Terör ve Propaganda

2 Ağustos 2021
Okuyucu

Temmuz 2021 sonlarından itibaren ülke çapında yangınlar arttı. Bir yandan büyük bir çabayla yangınlar söndürülmeye çalışılıyor, diğer taraftansa, ortamın kızgınlığı yetmiyormuş gibi, değişik türden kutuplaştırıcı ve yıpratıcı tartışmalar oluyor. Yangınları PKK terör örgütü mü çıkardı? Bu temel bir soru. Yetkililer temkinli bir şekilde durumu incelediklerini bildiriyor. Bu çalışmalar idari ve yargı yoluyla sürdürülüyor. Ancak toplumun her bir bireyi açısından bilinmesi gereken çok temel konular var, biz de bunları gözden geçireceğiz. Nedir bunlar? Terör ve propaganda ilişkisi ve buna dayalı değişik aktörlerin pozisyonları, güncel tehditlerin tezahürü.

Terör demek korku ve şiddet demektir. Örgüt nedir? Kanunlarımızda tanımı şöyle: “Örgüt, iki veya daha fazla kimsenin aynı amaç etrafında birleşmesiyle meydana gelmiş sayılır. Örgüt terimi, TCK ile ceza hükümlerini içeren özel kanunlarda geçen teşekkül, cemiyet, silahlı cemiyet, çete veya silahlı çeteyi de kapsar.” Örgüt ifadesi içinde yer alması gerekenler; kişi, suç, süreklilik ve hiyerarşi bahsidir. Bunlar örneğin PKK terör örgütünde tamı tamına vardır.

Propaganda nedir? Propaganda, bir toplum kesiminin davranış ve düşüncelerini etkilemek ve yönlendirmek amacıyla önceden planlanmış mesajlar bütünüdür. Bilgi ortamını öyle hazırlarsınız ki, insanlar edindikleri bilgilere dayalı olarak kendi algılarını oluştururlarken, az veya çok bir etki altındadırlar. Günümüzde sosyal medya ortamından alınan bilgilerle sade vatandaşların algıları yönlendirilebilmekte ve günlük yaşamdaki seçimleri etki altına alınabilmektedir.

Terör örgütleri silahlı ve silahsız eylemlerde bulunurlar. Eylem yapıp doğrudan üstlenmek söz konusuyken, dolaylı biçimde, oluşan fırsatlardan yararlanarak durumu eylem olarak tarif etmek ve üstlenmek de söz konusudur. Terör örgütleri fırsatları kullanarak kazanımlarını maksimize etmek isterler. Teröristler kendi güçlerini artırmakla, seslerini daha fazla duyurmakla ve hedef toplum kesimi üzerindeki baskıyı artırmakla ilgilenirler. Teröristler medyayı, sosyal medyayı, tartışmalı resmi faaliyetleri ve siyasi alanları kullanırlar. Terör örgütlerinin birçok bot hesabı ve troll ordusu vardır.

Terör örgütleri neleri isterler? Korkuyu, şiddeti ve otorite eksikliğini yayanları bulmak ve kullanmak isterler. Her bir fırsatla ve adımla siyasi iradeyi zayıflatmak isterler. Toplumu bölmek ve parçalamak, değişik kesimleri ötekileştirmek, birbirleri arasındaki anlayış farklarını derinleştirerek anlaşmazlıkları artırmak isterler. Nihai amaçlarına ulaşmak için elverişli şartları, ortamı genişletmek ve derinleştirmek isterler.

Antalya’daki yangınlar PKK terör örgütünün sabotajı mı? İspat edilen filler çerçevesinde, “Yangını PKK terör örgütü başlattı, üstlendi,” denebilir. Değişik propaganda malzemeleriyle kendi etkisini genişletmek için örgüt yangını üstlenebilir. Bu durumda fiile değil, açıklamalara bakarak sabotajın müsebbibi tarif edilebilir. Böylelikle, PKK terör örgütünün çıkarına bir ortam varsa, burada inisiyatifini elde tutması ve propagandasını yapabiliyor olması durumları aynı anda gerçekleşebilir. Bu noktada yangının planlı bir eylem olup olmaması artık önemli değildir. Örgüt, “korku, şiddet için hem otoriteye hem de toplum kesimlerine ilişkin bir istismar alanı buldu,” demektir.

Buraya kadar ifade edilenleri değişik aktörlerle birlikte irdeleyelim. Aktörler; terör örgütü, toplum kesimi, devlet, siyasetçiler ve ülke dışındaki rakiplerdir. Terör örgütünü inceledik. Toplum kesimine bakalım. Burada halkın kendisinden bahsediyoruz. Halk, bir bütün olarak düşünülebilir, hedeflendiği açılardan farklı şekillerde de tasnif edilebilir. Örneğin; yangına muhatap yöre halkı ile bunun dışındakiler ayrı düşünülebilir; değişik görüşe sahip insanlar görüşleri bakımından tasnif edilerek incelenebilir.

Siyasi sistem gereği, doğal olarak, özellikle demokratik bir ülkede, iktidar ve muhalefet olmak durumundadır. Terör örgütü için iktidar birinci derecede hedeftir, otoriteyi sarsmak adına bütün çabası iktidara yöneliktir. Yine terör örgütü için muhalefet ikinci derecede hedeftir, iktidar mücadelesini istismar etmek için burada fırsatları kollar, bulabildiği bütün açıklıklardan yararlanmak ister. Meşru siyasi sistemdekiler bugün iktidar, yarın muhalefet olacaktır, terör örgütü bu süreçleri sürekli kendi önceliği gereği hedefleyecektir.

Meşru ve örgütlü muhalefet; “iktidar kusurlu” diyerek veya her şartta iktidara odaklandığından dolayı bu esnada fırsattan yararlanmak isteyen terör örgütünü görüş alanından bilerek veya bilmeden uzak tutarak politika yapıyor olabilir. 

Muhalif tutumlu ancak bir parti üyesi olmayan bireyler ise yine bilerek veya bilmeden “devlet yok” diyerek veya “terör örgütünü görmezden gelmek” suretiyle çeşitli iddialarda bulunuyor olabilir. Esasında bu muhalif tutumlu bireylerin davranışları siyasidir, ama tarif açısından örgütlü değildir, kişisel düşünce ve tutumlar çevresinde etkili olurlar, dahası günümüzde, medyada ve sosyal medyada etkilidirler. Örneğin liberal görüş sahibi biri her fırsatta muhafazakâr birini eleştirebilir. Benzer biçimde sosyalist düşüncedeki biri kapitalist siyaseti eleştirebilir. Bunların tersi de aynı değerdedir. Bütün bu ifade edilen hususlar siyasetteki farklılıkların terör örgütünün fırsatları zeminindeki verdikleri “öncelikler” ile alakalı olacaktır.

Bir siyasi bağlantısı olmayan, ancak kendi siyasi düşünceleriyle hareket eden biri için bir dünya ve gelecek tasavvuru vardır; hümanisttir, realisttir, vs. veya öyle olmadığı halde kendini bir biçimde tarif edebilir. Ancak bireyin bu yaklaşımı ile sosyal alan kadar siyasi alan da etkilenir. Sosyal medyayı kullanarak düşünceleri yönlendirmeyi becerebilen dijital dünyanın yeni tür şirketleri (örneğin Cambridge Analytica mahkeme konusu olmuştu) bu tarafsız kesimleri hedef alırlar. Sosyal mesajlarla (caps, twit, vs.) o bireylerin içinde olduğu siyasi alanı yönlendirirler. Ayrıca siber alanda örgütlü veya anonim çalışan troller de hedeflerini elde etmek adına çaba sarf ederler. Bu gerçeklik ötesi (post truth) çevrimi; dezenformasyon ürünü, kullanılan medya ve bireyin profili ile buna dayalı yönlendirme şekildedir. Algılar bu çevrim kullanılarak etki altında tutulur.

Ülkeler politikaları gereği birbirlerine rakiptir, hasımdır veya düşmandır. İyi niyetli gibi görünen diplomatik faaliyetler bile aslında güç gösterisi manasına gelebilir. Bir ülke kendi refah ve güvenliğinin artırmakla ilgilenirken, diğerine, “Bana muhtaç ol!” ve “Benim politikalarıma razı ol!” demek ister. Sonuçta ise zayıflamasını ve parçalanmasını ister. Güçlüyken gücünden istifade et, zayıflamaya başladıysak elindekileri çek al! Ülkeler arasındaki politikanın özü budur. Bu bakımdan uluslararası hukuk çıkarlara dayalıdır.

Son olarak devlet aktörüne bakalım. Refahı ve güvenliği geliştirmekten ve kuvvetlendirmekten sorumlu devlet her türlü olumsuzluğa önlem alması gereken bir büyük mekanizmadır. Toplum kesimleri arasındaki kutuplaşmaları önlemek, dışarıdan gelebilecek istismar girişimlerine karşı olası açık noktaları kapatmak, terör dahil bütün tehditleri bertaraf etmek, siyaseti olması gereken ahenkte sürdürmek, sonuçta huzur ve güven ortamını tesis edip bunu sürdürülebilir kılmak ve adaleti, eşitliği, vs. konuları sağlamak devletin vazifesi ve varlık sebebidir. Bugün küreselleşmenin etkisiyle ulus devletlerin bir tür saldırı altında olduğu tartışılmaktadır.

Sonuçta, örneğin değişik bölgelerdeki yangını fiilen terör örgütü çıkarsın veya fırsattan yararlanıp propagandasını yapsın; korku, şiddet yaymak, otoriteyi zayıflatmak, toplumu bölmek gibi amaçlara bağlı beklentileri gerçekleşir mi? Evet. Terör örgütünün bu amaçları için, bilseler de bilmeseler de siyasetçilerin bir kesimi, bireysel siyasi fikre sahip olanlar, tarafsızlar ve ülke dışı odaklar, olan olayın içinde midirler? Evet. Bu durumda günümüzdeki etkileşim şartlarında, özellikle masum, meşru ve hatta mağdur tarafta olanların çok dikkatli olmaları gerekir mi? Evet. Zira her tür olumsuzluk döner dolaşır refah ve güvenliğin temellerini sarsar. Aktörlerin yükümlü ve sorumlu tarafları; öngörüde bulunmakla ve zaaf içinde bulunmamakla ilgilenirler. Çıkarcı ve saldırgan aktörler ise doğası gereği davranış göstereceklerdir. Öyleyse günümüzde her birey önce bilinçli olmak ve sonra kendi konumu ve yönünü belirlemek zorundadır da dememiz gerekir. Öyleyse, bu ortamda, hiçbir biçimde kazançlı çıkmaması gereken aktör olan teröristin ekmeğine yağ sürenler var ise bunlar bir değil, iki kere düşünmelidirler! Propagandanın dalga etkisine dikkat etmek, dalga içinde kalmamak ve köpürten olmamak gerekir.

NOT: Fikri mülkiyet hakları gereği bu bilgileri referans vererek kullanabilirsiniz.

Gürsel Tokmakoğlu

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

ÖNCEKİ YAZI

Beyaz Transit

DİĞER YAZI

Tam Spektrumlu Savaş

Güvenlik 'ın son yazıları

60 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
92 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
147 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
193 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
220 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme