Modernizm

insanligin-stratejileri
29 Nisan 2014

İnsanlığın Stratejileri

Serüvene kara, deniz ve hava stratejileri ile başlayacağız. Bu konularda öne çıkan stratejistleri hatırlayacağız. Yeni egemenlik stratejisine geçiş aşamasındaki karmaşayı tartışacağız. 2030’ların stratejisini açıklayacağız. Stratejist Yaklaşımı Asıl kara stratejistleri Türkler idi. Neredeyse Pasifikten Atlantik’e kadar at sürdüler. Ancak belirgin bir kara stratejisi yazıp bırakmadılar,
uretim-ve-tuketim
1 Ekim 2013

Üretim ve Tüketim

Üretmek ne muhteşem! Çeşitler halinde, sürekli geliştirerek… Bu acaba kendini ispat için
lisan-i-munasip
1 Ekim 2013

Lisan-ı Münasip

İnsan kendini ifade etme kabiliyetinin en üst sınırına sahiptir. Konuşmak sadece bir
modernizm-ve-kent-sistemi
9 Aralık 2013

Modernizm ve Kent Sistemi

Belirgin şekilde vurguladığım konu, bir “modernizm” süzgeciyle, bir “kent” sistemini ilişkilendirmektir. Eğer
uzun-savas
15 Ocak 2015

Uzun Savaş

Daha yakın zamanda Nijerya’da Boko Haram iki bin kişiyi katletti. Aynı tarihlerde

Emperyalizm

12 Şubat 2024
328 views
9 mins read
Bugünün anlayışı, küresel imkanlar içinde sahip olunan alanları artırmak ve güçlenmek, değer üretimi rekabetinde gerilerde kalmamak fikri üzerinedir. Ruslar gibi sürekli “kahrolsun emperyalizm” diyeceğinize, “ben hangi değeri üretebiliyorum, hangi büyük pazarda kaça satıyorum,” diye bakın isterim. Bugün ülkeler bazında ABD, İngiltere, Çin, Japonya, Güney Kore, birlik bazında Avrupa Birliği, küresel şirketler bazında sürekli sayısı artan ve yenilik üretenler, esasen bunlar değerleri zorluyorlar ve muhatap alınıyorlar. Daha fazla muhatap alınabilmek için yapılması gerekenler belli! Olan şu: Muhatap alınanların ve değer üreticilerinin daha fazla yayılması fikri!..
plutokrasi-masasi

Plütokrasi Masası

9 Nisan 2018
2K views
5 mins read
1
Öyle bir siyaset düşüncesi arıyorum ki bana olanı ve olacağı açıklayabilsin; basımı yastığa koyduğumda kendimi rahat hissedebileyim. Ama bizde siyaset Topkapı Sarayı’nda Siyaset Çeşmesi misali; baş koydum yoluna, vazgeçilmezlik, kefeni giydik elhamdülillah!.. İyi de bu paradoksu çözmekten kim sorumlu? Siyasetçiler değil mi? Günlük yaşama bakın, hiç de söylendiği gibi olmuyor işlerimiz. Alabildiğine küreselleşme, yoz demokrasi, postmodernizm, liberalizm… Olması gerekeni bırakın bir yere, “gereken” başka birşeydir. Şimdi biz olacağa bakalım, gidişata, dayatılana; en azından “bireysel” olarak hazırlık yapalım diye. Bu yazıdaki tartışılan konu şudur: Demokrasimizi henüz ileri veya tam yapamadan küresel plütokrasiye kayıyoruz, farkında mıyız?
zorluklar

Zorluklar

5 Haziran 2017
1.3K views
15 mins read
Bilinen ve çokça kullanılan kocaman sözcükler kulaklarımızda yankılanıyor, demokrasi, kapitalizm, küreselleşme, liberalizm, gibi… Peki, bunlardan masum olanlarını nasıl tanımlayacağız? Gelin Dünya ve Türkiye ara başlıkları ile konuya bir göz atalım. İleri demokrasiyi amaç edindiğim için bu konuyu etraflıca inceleme gereği duydum. Yazının da amacı, sürekli değişen bir yoldaki zorlukları tarif etmektir. Tespit basit: Bugünümüz zorluklarla dolu ama gelecek daha da zor olacak. Nasıl mı?
sahte-onur

Sahte Onur

21 Nisan 2016
1K views
4 mins read
Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar eseri meşhurdur. Sanayileşmenin ve beraberinde gelişen modernleşmenin getirdiği süreçlerin tam tersine, yeraltında, insanların ruh halinde ve günlük yaşamın çıkmaz sokaklarında gelişen aleni çirkin karakter yapıları ve bunlara dair kavramların kolayca meşrulaşması hususu bu eserde dramatik şekilde vurgulanmaktadır. Onurlu duruş gösterenlerin, onurlu ve görüntüde onurlu bireyin tavır ve davranışlarının nasıl olması gerektiğinin eleştirisi bu eserde örneklenmiştir. Salt bu romandaki anlatımla bile mukayese ettiğimde görüyorum ki Türkiye’de yaşayan insanların onur meselesinde çok önemli kayıpları ve vurdumduymazlıkları söz konusudur. Bu yaklaşımla, “onur” kavramına dair kritik bir noktaya değineceğim. Pek sözünü etmese de, bu tür konularla yüzleşmeyi sevmese de veya belki de
terorizmin-psikolojisi

Terörizmin Psikolojisi

30 Mart 2016
2.2K views
10 mins read
Nasıl teknoloji insanlığa aitse terörizm de öyledir; birincisi çoğu kere yararlı, ikincisi ise tamamen kötü bir konu. Ama bu kötülüğün sahibi insanlık ise, kesim çözüm bulması mümkün olmadığına göre en aza indirmenin yollarını bulmalıdır. Bu ancak ortak iradeyle olur. İyi de öncelikle sebepleri iyi belirginleştirmek gerekir. İşte tam bu noktada insanın yarattığı bu kötü olgunun psikolojik yönlerini doğru kavramak gerekiyor. Önce çok başka bir konudan başlayalım: Kanibalizm, yani yamyamlık. Bu da insanlığın bir konusu, değil mi? Yamyamlık ile cinsellik arasında bağlantı kuran Sigmund Freud yemek ve sevişmenin birbirinden ayrılmayan iki faaliyet olduğunu iddia etmektedir. Freud, cinsel eylemin gerisinde bir başkasının
reformizmi-anlamak

Reformizmi Anlamak

15 Ocak 2016
1K views
10 mins read
Reformun en yalın anlamı düzeltme yapmaktır. İnsana özgü hususiyetler var: Eğer yanlış varsa düzeltmek gerekir. Eğer eksik varsa düzenleme ile geliştirmek gerekir. Eğer gidilen yoldan sapma varsa doğru yola girmek gerekir. Reformu anlamaya çalışıyoruz ya, başka türlü de açıklamamız mümkün; (doğru veya yanlış) bir yolda gidiyorken, keyfi düşüncelerle veya bağnaz aklın direnciyle tam tersi istikamete dönmek bir reform mudur? Hiç böyle olabilir mi? Herkes reformdan, değilse bile gelişmeden, bu da değilse ilerlemeden bahsediyor; sakın kafamız karışmasın!.. Baştan başlayalım; Samanyolu ortasındaki karadeliğin etrafında döngü devam ediyor. Dünya güneşin etrafında dönüp duruyor. Galaksi dışında her an milyonlarca, belki milyarlarca yeni yıldız meydana
218

Kent Yaşamı ve Biz

3 Ekim 2015
28 views
10 mins read
Bizler kapitalist-demokratik bir sistemle, başka toplumlarla her yönüyle entegre, daha çok kentlerde yaşam süren toplumlarız. Ancak baskın küresel yapının gereklerini yerine getirebiliyoruz. Giderek nüfus artıyor, kentler kalabalıklaşıyor, sanal değerlerin her şeyin önünde koşmasını isteyenlere dönüşüyoruz. Kentler bizi boğmadan, birer savaş alanı olmadan, yeterince zaman önce gerekli tedbirleri alabilecek miyiz? Bir adım daha ileri gidip sormak istiyorum: Bu sinir, kibir, vurdumduymazlık, çıkarcılık, biraz da düşüncesizlik daha da artarsa, mutlu olabilece miyiz?
stratejik-belirlilik

Stratejik Belirlilik

11 Temmuz 2015
1.2K views
13 mins read
Anlaşma olacakmış gibi işletilen süreçler taraflarca, “hep bir orta yol vardır,” iyi niyet ifadesiyle beslenir. Ama varılan noktada ayrışma bile bir doğal sonuç olabilir ve ayrışma anlaşma masasında imzaya açılabilir. Bu sonuç post-modern dünyanın sosyolojik evrilmesi şeklinde açıklanacak bir konudur. Temel yaklaşımın ötesinde Türkiye özelindeki değişmez düşüncem ayrışmak değil birleşmektir. Küresel dünyada güç oluşturarak gelişmek en doğru yaklaşım olacaktır. Dolayısıyla önce az da olsa tarihsel bir tahlille hafızalarımıza başvuralım ve politik-askeri süreçleri ön planda tutarak bir inceleme yapalım. Daha sonra sosyolojik konuda bir tespit yapabiliriz. Birinci Uluslaşma Dönemi Uluslaşma dönemlerini ikiye ayırmaktayım. Kendi içindeki dinamiklere bakıldığında bu dönemler çok farklı
kent-yasami-ve-biz

Kent Yaşamı ve Biz

2 Aralık 2013
2.5K views
10 mins read
Bizler liberal kapitalist demokratik bir sistemle, başka toplumlarla entegre, daha çok kentlerde yaşam süren insanlarız. Baskın küresel yapının gereklerini yerine getirebiliyoruz. Giderek nüfus artıyor, kentler kalabalıklaşıyor, paranın her şeyin önünde koşmasını isteyenlerin sayısı artıyor… Kentler bizi boğmadan, birer savaş alanı olmadan, yeterince zaman önce gerekli tedbirleri alabilecek miyiz? Bir adım daha ileri gidip sormak istiyorum: Bu sinir, kibir, vurdumduymazlık, çıkarcılık, biraz da düşüncesizlik daha da artarsa, çok mu mutlu olacağız? Yaşıyorsak başka çaresi yok! Eğer gidişat kentlere yığılmaya yöneldiyse, sorunlar daha da karmaşık hale gelecekse, tedbirlerimiz, projelerimiz yeterli mi? Haletiruhiyemiz nasıl? Şu ankinden başka seçeneklerimiz ve hayallerimiz varsa, neden işe
tarihin-muhasebesini-yapmanin-dayanilmaz-hafifligi

Tarihin Muhasebesini Yapmanın Dayanılmaz Hafifliği

30 Kasım 2013
1.1K views
15 mins read
Bu yazı “İnsanlar ve İnsancılar” isimli kitabımın içindeki “Tarihin Muhasebesi”[i] bölümündendir. Yazıda başlığı bir klişe ile atmamın da anlamı boşa değildir. Bir öngörü, değerlendirme veya tez olarak ifade bulan tarihe bakışımı sizinle paylaşmak istedim. Tartışmayı zihinlerimizde birlikte yapalım istedim. Kitabımdaki “insan” yazılarımda “saf insan” olarak tanımladığım, üstün iradeli, halife, muttaki olandır; “insancı” ise insan iktidarını ön plana çıkarmaya çalışan “çıkarcı insandır”. Bu hatırlatma attığım başlığın nedenini işaret etmektedir. Çünkü insancıların baskısıyla tarih yazılıyorsa bundan elde edilebilecek beklentiler de rutindir, belki de “dayanılmaz hafifliğin” gerekçesidir. Güncel tartışmalar sizce ne kadar gerçekçi? Eğer süreçteki ana şablonları bilirsek gündeme getirilen tartışmaların “olması gerekenler”

Yazı Arşivi

DÖNBAŞA