Günümüzün medya ve siyasetle ilgili sorunlarını mimetik alan etkileşimiyle ele alacağım. Köklü adımların atılmasında geçmişten geleceğe mimetik filtreler nasıl kullanılıyor, buna bakacağım. Savaş üzerine bir değerlendirme yapacağım. Bugünün post-modern kurgusunun temellerini araştıracağım. İnsana ait gelişim katlanarak, ancak onun yarattığı şiddetin yöntemi de bir o kadar karmaşık. İçinde idealler ve buna ait kavramlar var, ama büyük bir çelişki yaratırcasına anlatabileceğimiz, bir kendi arkaik kalıbını güncelleyerek tekrarlama durumu söz konusu. Bir mücadele olacak ise bu temelden yaklaşarak bir strateji geliştirilebilir; insanın geleceğe yansıttıklarına bir filtre daha konabilir, kırılmalar ve döngüler üzerine çalışılabilir, amaç, kuralsız hale dönüşen ve sinsice sürdürülen şiddeti azaltmak olmalıdır.
Gerçeklik ötesi, algı yönetimi, yumuşak güç, dördüncü güç, medya, küreselleşme, güç mücadelesi, kültür, demokrasi ve güvenlik konularını ele alıp inceleyelim. Taslak anayasalar hazırlanıyor, kanunlar tasarlanıyor, bu önemli konunun etraflıca ele alınmasını salık veriri. Bir ironiyle başlayayım, gelecekte sakın medya patronlarımız mekineler olmasın!..
Bize bayram gerekli; insanız, sosyaliz, hak ediyoruz. Bir şey açıklamama bile gerek yok değil mi? Anladınız sanırım, katılıyorsunuz bu fikrime... Hem bu bayramı çağıran ifadem sadece kapı komşumla, ülkemle de sınırılı değil, insanız ya, insanlık olarak bana katılıyorsunuz, öyle değil mi? Sizinle duygularımı paylaşmak istedim bu bayram sabahı, uzakta kıpırdayan denize bakarken, dostlarla ancak telefonda birbirimizi kutlarken.
Dün (26 Nisan) Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan Ermeni sözde soykırımı yasa tasarısını onaylayan ABD Başkanı Joe Biden'a cevap niteliğinde yaptığı açıklamada ''24 Nisan'dan sonra Amerika ile yeni seviye'' ifadesi geçti, bu önemlidir. Her iki lider önümüzdeki günlerde Brüksel'de bir araya gelecekler. Erdoğan Brüksel'de muhatabına yaptığı yanlıştan dönmesi için son bir kez daha bilgilendirme yapacak ve hatta bahse konu Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği hakkında bir konuşma gececektir.
Günlük siyasetin gerginlikleri bizleri önümüzdeki hedefleri ele geçirmekten alıkoyabilir. Aslında gerilememizi isteyenler için bu bulunmaz bir fırsat olarak da açıklanabilir. Çok geriliyor ve keskinleşiyoruz. Bunun en temel mantığıyla açıklamasını içimizden yapmamız gerekiyor. Üstelik küreselleşmenin getirdiği bir takım yeni tartışma konuları da olacak, bunları doğru şekilde algılamamız gerekecektir. Bu yazıda sizlere açıklaması zor bir konu halindeki yapay ayrımları ortadan kaldırmakla ilgili değerlendirmelerimi açıklamak istiyorum.
Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 2020 seçimlerinde olup bitenler akıllardan çıkmayacak nitelikteydi. Sonuçta kabileler, aşiretler veya köktenciler 6 Ocak 2021 günü Kongre binasını bastılar. Bu olayın yankıları devam ederken aslında ABD’de başka bir tartışma yapılmaktaydı, "Acaba bu kabileci zihniyetten ne zaman uzaklaşılacak?" diye. Bu tartışma küreselcilerin, yani dünyada küreselleşme ile kazanılan imkanları politikada kullanan, yeni bir yönetim sistemi inşa etmek ve ulus tabanlı sistemlerin muhafazakâr destekçilerini zayıflatarak genişlemek isteyen kesimlerce somutlaştırılmış oldu. Bu noktada ortaya çıkan konulardan biri de haliyle muhafazakarlıkla açıklanan kabileciliğin, aşiretçiliğin veya köktenciliğin törpülenmesiydi. Joe Biden yönetimi bu konuyu temel politika olarak belirginleştirdi.
Küresel yaklaşımda liberal demokrasi ifadeleriyle bir ötekileştirme ve düşman ilan etme politikası sürdürülüyor. Dünya sadece Amerika'dan ibaret değil, bunu biliyoruz. Ancak bugün dünyada ayrışmayı körükleyenler gayet tehlikeli bir süreci dayatmak istiyorlar. Nasıl mı? Bu sürecin sebeplerini ve sonuçları çök özgün biçimde sadece burada okuyacaksınız.
Günümüzde derin bir biçimde sosyal medya dilemması veya gelişim paradoksu yaşanıyor! Dördüncü Sanayi Devrimi’nin etkileri her alanda değişimi tetikliyor. Teknolojinin ürünü medya platformları sosyal yaşamın ötesinde, hukuk, ekonomi, politika, uluslararası ilişkiler, güvenlik (ki içinde terörizm de var), sağlık ve eğitim gibi pek çok değişimin yerli yerine oturmasını baskılıyor. ABD’de yaşanan son 6 Ocak Senato Binası baskınını büyüteç altına alıp, konu hakkında tartışmak istiyorum. Ayrıca yazıda hukuki ihtiyaçlar açısından bazı temas ettiğim noktalar da olacaktır.
Konu hepimizi ilgilendiren ve zamanın ruhunu yakalamak açısından değer taşıyor. Aslında sadece tehdit kavramı çerçevesinde değil, jeopolitik, stratejik, ekonomik, politik ve teknolojik alanlarda öne çıkan esaslı konuları, jeo-ekonomiyi, dijital asimetriyi, griliği ve yeni ittifak anlayışını bir bütün halinde okuyacaksınız.
Dünya 2021'e hazırlanırken kötü geçen, hatta felaketlerle yüklü diyebileceğimiz bir 2020'in ardından oluşan "yeni normaller" içinde kendine şans yaratmakla ilgili inisiyatiflerle boğuşacak gibi gözüküyor. 2021'de bizi neler bekliyor, jeopolitik zorunluluklar neler?