Bu konu günümüzde çok önemli oldu! Savaşı bilen biri olarak işlemeden geçemeyeceğim. Bazı sorularımız olacak, sırasıyla onları cevaplandıracağız. Savaş nasıl bir şeydir? Bir devlet stratejik olarak savaş halinde olmayı seçtiyse sonuç ne olur? Peki, toplumun özgürlüğü bir tehdit unsuru olabilir mi? Barış stratejisi uygulamak ne demektir? Hazırlıksız
MoreTürkiye'nin dış politika adımlarının içinde bir “medeniyet” ve “insanlık” vurgusu var, bunu fark etmemek mümkün değil. Bu önemli konuyu irdeleyen bir ilk olalım
MoreBu yazı “Muttakilik“ten alınmıştır. Üzülmek Tek bir hatadan kaynaklı ise bir kere üzülmek kabul edilebilir, ama hata düzeltilmek içindir. Tahribat onarılsın ve hata bir daha yapılmasın diye özür dilenir, gerekirse hoş görülür, çünkü bu insanın kendini bilmesi demektir; iyiye doğru gitmek her daim desteklenir. İyiye gidiş varsa üzüntü karşılığını almıştır, değmiştir. Vebal kendi içinde saklanır. Eğer hatalar tekerrür ederse üzülmek başkalaşır, insanı kemirmeye başlar, insanlık kendiyle yüzleşir; bu kötüdür. Artık vebal tescillenmiştir, insanı aşmıştır, hesabı daha ilerilere aittir. Ya iki defa üzülmek, derin üzülmek, sürekli üzülmek ne demek? İdrakımız nasıl olacak?
MoreNasıl teknoloji insanlığa aitse terörizm de öyledir; birincisi çoğu kere yararlı, ikincisi ise tamamen kötü bir konu. Ama bu kötülüğün sahibi insanlık ise, kesim çözüm bulması mümkün olmadığına göre en aza indirmenin yollarını bulmalıdır. Bu ancak ortak iradeyle olur. İyi de öncelikle sebepleri iyi belirginleştirmek gerekir. İşte tam bu noktada insanın yarattığı bu kötü olgunun psikolojik yönlerini doğru kavramak gerekiyor. Önce çok başka bir konudan başlayalım: Kanibalizm, yani yamyamlık. Bu da insanlığın bir konusu, değil mi? Yamyamlık ile cinsellik arasında bağlantı kuran Sigmund Freud yemek ve sevişmenin birbirinden ayrılmayan iki faaliyet olduğunu iddia etmektedir. Freud, cinsel eylemin gerisinde bir başkasının
MoreSuriye sorununa çözüm bulmak amacıyla toplanan Cenevre görüşmeleri başlar başlamaz yaşanan anlaşmazlıklardan dolayı ay sonuna ertelendi. Ardından Rus ve Esad güçleri Türkiye-Halep hattını kesmek amacıyla askeri harekata başladı. Şu an muhaliflere yapılan insani olanları dahil bütün yardımlar kesildi. Ama daha önemlisi, Halep bölgesinden sayıları yaklaşık 70 bin olarak telaffuz edilen yeni bir göç dalgası dün itibarı ile Türk sınırına dayandı. Bütün bu gelişmelerde, Cenevre’deki pazarlıkları sekteye uğratmaktan tutunuz, Halep’teki taarruza varana dek Esad yönetimine ve güçlerine bu aklı verenler kimler? İnsani yardımda bulunma ve göçmen kabul etme açılarından başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya Türkiye ders vermeye devam ediyor. Bu
MoreAmerika dünyaya liderlik ediyor, küresel ölçekte kaynakları yönetiyor, vizyon koyuyor, yeni kavramlara odaklanmayı sağlıyor, kültürel değişimin öncülüğünü yapıyor, politikaları belirliyor ve aslında oyunun kuralını koyuyor. Peki, bunu nasıl başarıyor? Size hakim-üst akılla desem yeterli olur mu? Bu 2016’nın ilk yazısı olduğuna göre anlatıma biraz eğlence katmalıyım. Konuyu daha iyi canlandırabilmek için Hollywood perspektifinden bakmayı yeğleyeceğim. Ama lütfen reel politikanın işaret ettiği Amerika’dan ve teşbihle sözünü edeceğimiz Hollywood’dan hoşlanmayanlar araya girip sevimsizliğe sebep olmasınlar. Çünkü amaç bunları sevip sevmemek veya fanatizm değil. Esasında bahsetmek istediklerim bugünlerde herkesin sorguladığı türden başlıkları kapsıyor: Dünya, politika, diplomasi, uluslararası ilişkiler, liderlik… Mesele bu her biri
MoreSokak çok hareketli; sürekli ilişki, konuşma, eylem, sürtüşme, alıp-verme dolu. Bazen umursamaz olunuyor ve sokak, işyeri, kazanç, karın doyurma ve sosyal olma fikrinin dışına çıkılamıyor. Herkes haklı: İnsan böyle olduğu için değerli ve değer üreten bir varlık. Eşitlikler, haklar, özgürlükler, gerçekler hayaller, duygular ve pek çok hayata dair konu bu noktada düşünülür oluyor; bazıları öne çıkıyor, göze batıyor, hepsi bu. Ama yarın bir başka süreç ve etkilenmeler olabilir, buna dair insan sürekli hesap, tahmin, düzenleme ve hazırlık yapıyor. Normal olan bu noktada tartışılıyor; çünkü kişisel bakışlar ve baskın farklılıklar burada kendini önemsetiyor. Sonuçta kim kime zulmediyor, kimi istismar ediyor, kimi
MoreGiriş Konumuz küresel sosyo-ekonomik değişimi doğasına uygun incelemek ve bu konudaki algıyı biraz daha günlük yaşamımıza yaklaştırabilmek olacaktır. Küresel dönüşüm sistemi günlük hayatımızı belirleyebilmek açısından hayati bir faktör olmuştur. Bazen devletler, bazen şirketler, bazen de liderler değişimi sistemleştirmektedir. Yenilikler ve değişimler olagelmektedir ama sistemleştirilirse kökleşmekte ve örneklik teşkil etmektedir.
MoreLatince pagus kırsal kesim, köylü ve cahil anlamına gelir. İngilizce peasant ve Fransızca paysan da buradan türetilmiştir. Romalı aristokrasi karşısındakini aşağılamak için “köylü” anlamına gelen “pagan” derdi. Bugün refah seviyesi yüksek kesimlerin bir kısmı, her ne kadar saygı duyuyor görünse bile inanan kesime bir köylüymüş gibi bakmaktadır. Onlara göre inanç sahipleri cahillerdir, insan olmanın gücüyle hareket edenler ise elitlerdir. Ben bunlara “insancı” diyorum.
MoreYalanım yok! Bu aforizmaları aklımın köşesinde beliren resimli ögeleri düşünerek yazıyorum, saf camın aklıyla, iç ve dışbükeysiz. Böyle yansıyor kağıda sözcükler; belki maksatlı, belki saklı… Düşünceme göre bu aforizmalar insan yaşamı için bir kan damarı! Nedendir bilmem, böyle demek geçti içimden. Ancak bir tıkanıklık durdurur akışı. Daha canlı ironiler var elbette, ama “an” için bunlardan söz etmek gerekli. Bu an için elzem, yalnız al kanla ilgili olandır; kanla, damarla, kalple… Bu dünya ve hatta yaşam kurgusu öyle bir döngü içinde ki her şey bir diğerine bir şekilde dokunmakta. Yıldızlar yıldızlara, insanlar insanlara… Yalıtılmak, dışarıda durmak veya kaçmak mümkün değil. Bu
More