modernizm-ve-kent-sistemi
Modernizm ve Kent Sistemi

Modernizm ve Kent Sistemi

9 Aralık 2013
Okuyucu

Belirgin şekilde vurguladığım konu, bir “modernizm” süzgeciyle, bir “kent” sistemini ilişkilendirmektir. Eğer modernizm olgusu hazmedilmeden kent yönetimi hakkında değerlendirme yapsaydım, bunun büyük ölçüde eksik olacağını savunmaktayım. Salt politik sistemdeki yaklaşım, cepheler değişse de üç aşağı beş yukarı aynıdır. Başlangıçta, konunun bu cari halinin tartışma dışında olduğunu bildirmek isterim.

Benim çizdiğim çerçeve; üstün iradeli insan ve muttaki gibi kavramlarla, gelecekte (ki 2025’lerden sonra belirgin şekilde görebileceğiz) küresel sistemin daha çok mega kentlerde yaşayacağı projeksiyonu üzerine inşa edilmektedir. İnceleme için asıl soru şudur: Eğer bugün birtakım eksiklikler varsa da, perspektif olarak gerekli hazırlıklar ne şekilde olmalıdır, modernizmi gecikmeden kent sistemine hangi yaklaşımla dahil etmeliyiz?

Bu amaçla önce konuyu modernizm, daha sonra da kent yönetimi şeklinde geliştireceğim.

Modernizm ve Gerekleri

Modernizmin olgunlaştığı sistem; planlı-programlı, prensipli-kurallı, kaynakları hedefe en uygun yönlendirmekle ilgili, gelişmeyi-kalkınmayı hedefleyen, bilim-teknoloji ile içiçe, disiplinli, standart koyucu ve denetleyicidir.

Büyümeye yönelmiş bir kent düşünelim. Modernizm kendi formatlarına uygun büyümek isteyen kentleri sever. Kent, modernizmin bir sanayi kompleksi gibidir. Sıfır sorunlu, verimli, sistemli, kazancı yüksek ve dengeli bir kentten bahsediyoruz. İçinde yaşayanların ekonomik ölçekteki büyümeleri, kentin büyümesiyle özdeştir; hatta bölgesinin ve ülkesinin gücüyle atbaşı gittiği görülür.

Eğer kenti büyümeye dönük düşünüyorsak, bakacağımız ana konulardan bazıları; nüfus-göç, nitelik-eğitim, coğrafya-imar, hedef-beklenti, altyapı-üstyapı, sanat-teknoloji vb olacaktır. Uygulamada öne çıkan konulardan; elektrik, su, kanalizasyon, arıtma, trafik, bilişim, yol-ulaşım, yeşil alan, kreş-okul-üniversite, market-çarşı, ilk yardım-sağlık tesisi, siluet-manzara, işyeri-üretim tesisi doğru yerleştirilir ve birbirine bağlanırsa, sistem etkin çalışır ve gelişmeye potansiyeli olur.

Modernizmin gelişeceği kentlerde bazı çıkmazların aşılması gerekmektedir. Coğrafi yapı-kaynaklar, vizyon-geleceği tasarlama, eğitim-öğretim, politika-liderlik, kültür-sanat, atık madde dönüşümü-çevre bilinci, sosyo-ekonomik gereklilikler, baskılar-girdiler, organizasyon kültürü-disiplinli çalışma…

Modernizmden uzaklaşmak veya çıkmazlar içinde boğulmak durumunda ortaya ne çıkar? Belki biraz kabulü zor olacak ama tarif şudur: Rasyonel bilinçten ve bilimsellikten uzaklaşmak, kültürel değer üretememek, var olan kültürel değerlerin yozlaştığına şahit olmak, organize olunamadığından kaos potansiyeliyle sürekli stres altında yaşamak, politik değerlerde esastan uzaklaşmak, mafya düzeninin kökleşmesinden olumsuz etkilenmek…

Kent Yönetimi

Kentlerde sistemin çarkları (basit ifadeyle) parayla döner. Aile bütçesi, semt ve belde bütçesi, belediye bütçesi… Her biri parayla dönen yönetim şekilleridir; bir şartla; “ama”lar vardır: Ailede para önemlidir ama esası sevgi ve saygıdır; semt veya beldede para önemlidir ama paylaşma, yardımlaşma, sevgi ve saygıdır; belediyede para önemlidir ama sistem, organizasyon, önceki paragraflarda listelediklerimize ilave olarak yine sevgi ve saygı vardır.

Bakın size bir soru: Halk vergi ve ödeneklerini hangi yatırımlara, ne zaman için, ne miktarda verecek; sonuçlar neler olacak, işler daha uygun işleyecek mi; “sorunlar çözülecek mi?” değil; sorunsuz (sıfır hata ile) kazanımlarda artış olacak mı?

Böyle olunca pazarlığın buluştuğu seviyede iki konu ortaya çıkar: Birincisi “program”; ikincisi, programa karşılık verilen “oy”. Denetim ne ile olur? Belki buraya bir sürü devlet ve belediye denetim organının adı listelenebilir. Ama esasen denetim için ölçü bellidir: Ortak türden ve modernizmin gereği olan beklentiler karşılandı mı? Bu sorunun cevabı gelinen noktayı işaret eder. Modernizmde çoğunlukla insanlar kentte nefes alır, maişetini temin eder, birikim yapar, geleceğini planlar, nesil yetiştirir… Ölçü bu belirtilen sınırlar düzeyindedir.

Gelelim icraya: İcrada işlemlerin yürütülmesi aşamasında modern ve çağdaş anlayış, her şeyden maddi bir bedel alınması şeklinde değildir! Yani, her şey para değildir; daha önce saydığımız bir sürü şeye ilave olarak sevgi ve saygıdır.

Kent yönetimleri politik alanda hangi “-izm” ile veya çıkar grubuyla ilgili olursa olsun, amaç temelde bir aile gibi “sosyal”dir. Bu işin doğasından gelir. Verilen (dolaylı/doğrudan) verginin ve kesintinin, aynı zamanda “hak” edilenin karşılığıdır. Yine işin temelinde “güven” vardır.

Aslında konular basittir: Örneğin belediye yol kenarına çizgiler çizer. Sarı çizgi içine park edecekler devlet/hizmet araçları ile toplu taşıma vasıtalarıdır. Mavi çizgi içine bedel ödeyerek park edilir. Beyaz çizgi içine ise bedelsiz park edilir. Eğer bir belediye yönetimi gerekli çizgileri nüfusa, yol yoğunluğuna, sinyalizasyona ve ihtiyaca göre belirlememiş. yol kenarları çizgisiz ama sadece para toplayan kahyalarla dolu ise; orada modern bir kent anlayışının yerleşmediği, insanların para ödemek zorunda olan gelir kapısı görüldüğü aşikardır. Söylemler aldatmasın! Eğer bir sistem, organizasyon, düzen, eşit paylaşım, hak aranıyorsa, böyle düşünülmelidir.

Bir deprem bölgesi dere yatağı, oy veya yasal dahi olsa bağış karşılığı imara açılır mı? “Halk istedi, sonuçta herkes memnun!” denir mi? Ya doğa bedel ödetirse? Deprem sigortası yaptırmak tek ve son çare mi? Bu tür modern olmayan, hatta biraz da bilimsellikten yoksun örnekler artırılabilir.

Huzur, refah ve güvenlik! Kent sistemi bunu “kendiliğinden işleyen, zorlamasız” bir sistem olarak dizayn edebildiği sürece, rasyonel bir tarz ortaya konmuş olur. Ve böylece kavga da olmaz!

Başka bir ayrıntı daha var: Eğer kentte yaşayanların toplam geliri arttı ise (refah seviyesi arttı ise) oradan toplanan vergiler düşmelidir de! Bu bir ölçüdür. Kentin kendi kendine değer üretmesinin getirisi halka vergileri düşürerek döndürülmelidir. Peki, örnek kentlerde üstün insan olma arzularına dönük anlayışla yönetilmek için daha ne kadar beklenilecek?

Refahın ve kent bütçesinin artması durumunda olumsuzluklar en kolay projelerde görülür. Her yere yol yapılır ama yollar sürekli bozulur, sorunludur; her yere köprü yapılır ama üstünden geçen olmaz; her yere kavşak yapılır ama sürekli kazalar yaşanır; her yere tesis yapılır ama mahkeme kararıyla üç gün sonra yıkılmak zorunda kalır; yangın olur itfaiye ulaşacak yol bulamaz, itfaiye ulaşır aracın tankında uygun söndürme kimyası bulunmaz… Eğer kargaşa, yüksek ses, kirlilik, israf, stres varsa; zaten işlerin yolunda olmadığı anlaşılacaktır. Bu tür olumsuz görüntüler üstün iradeli insana layık değildir.

Küresel iklim senaryoları da olumsuz bir tablo ortaya koymaktadır. Sellerin, fırtınaların, iklim kaymalarının ve diğer doğal afetlerin artacağı şeklinde endişelerden söz edilmektedir. Buna bağlı olarak, değil köylerden kentlere, bölgelerden başka bölgelere göç hareketini; daha şimdiden, ülkeler ve kıtalardan dikkat çeken küresel göçler başlamışa benziyor. Acaba bunlara ilişkin kentlerin planı nedir? “Mütekabiliyet ilkesi gereği” veya “küresel çıkarlar gereği” deyip, yabancıya emlak satıp, bütçe rakamlarını şişirmek mi planlanıyor? Yoksa seçilmişin seçim dönemindeki işlerle ilgili görülmeyen bu tür endişeler, sadece birer karamsarlık tablosundan ibaret abartı mı? Eğer Tokyo, Londra, New York veya Frankfurt bu konularda tedbir almışsa, bizim kentlerimiz için durum farklı mı?

Küresel finans krizlerinin etkisinden de söz etmek gerekecektir. Eğer nüfusu on beş milyonun üzerine çıkan kentlerden söz ediyorsak, bu kentlerde şartlar belirgin şekilde modern dinamiklere kavuşmamışsa, olacak belirgindir; ajite olan sosyal düzenlerin yönetimi zordur! Buna bir de sosyal ağların etkinliği eklenirse, ortaya sürekli haberlere yansıyabilecek türden sokak olayları çıkacaktır.

Sonuç

Görüldüğü üzere, burada devlet ölçeğini ve postmodern yaklaşımları işlemedik. Başlangıçta ortaya koyduğumuz çerçeve içinde kaldık.

Eğer tanımın nereden ortaya çıktığına ve düşünsel tartışmalardaki uçlarına pek kulak asmazsak, “modernizmin” gerektirdiği her adım, doğal olarak insanın daha üstün vasıflara kavuşmasını sistemleştirmek ister. Yine doğaldır ki, kentler büyüyorsa sorunlar da büyüyecektir. Burada çözülmesi gereken mesele nedir? İnsana yakışır bir düzeni kurup işletebilmektir.

Bugün Türkiye eskiye oranla daha gelişkinse ve ekonomik açıdan da imkanları artıyorsa; o halde, gözardı edilmemesi gereken belirgin noktaları öne çıkarmakta yarar vardır: Daha akılcı, güncel politikalardan biraz daha uzak kalarak; bir yandan uzun vadeli planlamaları kapsayan çalışmalar içine girerken, diğer yandan müşterek sosyal yaşam kültürünün güzel örneklerine dair alışkanlıkların edinilmesi üzerinde durulmalıdır.

Kentlerin marka değerinin artırılmasına paralel olarak, halkın üzerindeki yükler giderek azaltılmalıdır. Böylelikle kent prodüktivitesi de artacaktır. Bu aynı zamanda cefaya katlanmanın bedeli, haklı paylaşımın göstergesidir.

Üstün insanın nasıl aklı ve ruhu varsa kentlerin de vardır. Görmezden gelinemez! Bir kente, hele mega bir kente, insanda olduğu gibi “köle” muamelesi asla yapılamaz.

Amaç modern görünümlü kent imarı değildir. Modernizmin gereklerinin düşünsel olarak hazmedilmesi, yaşama aktarılma pratiğinin temellendirilmesidir. Bu temel yaklaşımla ve küresel perspektifle, ülkemizde kentlerin ve yönetimlerinin tekrar değerlendirilmeye muhtaç olduğunu ortadadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

kent-yasami-ve-biz
ÖNCEKİ YAZI

Kent Yaşamı ve Biz

bir-muttaki-ogrencisi-olarak-merkezden-okuyorum
DİĞER YAZI

Bir Muttaki Öğrencisi Olarak Merkezden Okuyorum

Kültür 'ın son yazıları

379 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
376 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
575 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
527 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2.1K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme