obamadan-sonra-kuresel-silahlanma
Obama’dan Sonra Küresel Silahlanma

Obama’dan Sonra Küresel Silahlanma

20 Eylül 2016
Okuyucu

ABD Başkanı Barack Obama’dan sonra dünyada neler yaşayacağız? Gelişmelere bakılırsa Donald Trump kazanır mı? Eğer böyle olursa dünyada ve Türkiye’de neler olur? Bu yazıda ABD Başkanlık seçimlerini bir yönü ile irdeleyeceğiz: Silahlanma. Ayrıntıya girmeyeceğiz, yazıyı rakamlara boğmayacağız. Genel gidişata bakarak bir değerlendirme yapacağız.

İçinde bulunduğumuz dönemde ABD’de silah sistemleri ve platformları ile ilgili önemli bir yenileme süreci başlatıldı. Uzayda, hava, deniz, kara güçlerinde ve siber alanda pek çok ileri teknolojiyle donatılmış silahların birer birer piyasaya sürüldüğünü görmekteyiz. Yeni teknolojilerin silah sistemlerine adaptasyonu sürecine girilir girilmez görüldü ki dünya silah üretme ve el değiştirme potansiyelinde önemli projeler devreye kondu. Buna koşut olarak gerginlikler ve diplomatik trafik arttı. Silah üreticilerinin yeni ürünleri ise magazine düştü.

Sadece hava gücü ile ilgili gelişmelere bir göz atalım. Bilindiği üzere Türkiye F-35 alıyor. Bu uçakları ABD, İsrail ve Türkiye dışında İngiltere, Hollanda, Norveç, Danimarka, İtalya, Kanada, Avustralya da kullanacak. Daha sonra başka ülkeler de sıraya girecek, Güney Kore ve Suudi Arabistan gibi. ABD F-22’leri modernize ediyor, B-2’leri modernize edip B-21 uçağını geliştiriyor. Buna mukabil Çin Y-20 ve J-31’i geliştiriyor. Rusya T-50’yi projelendirdi, SU-34’leri modernize ediyor. Hindistan Rusya’nın T-50 projesine ortak. Güney Kore FA-50 üzerinde çalışıyor, ABD destek veriyor. Değişik ülkelerin sayısız İHA, helikopter ve çeşitli amaçlı güdümlü füze projeleri sürüyor. Bunlar bazı örneklerdir.

Öncelikle şu husus akılda tutulmalıdır. Başat güçler silahlarını belli periyotlarda yenilerler. Küresel düzeyde ve silah işinde ABD açık ara öndedir. Diğerleri onu izlemektedir. Bu durum Soğuk Savaş döneminde SSCB Genel Sekreteri Leonid Brejnev sonrasında daha da belirginleşti. Üretilenin kalitesi ve kapasitesi bir yana, işin bir de gelir sağlama yönü vardır. Her ne kadar ABD bu piyasaya en fazla yatırım yapanlar arasındaysa da gelir ölçeğiyle Rusya’nın da yabana atılmaması, ardından Çin’in de silahlanma ile ilgili atağını göz ardı etmememiz gerekir.

Genel prensip şöyle: Envanterde tutulan silah sistemleri ve platformları yüksek teknolojiyle hem caydırıcı olmayı sağlayacak hem de gerçekten güvenliği tesis edebilecek kapasitedeki bir düzeyi korur. O halde ikinci ele düşebilecek sistemlerin bazı ülkelere satılması veya devredilmesi gerekecektir. Satış ve devir için uygun ülkeler müttefiklerdir, potansiyel müttefiklerdir ve anlaşmalarla yardımı hak edenlerdir. Bunlar doğal yollarla belirgin sebeplerle silaha ihtiyaç duymalıdırlar. Ülkelerin silaha ihtiyaç duyması, verileni kabul etmesi ve savunma harcaması yapması önemli stratejik kararları gerektirir. Bu kararların belirgin şekilde ikna ediciliği ve sebeplerin gerçekçiliği var olmalıdır.

İşte burada karşımıza silah endüstrisinin küresel çaptaki faaliyetleri çıkmaktadır. Eğer söz konusu güç ABD ise bunun silah kapasitesi uzun yıllardır tüm dünyayı etki altında tutabilecek mahiyettedir. İster üretici şirketleri, isterseniz onların desteğiyle politika yapan kesimleri düşünün, sonuçta ABD bu işe seferberdir. Savunma politikalarının düzenlenmesi ve kontrolü yoluyla dünyaya barışın, istikrarın ve güvenliğin getirilmesi üzerine çalışma içindedirler. Öyleyse bu stratejik faaliyetler sadece dergilere yazı yazmak veya televizyonlara reklam vermekle yapılmamaktadır. Bir kanattan bu tip bilgilendirmeler yapılsa da asıl üzerinde durulanlar baskın faaliyetlerdir. Bunlar: Başkanlık seçimlerinde etkin olma, yine seçim yoluyla senato ve diğer politik noktalarda önemli yerlere aynı fikirde olanları yerleştirme, bürokraside gerekli atamaların yapılmasına yön verme, uluslararası kuruluşların liderlerini bilgilendirme, diplomaside çok taraflı dinamizmi yaratma ve diğer örtülü faaliyetlerdir. Örtülü faaliyetler içinde gizli servislerin dahi kullanılması söz konusu olabilir. Psikolojik harekat ve siber faaliyetler düzenlenir. Hatta sürekli medya ve sosyal medya propagandası yolu ile ilgili zeminler hazırlanır. Sonuçta bu işler için gerekli olan belli bir bütçedir, tıpkı tanıtım bütçesi gibi ve bu bütçe bu yolda harcanır. Diğer coğrafyalarda belli düzenlemeler gerçekleştirilir. Ya devlet içindeki organlarla birlikte ya da özel sektörün diğer üyelerinin girişimleriyle potansiyeli olan coğrafyalarda kaşındıkça kanayabilecek yaralar hazırlanır. Tarih bize göstermektedir ki bu tip coğrafyalar hep olmuştur ve bazen diplomasi ve savunma işleri yavaşlamakta bazen de olabildiğince artmaktadır. İşte şimdilerde görülen alevlenme bir yönüyle bundan dolayıdır.

Bugünkü jeopolitik durum iyi okunacak olursa; küresel gerginlikler arttı, uluslararası etkinliklerin konusu olarak güvenlik başa oturdu, ülkelerin diplomasi trafiği arttı, ülkeler arasında kutuplaşmalar baş gösterdi, liderler sürekli güvenlik konulu beyanatlar verir oldu. Obama 20 Eylül 2016 tarihinde BM Genel Kurulu konuşmasında “Toplumlarımızda halen belirsizlikler var… Daha iyi bir işbirliği modeliyle ilerleyebiliriz ya da daha bölünmüş çatışmacı bir dünyaya geri dönebiliriz… Evet ABD’de çok fazla para siyaset ilişkisi var…” uyarısında bulundu. Coğrafi açıdan bakılırsa; AB kendi içinde ve ABD ile büyük bir kavgaya girdi, İngiltere AB’den koptu, Almanya ABD ile özellikle endüstri ve ekonomik alanlarında bir sürtüşme içinde, NATO sorgulanmaya başladı, Çin derinden gelerek küresel nüfuz alanını geliştiriyor, diplomatik görüşmeler sürse de Tayvan kozunu elinde tutuyor, Ortadoğu kaynıyor, küresel terör genişliyor, başka sebepleri de var ama enerji fiyatları belli bazı güçlerin etkisiyle düşük seviyede ilerliyor, Rusya ile ABD bütün bu konulara odaklanmış durumda gözleniyor, Hindistan ve Pasifik silahlanıyor, Pasifik’te gerilimler ve askeri tatbikatlar arttı, Kuzey Kore nükleer denemeler yapıyor, Rusya Vietnam ve Küba’daki eski askeri üsleri tekrar açmak istediğini söylüyor… Obama BM’de Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki silahlanmasını anlamsız bulduğunu ve endişe duyduğunu bir şekilde anlattı.

a2_ad

ABD başta olmak üzere değişik önemli çevreler “İslam Devleti, İslam Terörü…” gibi ifadeleri vurguyla dile getiriyor ve ABD başkan adayı Trump bunu en fazla yapanlar arasında geliyor. Trump başka şeyleri de dile getiriyor. Örneğin, “ABD, halkının vergileriyle toplanan bütçe ile müttefiklerinin güvenliğini temin etme dönemini kapatmalı,” diye bir tartışma başlatıyor.

Başka neler var? Dikkat edilirse tehditler ve buna karşılık silahlanma ile ilgili çok şey var ama bizim burada üzerinde durduğumuz önemli konu ABD başkanlık seçimidir. Bu seçim yarışı son ana kadar sürer ve sonuçları tüm dünyayı ilgilendirir. Küresel meseleler bakımından görünürde FED konuşulur ama diğer bir konu daha vardır, göz ardı edilmemelidir; silah lobileri önemlidir. Demokratlar mı, Cumhuriyetçiler mi? Trump’ın son atakları da gösterdi ki Kasım ayı yaklaştıkça ABD seçimlerinin ipuçları bize bazı konularda hazırlıklı olmamızı işaret ediyor. Sanki ibre Trump’tan yana dönmeye başladı bile. Bu ise bize dünyada neler olabileceğini işaret ediyor.

Unutmayalım, Ronald Reagan veya George W. Bush gelmeden önce dünya çok şey konuştu ve zamanında çok şey yaşadı: Savaş, barış, yeni savunma stratejileri ve konseptleri, yeni tehditler, terör, ABD silah depoları içindeki mühimmatın yenilenmesi, yeni silah sistemlerinin tezgaha konması, uzayın ve siber alanın kapsanması…

Eğer Trump kazanırsa ne olur? Muhafazakar Cumhuriyetçi geleneğin bundan önce dünyada çeşitli gerilim ve savaşlara yol açan uygulamalarını hatırlıyoruzdur. Benzer şekilde bir beklentiye girmek yanlış değildir. Yani dünyada şimdiki durumdan daha fazla gerilim görmek mümkündür. Hatırlanacağı üzere Trump’un kültürlerarası gerilimi işaret eden pek çok beyanatı olmuştur. Bunlar birer ipucudur. Dünya gerilecek, ülkeler silaha ihtiyaç duyacak, ABD daha fazla silah satacak, kendi silahlarını yenileyecek, bunun için gerekli bütçeyi küresel piyasadan toplayacak, vs.

Trump’ın beyanatlarına bakınca üç temel konu var: 1) Avrupa sıkıntılı olmaya devam edebilir. 2) Ortadoğu’daki küresel radikal terör daha da büyüyebilir, bölgedeki siyasi coğrafi görünüm yeniden yapılandırma sürecine girebilir. 3) Pasifik daha çok ısınabilir. Sanki küresel risk coğrafyası Ortadoğu’dakine ilave olarak ve şimdikinden artan oranda Pasifik’e kaydırılacak gibi görünüyor.

Bütün bunlara bakılırsa Türkiye bu durumdan nasıl etkilenir? Belli çevrelerce hem içte hem de dışta yeni dalgalanmaların görülmesi söz konusu olabilir mi? Diyeceksiniz ki bundan daha kötüsü ne olabilir? Evet. Dönüp bakınca şu görülür; ülkede son üç-beş yılda yaşananlar bile çok çok olağanüstü olaylar. Başlıca olanları; FETÖ/PDY darbe teşebbüsü, PKK, DAEŞ (IŞİD) terörü, Rusya ile uçak krizi, Suriye ve Irak’tan etkilenmeler, mülteci akınları vs. Neler konuşmadık ki? Bölünme, şehir savaşları, küresel terör, iç savaş, AB’den vazgeçmek, Şangay Teşkilatıyla işbirliğine girmek, yeni milli silahlar üretmek… Türkiye çok sıkı tedbirler alınması gereken bir coğrafyada yer almaktadır.

O halde Türkiye yukarıda işaret edilen ihtimallere göre kendine şimdiden belirgin bir jeopolitik tavır takınmalıdır. Hazırlıksız yakalanmak ve sonradan makas değiştirmek belli ölçüde güvensizlik meselesi olabilmekte veya trenin kaçmasına sebep olabilmektedir. İstikrar ve işi zamanında görebilmek önemlidir. Silahlanma projelerinde, güvenlik bloklarında dikkat çekecek bir istikrarsız adım atılmamalı ve Trump’a göre hal tarzları üzerinde odaklanarak farklı politikalar üretilmelidir. Diğer Demokrat adayın izleyeceği yol üç aşağı beş yukarı belli olduğuna göre şimdiden daha riskli alanlarda çalışılması daha doğru olur.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ortaklarla-istihbarat-savasi-nasil-olur
ÖNCEKİ YAZI

Ortaklarla İstihbarat Savaşı Nasıl Olur?

ajan-mi
DİĞER YAZI

Ajan mı?

Güvenlik 'ın son yazıları

54 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
88 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
145 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
190 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
215 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme