kimler-yurtseverdir
Kimler Yurtseverdir?

Kimler Yurtseverdir?

7 Mayıs 2015
Okuyucu

“Yurt” bütün kültürler için önemli bir sözcüktür, “yurtsever” sözcüğü de öyle, ama yüklenen anlamlarda farklar vardır, incelediğimiz konu bu farların bize yansımasıdır. Kim ne söylüyor ve neyi kastediyor? Farklı bir algı var mı? Kimlerin dilinde ne tür değişikliklerden söz edilebilir? Bu kavram politik açıdan ne amaçla sahipleniliyor?

Bir sözcük orijinal haliyle kullanıldığında müşterek ve yalın bir anlam yüklemesinden söz edilir. Zaman içinde dil bilimiyle ilgilenenler bundan başka sözcükler üretirler. Aynı kökü kullanırlar, ses-benzeri sözcükler de türetirler veya bu durum halkın dile getirdikleri ile belirginleşebilir.

Yine zaman içinde toplum, üretilen sözcüklerden ne kastedildiğini pek dikkate almadan, hatta bilincindeki köklü ifadeyi sahiplenerek bir iletişim alışkanlığı geliştirebilir. İşte bu yeni kazanılan alışkanlık bazı hallerde yanıltıcı olabilir.

“Yurtsever” kavramını iki boyutta inceleyebiliriz: İlk olarak, ortaya çıkışını ve gelişimini beynelmilel kültür içinde, ikinci olarak, kendi politik ve kültürel yaşamımızda ne şekilde geliştiği hakkında. Önce sözcükleri görelim.

Sözcükler

Fark var mı? Arapça “vatan” ve Türkçe “yurt” sözcükleri arasında fark yoktur. Kastedilen şey aynıdır. Ancak akılda tutulan bir takım fikirler (ve bazı hallerde köklü fikirler de olabilir,) kastedileni farklılaştırmaktadır. Kastedilen ne ise bu köklü anlamı bozmaz ama iletişimde başka algıların aktarımına yol açabilir.

Dilimizde kullanılan yurt ve vatan, her iki kelime de, ev, toprak, yaşam alanı ve ana-kara gibi ifadeleri kapsayacak bütünlükteki açıklamalardır. Halen çoğu dildeki kullanımları da benzer kapsamdadır.

“Yurt” sözcüğü Türkler için çok önemlidir. Orta Asya’da “yurt” hem hayvanların otlatıldığı emniyetli ve ataların mezarlarının gömülü olduğu geniş düzlüklerdir (ki vatan toprağı anlamına gelir,) hem de kıldan yapılmış, içinde yaşanılan çadırdır. Bu taşınabilen ev şekline “yurta” denir.

Bu itibarla “yurtsever/vatansever” denilince, vatanını ve evini seven, bunlara sahip çıkan ve gerektiğinde uğrunda ölen kişi, akla gelir. Hatta evin öneminden yola çıkarak bunun bir namus konusu olduğuna varan değerleri taşıdığını söylemeliyiz.

İnsanın yurdu namusudur!

Tarihsel Süreç

Roma İmparatorluğu dünyaya politika ile ilgili kavramları en köklü işlemiş bir kültür olmuştur. Romalı olmak için Latin, Roma doğumlu veya başka bir şey olmaya gerek yoktur. Roma topraklarında yaşamaya hak kazanmak için (ki köle veya soylu olmak bu hakkı değiştirmez, salt aidiyet söz konusudur,) imparatora, imparatorluk değerlerine, örneğin sancağa bağlılık ve tebaa olmak yeterlidir.

Buradaki insanların sahiplendikleri ve uğruna savaştıkları şeyler başka türlü de analiz edilebilir. İnsanlar kentlerde, kırsalda, göçebe olarak, mağaralarda, köle ise gösterilen yerlerde yaşamakta idi. Evi, toprağı ve değerleri sahiplenme şekilleri bir bütün içinde farklıydı. Yönetenler kentlerde idi. İmparatorluk uğruna insanların kendilerini gösterdikleri asıl yer ise savaş alanlarıydı. Bu nedenle Roma imparatorluk sancağı altında toplanmak çok değerliydi.

Fransız İhtilali ile birlikte konu daha çok politize olmuş görülüyor. Bu zamandan itibaren, krala ve onunla işbirliği halindeki elitlere, (ki bunlar derebeyleri, din adamları, askerler ve bazı entelektüellerden oluşur,) karşı duruş için el ele veren, başka bir yaşam tarzını tercih eden, (ki bu açıdan tarihi akış içinde bir yönetim biçimi olan “cumhuriyet” sözcüğü önemlidir,) bu amaçla rejimi değiştirmek isteyen halk kesimine, yani ihtilalcilere (ki buna “devrimci” demek de mümkündür,) yurtsever denmiştir.

Tarihsel süreç içinde değişik coğrafyalarda, oligarşiye ve diktatörlüklere karşı direnen kesimler kendilerini, “vatanlarına sahip çıkan cesur insanlar,” şeklinde lanse etme yolunu seçmişlerdir.

Eski adıyla Rumeli, sonraki adıyla Anadolu coğrafyasına dönelim. Oğuz Boyları ve beraberinde hareket eden diğer aileler, obalar, beylikler, göçebeler Anadolu’ya savaşarak, yeni bir “yurt tutmaya” gelmişlerdir. Elde ettikleri topraklarda refah ve güven içinde yaşayabilecek atmosferi inşaya yönelmişlerdir. Selçuklu Devleti buna göre ortaya çıkmıştır. Devamında Osmanlı Devleti kurulmuştur.

Avrupa’daki politik gelişmeler ve değişim daha ziyade on beşinci asırda ilerleme göstermiştir. Tarihsel çakışmaların olması sebebiyle, “Osmanlı döneminde yurtseverlik kavramı ne denli belirgindi?” diye sormamız gerekiyor. İmparatorluk’un geniş topraklarında, hele hele genişleme ve en güçlü olunan zamanlarda, yurtseverlik politik kurgu açısından Roma’nınkine benzer şekilde idi. Osmanlı sancağı, tebaa olma gibi konular ön planda olmuştu. Türklerin yurt, yurt tutma, yurtada yaşama kavramları bilinç altında idi. Ön planda ise savaş alanlarındaki o bilinen yöntemler görülmekte idi. Bir Roma deyişi olan “Adalet mülkün temelidir!” Osmanlı için de geçerli idi. Osmanlı, adaleti yaymayı hedeflemişti.

İfade edildiği üzere, Anadolu’da toplumun kendi içindeki değerleri ile bilinen şekildeki yurtseverlik ve vatanseverlik anlayışı, Avrupa’daki gelişme gösteren “bir baskıdan kurtulma” bağlamındaki sebebe dayanmamaktadır. Hatta Avrupa’daki gelişmeler Osmanlı’nın parçalanmasına dahi sebep olan ana etkenler içindedir. Bilinen farklı toplumların (ki özellikle Balkan ve Orta Doğu coğrafyasında bugün var olan devletler en başlıca olanlarıdır,) politik süreçler içinde “ulusçuluk” akımlarını geliştirmeleri yanı sıra, bunu “özgürlüğü ve bağımsızlığı elde etme” amacına dayandırmaları, İmparatorluk idarecilerini uzunca süre ilgilendirmiştir.

Bugünkü Kullanım

Özünde “ev ve toprak” anlamına gelen “vatan/yurt” kelimesi, “sahiplenmek, korumak ve geliştirmek” fiillerini içermekteydi, bu orijinal anlamını hemen herkes biliyor. Gelişen süreçte politik etkenlerle “özgürlük ve bağımsızlık” gibi kavramlar öne çıkıyor. Özellikle Fransız İhtilali ile bilinen anlama “rejimi değiştirme” fiili yüklenmiş oluyor. Bildiğimiz süreçte “cumhuriyet ve ulus” kavramları öne çıktı. Zaman içinde bu konudaki daha alt kimliklerin ve arayışların eklentileri ilave oluyor. Temelde var olan “ihtilalcilik/devrimcilik” olgusu kendine başka bir anlam yüklenmesiyle ilgileniyor. “Benim çıkarıma göre olan ve benim kontrol edebileceğim,” şeklinde özetleyebileceğimiz bir anlam yüklemesi, başka fiillerin türetilmesine zemin hazırlıyor. Örneğin, “alt kimliklerin daha fazla öne çıkması/çıkarılması” bağlamıyla bir başka gelişmenin de sebebi buradan hareketle meydana getirilebiliyor: “Ayrılıkçılık ve bölücülük.”

Bir ileri ama köklü düşünceyle temel değerleri gündeme getirerek şunu söyleyebiliriz. Bu farklı değerler nelerdir? Farklar şunlardır: İnanç ve mezhep, ırk ve alt kimlik, örf, adet, gelenek ve görenek, kültür ve dil, politik beklenti, dünya görüşü.

Sonuç

Sorumuza dönelim. Kimler yurtseverdir? Soruyu şu hususların etkisinde kalarak cevaplayabiliyoruz: 1) Anadolu’ya gelen Türkler’in, 2) İmparatorluklar için geçerli olan sistemin, 3) Fransız İhtilali sonrası akımların, 4) küreselleşme ölçeğindeki akımların etkileriyle.

Türkiye’de de dönemsel farklılıklar görüyoruz. Bunlar; 1) Cumhuriyet’in kurulduğu ilk dönemde, 2) Atatürk’ten sonraki dönemde, 3) Soğuk Savaş döneminde ve 4) küreselleşmenin yaygınlaştığı dönemde, “farklı kesimlerin, akımların ve politik görüştekilerin sözcülüğünü yaptığı bir anlatım” olarak ortaya çıktı.

Kimlerin yurtsever olduğu, kimlerin yurtsevermiş gibi lanse edildiği, kimlerin arkasına geçilip politika yapıldığı, kimlerin gerçek yurtsever olduğunu bilmemiz farklı denklemlerle açıklanabilir bir konudur. Kültürümüz şunu biliyor: Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün! Böylesi önemli bir kavramı, lütfen, hiç üstüne yakışmayan birileri için harcamayın. Bu kavrama sahip çıkmayı bir anlamda namusumuzla da eşdeğer görelim ve ne söylediğimize bir daha bakalım.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

kas-yaparken-goz-cikarmayalim
ÖNCEKİ YAZI

Kaş Yaparken Göz Çıkarmayalım

sorun-konusunun-arkeolojisi
DİĞER YAZI

Sorun Konusunun Arkeolojisi

Kültür 'ın son yazıları

329 views

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.
330 views

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!
501 views

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.
471 views

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 
2K views

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme