insanin-superpozisyonu
İnsanın Süperpozisyonu

İnsanın Antropik Çelişkisi

9 Temmuz 2014

Kuram matematiksel olarak doğru olabilir ama gerçeği ispat etmek bu dünyanın işi olmayabilir. Eğer ispat mümkün olur ise işte o zaman bu evrende birden fazla temel yasa ispat edilebilir; bu alemin içinde veya paralelinde yaşamın olduğuna vakıf olunabilir. Bu düşünce tamamen farklıdır ama teorik olarak göz ardı edilecek cinsten de değildir. Örneğin aramızda yaşayan, fakat görünmez dediğimiz, başka zaman hesabına tabi olan iradeli varlıklar varsa, bunu idrak etmek ancak bu tür düşüncelerle açıklanabilir. Görmek mümkün değilse bile idrakle tasdik söz konusu olabilir. Olur mu? İşin en ilginç kısmı, Kur’an bu tür farklılıkları kapsamına almaktadır. Kerim Kitap’ın büyüklüğün bir ölçüsü de bundandır.

Mutlak bilincin sahibi açısından kuramlara ve kanunlara bakış açısı nasıldır? O var ettiklerine, her şeyin en üstünden ve tam da nüfuz etmiş haliyle en küçük zerresinden bakabilecek güçtedir. Bu ne demektir? Aslında farklı boyutluluk, haliyle eksiksizliğin ve sürekli gelişen bir gücün tarifidir. Alemleri açıklayan birçok kuram ve kanun vardır ve bunları sadece O bilir, değiştirir ve sebebine bağlı olarak geliştirir. Bu bir bakıma O’nun oluşa müdahalesi anlamına da gelir. Müdahaleyi anlamak için haliyle insanın üç boyutlu, tek aritmetik kanun yapılı ve bu dar bakış açısı yeterli gelmeyecektir.

Antropik bakış açısıyla tarihsel süreçte Batı kültürü Yaratan’ı kendi (insan) gibi indirgemekte ve “Tanrı kaldıramayacağı yükü yaratmaz!” demektedir. Benim de başlangıçta söylemek istediğim çelişki budur. Bu tür yanlış cümleleri kurmamak için insan böyle durumlarda olaylara merkezden dışa doğru gelişen şekilde bakmalıdır. Böyle bir yöntemle bakma alışkanlığına sahip olmamak demek, diğer anlayışlara da “kolay kabul edilebilir” özelliklerle yaklaşmaktır.

Halbuki Yaratan, uzayı farklı şekillerde yarattığı gibi, zamanı da farklı şekillerde yarattı. Üstelik her şeyin en başından itibaren bütün yaratmayı, ne istediğini bilerek gerçekleştirdi ve öyle de devam etmektedir. Öyleyse?

Bazı arayışlar var. Newton’un kuramını öğrendik. Einstein’ın da ne anlatmak istediğini okullarda okutuyoruz. Başka kuramlar da var. Uluslararası güçle çok büyük laboratuvarlarda çoğu bilineni değiştirebilecek çapta önemli deneyler yapılıyor. Standart Model tamamen açıklanabildi. Her şeyin Kuramı üzerine çalışmalar devam etmekte. İnsanlık Kuantum Mekaniği’ni yeni yeni anlamaya başladı. Ama bana göre bu bile sadece “bir tür” açıklamadır, işin tamamı anlamına asla gelmez.

Gelişmelere bağlı olarak, din ile fiziği kuantum üzerinden açıklamaya gayret eden akademisyenler ve gruplar ortaya çıktı. Bir türlü üzerinde anlaşmaya varılamayan türden, “Tanrı müdahalesi, Tanrı iş programı…” gibi konularda açıklamalar yapılmaktadır. Diyorum ki, antropik açıdan ne söylersek söyleyelim, dardır. Allah (CC) tasavvurların üzerindedir. Bilim ile Allah (CC) inancı bu şekildeki dar yaklaşımlarla ispat edilemez!

Ama önce inan, had bil ve sonra çabala! Kim ne der?

Gelelim güncel başka bir tartışma konusuna. Hawking’in de öncülüğünü yaptığı evrenin varoluş senaryosu Büyük Patlama (Bing Bang) üzerine fazla şey söylemeye gerek yoktur. Antropik bakış açısı ve mevcut fiziksel yasalarla kuram doğruluğu yüksek düzeydedir, denebilir. Hatta bir ileri gidecek olursak, dini anlatımda karşılığı olan bir çok somut açıklaması dahi vardır. En azından yaratma süreci ve evrenin genişlemesi bilgileri birbirine çakışır mahiyettedir. Şüphenin gerekçesi ise şudur: Bir noktaya kadar evrenin açıklamaları doğru olsa bile, sonsuza yakın kurama bağlı bir sistem varken, insanın elde edebileceği türden olan içlerinden birine bakılması her halükarda yeterli olmayacaktır. Özellikle Yaratan’ın muktedir olduğu bir kuramlar dizisinin bir kuramla sağlamasını yapmak mümkün olamayacaktır. Bu bile tek başına yeterli bir gerekçedir.

Hal böyle olunca, yaklaşık iki asır önce Laplace’ın yapamadığı açıklamayı yaptığını ileri süren Hawking’in bakış açısı insana doğru gibi gelebilir ama açıklamalar mevcut bilgi, kanun ve aritmetik boyutu içindedir. Bu onu, yapıyorum deyip ortaya çıkmış olmasından dolayı, zor duruma sokabilir. En azından Laplace, varoluşun başlangıç kısmı Tanrı’ya ait, demişti. Örneğin Büyük Patlama’nın ilk enerji çıkışının, Planck enerjisinin katbekat üzerinde olması hali henüz insanlığın hayal edebileceği bir şey değildir. Çünkü insan bütün hesabını ölçebildiği Planck enerjisini bilerek yapar. Diğer yandan Hawking bu enerjinin iradesini hiçbir şey (nothing) noktasından iradesiz şekilde geldiğini savunur. Eğer evrenler birden fazla ise, hatta bir evren sönünce yerine yenisi başlatılıyorsa, bunun sırasının belli bir kanuna dayandırılmadan açıklanması durumu, bir fizikçinin kolayca kabul edebileceği türden bir yaklaşım olmamalı, değil mi? Onun için, her defasında varoluş, başlangıcından itibaren belli amaç, hedef, niyet, süreç ve boyutları ile bir tek Yaratan’ın bilebileceği gerçeğini ortaya çıkartır. Ben de diyorum ki, nothing değil; no, thing! O, bir hiç değil; hayır, bir şey!

Bugün büyük çoğunluk aynı düşüncede ki, insanın yaşadığı evrenin genişlediği ortadadır. Öyleyse zaman bakımından farklı bir boyutluluk ve hal değişikliğinin açıklanması gerekecektir. Kuantum yasasının belirsizlik ilkesi bir tür açıklama getirir. Şimdilik üzerinde çalışılacak bir konunun olması insanlık için önemlidir. Daha fazlası için bunlar birer adımdır. Ama hiç bir kuram zenginliği mutlak ve nihai kuramın açıklamasını karşımıza koyamayacaktır. Bu, üzerinde çalışılmamalı anlamına gelmez, had bilerek doğru metotlarla çalışılmalıdır demeye gelir.

Parçacıkların konumlarını ve hızlarını değişik şartlarda tanımlayabilmek için sürdürülen çabalar bizleri bir dizi kuantum kuralına yönlendirmektedir. Bu amaçla dalgaların dinamiğini anlamakla ilgili çalışmalar devam etmektedir. Ortada tanımlanması gereken bir takım uyuşmazlıklar, belirsizlikler ve kestirilemezlikler vardır. En azından işin zorluğunu algılamak bile bir idrak konusudur.

Bilim insanları yine de bildiklerinden hareketle sorular sorup, cevaplar aramaya devam etmektedirler. Din adamları ise her şey kitapta yazdığı gibi, demekte; bilimin getirdiği teknolojik gereçlerin ve refahın keyfini çıkartmaktadırlar.

Bilim insanları evrenin çökeceğini söylemekle kalmayıp araştırmalarına devam etmektedirler. Din adamları nasıl ve ne zaman olacağını Yaratan bilir, karışılmaz, demektedirler.

Bilim insanları bu evren çöktüğünde ve benzer şekilde yeni evren oluşumunun başlayacağını söylemekte ve bu yeni evrenin yeni yasalarının yıkılan eski yasalara göre daha ileri nitelikli olabileceğini düşünmektedir. Din adamları ise vahye bakarak, bundan sonraki yaşamda ahiretin olacağını ve cennette çok iyi şartlarda, cehennemde ise çok kötü şartlarda bir yaşamın gerçekleşeceğine inandıklarını söylemektedirler.

Bu düşüncelerle önerim şu olmaktadır: Farklı alemler varlığı on beş asır önce söylenmiştir, bilim-ilim dememek gerekir, insanlık olarak; idrakle, had bilerek ve inançlı bir şekilde kainatın bilinç atmosferinin genişletilmesine katkı yapmak gerekir. Aksi halde işler bir kör döğüşü şeklinde yürür ve bu insanlığa zarar verilmiş olur.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

anti-zaaf
ÖNCEKİ YAZI

Anti-zaaf

bilisim-cagina-uyum
DİĞER YAZI

Bilişim Çağına Uyum

Kültür 'ın son yazıları

Eleştiriler

Sizlere günümüzün iyi algılanması gerektiği bağlamında, özellikle bizi ilgilendiren yönleriyle, sosyal bilimler ve dış politikaya dair bazı eleştirilerimi aktaracağım. Dünya hızla değişiyor, güç dengeleri bildiğimiz biçimden oldukça farklılaştı, eğer bunlara ait kavramlara ve anlayışlara vakıf olamıyorsak, konuşuruz ama aslında başka bir şey anlatırız.

Devrim

Bize devrimin ne tarafı kaldı? Diyeceksiniz ki hangi devrimin? Açıklayacağım. En başta şöyle sloganik işaret edeyim: Devrimden değil, sapkınlardan ve geç kalmışlıktan kork!

Generalist

Ülkeler ve dünyamız için iyi bilinmesi gereken bir konuyu işleyeceğim, generalist olmak. Buna karşılık gelen bir sözcük aradım bulamadım, yine de ben genele yetkin diyeceğim. Genele yetkin kimseler kimler, örnekleri neler? Uluslararası İlişkiler, Ekonomi ve Askerlik sahalarında örnekler vereceğim, neden gerekli, bunu açıklayacağım.

ENTELEKTÜEL SORUNSALI

Temelde insanın doğası, zamanın getirdikleri ve sürekli gelişen küresel zorluklar var. Bunun üzerine her alanda tereddüt uyandıran değişik adımlar ve gerçek bir hedef. Sözü edilen şu, kalkınmak! Eğer artık kalkınmışlar sınıfında olmak istiyorsanız!.. Gerçekten istiyor musunuz? İşe bu emelin ne denli büyük bir mücadeleyi gerektirdiğinin farkında olmakla başlanmalı. İşte tam da bu noktada, düşünsel içerikli bir açıklamam olacak. 

Sıradan ve Mükemmel

Bu makalede sizlere insan zihni içerisindeki tarif veya algı ile gerçeğe ilişkin olanın farkını açıklayacağım. Ele alacağım temalar sıradancılık, mükemmelcilik ve gerçeklik ötesi hakkındadır. Başta soralım, karşılaştığınız şey gerçek mi, yoksa gerçek ötesi mi?
DÖNBAŞA

Okumadan Geçme