evrensel-muttakilik-hedefi
Evrensel Muttakilik Hedefi

Evrensel Muttakilik Hedefi

6 Mayıs 2014

Takvayı, muttakiyi veya ittikayı kendi mecrasında açıklayanlardan şunu anlıyoruz ki, “Bu iş dinidir ve din belirli yöntemi ve anlayışı olan bir konudur.” Bu kadar mı? Gelin bir hedef belirleyelim.

Din tarifleri içinde öne çıkardıklarım var. Örneğin, “İslam kainatın dinidir,” diyorum. Yine bilinir ki, kainatın kitabı Kur’an’ı okumak demek, yaşamda var olan her şeyi idrak anlamına gelmektedir.

İlahiyatçılar, bilim insanları ve felsefeciler seçeneklerini tekrar gözden geçirmeliler. Bazı yazarlar ve önderler ise yaşamın pratiğine ve hatta konuya vizyon kazandırarak geleceğin yaşam şartlarına göre topluma yarayışlı bazı açıklamalar geliştirmektedir. Ben de bunlara iştirak ediyorum. Dahası; pratik, uygulanabilir, gerçekçi olabilmek bağlamında bu tarz bir bakış açısına ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim.

Bakın çok basit bir örnek vereyim. “Küreselleşmeyi bilmek başka, küresel birey olabilmek başka bir şeydir!” Amacımı ortaya koyabilmek adına bu önermeyi daha da açmam gerekecektir. Bence bu cümleden ne kastettiğimi (pratik örnek bağlamında söylüyorum) eksiksiz biçimde “Silikon Vadisi Toplumu” doğru anlayacaktır. Çünkü onlar çoktan “küresel olmuşlar” ve dünya yaşamlarını buna göre inşa edip yönlendirebilmektedirler.

Elinizdeki aletlere, konuştuğunuz konulara, işlem yaptığınız sistemlere, göz attığınız sayfalara bakın; dünyada en çok para kazanan veya kendinden söz ettiren şirketlere bakın, bana hak vereceksiniz. Günlük yaşamınıza bakın; baktıklarınızla, dokunduklarınızla, konuştuklarınızla birilerine para kazandırıyorsunuz. Bu nasıl oluyor demeyin, biliyorsunuz!

Biraz daha açalım. Ben bu sitedeki yazılarımda “ulus, ulusaşırı ve uluslararası” gibi konuları çok işledim. Düşünceme göre bu kavramlar yakın zaman sonra dünyada biraz daha “önceki sistemler” olarak tartışılacaklar. Dünyanın önde gelen düşünce merkezleri bunu tartışmaya çoktan başladılar bile. En azından 2050’lerden sonraki tarihlere kadar, mevcut uluslararası sistemin bu yöntemleriyle kullanılacağını kabul edersek, fiili olan kuralları koruyalım, hatta geliştirelim, ama vizyonumuz küresel olsun, dünyaya bakarken açılımımız küresel olsun, bu mümkün değil mi?

Derdim bu değil, şu: Etrafımdakilerden konu bağlamında bir örnek vermesini istediğimde görüyorum ki, anlattıklarının tümünde mevcut dünya düzeni algısı mevcut. Yani, uluslararası sistemi bile küresel sistemmiş gibi anlatan örnekler veriyorlar. Hatta, sanal para konusunu soruyorum, “bende de kart var” diyorlar; “birbirini gören robotlar” diyorum, “optik gözleri varsa elbette olur” diye karşılık veriyorlar; “yapay zeka işi yolda” diyorum, “zeka sadece insanda olur” şeklinde cevap alıyorum, öyle değil diyorum, açıklıyorum, ama zorlanıyorum. Malum, dünyanın bu yarımküresinde yıl 2014, diğer tarafında 2034, belki de daha farklı! Bu şekilde gelecekte biz ne yaparız?

Öyleyse soru şu: Küresel olmayı yeterince ifade edemeyenlerin algısıyla, kainatın dini olan İslam’ı savunduklarını düşünenler nereye ulaşacaklarını zannediyorlar?

Konuyu mukayeseli şekilde ortaya koyayım ki derdimi anlatabileyim. Yoksa amacım birilerinden veya bir toplumdan özellikle söz etmek değil. Yaygın şekilde biliniyor ki, bir Yahudi hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın, dünyayı tüm vatanı olarak görmektedir. Bu durum örneğin 14. Asırda da böyleydi, şimdi de böyle. Hatta şimdiki daha büyük imkanlarla donandı, bilgi, bilişim, finans gibi konular dünyayı ağ gibi ördü. Zamana ve zemine göre adı değişse de, Yahudiler tüm düşünce sistemlerini küreselliğe göre inşa etmeyi becerebilmekteler. Pratikte küresel algı ile iş yapmaktalar; ticaret, finans, sanayi, bilim, felsefe ve sanat alanındaki ürünleri buna kanıttır. İnanmıyorsanız en ünlü arama motorlarına bakın! Yakın zamanda şu fikre de kendimi alıştırdım, Yahudiler önemli ölçüde para ile işlerini de bitirmişler. Önemli olan, diğerlerinin kendiliklerinden onların ortaya sürdüklerini kabullenmeleri ve kullanmaları problemini çözmektir. Bu küreselleşmeyi kontrol edilebilir kılan Yahudiler için daha önemli bir amaçtır. Tekrar vurgulayayım; amacım ortalığı kızıştırmak değil, derdimi anlatabilmektir.

Peki, Müslüman nerede duruyor? Sarayında, konutunda, ofisinde, masasında, tezgahının başında, tarlasında, bahçesinde dünyaya nasıl bakıyor? “Din başka bir şey, biz işimize bakalım,” denilenin içinde, esasen kimlerin ne tür amaçları yerine getirilmiş oluyor? Haydi onu bir yana bıraktım, neden bir Müslüman için küresel anlamda bir dünya inşası düşünülemiyor, yaşama uygulanır pratikler geliştirilemiyor? Yoksa bu hususta bir önderlik sıkıntısı mı var? O halde Hz. Peygamber’imizin (s.a.s.) vizyonuna tekrar bakılsın…

Ben burada diyorum ki, bu günün Müslümanları, İslam’ın onlara verdiği açılımı taşımak için, geniş ve olması gereken amaçla yaşamlarına yeterince bakamıyorlar. Sorun vizyon bahsinde takılıyor olsa gerek! Size Tanah’tan (29:18) bir cümle vereyim: “Bir vizyonun olmadığı yerde, insanlar helak olur!” Vizyonumuz nedir?

Dolayısıyla, bu “Muttakilik” anlatımlarımdaki vizyon küresel ve hatta evrensel (ama doğru anlamıyla evrensel) olmak zorundadır! Zorundadır, çünkü (verdiğim tanım paralelinde) İslam bunu emreder. Şimdi İlahiyatçılar biraz olsun yardım etsinler de konuyu bu bağlamda bir daha ele alalım. Ne dersiniz?

İslam çerçevesinde kendini “doğru amel” işlemekle güdüleyenler, yaşama “evrensel” bakmalıdırlar. “Bu pratik bir hedef oluyor mu?” “Küresel” hedefi halledemeden evrensel mi olacağız?” Evet, böyle yakınanlar çıkacaktır. İslam evrensel, anlamı buna göre geliştirmek gerekir, yapamayanlar küresel baksın işlerine, özümsesinler dünyanın tüm işlerini, sıkışıp kalmasınlar masalarına, bağ-bahçelerine, meşguliyetlerine…

Doğru amel konusunu tartışmak istemiyorum. Benim derdim, ileriye gidenler haliyle kuralları kendilerine göre koyuyorlar ve küreselleştiriyorlar. Bundan daha doğal ne olabilir ki? Yediğimiz ekmeğe, soluduğumuz havaya, konuştuğumuz dile ve gösterebileceğimiz tepkilere kadar etkili oluyorlar. Bu kadar da değil demeyin, biraz olsun düşünün! Yani konu kelimenin tam anlamıyla yaşamsaldır. Düşünceme göre, yaşamsal olan bir konunun doğruluğuyla ilgisi; ilk aşamada cehaletten çıkmakla ve tarihsel baskılardan kurtulmakla mümkün olabilir. Önce bilimle ve düşünceyle barışalım, korkmayalım, niyetimiz has ise bir inkarcı olmayız!.. Yoksa, ortaya konan kuralları, cihazları ve kolaylıkları kullanmaya mecburuz, eleştiremeyiz, aradan sıyrılmaya dönük paradoks içindeki açıklamalar ise gülünç düşer, hiç değeri olmayan bir kişi olarak ben bile ikna olmam, ya Yaratan nasıl tartar?

Muttakiliğin ufkunda, bilgisinde, idrakinde kainat var ise, kainatta birden fazla evren (alem) var ise, insanın yaşadığı bu evren (alem) çerçevesinde Ademoğlu “halife” ise, amaç “kamil insan” olma yolunda eskimek ise ve bu dünyanın gerçek şahitliği (şehadeti) hedefleniyor ise; buyurun, Muttaki iseniz evrensel olun, ama hiç değilse küresel olun! Nasıl mı? Karar verip, yolunda çaba göstererek.

Böyle bakılırsa Kur’an’ın içinde yazılı ve güncele karşılık geldiğini bildiğimiz vahyin anlamı daha yararlı, pratik ve sorumluluk ifadeleri ile canlanmış olacaktır. Kolaya kaçmayalım, böyle düşünelim. Buyurun!

Bu Asil Milleti (kelimeyi orijinal anlamında kullanıyorum) kolayla oyalayıp başkalarının ekmeğine yağ sürmekten vaz geçelim. Hele insana tek düşman iblisin oyununa hiç gelmeyelim.

İçinizden en arka sıralarda oturan bir Muttaki öğrencisi size şunu önerir: Evrensel değilse bile küresel olalım! Ancak o zaman kabuğumuzu kırabiliriz. Yoksa kabuk kalınlaştıkça kalınlaşıyor!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

korku-hakkinda
ÖNCEKİ YAZI

Korku Hakkında

terorizmin-gelecegi
DİĞER YAZI

Terörizmin Geleceği

Kültür 'ın son yazıları

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme