Bugün Ukrayna konusunu konuşmaya devam ettik, yarın da konuşacağız. Cari konular bunlar… Asıl akılda kalması gereken husus ise "büyük kırılma" ile ilgilidir. Bu büyük kırılmayı görmeden, büyük resme iyi bakmadan 2040’lara gelinirse, o vakit bir hayli zorluk çekilir. 2040 yılı nereden çıktı diyeceksiniz. ABD’nin ve Çin’in planları bu zamana karşılık geliyor, dolayısıyla Rusya da buna ayak uydurmak durumundadır. Peki ya Türkiye neyi düşünmeli? Bakın, bu yazı size post-modern savaş yöntemini, kazanan ve kaybeden tarafını çok net açıklayacak, büyük mücadele içinde yaşananlara böyle bakmayanlar küçük düşünenlerdir, hesap bilmeyenlerdir!..
Günümüzde en önemli savaş alanı toprak kazanımı değil, insanların zihinlerini ele geçirmek şeklindedir. Göçün bir silaha dönüştürülmesi, hukuki, politik ve ekonomik yaptırımlar, bilgi ve siber savaş, ticaret ve altyapı politikaları gibi diğer baskı biçimleri birbirini tamamlayan araçlar halindedir ve bu karşımıza en basit şekliyle bir Hibrit Savaş olarak çıkmaktadır. Büyük ölçüde savaşanların çoğunun kurbanlarının siviller olacağı sürekli bir çatışma dönemindeyiz. Ben bu konuyu eski ABD Başkanı Donald Trump’tan alıntıyla Sonu Olmayan Savaş şeklinde yazmıştım. Bu dünyada çok az insanı etkilemeyen türden bir kötü iklim koşulları gibidir.
Bugünkü savaş tarzı Tam Spektrumlu Savaş başlığı altında açıklanabilir. Bunun içinde Hibrit Savaş yöntemleri yaygın olarak yer bulur. Barış şartlarında güçlerin birbiri arasındaki üstünlük mücadelesinde Hibrit Savaş sürdürülmektedir.
ABD Savunma Bakanlığı’nın 2021 yılı değerlendirmesi yayımlandı. Asıl konumuz bu dokümandaki hususları özümsemek olacaktır. Elbette ben burada çıkarımlarımı da yazacağım. Hatta tarihler vereceğim. Çatışma risklerini ifade edeceğim. Rehberlik edeceğim. Stratejik değerlendirmelerde bulunacağım. Ancak sadece Çin’i değil ABD’yi de konu edeceğim ki taşlar yerli yerine otursun, gelecekte olması muhtemel gelişmelerin nedenlerini şimdiden çıkarabilmek için bir yol haritası çizebilelim.
Birleşmiş Milletler (BM) 76. Genel Kurulu gerçekleştirildi. Burada Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir konuşma yaptı. Benim dikkatimi daha çok ABD Başkanı Joe Biden'ın ifade ettikleri oldu. Dolayısıyla yazımda yeni küresel düzeninin ve çatışma/rekabet ortamının BM'den nasıl göründüğünü açıklamak isterim.
ABD’nin askeri talimnameleri bizlere neler olup bittiğinin de resmini verir. Çünkü içinde ABD stratejisi, bütçesi, kapasite artırımı, hazırlıkları ve günlük yaşama dönük uygulamaları vardır. Gördüm ki Türkiye kamuoyu henüz ABD’nin Tam Spektrumlu Savaş kavramının getirdiklerinin ve bu konudaki talimnamesi JP 3-0’ın pek farkında değil. Hal böyle olunca eksik veya bilinçsizce yargılar oluşuyor; konvansiyonel savaş bitti, siber savaş dönemi başladı, gibi. ABD’nin askeri talimnameleri bizlere neler olup bittiğinin de resmini verir. Çünkü içinde ABD stratejisi, bütçesi, kapasite artırımı, hazırlıkları ve günlük yaşama dönük uygulamaları vardır. Gördüm ki Türkiye kamuoyu henüz ABD’nin Tam Spektrumlu Savaş kavramının getirdiklerinin ve bu konudaki talimnamesi JP 3-0’ın pek farkında değil. Hal böyle olunca eksik veya bilinçsizce yargılar oluşuyor; konvansiyonel savaş bitti, siber savaş dönemi başladı, gibi. Bu vesileyle dünyada yaşayan herkesi ilgilendiren önemli konuyu tartışmaya açalım.
len Pegasus ile ilgili haberler çıktı. Karşılıklı açıklamalar yapıldı. Hatta bu casusluk faaliyetlerinin kurbanı olan devlet başkanlarından bazıları ve ilgili devlet organları dahi açıklamalarda bulundular. Siber casusluk bilinmeyen bir şey değil aslında. Uygulandığında daha fazla gündeme geliyor veya getiriliyor. Bu konu hakkında duralım.
Günümüzün medya ve siyasetle ilgili sorunlarını mimetik alan etkileşimiyle ele alacağım. Köklü adımların atılmasında geçmişten geleceğe mimetik filtreler nasıl kullanılıyor, buna bakacağım. Savaş üzerine bir değerlendirme yapacağım. Bugünün post-modern kurgusunun temellerini araştıracağım. İnsana ait gelişim katlanarak, ancak onun yarattığı şiddetin yöntemi de bir o kadar karmaşık. İçinde idealler ve buna ait kavramlar var, ama büyük bir çelişki yaratırcasına anlatabileceğimiz, bir kendi arkaik kalıbını güncelleyerek tekrarlama durumu söz konusu. Bir mücadele olacak ise bu temelden yaklaşarak bir strateji geliştirilebilir; insanın geleceğe yansıttıklarına bir filtre daha konabilir, kırılmalar ve döngüler üzerine çalışılabilir, amaç, kuralsız hale dönüşen ve sinsice sürdürülen şiddeti azaltmak olmalıdır.
ABD’nin küresel üstünlüğü tartışılıyordu ve Joseph S. Nye 2005 yılında etraflıca yazdı, Yumuşak Güç (Soft Power) bahsini ve sonra anlaşıldı ki Sert Güç (Hard Power) kadar etkili. 2021 yılı itibarıyla işbaşına gelen ABD Başkanı Joe Biden Yönetimi açıkladı, bu yöntemlerin her ikisinin de toplamı anlamına gelen Akıllı Güç (Smart Power) ile hasımlarına üstünlük sağlayacaklar. Bakıyoruz bu tarz girişimler arttı. Bu itibarla konuya dikkat çekmek isterim, mademki konu Akıllı Güç, o halde neden bunun gereklerini analiz etmiyoruz? Hatta ülkemize yansıyan örneklerini bu cepheden değerlendirmiyoruz?
Son günlerde iç politikada muhalefetin uygulamaları hakkında sanki bir tarif ararmışçasına çabaların olduğunu görmekteyim. Hemen baştan söyleyeyim ne dense ve kim ne derse desin doğrudur, ama konu bu değil. İşin içine politikacılar, basın mensupları, danışmanlar ve akademisyenler dahil oldular ve geniş ölçekte bir tartışma dönüyor. Bu duruma bir isim vermek için çaba sarf eden uzmanlar neyi arıyorlar? Halbuki arayışlarının cevabını defaten vermiştim. Uzmanlar kendi düşüncelerine istinaden, bir kısmı kolaycı, bir kısmıysa karmaşık türden açıklamalarla arayışlarını sürdüredursunlar, biz yine temel politik rehberliğimizde yolumuza devam edelim.