilere yol açmayacak biçimde olmak zorundadır. Zira Ermenistan’daki Rus askerinin konumu hakkında gelişebilecek her türden olumsuzluk, aralarındaki anlaşmaların iptali veya görmezden gelinmesi halini doğurabilir ve başka ülkeleri (örneğin Batılı bazı ülkeleri) buraya davet edebilir. Bu tür gelişmeleri Rusya asla istemeyecektir. Dolayısıyla Rusya bu konuda çok dikkatli davranacaktır. Meselenin dışarı taşmadan halli ve Karabağ’da barışın tesisi önemli bir görevdir.

Rus askeri barış ve istikrarı bozan asıl unsur olabilir mi? Şu an bunu söylemek mümkün gözükmese de meseleyi istenmeyen noktalara çekmesi durumunda, Rusya’nın Trans-Kafkaslar’da otoritesini kaybedecek türden adımlar atmasının en başta kendisine zarar vereceğinin bilincinde olduğunu düşünmemiz gerekmektedir. Her şartta bölgede Türk askerinin bulunması yine Azerbaycan ve bölge barışı için bir teminat olacaktır.

Rusya’nın Ermenistan ve Azerbaycan ile ikili ve çok taraflı özel anlaşmaları var, bunları önceki yazılarımda yazmıştım. Bu yeni durumun belirlenmesinde bu anlaşmaların bağlayıcı tarafları da ifade edilebilir. Ancak Azerbaycan bir zafer kazanmış ve kendi inisiyatifiyle ”statüyü” değiştiren taraf olmuştur. Bunun karşılığı hakları almak için fiili durumu yaratmıştır.

Örneğin egemenlik Azerbaycan’da olduğuna göre Karabağ’a barış amaçlı bile olsa yabancı asker ile birlikte çeşitli vasıta ve lojistik geldiği taktirde, ki Rus askeri birlikleri intikal etmiştir, gümrük işlemleri yapılmalıdır ve her bir detay kayıt altına alınmalıdır. Artık SSCB düzeni yoktur, ikili ve çoklu anlaşmalar olsa bile engel değildir ve bu gibi egemenlik gereği hususlar uluslararası haklara göre yapılmalıdır.

TBMM’ye giden tezkerenin Ermenistan topraklarındaki meselelerle doğrudan ilgisi olmayacaktır. Amaç noktası Karabağ’dır. Ancak ”bölgedeki istikrar ve barış” amacı doğrultusunda Türkiye de her türlü gelişmeye hazırlıklı olacaktır. En azından bir tür ”barış gücü” veya ”ateşkesi denetleme gücü” olarak hizmet edecek merkezin en önemli işlevi meselenin bölgeye yayılmamasını sağlamak olacaktır. Kısa sürede ve etkin biçimde Karabağ’da huzur ve sükun sağlanmalıdır, Azerbaycan toprakları işgalden kurtulmuş olmalı ve bu bölgeye gerçek sahipleri gelmelidir.

Sonuçta Türk askerinin de bölgedeki dayanağı; ikili ve uluslararası anlaşmalar ile insani ve barışçıl çabası olacaktır.

Tezkere tam metni aşağıdadır:

Azerbaycan’ın belirleyeceği yerde, Türkiye’nin Rusya ile birlikte kuracağı Ortak Merkez’de ve bu merkezin icra edeceği faaliyetlerde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personelinin ve lüzumuna göre ülkemizden sivil personelin görev yapmasının, 16 Ağustos 2010’da imzalanan ‘Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması’ uyarınca ülkemizin taahhütlerine uygun, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tescil eden uluslararası hukuk, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ilkeleriyle uyumlu olduğu; bölge halklarının da huzur ve refahı yararına olacağı, ayrıca milli çıkarlarımız bakımından gerekli olduğu değerlendirilmektedir. Bu mülahazalarla Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması hükümlerinden kaynaklanan taahhütlerimizi yerine getirmek, ateşkesin tesisi, ihlallerin önlenmesi, bölgede barış ve istikrarın sağlanması amacıyla Türkiye’nin yüksek menfaatlerini etkili şekilde korumak ve kollamak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, TSK’nin Ortak Merkezin görevlerinin ifası yönünde hareket etmek üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için anayasanın 92’nci maddesi uyarınca bir yıl süreyle izin verilmesi hususunda gereğini bilgilerinize sunarım.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Karabağ’da Süreç Nasıl İşleyecek?

DİĞER YAZI

IRINI ve AB

Güvenlik 'ın son yazıları

58 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
89 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
146 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
191 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme