İsrail Kudüs’te ABD Büyükelçiliği’ni açmak için hazırlık yaparken, Gazze’de Filistinliler kararı protesto etmekteydi. İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 52 kişi hayatını kaybederken, 2 bine yakın kişi de yaralandı. Bunların en az 500’ü gerçek mermiyle vuruldu. Gösteriler ve çatışmalar Batı Şeria’ya da kaydı. Çatışma genişliyor, ölü ve yaralı sayısı maalesef dramatik şekilde artıyor.
Barack Obama’nın inşa ettiği ABD ile İran arasındaki nükleer anlaşma Donald Trump tarafından bozuldu. ABD’nin anlaşmayı bozma kararını Trump açıkladı. Ardından İran’da karşı açıklama geldi. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de bir açıklamada bulundu. Peki şimdi neler olacak? Türkiye bu işin içinde mi?
Amerika 2017 Ulusal Güvenlik Stratejisini yayımladı. Dokümana erişmek kolaylıkla mümkün. Ne anlama geldiğini basında enine boyuna tartıştılar. Tekrar etmek gerekmiyor. Hatta hayatında strateji veya doktrin yazmamış aklı evveller, tv programlarına konuk olup bu tür bir belgeyi, hocasına boş boş bakan tembel öğrencilere ders verir gibi, tevatürle açıklamaya çalışanları da dinlemişsinizdir. Ben burada daha çok 2016’dan bugüne yayımladığım yazılardan alıntılarla size bir hatırlatma yapacağım. Sizler bunları okurken diyeceksiniz ki, 2017’de yayımlanan stratejinin özünde zaten bu değinilen konular var, ABD ve stratejistleri göstere göstere bunları yapıyorlar. Evet. Burada ilginç bir durum yoktur. Aslında her şey aşikardır. Hatırlananları alt alta yazsanız zaten böyle
Çoğu kişinin yaptığı gibi ben de bugün Kudüs yazmak isterdim uzun uzun… Ama politika, dış politika konularında ders vermeyi yeğleyeceğim. Çünkü bizlere kader diye dayatılanlar aslında yapay zorluklardır. Buna karşılık ayrıntılı açıklamalara yönelenler var. Son hamleyi ve perde arkasını açıklamakla ilgileniyorlar. Somut olgular gereklidir analizler ve sentezler için. Ama söyleyin, sizce eğrelti beşerî meseleler neyle açıklanır? Sözün bittiği tipteki konular yok mudur insan için?
Dün, önce Amerika’nın Türklere, sonra Türkiye’nin misillemesiyle Amerikalılara konan vize engeli konusunu hiç ama hiç içime sindiremedim. Konuyu neresinden ele alsam dedim durdum. Her yanı berbat! Ama yine de duygusal bir çerçeve içinde kalarak bazı önemli gördüğüm noktalara temas etmek isterim.
Şu küçük ülke Katar’ın, kitabi mi dersiniz gerçekte mi bilinmez, zengin emirleri küresel aktör olmuşlarken, bu küresel emirler dünyada ayak basmadık yer bırakmıyorlarken, milyarlarca dolarlık yatırımlar yapıyorlarken (bilinen 335 milyar dolar) bu kriz de nereden çıktı? İddia edildiği gibi bu sadece bir terör konusu mu?
Bilinen ve çokça kullanılan kocaman sözcükler kulaklarımızda yankılanıyor, demokrasi, kapitalizm, küreselleşme, liberalizm, gibi… Peki, bunlardan masum olanlarını nasıl tanımlayacağız? Gelin Dünya ve Türkiye ara başlıkları ile konuya bir göz atalım. İleri demokrasiyi amaç edindiğim için bu konuyu etraflıca inceleme gereği duydum. Yazının da amacı, sürekli değişen bir yoldaki zorlukları tarif etmektir. Tespit basit: Bugünümüz zorluklarla dolu ama gelecek daha da zor olacak. Nasıl mı?
NATO için bazı endişeler hep oldu ama dünkü zirvede de görüldü ki düzen değişmedi. Sorgulanmasına rağmen NATO sürekli genişledi ve güçlendi. Yine böyle oldu, dün hizmete giren Brüksel’deki yeni hizmet binası töreninde liderler bir kez daha NATO çatısı altında toplandı. Sorunları deşmeden gövde gösterisi yaptılar. Anlaşılan taşlar yerli yerinde duruyordu. Peki, Brüksel görüşmelerinden çıkarılan sonuçlar neler?