nasil-bir-ordu
Nasıl Bir Ordu?

Nasıl Bir Ordu?

1 Ağustos 2016
Okuyucu

Bugün herkes soruyor, nasıl bir ordu? Peki olan ne? Anayasa çalışması yaparcasına birkaç yıl, bir sürü sivil-asker kurmayın soluksuz çalışması sonucu olgunlaştırabileceği öneriler bir iki günde hazırlanıyor ve kararnamelerle yürürlüğe konuyor. Yanlış veya doğru, şu an işler böyle yürüyor. Belli kesimler “Dikkat!” dese de gür sesli iktidarın “Her şey daha iyi olacak!” söylemi öne çıkıyor. Şimdiye dek Jandarmadaki düzenleme, askeri okulların ve askeri hastanelerin durumu, Kuvvet Komutanlıkları ve Genelkurmay’ın bağlantıları gibi konular hakkında kararnameler çıktı. Bunlar belki daha önce de yapılabilecek şeylerdi. Özetle bugün emir komuta yapısı sivilleşti. Yapılanlar sonucu Hükümet, “Bize, her şartta milletine silah çekmeyecek askerler gerekli, emirlere itaat etmeliler, teknik konular haliyle kendi içinde olacak işler” mi diyor?

Asıl konu başlığı ne? Milli güvenlik ve beka!..

Acaba iktidar bu konuyu daha önce verdiği ödevlerle birilerine inceletmiş miydi, diye sormadan geçemiyorum. Sanırım konu üzerinde çalışanlar vardır, geleceğe dönük ve ayrıntılı soruları cevaplayacak insanlar… Yoksa siyasilerin kendi başına alabileceği sorumluluklar değildir bu çaptaki işler. (İlave: Nitekim Sn. Cumhurbaşkanı Yüksek Düzeyli Ekonomi Toplantısında yaptığı bir konuşmada, şimdi bazıları acele ettiğimizi söyleyecek ama biz zaten buna hazırdık, dedi.)

Örneğin on yıl sonra Kafkaslardan Ruslar güneye inmeye başlarsa, Türkiye topraklarını da içine alan bir coğrafyada bir büyük Kürdistan ülkesi ilanı olursa, IŞİD benzeri küresel birkaç terör örgütü aynı anda bütün yurt çapında eyleme başlarsa ve hatta aşırı muhalif politikacılar kazan kaldırmaya başlarlarsa, buna karşı koyabilecek tüm hazırlıklar, işte tam da bugün verilen bu kararlarla ilişkili olacaktır. Tehditler ve kuvvet hesaplamaları değişik ihtimallere göre hesaplanan işlerdir. Kararnameleri imzalayanlar bu güvenlik ve beka konusundan uzun soluklu, eksiksiz ve şüphesiz emin ise, millet de emindir.

Örneğin bir idam konusu gündeme geldi, hukukçular hemen ortaya çıktı, “Bir dakika, bu işin teknik çok ayrıntısı var,” dedi ve sürece müdahil olduklarını bildirdiler. Zira bırakın idam gibi bir tek olayın hukuksal boyutunu, diplomatik ve uluslararası ilişkiler yönünden de etkileşimleri var.

Ya askerlik? Teknik değil mi? Kendine ait köklü bir disiplini yok mu? Disiplin denince bazıları doğrudan emre itaati anlayabilir. Bu zaten belli bir konu. Ancak bahsedilen bu değildir, bu disiplin bahsi fizikte, genetikte, jeolojide veya hukukta ne ise o bağlamdaki teorik gerçekliktir. Zaruri bilgilerdir ki bunlar çok önceki çağlardan bu yana geliştirilmiş, jeo-stratejik, stratejik, jeo-politik, harekat araştırması, vs. kapsamlarla bazı hesaplamaları ve yönetim kolaylıklarını içeren konular. Hatta eldeki teknolojinin tümü, parçaları, düzenekleri, irtibatları, etkileşimleri, ara-yüzleri gibi daha fazla inceleme konusu ile müştereken düşünülen yönleri vardır. Hukuki tarafları, uluslararası ittifaklarla sabitlenen yönleri vardır. Diyeceksiniz ki, bunun böylesi bilimsel bir çerçevesi var ise o halde bu güne dek neden gerekli düzenlemeler yapılmadı? Yapılmadı, yaptırılmadı, bu kadar açık. Sebepleri ise çok fazla ve hatta devletin dibini oyanların da bunda payı büyük. Yani sorun bu yönde. Örneğin NATO Soğuk Savaş sonrası politik karargahını tuttu, hemen bütün diğer organlarını muharip tugaylara indirgedi, araya da sevk ve idareyi gerçekleştirecek harekat merkezlerine bıraktı. Yunanistan’dan Almanya’ya, Amerika’dan Avustralya’ya birçok ordu bu süreçte modernize oldu. Türkiye bunu bir türlü yapamadı, neden yaptırılmadığını bilen var mı?

Peki, şimdi yapılan kararnameli düzenlemeler bütün bunları karşılıyor mu? Bugünkü asıl noktaların bunlar olmadığı anlaşılıyor. Bugünkülerle daha ziyade emir komuta ve bağlantılar yönü ile ilgileniliyor. Bu emir komuta ve bağlantı yapısı daha sonra tehdide dayalı içeriği ve askeri zaruretleri de etkiler mi? Konu incelenmiştir, diye düşünüyorum! Hükümet sözcüsü, “Her şey güzel olacak!” diyor. Başbakan, “Ordu bir daha bu ülkede darbeye kalkışamayacak!” diyor. Demek ki millet endişelenmemelidir.

Başka açıdan bakalım. Örneğin on yıl sonra tehditler daha da artmışken, başka liderler ve politik kadrolar (ki bugün bazı askerler yargıçlar, valiler satın alınabildi veya kandırılabildi ise o günün liderleri de ele geçirilmiş olabilir,) bu yapı ile güven verecek mi? Demek ki sadece askerin veya hukukçuların yapılarını düzenlemek yetmiyor, ülkede bütünüyle demokrasi kültürü, adalet, liyakat gibi temel konuların da halledilmesi gereklidir.

Sorun neydi? Milletin, “Al şu silahları ve imkanları hazırlık yap ve her daim milletini koru, bu uğurda gerekirse öl!” dediği asker görünümlü hainler tam tersini yaptılar. Peki, bu hain yapı bu seviyelere nasıl ve kimlerin eliyle büyütülerek getirildi? Zayıf ve hassas noktalar neydi ki bu sızma güçlü bir tehdit haline dönüşebildi? Şimdi alınan bu tedbirler, ki özetle sivilleşme denilebilecek hususlar, bir daha bu veya başka bir yapıyla benzer tehdidin ortaya çıkmasına engel midir? Demek ki başka kararnameler de peşi sıra gelecek. Sınavlar sağlam yapılacak, atamalar doğru olacak, taraf tutmalar engellenecek… Neler oldukları bellidir! Milletin beklediği daha fazla mesele var, hepsi düzeltilsin…

Ne eleştiriler ne de yapılanlar bekayı zayıflatacak şeylerdir, inancımız ve güvenimiz budur. Kritik edilen nokta “OHAL üç aylığına ilan edildi, uzatılabilir de, bir iki günde alınan bu kararlar için çok acele davranılmadı mı?” şeklindedir. Bu işi tartışanlar ise konular hiç bilinmiyor gibi ortaya çıkmasınlar, çünkü akıllar daha fazla karıştırılmamalıdır.

Milli ordu, milli silahlanma, milli güç! Bize gerekli olanlar bunlardır. Amaç ilelebet payidar kalacak milletin refahı ve güvenliğidir.

Güvenlik 'ın son yazıları

189 views

Etki Ajanlığı Yasası

Bu çağda, etki ajanlarına karşı önlem almak ve ülke yararına çalışanların eline mücadele etmek adına imkan vermek gibi konularda aksi düşünülebilir mi? Bu gerekli, ülke güvenliği açısından yerinde bir hamle. En azında caydırıcılık çok önemli. Ajanlar ve etki ajanları öyle cirit atmasınlar... Gerekli önlemleri ve bu kapsamda belli yasal düzenleme imkanlarını yaratalım. Her türlü tehdit var. Onları caydıralım, caydırıcı nitelikte ülkenin somut eylemleri olsun. Türkiye'de istihbarat hizmetleri 2014'dan itibaren iyi bir seyirle gelişiyor. İlk olarak operasyon yapma imkanı oldu. Kötü mü? Operasyonel İstihbarat gayet başarılı. Teröristler ve bölgemizdeki hasım ülkeler bunu görüyorlar, dikkatleri çekildi. Şimdi de bu tür ilave yasalar olsun isterim. Doğru adım! Elbette ben bu konuyu istihbarat açısından ele alacağım, uzmanlığım bu yönde. Hukuk konusu ayrı.
83 views

Yeni Üstünlük Mücadelesi ve Savunma Anlayışı

Temel konumuz silahlanma ve polemoloji olacak. Bu alanda yeni anlayışları irdeleyeceğiz. Genel savunma ve silahlanma politikalarına, büyük güçlerin aldıkları pozisyonlara, örnek olarak ABD'nin savunma yöntemine ve son olarak yeni üstünlük mücadelesi kavramlarına değineceğim. Bahsedeceğim yeni üstünlük mücadelesi terimleri neler? Oyun değiştiricilik, sistemlerin sistemi mimarisi, otonom kor sistemler, tam baskılama veya üstünlük kurma (dominasyon), bütün yönleriyle nüfuz etme (penetrasyon), istihbaratın penetrasyonu ve caydırıcılık için silahlanmak, olacak. Bunları neyle yapabilirsiniz? Bu makalede size ipuçlarını vermiş olacağım.
77 views

Otonom Orduların Tartışması

Teknoloji geliştikçe otonom sistemler cephede yerlerini alıyorlar. Kara, hava, siber-uzay, deniz, derin ve geniş cepheler... Bu konu başka ülkelerde hem askeri hem sivil, çeşitli uzmanlarca tartışılıyorken, Türkiye'de henüz o noktaya gelinemedi. Savaşın bilim ve sanatı yönüyle ben size özgün bir tartışma başlatmak isterim.
111 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
162 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme