Yakın zamanda “Yeni Küresel Devrim” konusunu işlemiştim[1]. Bu devrim sürecinin içinde olduğumuzu işaret etmiştim. Şimdi de post-kapitalizm ve buna bağlı yönetim erkinin yapısını sistemsel olarak ortaya koyacağım.
Bu makale strateji temelli bir analizdir. ABD'nin Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa'nın güvenliği, Rusya, enerji, Ukrayna'daki savaş, Avrupa'dan Asya'ya uzanan Türkiye stratejisi olarak açıklanacaktır.
PKK terör örgütünün faşist bir örgüt olduğu konusunu her yönüyle irdelemek ve resmi noktalardan halkın gönlüne kadar uzanan mecralarda konunun bu yöndeki gerçek örnekleriyle anlatımlarını yapmak önemlidir. Özellikle Batı dünyası bu terör örgütü konusunu, tam da hafızalarına saplanmış hançer gibi, o çok iyi bildikleri faşizm zulmüyle birlikte değerlendirmek zorundalar; öyle söylendiği gibi, ortada demokrasi ve özgürlük yok.
Geçtiğimiz gün Putin, Ukrayna'nın dört bölgesinin ilhakı töreninde yaptığı konuşmada, yaptığı savaşın anlamını uzun uzadıya açıkladı. Ruslar buradan kendilerine göre bir sonuç çıkarmışlardır elbette, ancak esas olan, dünya bu konuşmaya ve yapılan fiile nasıl baktı? Sizlere çok farklı cepheden yaklaşarak, kullanılan kavramların felsefi açılımına bakarak önemli bir açıklamada bulunacağım.
Anakronizm ile politik propaganda arasında ciddi bir ilişki vardır. Kitle psikolojisiyle ilgilenenlerin çalışma alanında bu tür konular yer alır. Askeri alanda ise Psikolojik Harp buna göre inşa edilir.
Politik tercihiniz sizin olsun, bana dış politikadaki tercihlerinizi günlük ve uzun vadeli yaşamınıza nasıl yansıtıyorsunuz, cevap verebilir misiniz? Sizce bu yönde emin durumda mısınız, her şey kontrolünüz altında mı? Demokrasi mi, otokrasi mi? Fırsatçılık mı, eşitlikçilik mi? Egemenlik mi, teslimiyet mi?
Sizce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Amerika Birleşik Devletleri'nin Küresel Çaresizlik Sendromu’na mı tutuldu? Evet, ancak henüz bitmedi, bu etkili yöntemin domino etkisi sürecek! Başardım demek için önce stratejik başarı gerekir. Küçük düşünmemek gerekir. Mevzi üstünlükler kazanım gibi görünse de zafer değildir. ABD'nin, Küresel Çaresizlik Hastalığı konusunu bilmeksizin uluslararası sahada veya bölgelerinde politika yapanlar, bugün Putin dahi çaresizse, dünya nereye gittiğini bilmiyorsa, yarın ne olacağı hakkında net fikrin ne olduğu hakkında tereddüt varsa, insanlar paralize haldeyse, siz neyi anlatıyorsunuz?
Aslında algılarınıza yönelen hazırlanmış sözcüklerle yönlendiriliyorsunuz. Bırakın bu savaşı, savaş sonrasında olması istendiği özelliklerdeki aklınızın bu fırsattan istifadeyle ne şekilde yapılandırıldığını düşünün, en azından bir nebze! Öyleyse objektif olmak bile bir yetenek ve çaba gerektirir, sonuçta kültür meselesidir.
Bu makalede çok önemli iki başlıği irdeleyeceğim: Birincisi, Küresel Stratejik Tecrit; ikincisi ise bir Dünya Savaşı olasılığı. Küresel Stratejik Tecrit ifadesini daha önce duymadınız. Duymamanız normal, ilk kullanılıyor. Bu çapta bütün yelpazeyi kapsayan, koordineli icra edilen bir yaptırımlar yumağı konusunda kararlılık gösterebilmek çok farklı bir iddiadır. Bu dünya için yenidir. Soru şu, ABD ve Ortakları ne oldu da Rusya’yı böylesi bir yaptırımlar yumağı ile pes ettirebileceğini düşünebiliyorlar? Hayret edici pek çok konuyla karşı karşıyayız, ama bu soruyu mutlaka cevaplandırmalıyız. Bunu yapmazsak, ne olup gittiğini pek anlayamayız!
Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın "harekât hedefleri" yönüyle takibini aşağıdaki formatta güncelleyerek sürdüreceğim. Bu ülkemizde pek bilinmeyen bir formattır. Örnek bir analitik çalışmadır. Bu alanda çalışanlar için ders niteliğindedir. Ancak bu analiz ile esas bakımından burada verilmek istenen, Ukrayna Savaşı’nın ve küresel yaptırımların etkisinin gidişatı hakkındadır. Buradaki güncellemelere bakarak topyekûn değerlendirmeye ve gelişme sonuçlarına dair fikir elde edebileceksiniz.
Bugün Ukrayna konusunu konuşmaya devam ettik, yarın da konuşacağız. Cari konular bunlar… Asıl akılda kalması gereken husus ise "büyük kırılma" ile ilgilidir. Bu büyük kırılmayı görmeden, büyük resme iyi bakmadan 2040’lara gelinirse, o vakit bir hayli zorluk çekilir. 2040 yılı nereden çıktı diyeceksiniz. ABD’nin ve Çin’in planları bu zamana karşılık geliyor, dolayısıyla Rusya da buna ayak uydurmak durumundadır. Peki ya Türkiye neyi düşünmeli? Bakın, bu yazı size post-modern savaş yöntemini, kazanan ve kaybeden tarafını çok net açıklayacak, büyük mücadele içinde yaşananlara böyle bakmayanlar küçük düşünenlerdir, hesap bilmeyenlerdir!..