maksatli-aforizmalar-vii
Maksatlı Aforizmalar (VII)

Maksatlı Aforizmalar (VII)

2 Ocak 2017
Okuyucu

Yalanım yok! Bu aforizmaları aklımın köşesinde beliren resimli ögeleri düşünerek yazıyorum, saf camın yansımasıyla, iç ve dışbükeysiz. Böyle yansıyor kağıda sözcükler; belki maksatlı, belki saklı… Düşünceme göre bu aforizmalar insan yaşamı için bir kan damarı! Nedendir bilmem, böyle demek geçti içimden. Ancak bir tıkanıklık durdurur akışı. Daha canlı ironiler var elbette, ama “an” için bunlardan söz etmek gerekli. Bu an için elzem, yalnız al kanla ilgili olandır; kanla, damarla, kalple…

Bu dünya ve hatta yaşam kurgusu öyle bir döngü içinde ki her şey bir diğerine bir şekilde dokunmakta. Yıldızlar yıldızlara, insanlar insanlara… Yalıtılmak, dışarıda durmak veya kaçmak mümkün değil. Bu belki de aynı bilinç atmosferinde olmakla ilgili bir şey. Bu nedenle birilerinin küfürbazlığı, meşhur ve popüler olma çabası için vurdumduymaz olamıyorum.

 Küfürbaz

Küfür, “bir iradeliden diğer iradeliye yapılan aşağılık bir hakaret türü” olduğu gibi, “var olanı yok saymak, doğrunun ve hakikatin üstünü örtmek” anlamına da gelmektedir.

Kafir küfürden türer. Kafirlik iradelinin diğerine alenen hakaretidir. Eğer bir iradeli, ister kalbinden geçirsin isterse söylesin, bütün iradelerin malikini hedef alır ise küfür hakaretin bir adım daha ilerisine geçer. Bu iradeli, bahse konu var olan bütünlüğün bağını, gücünü ve insicamını kendince yok saymaya çabalar. Onun bu düşüncesiyle veya çabasıyla, düzende değişen bir şey olmasa da elindeki imkanları kullanarak, belli bir çıkar, kasıt, beklenti veya kibir sebebiyle, etkisi altındaki atmosferde, hakikatin üstünü örtmeye yeltenir.

Küfürbazlar neler yaparlar? Doğruyu yanlış, güzeli çirkin, iyiyi kötü gösterirler, akılları karıştırırlar, suyun kendi önlerinden akmasını sağlamaya çalışırlar. Zarar verirler; etraflarına, iradelilere, çevreye, adalete, ahlaka, insanın asil duruşuna…

Küfürbazın mahareti yanılmak üzerinedir. Maharetle yanlış olan süslenir ve doğru olanın üstü örtülür, hiç değilse laf kalabalığı ve görüntü kirliliği yapılır; ortadaki cazibeden dolayı hiç aldanmamak gerekir. Sadece gayrimeşru alanlara bakılmamalıdır; küfürbaz meşru alanlarda aranabilir, kisvesi ne olursa olsun, ilahi düzene karşı birini görmek mümkündür.

Ben en çok işin içinde pişmiş küfürbazdan korkarım. Örneğin; din üzerinden küfredecekse Ademoğlu ilmine vakıftır, en azından öyle görünür; sanat veya edebiyat üzerinden küfredecekse Ademoğlu hüner sahibidir veya öyle göstermek isteyenlerin işine yarayandır; bürokrasi veya akademik alanlarda küfredecekse Ademoğlu en üst yetkileri, salahiyetleri, diplomaları ve sertifikaları koyar masa üstüne, şaşırtır milleti…

Meşhurumsu

Meşhur olmak, olmaya çalışmak, meşhur olmanın bir yolunu bulduğunu zannetmek…

Meşhur olmak doğal sebeplerle gerçekleşti ise yine doğal görülür, sinir bozmaz, acayiplik mevcutta uzaktır, Sezar’ın hakkı Sezar’a teslim edilir, her kim ise yaptığından övgüye layık görülür. Gerçek hak eden birinden bahsediyorsak, o övgü almayı beklemez bile!..

Örneğin; binlerce deneyden sonra ampulü bulan ve bugün dahi dünyayı aydınlatan Thomas Edison; yaşadığı zamanı dikkatlice inceleyerek binlerce sayfa yazan Fyodor Dostoyevsky; sömürgeci Büyük Britanya’ya karşı pasif bir direnişle Hindistan’ı bağımsız yapan Mahatma Gandhi liderlikte ve politikada meşhurdur. Zaman ve zemin Ademi belki hayal etmediği kadar meşhur eder; örneğin, zengin bir Çinli aileden gelen Daniel Zhang, Batılı üreticilerin ucuz maliyet için üretimi Çin’e kaydırmak istediği, e-ticaretin geliştiği bir dönemde Alibaba’yı kurup yüzlerce milyar dolarlık bir şirketi kısa bir sürede geliştirip küresel çapta meşhur olduysa, kim ne diyebilir ki? Albert Einstein’e, John Maynard Keynes’e, Bill Gates’e, Elon Mask’a, Mark Zuckerberg’e, Vladimir Putin’e ve Donald Trupm’a, “Nasıl meşhur oldun, hileyle mi?” diye sorulursa abes olmaz mı?

Böyle!.. Meşhur olmak bu dünyalıktır ama Ademoğlu’nun sınavı da bu dünyada yapılmaktadır. Önemli olan doğal şekilde öne çıkıp bilinir olmak ve takdir görmektir. Ben bu dünyadan sonraki yaşamda durumu garanti olan meşhur kişilerin sadece peygamberler olduğunu biliyorum. Varsa başka bir fikri olan, bir daha düşündün derim!..

Hiç olmadık çabayla, olmadık eğitimle, kültürle veya birikimle; ya fırsatlar zorlanıyorsa, manipülasyon veya işe hile karıştırılıyorsa?.. Ambalajın üstüne yeni bir resim yapıp aynı malı değişik fiyatlarla satan tacir gibi; ya olay binlerce yıldır alenen belliyken, yeni sürüm bilgi havası verip, bir de benden duyun deyip, mevcudu yeniden paketleyip piyasaya sürenler varsa ve bunlar akılları karıştırıyorsa?.. Buradan bir meşhur insan, idol veya tanınmış kişi çıksa, sizce ne olur?

Peki, bu tip işlerde en kolay yol ne? Bugün medya ve sosyal medya platformlarına insanların hoşuna gidebilecek bir cümle yazmakla veya bir görüntü koymakla binlerce kişinin beğenisini kazanmak mümkün olabiliyor. Bugün saman alevi gibi parlayan meşhur olma durumları söz konusu, bu işten bile para kazananlar var, medyada meşhur etme yazılımlar, programları, koçlar ve aracılar var; maaşlı elemanlar var, maaşları bana hiç sorulmadan vergimden ödenen!..

Popülerimsi

Elbette ben doğal olan taraftan yanayım; bir şey veya kimse popüler olacak ise doğal olsun, hakkınca, zamanın algısını göstersin, buna dair olsun!.. Meşhur olan için söylediklerim geçerli; eğer böyleyse kim ne der?

Bir şekilde meşhur olmak, güya (!) sanat veya edebiyat yapmak, günlük yaşamda, “Ben de varım, bana bakın, beni takdir edin…” demek, insanlara basit hokkabazlıklar yapmak, kendilerinden kolay geri-besleme alındığı nedenle bilinçli şekilde süslü laflarla gençleri etkilemek ve hatta geniş anlamından dolayı zamanın tüm değerlerine bir anlamda küfür etmek; kolay yollardan, sızıntılardan, çatlaklardan, rüştü belli medyadan, sosyal medyadan, oradan buradan, velhasıl post-modern yollardan…

Popüler kültür saman alevine döndü. Bu tür kültürü üretenler ve sahiplenenler hakkında çok şey söylenebilir. Ben sonuca bakıyorum: Zarar!

İçinde sömürünün her türü olan bir popülerimsi alandan, yoz atmosferden ve sapkın mecradan bahsediyoruz. Üreticisi ve tüketicisi tam belli değil, tatmini zayıf, hukuku ve garantisi eksik bir popüler dünya, belki normal hayatın gölgelenmiş, ışıkları söndürülmüş alanı…

Gafil ve Günahkar

Din konusunu dahi istismar edenler var. Hele günümüzde bu bir moda oldu sanki… Sevabını mümkün olmayan bir noktaya bağlayan akla yanarım. Ona, “Be akılsız Adem!” derim; şöyle sorarım: “Onca yaşayıp tahsil gördükten sonra, hiç de olsa bir kırıntı miktarı kadar doğru adıma irade koymayı mümkün görmüyorsan, derdin ne? Her şey bir tarafa, kendinle çelişmek ayıp gelmiyor mu sana? Allah (CC) seni neden yarattı zavallı cahil, gösteriş meraklısı, popüler kültürün post-modern aymazı…”

Söylenen kelimelerle veya işaretlerle az da olsa bir ademe derman olunsa, hiç değilse durduğu yerden bir çıkış kapısı gösterilse bari!.. Örneğin ekrana yazdığı bir cümlede verdiği mesajın içinde o değişmesi mümkün olmayan hakikati anladığına dair bir delil kırıntısı olsa bari!..

Ey, her bir nefesiyle günah işleyen gafil; nasıl beceriyorsun her nefese sığan türden o gafleti? “Evrende her yeni bir güneş doğuşunda günah var da sen neden bana geldin,” denir mi hiç? Gafletin böylesi!.. Bu durum bir gaflet konusu olduğu kadar aynı zamanda küfürdür ve her iki dünya için cehaletin göstergesidir.

Günah başka, iradenin verilişi başka, hata başka, cehalet hepten başka!.. Bir sorun ile bir günah hiç aynı şekilde görülür mü? Eğer sen aklen bu kadar çıkmazda isen, nereden bileceksin o iddiandaki doğrunun yönünü, nasıl göstereceksin bir kez de olsa seni umutlandıran o iradenin varlığını? Var mı böyle bir sınav, neden suçluyorsun o malum ve mutlak olanı?..

Bugün nefesinden haberdar olduğum gaflete düşmüş Ademoğlu, belli ki sen kötü niyetlisin, mazlum edebiyatı yapıyorsun, aslında tam bir cahilsin, cahilliği sömürüyorsun, gençlerin duygularıyla oynuyorsun, onları kandırarak üzerlerinden yükselmek istiyorsun, işini kolay yollardan görmek istiyorsun, en kötüsü var oluşa durmadan küfrediyorsun. İşte sana günah! Eğer bir hata arıyorsan, bu mevcudiyetinin özünden değildir, senin varlığının hesabından hiç değildir; gösterdiğin iradendendir. Bilmiş ol ki, hesap bundan dolayı verilecektir!

Ben senin ne olacağını, kalbinin akıbetinin seyrini akıl edebiliyorum: Önce çürüyecek, kokacak ve sonra ateşte yanacak… Neden mi? Ateş evreni senin o pis kokundan koruyacak da ondan. Bak, yine işin özü doğru!

Kalbinde kara bir leke yoksa, tertemizse, o halde neden korkuyorsun ki? İşine bak, yürü, üret, kazan ve paylaş… Mazeretin ne, pek anlaşılmıyor! Yerim dar diyenlerden gibisin. Yer dediğim evren, uzay, dünya, ülken, evin, iş yerin, döşeğin, masan… Kendini tamamen çıkıştan uzak görüyorsan, o minik aklınla seni var eden bilince mi kabahat buluyorsun? Buna ne hakkın olabilir ki?

Kombinasyonlar

Medyatik, sanal aleme çalışan, meşhurumsu, popülerimsi, gafil, günahkâr, küfürbaz, zalim, çok açık insan düşmanı ve kan akıtıyor, buna mukabil ekranlara adam görüntüsü veriyor. Bu tür bir kombinasyondan sizce gözünüzde kim canlanır?

Bir “öğüt” ve bir de “dua”

Bir öğüt: Orada dur; asla küfürbaz olma, durup dururken başka bir insana zarar verme!.. Bilmelisin ki, küfür ve kibir sadece sahibine zarar verir. Meşhur biri olmak için başka bir çabaya girme, sadece işini yap! Medyayı doğru kullan, çıkarına yanlış yapma! Gaflete düşme, günahkar olma! Etrafına zarar verme zalim olma!

Varlığın bir kötülük eseri değildir. Bu tür küfür dolu fikirleri tamamen değiştirmek için Hz. Muhammed’e (SAS) vahiy gelmedi mi?

İşte size bir dua: “Rabbim beni küfürbaz, günahkar ve gaflete düşmüş sapkınların şerrinden koru, kibrin pençesinde olan aymazların bana ve kendinden emin gerçek kardeşlerime daha fazla zarar vermesine razı olma, zalimin sınavına bizleri koyma; Amin!

Bir soru ve bir cevap: “Maksadın ne ki bana öğüt veriyorsun, önümden arkamdan dua ediyorsun?” “Maksat, insanlık için azizim, benden sana nesne olmaz, inancıma göre öznem Muttakidir, hepsi bu!”

(Görsel: Flickr, Arnoooo, church lier)

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

yeni-musriklik
ÖNCEKİ YAZI

Yeni Müşriklik

elitizm-egemencilik
DİĞER YAZI

Elitizm, Egemencilik

Kültür 'ın son yazıları

387 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
382 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
584 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
532 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme