Aşırı provokatif bir dönemdeyiz, dünya aşırı stres yüklendi. Temel çatışma eksenlerinin ABD ve Çin odaklı geliştiği aşikâr. Jeostratejik olarak neler var?
Bu hakimiyet esaslı savaşın bildik tabirle karşılığı hegemonik savaştır. İşlenen konuları listeleyeyim: Asıl savaşın adı, hegemonik savaş. Belli ağırlıkta küresel hegemonya için avantajlı olma kabiliyetini elde ederken girişilen stratejik ve uzun süreli mücadelenin isimleri; Tam Spektrumlu Savaş, Hibrit Savaş, Doğrusal Olmayan Savaş. Kullanılan güç yönteminin adı, akıllı güç. Beklenen sonuç, toplamda nüfuz alanlarının küresel ağırlığı. Nüfuz alanlarında sürdürülen mücadelenin adı, gri bölge operasyonları. Operasyonların meşruiyeti için kullanılan bitik ülkelerin adı, operasyon ülkesi. Nüfuz alanlarındaki stratejinin adı, toplam kazanç stratejisi.
Bugün Ukrayna konusunu konuşmaya devam ettik, yarın da konuşacağız. Cari konular bunlar… Asıl akılda kalması gereken husus ise "büyük kırılma" ile ilgilidir. Bu büyük kırılmayı görmeden, büyük resme iyi bakmadan 2040’lara gelinirse, o vakit bir hayli zorluk çekilir. 2040 yılı nereden çıktı diyeceksiniz. ABD’nin ve Çin’in planları bu zamana karşılık geliyor, dolayısıyla Rusya da buna ayak uydurmak durumundadır. Peki ya Türkiye neyi düşünmeli? Bakın, bu yazı size post-modern savaş yöntemini, kazanan ve kaybeden tarafını çok net açıklayacak, büyük mücadele içinde yaşananlara böyle bakmayanlar küçük düşünenlerdir, hesap bilmeyenlerdir!..
Atlantik ekseninde AB üyesi olmayan fakat NATO üyesi olan Türkiye, üç kıtanın (Asya, Avrupa ve Afrika) birleşimindedir, köprü konumundadır. Tarihte olduğu gibi bugün dahi özellikle ABD, Rusya, Almanya, İngiltere ve Fransa gibi başat güçlerin cirit attığı Hint-Pasifik parselinde Türkiye henüz bir etki üretmiş değildir. Demek ki engelleme bu güçlerden gelmektedir. Yakın dönemden bu yana Türkiye, küresel ABD ve Rusya rekabetinde arada kalmış haldeyken, aynı yaklaşımla, ABD ve Çin arasındaki rekabette de arada kalma potansiyeline sahiptir. Türkiye avantajlı jeostratejik konumunu bu küresel ABD ve Çin rekabetinde henüz kullanabilmiş değildir. Türkiye’nin, kendi merkezinden Atlantik ve Pasifik Okyanuslarına uzanan coğrafyalarda, somut küresel-stratejik projelere ve ortaklıklara ihtiyacı vardır. Dolayısıyla her tür konuyu yeni baştan değerlendirmekte yarar vardır.
Öyle düşünüyorum ki çevremizde jeopolitik okumayı bilmeyenler, bunun yeni olanını değerlendiremeyenler var. O halde bir kez daha hatırlatalım, 2021 itibariyle, yani ABD’de Joe Biden Yönetimi işbaşına geldikten sonra, küresel bakışla, yeni coğrafi durum ana hatlarıyla nasıldır?
Hayati nedenler ortada, küresel ısınmanın temposunu azaltmak zaten insanlığın en temel görevi. Ama bu arada dünyada her konu bu hususun etkisiyle değişim göstermektedir. Bu hükümetler ve uluslararası kurumlar için ilave bir yönetme alanıdır. Kim bu alanda ön alır ve doğru adımlar atarsa güç mücadelesinde de konumunu belirleyecektir. Mevcut hızıyla iklim değişikliği 2050 yılına kadar manzarayı çarpıcı biçimde yeniden şekillendirmektedir. Değişimden yoğun etkilenen bölgelerde bir milyardan fazla insanın kaynaklar için rekabet etmesini zorunlu kılmaktadır. Kuzey Kutbu buzullarının erimesi yeni deniz rotaları açarak küresel deniz taşımacılığını daha az güvenli bölgelere kaydıracaktır. Kırılgan bölgeler istikrarsız hale geldikçe ve iklim değişikliği çatışma faktörleri şiddetlenecektir. Ülkeler stratejik manada esnek planlar yapmalıdır. Ancak şimdiden ön alınacak konular bellidir: Arktik buz kaybı, göç ve nadir toprak elementleri. Ülkeler iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve ekonomik rekabet gücünü sürdürmek, temiz ve yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmak ve nadir toprak elementi tedarik zincirlerini güvence altına almak için plan yapmak zorundadır. Büyük risk alanı şimdiden söyleyelim, iklimdir! Jeoekonomik şartla tamamen değişmektedir. İklim değişikliğinin neden olduğu ve krizlerin çoğaldığı bir ortamda tüm alanlarda (hava, kara, deniz, uzay ve siber-uzay) rekabet edebilmek için liderlerin yapacağı önemli işler vardır.
Cenevre’de Joe Biden, Vladimir Putin’i ikna edebildi mi? Putin, Çin’e karşı tedbir alacak mı? Bu makale, çokça aranan küresel cevapları içerecek ve diğer muhataplar açısından karşılığı bulunan, gelecek için önemli konularda aydınlatıcı olacaktır.
Geçtiğimiz günlerde Karadeniz’de çok önemli bir gerginlik yaşandı. İngiliz HMS Defender destroyeri Kırım açıklarında Rusya’ya göre sınır ihlali yaptı. Bazı kesimler anlamasa da bazıları ise görmezden gelse de bugün bölgesel bir kriz olan ama aslında küreselleşme potansiyeline sahip bu önemli konuyu ana hatlarıyla analiz edelim.
Sonsuz Savaş fikrinin sonsuza uzanan mantığı olan, sürekli yenilenen, bugün yeni bir vizyonu olan NATO örgütünden bahsediyoruz. Bundan önce NATO 2010 Güvenlik Stratejisi vardı, bu yetersiz kaldı, bugün güncellenen bir NATO 2030 fikri var. Bundan dolayı "ileri"... ABD Başkanı Joe Biden ne kazandı? ABD, Çin’e karşı ne tür bir cephe açtı? ABD, Rusya ile nasıl savaşacak? NATO 2030 nasıl okunmalı? Tüm bunlar ve daha fazlası için köklü bir yazı.
Cari konuları jeopolitik bakımdan incelersek, stratejik çapta bir küresel tırmanmanın olduğunu görmemiz gerekir. Acaba bu yeni bir Soğuk Savaş mı, diye soranlar oluyor. Her neyse, ama ortadaki sorunların çözümünden ziyade bir küresel gerginliğin olduğu görülebilir. Özellikle askeri stratejik hareketlenmeler dikkat çekici gelişiyor.
Küresel meseleler, küresel güçler, küresel savaş ve barış, Atlantik demokrasi kulübü ve karşısındaki güçler, küresel altılı ve bölgesel dörtlü… Yarının okumasını hangi kapsamda yapmalıyız? Yeni jeopolitik yaklaşımlara jeostratejik bakış açısı…