Hizbullah Denklemi

28 Ocak 2024
Okuyucu

Ortadoğu’da Hizbullah konusu gayet önemlidir. Burada Hizbullah’ın ne olup olmadığını tartışmayacağım. Belirtmek istediğim konu, İsrail, ABD ve Avrupalı bazı ülkeler Hizbullah’ı Lübnan’dan söküp atmak istiyorlar, fakat bunu meşru bir zeminde ve bir askeri operasyon sonucunda başarabilmeleri için ellerine bir imkân geçmesi gerekiyor. Gelin bu konuyu enine boyuna ve daha çok stratejik bakış açısıyla inceleyim.

BÜYÜK RESİM

Haritaya bakıldığında, büyük resim bize şunu veriyor: 

  • Rusya Ukrayna’da, Çin Tayvan’da, İran vekilleriyle ve terörle meşgul.
  • Bunların çevresinde büyük tatbikatlar yapılmakta.
  • Merkezde, yani Ortadoğu’da, İsrail, ABD, İngiltere, Körfez Ülkeleri, bazı Avrupa ülkeleri, takviye edilmiş güçler halinde siyasi düzene ilişkin faaliyetlerini sürdürmekte.

İRAN’IN DOĞU TARAFI

İran geçtiğimiz günlerde Kirman ve Pakistan sınırına yakın bölgede Sistan Belucistan’da önemli sorunlar yaşadı. Terör saldırısı ve Pakistan ile yükselen tansiyon… Bu husus şunun için önemli, İran her iki taraftan da meşgul edilebilir ve içerisinde bazı yapılar tetiklenebilir haldedir.

KÖRFEZ ÜLKELERİ

Normalleşme politikaları ile İsrail’e yakın duran Körfez Ülkeleri, her ne kadar Arap Birliği ve İslam İşbirliği Örgütü içerisinde ağırlıkları olsa da, bu tarihi süreçte, neredeyse “ABD ve İngiltere ne isterse onu yapar” konumdalar. Üstelik Amerika’nın askeri kuvvetleri büyük ölçüde bu ülkelerde konuşludur.

Körfez Ülkeleri’nin öteden beri İran ile sorunu vardır. Mesele ne? Mezhepçilik, Basra’daki tanker trafiği, zaman zaman İran’ın ve onun vekillerinin Körfez Ülkelerine saldırılar (özellikle Suudi Arabistan’a) gerçekleşmesi.

OPERASYONLAR

Bu durumda merkezdeki asıl nokta İsrail ve bu ülke üzerinden sürdürülen faaliyetlerde Başbakan Benjamin Netanyahu politikası gereği fırsatı değerlendiriyor.

7 Ekim’de Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu ile Gazze hadisesi vuku bulur bulmaz, malumunuz, ABD, İngiltere ve diğer güçler, vakit geçirmeksizin bölgeye intikal ettiler. İsrail bir savaş kabinesi kurdu. İsrail, Gazze’ye yönelik Koruyucu Hat Operasyonu’nu yaparken, ABD “bu savaşın yayılmasını engellemek” şeklinde bir görev yaptığından söz etti. İsrail ordusu “Gazze’de kontrolü ele geçirdim” der demez, ABD ve diğer güçler stratejik mevkilerden yeni operasyonlara başladılar. Bu çerçevede ABD önderliğindeki ülkeler, Kızıldeniz ve Aden Körfezi bölgesinde, Yemen’deki Husilere karşı Refah Muhafızı Operasyonu’nu başlattı. 

Fakat ortada bir durum daha vardı: Hizbullah! Bu konu aslen İsrail için hayati olmakla birlikte aynı zamanda ABD çıkarları için de önemli olmaktaydı.

İsrail açısından değerlendirelim. Bölgede 16 yıldır saldırgan politikaları gerçekleştiren Netanyahu, hazır ABD ve ortakları bu noktaya odaklanmışken, bunu bir fırsata dönüştürmek istemez mi? Görülen o ki, şartlar bir an gelişti şeklinde kabul edilse bile, şu an konu Gazze-Filistin merkezli düşünceleri geçti ve İran merkezli planlara evrildi. İran çerçevesinde olabilecek her konu gelişmeye açık! En kritik noktalardan birisi de Hizbullah olmaktadır.

HİZBULLAH

Hizbullah dikkate alınacak bir oluşum mu? 

Bu tip örgütlere “devlet dışı aktör” denmektedir. Hizbullah lideri Nasrallah, meşru Lübnan Hükümeti’nin üç katı fazlası bütçeyi yönetiyor. Afrika’da bazı ülkelerle ithalat-ihracat yapıyor. Beyrut’ta kendi gümrüğü var. Yani devlet içinde devlet. Asıl Lübnan devletin yanında daha güçlenmiş bir aktör. İran’ın vekili (proxy). Lübnan merkezli Vekalet Savaşı yapıyor. İran açısından bakarsanız İsrail’i baskılıyor. Tersi yönde bakıldığında ise İran’ın Doğu Akdeniz’deki kapısı. Hizbullah bulunduğu noktadan İran’ın diğer vekilleri ile irtibatlı, onlarla her türlü ilişki içerisinde (silah, malzeme, para, vs).

İsrail’in Kuzey Sektörü Komutanlığı büyük ölçüde Hizbullah’a angaje olmuş durumdadır. Suriye’yi artık saymıyorum, İsrail ordusu istediğinde Suriye’de operasyon yapabiliyor. Lübnan ile İsrail arasında en kritik havza Litani nehridir. İsrail çoğu zaman Litani’nin kendi sınırlarına bakan bölgesinde askeri operasyonlar gerçekleştirmektedir. 

Bu arada 2006 yılındaki İsrail-Hizbullah çatışmasını hatırlayalım. Bu çatışma Hizbullah ve İsrail arasında, Lübnan toprakları ve İsrail’in kuzeyinde, 12 Temmuz-14 Ağustos 2006 tarihleri arasında gerçekleşti. Önce Hizbullah, roketlerle saldırdı, 2 İsrail askerini kaçırdı ve 8 askeri de öldürdü. Bunun üzerine İsrail ordusu, Lübnan’daki Hizbullah hedeflerine yönelik hava ve kara harekâtını başlattı ve Lübnan’ı denizden ablukaya aldı. Hizbullah, güney Lübnan’dan İsrail’in kuzeyine füze saldırılarını sürdürdü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1701 sayılı bir karar aldı ve saldırılar böylelikle durdu. İsrail ordusu Litani Nehri’ne kadar olan bölgedeydi, karar gereği bu bölgeyi Lübnan ve UNIFIL askerlerine geri verdi. Ayrıca abluka sona erdirildi. Yaklaşık bir aylık bu çatışmada bin civarında Lübnanlı sivilin öldüğü açıklandı.

STRATEJİK BAKIŞ

Stratejik açıdan İsrail için Hizbullah neden önemli? 

  • Hizbullah engeli kalktığında İsrail’in dört bir yanı güvende olacak. (Halen İsrail’in kuzey sektörü açık, burada Suriye iç savaş haliyle baskılanmış halde, Lübnan’da ise Hizbullah hâkim.)
  • Hizbullah bir şekilde buradan uzaklaştırılırsa veya etkisizleştirilirse, İsrail’in Doğu Akdeniz’de kontrol ettiği deniz alanı artacak.
  • Yeni anayasa üzerinde çalışılıyorken (gerçi Cenevre’deki bu çaba halen durmuş görünüyor, belli şartlar bekleniyor, o şartları kim aktifleştirecek, anlaşılan o ki başat güçlerin olmadığı bir sistemde ilerleme görülmüyor), eğer Suriye’ye, ABD’nin projesi olan “Özerk Kürdistan Bölgesel Yönetimi” yazdırılırsa, İsrail’in kuzeyinde tarihi açıdan önemli Suriye tehdidi de büyük ölçüde ortadan kalkmış olacak. (Irak’ta IKBY var, Suriye’de de benzer durum gerçekleşir ise ABD ve İsrail büyük ölçüde amacına ulaşmış olacak görülüyor, duruma bölgesel yapı açısından bütünüyle bakalım, bunun için hatırlattım.)
  • İran destekli milisler İsrail’e yakın alanlardan daha uzaklara çekilmiş olacak.

ABD’nin hedefinde Hizbullah olabilir mi?

Bu sorunun cevabı büyük ölçüde İsrail ile ilgilidir. İsrail’in güvenliğinin sağlanması için İran destekli Hizbullah’ın bölgeden uzaklaştırılması ve etkisizleştirilmesi aynı zamanda ABD çıkarınadır. Bunun için duruma dair hususları şöyle açıklamak mümkündür:

  • ABD’nin Doğu Akdeniz, Ortadoğu, Süveyş’in kontrolü, Körfez Ülkeleri ile iletişim, Hindistan-Avrupa arasında köprü olarak gördüğü ana stratejik mevki İsrail. 
  • Yakın zaman sonra Doğu Akdeniz havzasında ABD şirketleri hidrokarbon çıkarılması faaliyetlerini yoğunlaştırdığında İsrail bazı kritik hususlarda (lojistik, güvenlik, sigorta ve bankacılık, vs) önemli görülmekte.
  • ABD’nin (Irak’takinden sonra) Suriye’de kendi projesi var, her yıl 300-500 milyon dolar bu projeye bütçe ayırıyor, Suriye’yi bölmek ve bir (bahsettiğim) “özerk bölge” ihdas etmek şeklinde. (Türkiye bu durumu teröristlere -PKK/YPG/KCK- destek şeklinde görmektedir.)
  • ABD’nin ulusal güvenlik stratejisine göre iki düşmanı İran ve Rusya bu bölgede. Hizbullah Lübnan’da aslen İran, bunun yanında Rusya’nın şemsiyesi altında hareket etmekte. ABD bunların gücünü azaltmak, geriletmek veya yok etmek istemekte.

İsrail, Lübnan-Hizbullah’ına yönelik askeri operasyon başlatmak isterse, kimin ne pozisyonda olmasını bekler?

İsrail açısından olması beklenen şartlar şöyle: 

  • ABD’nin (ve İngiltere’nin), İran’ı, Rusya’yı ve Ortadoğu’yu tutması. (İsrail’in destekçisi güçler şu an Yemen, Irak, Suriye, Belucistan, Basra, Kızıldeniz vs bölgelerini bulunmakta.)
  • Fransa’nın, Lübnan’da ve Suriye’de siyasilerini desteklemesi ve nüfuzunu kullanması. (Buna Avrupa olarak da bakılmalı.)
  • NATO’nun yüksek hazırlık durumunda olması ve Rusya’yı caydırması. (Büyük tatbikat başlıyor.)
  • Çin’in Tayvan Boğazı bölgesine odaklanması. (Durum tam olarak bu şekilde, iki taraf olarak Çin, Tayvan Boğazı’nda ve ABD, Japonya ile Güney Kore ise hemen etrafında, karşılıklı deniz ve hava tatbikatları yapmakta, tatbikatlar halen devam etmekte.)
  • IŞID gibi terör örgütlerinin İran’a ve vekillerine odaklanması. (IRGC Kudüs Gücü Eski Komutanı Kasım Sileymani’nin mezarının bulunduğu Kirman’da meydana gelen terör saldırısını IŞİD üstlendi.)
  • Suriye’de Esad güçlerinin etkisiz olması, meşru nüfuzunu ise İsrail tarafı politikalar için kullanması.

Zamanı geldi mi? 

ABD ve İngiliz kuvvetleri bölgede pozisyonunu tam olarak aldı ve İsrail ordusu Gazze şeridinde bulunuyor, burada daha ne kadar kalacak kimse tahmin yürütemiyor. ABD askeri kuvvetleri hem bölgeye intikal eden stratejik güçlerle hem de takviye edilen Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) ile oluşturuldu. İngiliz güçlerine bakalım, Kıbrıs adasında gücü var, CENTCOM ile ortak kullandığı diğer askeri üsler var, ilave olarak birkaç parça gemisi de ABD donanmasına refakat etmektedir.

Eğer Hizbullah operasyonunun zamanı geldiyse, alınabilecek emareleri bu yaklaşım çerçevesindedeğerlendirmeliyiz. Örneğin son Şam operasyonu (20 Ocak) ile İsrail, 5 İranlı askeri danışmanı vurdu. İsrail, 25 Ocak’ta, Lübnan’daki Hizbullah’a saldırı düzenlendi. Tanklar Tayr Harfa ve Ayta ash-Shab’ta iki bölgeyi hedef alırken, savaş uçağı da Kafr Kila’daki bir alanı ve Blida’daki bir gözlem noktasını vurdu. Ayrıca topçular Dhahiriya’daki bölgeleri bombaladı. İran askeri yetkilisi, 25 Ocak’ta, “tehditlere karşılık vermeye hazırız”dediğine göre, “ülkeye tehdit algısı meselesi yüksektir ve gündemdedir,” anlamını çıkarabiliriz.

Bu gelişmeler yeterli mi? Hayır. Daha yoğun olmalı ve “meşruiyet” açısından Hizbullah’ın İsrail’e ciddi bir saldırısının gerçekleşmesi gerekmektedir. Nasrallah yaptığı açıklamalarda bu hususu dile getiriyor, İsrail’e mümkün mertebe saldırmıyor, eline koz vermiyor. O halde şu emare daha hassasiyet içeriyor, Hizbullah İsrail ordusuna koz verecek mi? Husiler sivil gemilere saldırdılar ve ABD önderliğindeki uluslararası oluşumun müdahalesine imkân verdiler. Bunun gibi bir durum Lübnan bölgesinde gerçekleşecek mi? Sanırım bu tarz bir kozu elde etmeyi en çok isteyen Netanyahu olacak.

SONUÇ

Hedefte İran olduğu açık, ama bu büyük bir savaş anlamına gelir, başlarsınız, nerde biteceği belli olmaz, kontrol etmek gayet zordur. Ama İran’ın elini kolunu kesmek, hatta içerideki sorunlardan yararlanmak daha kolay bir yöntem. İran’ın vekillerinden en önemlisi Hizbullah ve üstelik bu örgüt kilit bir mevkide.

Bu inceleme bize sıranın Hizbullah’a geldiği veya geleceği sonucuna getiriyor. İsrail, ABD ve onlarla birlikte olanlar açısından düşünüldüğünde, büyük ölçüde şartlar oluştu ama beklenen tek bir nokta var, meşruiyete ilişkin bir kapıdan geçebilmek.

Güvenlik 'ın son yazıları

56 views

İsrail’in İran Saldırısı ve Polemolojik Analizi

19 Nisan gecesi İsrail, İran-İsfahan'daki bir askeri hedefi vurdu. Önce alınan bilgiler ve geliş yöntemleri doğru mu yanlış mı tartışıldı. Ancak, olağanüstü denebilecek türden yeni bir süreçle ilgilendiğimiz gayet açıktı. Ben sizlere bir askeri analiz yaparak, eldeki bilgileri de kullanmak suretiyle, bazı poüemolojik sonuçlar çıkarıp sunmak istiyorum.
88 views

İran Yine İsrail’e mi Çalıştı?

1 Nisan'da İsrail, İran'ın Şam elçiliğine saldırdı. 13 Nisan'da İran, İsrail'e günü-saati belli bir misilleme operasyonu yaptı, adı: Operation True Promise! 15 Nisan itibariyle durumu gözden geçirelim.
145 views

Birisi

Moskova’daki Crocus City Hall terör saldırısı konusunu analiz edelim. Ama önce bugünlere nasıl geldik, bir bakalım. Sonuçta aradığımız birisi var! Kim bu birisi? Hani öndekileri görüyoruz, yakalandılar da. Ama bu tür küresel etkisi olan ciddi konularda, Rusya gibi bir ülkeye terör saldırısı yapılarak, asıl ne amaç güdülüyor olabilir, bunu anlamaya çalışalım.
190 views

Küresel Silahlanma Tartışmaları

Her ülke silahlanıyor? Bu silahlanmanın caydırıcılık amacıyla yapılıyor olması bize neyi açıklar? Asıl konu egemenlik mi, küresel mücadele içinde daha fazla güçlü olabilmek mi? Bilinmedik şeylerden mi bahsediliyor? Bu soruları cevaplandıracağız. Ayrıca Macron ve Putin neler söyledi, değerlendireceğiz. Bu şekilde, asıl ilgilendiğimiz olgular ve temel düşünceler olacaktır.
218 views

Milli Güvenlik Siyaseti

Türkiye daima kazanan ve gelişen olmak zorundadır, başka türlü düşünülemez! Milli Güvenlik Siyaset Belgesi (Kırmızı Kitap) gibi dokümanların kendi gücü için geri planda çok çalışılmalı, fikri altyapısı ve anlayışı özgün ve tutarlı olmalıdır. Ama önemlisi; bunun uygulanmasında herkesin, her kurumun, her şirketin, inanarak, gösterilen hedefleri elde etmek amacıyla, bütünlük halinde ve bu bağlamda tek yolda yürümesi gerekmektedir. Bu, "devlet disiplini" konu ve kapsamını aşan bir yaklaşımdır, ülkece disiplinli olmayı gerektirmektedir. Eğer ülkece disiplinliysek hak edilen gelişmenin yolunda oluruz! Siyasetin kendisi, entelektüel yaklaşımlar veya iş dünyası bizi yolumuzdan alıkoymamalıdır. Bu çok hassas bir konudur.
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme