turkiyenin-yeni-istihbarat-vizyonu
Türkiye’nin Yeni İstihbarat Vizyonu

Türkiye’nin Yeni İstihbarat Vizyonu

7 Ocak 2020
Okuyucu

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Kale’si açıldı. Ancak bence daha önemlisi, istihbarat vizyonunda temeller de atılmış halde olduğunu anlamış bulunmaktayım. Bu konuyla fiilen otuz yıl ilgilenmiş biri olarak ortaya çıkan anlayış beni memnun etti. Yazımda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın MİT hizmet binasının açılışında ifade ettiklerini ortaya koyacağım, peşinden görüşlerimi açıklayacağım. Bir istihbarat uzamanı olarak, konunun haber değeri veya güncel meselelere ve tehditlere bakarak anlamlandırılan noktalarına ilave, kayda geçirilmesi gereken önemli hususlara dikkat çekmek isterim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MİT yeni hizmet binası Kale’nin açılış töreninde katılımcılara hitap etti. Ne dedi, sonra ne tür sonuçlar çıkarmalıyız?

Devlet denilen karmaşık mekanizmanın istihbarat desteği olmadan işlemesi ve ayakta kalması mümkün değildir.

Öncelikle bu ifade devlet ve istihbarat ilişkisini açıklayan temel bir açıklamadır. Eğer bir devlet sistemi içine girip baktığınızda kendi devletinizin e yapıp yapmadığını tartmakla ilgili bir düşünce içinde kalındığı aşikardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi içinde güçlenmek ve bu potansiyeli ile dışarıdaki mücadelede ön almak istiyorsa istihbarat temel bir disiplindir.

Bir başka açıdan bakılırsa, devlet zaten karmaşıktır, bir de bunu içindeki organlar ve aktörler karmaşık hale getirirlerse sonuç dışarıdakilere yarar hale dönüşür. Buradan zaaf sözcüğünün ve zaafa sebep olan hususların da karşılığını mümkün olabilmektedir.

İstihbarat bilgileri yalnızca savaş değil barış dönemlerinde de devletin bekası için vazgeçilmezdir. Bugününe hâkim olamayan geleceğini şekillendiremez.

İstihbarat savaşta gereklidir, ancak daha çok barıştayken kazanmanın ve savaşa hazır olmanın yolu yöntemidir. Savaş ilanı gerektirir. Gerekli ise silahlı gücünüzü devreye koymanız daha pahalıdır, çünkü barışta bile harbe hazırlık zordur, hele savaşta maliyet çok yüksektir. Daha az imkanla daha çok kazanım elde etmenin bir yolu da istihbarattır. İstihbarat organınız başarılı ise uluslararası veya küresel sistem içinde savaşmadan rekabet edersiniz. Nasıl silahlı gücünüz caydırıcı ise istihbarat teşkilatınız da caydırıcıdır. Uluslararası sistemde güçlü bir istihbarat teşkilatı ile refah ve güvenlik ihtiyacına dönük kazanımlar elde edilir. İlla savaş gerekmemektedir, istihbarat ile savaşı önlemek de esastır. Barış için istihbarat teşkilatı bir ülkenin teminatıdır.

Temel İstihbarat dokümanları devletin tehdit değerlendirmeleri ve planları için elzemdir. Ne yapılması gerektiği ve öncelikler buna göre belirlenir. Silahlanma faaliyetlerinden, savunma tedbirlerinden tutunuz, diplomatik faaliyetlerin ruhuna ve ekonomide belli alanlarda ilerlemeye kadar, hemen her alanda atılacak adımlar ancak doğru ve güçlü istihbarat değerlendirmelerine dayalı olur.

Ülkemizin ve dünyanın kritik bir süreçten geçtiği şu dönemde Milli İstihbarat Teşkilatımızın desteğine her zamankinden daha çok ihtiyaç bulunuyor. Geniş bir coğrafyada gece gündüz fedakârca görev yapan isimsiz kahramanlarımızın her birinin başarılarıyla gurur duyuyoruz.

Tehdit değerlendirmelerini zamanında ve işe yarayacak formatlarda hazırlamak, olası risklerin doğru ve zamanında belirlenmesi gerekir. Eğer bunlar yeterince tatminkâr ve hatta rakiplere göre daha belirgin ise kullanımda da avantajlar elde edilir. MİT tek başına bir güvenlik organıdır. Karar verilirken süreçleri yönetmekte öylesine değerlidir ki bunu ancak çalışanları değil, aynı zamanda bilgiye ihtiyacı olan bütün devlet sistemindekiler bilmelidir, hissetmelidir.

Silahlı güçlerin kriz alanları gönderilmeleri veya dönüşleri sıkıntılı süreçlerle alakalıdır. Ancak istihbarat çok teknik şekillerde dünyanın her alanına, dosta, düşmana, hasma veya müttefike gönderilir ve örtülü faaliyetler yürütür. Risk yok değildir, ancak teşkilatın gücü bu nevi başarılarda öne çıkar, diğerlerine göre baskın rol oynar.

Sadece bilgi toplayan ve rapor eden bir kurum olmaktan öteye geçen teşkilatımızın ürettiği bilgi, diplomasi masasında muhatapları karşısında kullanılan istihbarat ile diplomasiyi yakınlaştıran bir yere gelmiştir. Türkiye, teşkilatımızın her alandaki başarılı çalışmaları sayesinde hiçbir ülkenin icazetine ve yardımına ihtiyaç duymadan dünyanın her yerinde, kendi çıkarları doğrultusunda hareket edebilme imkanına kavuşmuştur.

İstihbarat haber-alma anlamındadır. Bölgemizde el-muhaberat da benzer tür tanımlardır. İngilizcede bu tanım zekâ anlamına gelir, yani intelligence şeklindedir. Bu sözcükler çağrışım, hâkim akıl veya semantik bakımından bizleri kısıtlar. Aslında istihbarat dense de fiilde yapılması gereken rekabet ortamının düzenlenmesi ve operasyonel çalışma biçimi olarak anlaşılmalıdır. Ne zaman bir teşkilat değişik istihbarat teşkilatlarının da cirit attığı bir alanda kendi operasyonlarını yapar hale gelirse o kadar yetkin ve söz sahibi olur.

İstihbaratta başkasına bağımlı olmak daha çok yöntem ve teknik donanım bakımından işaret edilir. Ancak operasyonlar yapıldığı andan itibaren sahadaki dinamiklerde de söz sahibi olunacağından kimin kime muhtaç olacağı hususu da tartışmalı hale gelir. Neticede sosyal yapıların sevk ve idaresinde her ne kadar yöntem ve teknoloji başat ise de bir amaç edinmek ve cesaretle alana girmek de önemlidir.

Cumhurbaşkanı, teşkilatın başarılı çalışmalarını gördükçe her türlü desteği verdiklerini, mevzuatını güçlendirdiklerini, ihtiyaç duyduğu teknolojik donanımlar için gerekli bütçeyi ayırdıklarını, bunun yanı sıra operasyonel kapasitesini artırmak amacıyla İHA, SİHA, istihbarat gemisi ve istihbarat uçağı gibi donanımları MİT’e kazandırdıklarını kaydetmiştir.

Bu açıdan söylenenlerin ne denli önemli olduğunu görebiliyor muyuz? Bütçe, teşkilat, yasa, yetki, değer, amaç, hedef, teknolojik imkanlar, uygun platformlar verilmedikçe istihbarat ilerleme gösteremez. Bir ülke nizamında sistem çok belirgin bir disiplinle istihbarat teşkilatına bunları vermeden sonuç bekleyemez.

Cumhurbaşkanı, veri temini ve görüntü istihbaratı başta olmak üzere teknik istihbaratta gelinen noktayı görüntü uydularıyla bir adım daha öteye taşımakta kararlı olduklarının altını çizerek, görüntü istihbaratında daha yüksek mesafeden daha fazla alanı kapsayan, sürekli izleme imkanı sunan, hava koşullarından bağımsız çalışabilen bir kapasiteye ihtiyaç olduğunun anlaşıldığını, bunun için gereken teknolojinin geliştirilmesi ve yeni bir uydunun bir an önce üretilerek faal hale getirilmesi konusunda TÜBİTAK başta olmak üzere ilgili kurumlara önemli sorumluluklar düştüğünü bildirmektedir.

Aynı bağlamdadır. Verilenler ve geliştirilenler dinamik bir tablo ile takibi gerektiren hususlardır. İstihbarat statik değildir. Hele bugün Uzay Savaşı’ndan söz edilen bir ortamda Türkiye’nin kat edeceği daha çok yolun olduğu açıktır. Bazı ülkeler Uzay Komutanlıkları kurdular; ama zaten bunların çok önceden beri uzaydan istihbarat elde etme kabiliyetleri vardı, şimdi savaşına hazırlanıyorlar.

Teşkilatımız son dönemde PKK’nın lider kadrosuna yönelik olarak Kuzey Irak’ta yaptığı operasyonlarla kendini en güvende hissettiği yerleri örgütün adeta başına geçirmiştir. Elde edilen istihbaratlar İHA ve SİHA’lar aracılığıyla operasyona dönüştürülerek örgüte çok büyük kayıplar verdirilmiştir. Bu tablo ülkemizin teknoloji ile istihbaratı bir arada kullanma kabiliyetinin ulaştığı seviyeyi göstermesi bakımından çok önemlidir. Teşkilatımız FETÖ’nün haberleşme sistemi ByLock’u ve mahrem yapılanmasını çözerek devlet sisteminden bu büyük belanın temizlenebilmesi için gereken alt yapıyı oluşturmuştur. FETÖ’nün yurt dışı ayağına yönelik çalışmalarıyla da pek çok örgüt mensubunun ülkemize iadesini sağlamıştır. Cemal Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasında teşkilatımızın oynadığı rol uluslararası düzeyde ülkemizin yüzünü ağartacak mükemmelliktedir. Teşkilat olayın başından sonuna kadar her düğümü hızlı bir şekilde çözerek hem bu kanın üzerimize sıçramasını engellemiş hem de muhataplara Türkiye’nin ağırlığını hissettirmiştir.

Yukarıda çeşitli örnekler MİT’in yükselen başarı grafiğinin anlatımıdır. Teorik olarak bakılırsa neler çıkarılmalıdır? Bir kere günümüzde krizler, savaşlar ve rekabet biçimleri şekil değiştirmiştir. Bunu iyi anlamak gerekmektedir. Sıfır Kayıplı Savaş, Vekalet Savaşı, Gayrı Nizami Harp, vs. konular ön plandadır. Eğer bir ülke sıfır kayıpla mücadele edecekse teknolojisinin ve silah kabiliyetlerinin yanı sıra mutlaka istihbarata ihtiyaç duyar.

Şimdi tam tersinden bakalım, işte Türkiye’nin savunmasını gerektirecek alanlara bakışı da böyle olmaktadır. Rakiplerin devreye koyduğu teröristleri ve vekilleri önceden sezmek ve gerekli önlemleri almak ne ile olur? istihbarat. Dolayısıyla hukuk, asker, vs. imkanlar devreye girmeden mücadele ortamının steril hale getirilmesi ancak istihbaratla olur.

Özellikle Suriye krizinin başladığı ilk günden itibaren sahada aktif rol oynayan teşkilatımızın sınır ötesi harekatlarımızın başarıya ulaşmasında çok büyük emeği bulunuyor. Aynı şekilde şimdi de Libya’da üzerine düşen görevleri hakkıyla yerine getiriyor. Devletimizin ve milletimizin çıkarlarını sınır, mesafe, engel tanımaksızın her coğrafyada savunmaya devam edeceğinize yürekten inanıyorum… Teşkilatımız, bu bilinçte istihbarat toplama tecrübesini teknolojiyle harmanlanmış ve Suriye örneğinde olduğu gibi sahada fiiliyata dökmüştür. Hiç durmadan ilerleyen ve sonu olmayan bir derya haline gelen teknoloji konusunda diğer alanlarla birlikte istihbaratta da sürekli yeniliklerin peşinde koşmaya devam edeceğiz.

Keza, vekillerle (proxy) mücadele biçimi, barış şartlarında dahi diplomatik kriz yaratmadan ve savaş deklare etmeden ama bir silahlı kabiliyet kullanılarak, alan açma, kazanma, fırsat bulma ve zorlama gibi faaliyetleri yerine getirmeye yaramaktadır. Bunun altyapısı ve örtülü faaliyetleri ancak istihbaratla mümkün olur. Rekabet ortamında vekilleri olan ve etkili kullanan öne geçer. Yukarıdaki örnekler bir yana, Libya, Yemen, Irak, Suriye ve pek çok bölgemizdeki saha bize bu konunun önemini işaret etmektedir.

Özellikte teröristlerin ve casusların tespitinde büyük verinin analiz edilmesi, profilleme çalışmalarına ihtiyaç duyuluyor. İstihbarat toplamada hukuki olarak tek yetkili merci durumundaki Milli İstihbarat Teşkilatımızın, veri analizi için ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklara ulaşabilmesi milli güvenliğimizin bir gereğidir. Bunun için de devlete ait verilerin tek yerde toplanmasını sağlamak durumundayız. Milli İstihbarat Teşkilatımız bu şekilde topladığı ve analiz ettiği verileri Türk Silahlı Kuvvetleri, Dışişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü gibi kurumlarımızla paylaşacaktır. Böylece istihbarat dağınıklığı ve koordinasyon sorunu da kendiliğinden ortadan kalkmış olacaktır. Bunun önemini son yıllarda art arda yaşadığımız krizlerde birçok kez müşahede ettik. En somut örnek olarak FETÖ’nün kurumlarımızdan temizlenmesiyle birlikte güvenlik alanındaki başarılarımız arka arkaya gelmeye başlamıştır. Güvenlik bürokrasimiz tek bir vücut halinde hareket ederek, ülkemize yönelik tehditlerle mücadele edebilme imkanına kavuşmuştur. Daha da önemlisi güvenlik kurumlarımız yeteneklerini, kapasitelerini hatta personellerini milli güvenlik ihtiyaçlarımız için paylaşılabilir bir noktaya eriştirmiştir. Bu tablo kurumlar arasında güvenin tesis edildiğine, devletin ve milletin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutulduğuna işaret ediyor… Bunun için önümüzdeki günlerde başkanlık edeceğimiz Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulunu oluşturduk. İnşallah bu kurulumuzun faaliyete geçmesiyle koordinasyon meselesi tümüyle çözülmüş olacaktır.

Şimdi, yukarıdaki ifadelerde çok önemli hususlar var, bunlara bakalım. Hatta diyebiliriz ki bunlar bugünün İstihbarat Savaşı olduğu kadar Teknoloji Savaşı bakımından da önemlidir. Bir adım daha atayım, Vekalet Savaşı, Hukuk Savaşı, Terörle Mücadele ve Ekonomik Savaş için elinizde olması gereken imkanlarla evvela İstihbarat ve Teknoloji Savaşı yapmanız gerekmektedir. Konuların önceliğini bu düzeyde anlamak, yatırım yapmak ve ilerlemek şarttır, geç kalındığında öne geçenler sahayı düzenlemişlerdir, onların düzenledikleri sahada çaba sarf etmek daha ağır yükümlülükler getirir. Doğrudan ve dolaylı anlatımlarla konunun özü bu noktalara işaret eder. Savaş türlerinin çeşitli kesimler sürekli sayıyorlar, ancak buradaki kritik konu günümüzde bu konulara bütüncül bakıldığında nasıl okunmalı, işlevsel yapılar neler ve öncelik sırası ne sorularının cevabının olup olmamasıdır. Önceki dönemlerde daha bizler buralara gelememiştik herhalde ki bugün bu konuları telaffuz edebiliyoruz.

Veri analizi ve profilleme konuları istihbarat için çok elzem terimlerdir ve burada zikredilmiş haldedir. Öte yandan ifadelerde istihbaratın tek elden sevk ve idare edilmesi prensibine bir vurgu vardır. Koordinasyon ve işbirliği usullerinin iyi belirlenmesi konusu öne çıkarılmaktadır.

İstihbaratın koordinasyon kurumu için çok önceden beri ifade ettiklerim vardı. Maalesef FETÖ her yeri bozduğu gibi önemli bir kurumu da bozdu. Nedir bu? İstihbaratın koordinasyonu meselesi. Sonra çeşitli aşamalardan geçti ve o kurumun amacı farklı hale geldi (İçişleri Bakanlığı’na bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı oldu) ki şu an yıllar sonra aynı noktada MİT çerçevesinde ihtiyaca binaen aynı konu gündemdedir. Olsun, hiç olmaması veya yanlış olması yerine bir biçimde konuya eğilmek önemlidir. Bugün Cumhurbaşkanlığı çatısı altında İstihbarat Koordinasyon Kurulu kuruluyor olması doğrudur. Zira Başkanlık sistemlerinde buna benzer yapılar vardır ve işlevseldir. Ani karar almak ve müdahaleyi sevk ve idare etmek gerekmektedir. Hem operasyonel istihbarat için bile bu gereklidir.

MİT’in başarılarını yakından takip ettiklerini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

Ancak kat etmemiz gereken daha çok yolumuzun olduğunu da biliyoruz. Bunların başında yeni teknolojileri ve yeni operasyonel yöntemleri geliştirmek geliyor. Milli İstihbarat Teşkilatımızın ülke içindeki görevlerini azaltarak yurt dışı operasyon kabiliyetini artırmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki dönemde yurt dışında daha fazla örtülü faaliyet yürüten, teknik ve siber istihbaratta daha etkin bir istihbarat yapısı hedefliyoruz. Karşı karşıya bulunduğumuz sorunların üstesinden gelebilmek, devletimizin bekasını ve milletimizin geleceğini güvence altına alabilmek için orta ve uzun vadede bu kabiliyete sahip olmaya mecburuz. Üstelik bu mücadeleyi sadece sahada değil sanal ortamda da yürütmemiz gerekiyor. İnternetin, teröristlerce ve casuslarca oldukça etkin şekilde kullanıldığı bir dönemde Teşkilatın siber alana daha fazla eğilmesi kaçınılmazdır.

Şu an Siber Savaş’ın cereyan ettiği bir ortamdayız. Bu çok önemli bir noktadır. Teknoloji Savaşı, Uzay Savaşı ve Bilgi Savaşı (Bilgi Harbi) gibi önemli savaş türleri ile de alakalıdır. Tehdit ve çatışma kavramları bir yana, sosyal düzende dahi siber ve sanal konular çok öne çıkan hususlardır. Post-truth Savaş (Gerçeklik Ötesi Savaş) biçiminden söz edilmektedir. Bugün demokrasiler ve seçimler bile tehdit altındadır. ABD’nin 2016 seçimleri ile İngiltere’nin (veya AB’nin) Brexit örneği ortadadır. Propaganda şekilleri çok ileri boyutlara gitmiştir. Bu şartlarda kontrolü elde tutmak işin bir yanı, ama rakiplere belli operasyonel girişimlerin yapılabiliyor olması gerekmektedir. Ülke için savunma kavramı temeldir ama istihbaratta operasyonel çalışmalar başka işler. Savunma bizatihi aktif yani Taarruzi Savunma şeklinde de yapılır. Son olarak şunu ilave edeyim, yine büyük ülkelerin Siber Kuvvet Komutanlıkları veya bu amaçla kurulmuş şirket yapıları (proxy) var. Bizde siber huşular halen nüve halinde çalışmaktadır.

Bütünüyle bakılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği hususlar zaten olması gerekenlerdir, ama bir biçimde bugüne kadar akamete uğrayan veya uğratılan, yine bir kısmıyla vizyon eksikliklerinden dolayı temeli atılamayan, bir türlü tecrübe kazanmaya elverişli şartların inşa edilemediği halleri içermekteydi. Bugün “Güçlü Türkiye” derken işte bu konuların ne denli önemli olduğunu daha iyi görmüş olmaktayız. Her şey zamanla oluyor…

Bu bir İstihbarat Savaşı’dır. Kale’nin açılışı üzerinden hareketle değerlendirmiş olduk, ama aynı zamanda bu bir yeni istihbarat vizyonudur.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

suleymani-uzerinden-bolgesel-gerilim
ÖNCEKİ YAZI

Süleymani Üzerinden Bölgesel Gerilim

DİĞER YAZI

Berlin Konferansı

Güvenlik 'ın son yazıları

51 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
85 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
141 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
189 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
214 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme