dugunlerde-teneke-calanlara
Düğünlerde Teneke Çalanlara

Düğünlerde Teneke Çalanlara

4 Ağustos 2017
Okuyucu

Propaganda mı, kamuoyunu bilgilendirme mi? Bu soruya dair şahsi beyanım var! Ama ben kendini cin zannedenlerin yaptığı gibi davranmayacağım, usulünce açıklayacağım. Önceki bir yazıda Propagandanın Tarafları kimler bunu açıklamıştım. Bu yazıyla birlikte okunmasını salık veririm. Eğer konu Güvenlik ve Politika, Asker ve FETÖ ile mücadele (bu yazı Egemen Millet başlıklı incelemede) ise görüşlerimi geniş biçimde yazmıştım. Bu yazıları da merak edenler okuyabilirler. İnsan tanımak cinlik peşinde koşmaktan iyidir!

Bana soruyorlar… İşin doğrusu, pek ilgilenesim yok. Kendini cin zannedenleri dikkate almıyorum ben. Bu denli önemli ve ciddiye alınacak iş varken bir de kendini cin zannedenlerle mi uğraşayım? Böyle söyleyince nedenini merak ediyorlar. Propaganda yapıldığından, diyorum. Bana değil, devlete ve millete. Çünkü esasen muhatap devlet ve millet!..

Medya demokraside dördüncü güç değil midir? Evet, kabul edenler çoğunluktadır. Şöyle de denebilir. 1) Demokrasi kültürü için bağımsız, özgür ama sorumluluk sahibi, etik değerleri ile çalışan medya etkinliği önemlidir. İlkesel-doğru ile uygulamadaki-doğru arasında fark olmamalıdır. Yoksa milletçe piyasa istismarcılarının oyuncağı olmak söz konusudur. 2) Bu küresel düzende medya üzerinden operasyon yapanları hemen anlamak güçtür. Gerçekler için zaman gereklidir. Yani güçlünün de üstünde güçlüler vardır. Dolayısıyla herkes haddini bilmelidir. Bu dünya devlet başkanlarını, Trump’ı bile tartışıyor…

Meydanı boş bulanlar var mı? Var. Bilinir ki, demokrasi bir kültür işidir. Kimse, bana mı öğretiyorsun demesin, özellikle propagandistler… Malum, demokrasinin bazı konuları Eflatun’dan bu yana tartışmalıdır. Ben tam demokrasiden yanayım, ama nasıl? Demokrasiye sığınan istismarcılar düğün alayında teneke çalmaya devam ediyorlar. Çünkü müsait, imkân var. Ancak davul dururken bu tarz bir teneke çalmak düğün alayını eğlendirmez. Cinlerin demokrasiyi hangi yöntemlerle istismar ettiklerini millet zaman içinde görür.

Millet teneke çalanları erkenden görmelidir, ayırıp bir tarafa koymasını da bilmelidir. Ben de böyle düşünüyorum, ayırıp kenara koyuyorum; etikten yoksun, hazırcı ve propagandist olanları…

Propaganda nasıl bir şeydir? Bunu resmi ve gayrı resmi yapanlar vardır. Meşru ve gayrı meşru olanlar vardır. Hukuki ve hukuksuz olanlar söz konusudur. Devletin ve milletin bekası için devletin kontrolünde yapılan resmi propaganda tercih edilir. Her devlet için bu genel bir kabuldür. Devlet bunu yapar; ama tek elden ve stratejik mevkiden. Hem içeride hem de dışarıda yapmalıdır da…

Düşmanlıklara bakın: Eğer milleti parçalayıp bölmekle ilgiliyse, fesat çıkarmayı amaçlıyorsa ne olursa olsun bu kabul edilmez, hatta bununla savaşılır. Ha uçağınızı düşürmek için size füze fırlatmışlar ha propaganda yapmışlar. Her ikisi de saldırıdır. Ben buna karşıyım. Millet de öyle olmalı: Ak ile karayı, cin ile insanı ayırmalıdır. Devletin yaptığı ile devlete karşı yapılanı ayırmalıdır.

Kimler yapar bu düşmanca propagandayı? Yabancı çıkarcılar, düşmanlar, taşeronları, bir de kendini bağımsız ve özgür gören cahiller, velhasıl cinlik peşindekiler… Taşeronları anlamak mümkün müdür? Zordur. Devletin gücü ve hukuku buna dönük mücadeleyi ayrıca başarabilecek şekilde örgütlenmiş olmalıdır.

Propagandist işini nasıl yapar? Cevap: Temalar hazırlanır, içerik dış paketin içine gömülür. İçerik konu bile değildir. Çünkü hassas noktalar kullanılır. Esasen kilit isimler öne atılır. Bazı temalar ve isimler sembolleştirilmeye çalışılır. “Amaca uygun sembol,” şeklinde bir formülle tema hazırlanır ve en uygun vasıta ile servis edilir. Bir de bakarsınız pire deve, kartopu çığ oluverir.

Propagandacı her defasında bir temadan birden fazla post çıkarmak peşindedir. Hedefi olan toplumu lime lime edecek her türlü fırsatı ajite ederek kendini önemsetir. Aslında cin kendine çalışır, bırakın çıkardığı gürültüyü…

Teknik konulardır bunlar. İşi bilmek gerekir. Değilse propagandaya dokunan onun aleti olur, saadet zinciri gibi uzar gider. Her defasında külyutmaz (!) aymazlarca yapılan dokunuşlar propagandanın daha fazla etkinleşmesine hizmet eder. Böyle bir durumda her “tık” bir zarardır devlete ve millete. Ama konuyu bilen için böyle!..

Bana ne şartta bu gibi insanları ciddiye alırsın diyorlar. Cevap açık: Cin olmasınlar, teneke çalmasınlar, insan olsunlar. Propaganda yapmaktan vaz geçmenin ciddiyetine vakıf olduklarını ikrar etsinler ve yazdıklarıyla bunu ispat etsinler, ekmek yedikleri kendi işlerinde gerekli olan etik tavrı takınsınlar, o vakit düşünürüm.

Bana soruyorlar… Sendekilerle kamuoyunu bilgilendirmek uygun olmaz mı? 1) Bendekiler henüz devletindir. Devlet istediğinde zaten bilgi veriyorum, sorularını cevaplandırıyorum. Devlet bu, bilgiyi ister kullanır ister kullanmaz. Ben her defasında görevimi yaptım, yaparım, bu gerçek değişmedi, bu anlayıştayım. 2) Kamuoyunun aklı propagandacılar maharetiyle yeterince karıştırılıyor. Kamuoyu hassas. Biraz sükûnet şart. Bu sorumluluk işidir. Dikkat etmek gerekir.

“Sen meramını nasıl anlatıyorsun,” dediklerinde gülümsüyorum. Anlattım. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Yeter ki toplum cinlerin düğün alayına karışmasın!

Bana soruyorlar… Bu millet ne yapmalı? Öncelikle ben bu soruyu cevaplamaktan onur duyarım. Şöyle sıralayayım:

Millet soru sorsun. Sürekli. Örneğin: Peki bu nereden çıktı, neden şimdi, kim almış, neden ötekine vermiş, o ne yapmış, devlet ve millet bundan ne kazanmış, yoksa zarar mı görülmüş… Millet kendi sorsun, sonra mantığı ve vicdanıyla cevap bulmaya çalışsın.

Millet fiilen 15 Temmuz’da böyle yaptı. Cesaret ve sorumlulukla hareket etti, inisiyatif kullandı. Bir isteğim daha var. Benzeri biçimde inisiyatif kullansınlar. Propaganda için bir adım gereklidir. Cin düğünü yapanlara karşı da dur desinler. Cinleri arasından ayıklasın bu millet, kendi iradesiyle, vicdanıyla. Cin düğününde teneke ile eğlenmek isteyenleri ayırsın bu millet. Katılmasın onlara.

Propagandistlerin yönlendirmeleri çok olacaktır, bunları ayırsın. Millet propagandaya alet olmadan, tertemiz bir bakışla kendi sorularına, kendi cevaplarını versin. Ortalığı karıştırmayan, farklı ve sorumlu davranış gösteren insanlara değer versin. İlgi göstermeyerek fırsatçılara dur desin.

Olgun ve sabırlı olmak bizim en önemli meziyetlerimizdir, böyle davransın. Nasıl kurşuna göğsüne siper ettiyse propaganda malzemelerine de aynısını yapsın. Çünkü bu küresel, sanal ve yumuşak gücün unsurlarıyla saldıranların çok olduğu bu şartlarda seçici olmak, oyuna gelmemek gerekir. Bilinçli olmak şarttır.

Yazana, konuşana, teneke çalana, “Sen de kimsin, amacın ne?” diye sorsun bu millet. Sosyal medya mecrasına dikkat etsin, bildik medyaya da. Bir de bildik medyadakini sosyal medyada sürekli paylaşan taşıyıcılar-yayıcılar (bunun anlamı literatürde ajandır) var. Bunlar da akıllı olsunlar. Millet okuma yazma biliyor. Nereden nasıl bilgi alacağını da biliyor. Bu ajanlara dikkat etsin millet. Ben beğendim sen de beğen demek, cin düğününe katılıp teneke sesiyle halay çekmeye benzer. Milleti buralara çekenlere de sorsun, bununla nereye varılır diye.

Eğer konu FETÖ, terör, uluslararası-kumpas, millete sıkılan mermi, Türkiye’ye saldırı iken on satırlık yazının beş satırını kamuoyunun dikkatini başka tarafa çekmek için kullananlara millet sorsun, asıl amacın ne diye. Asıl konuyu karartmak! Gizlenen amaç bu mu?

Kamuoyu kendine propaganda yapana sorsun, sen kimsin diye. Propagandacıların asıl meseleler üzerinde değil de sembollerin ve değişik temaların üzerinde durmalarının hesabını sorsun. Bireysel ölçekte doğrudan bunu yapamıyorsa devlete desin ki, “Beni her biçimde, her tehdide karşı korumakla görevlisin… Hem mermiden hem piyasadaki propaganda malzemesinden hem de propagandistlerden…”

Milletin sorusu vicdanıyla eşdeğerdir. Böyle olursa cevap verenler de çıkacaktır, çıkıp gerekli aydınlatmayı doğru şekilde yapacaklardır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

propagandanin-taraflari
ÖNCEKİ YAZI

Propagandanın Tarafları

istihbarattaki-duzenlemeler
DİĞER YAZI

İstihbarattaki Düzenlemeler

Güvenlik 'ın son yazıları

51 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
84 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
140 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
189 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
214 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme